Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Dun
kelimesini içeren
320
kelime bulundu...
abdal
Dünya ile ilgisini kesen mânevî makam sahibi kişi.
acaib-i seb'a-i alem / acaib-i seb'a-i âlem / acâib-i seb'a-i âlem
Dünyanın yedi harikası.
Dünyanın yedi tane şaşılacak, acaib şeyi. (Çin seddi bunlardan biridir.)
acaib-i seb'a-i meşhure
Dünyanın yedi harikası.
afak-ı cihan / âfâk-ı cihan
Dünyanın etrafını saran ufuklar.
ağraz-ı dünyeviyye
Dünyevî maksatlar, dünyevî niyetler, amaçlar.
ahir vakit / âhir vakit
Dünya hayatının kıyamete yakın son devresi.
ahir zaman / âhir zaman
Dünya hayatının kıyamete yakın son devresi.
Dünyânın son zamânı, son devresi. Genel olarak Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) teşriflerinden, özel olarak hicrî bin senesinden sonraki zaman.
ahiret alimi / âhiret âlimi
Dünyâlığa, mala, mevkiye kıymet vermeyen, ilim ile dünyâlık elde etmeye çalışmayan, âhireti dünyâya tercih eden, ilmiyle amel eden, işi sözüne uyan, ibâdet ve tâate teşvik eden, ilmi âhiretine faydalı olan tevâzu sâhibi âlim.
ahirzaman / âhirzaman
Dünyanın son zamanları.
Dünya hayatının kıyamete yakın son devresi.
Dünyanın son zamanı ve son devresi. Dünya hayatının kıyamete yakın son devresi.
ahirzaman peygamberi / âhirzaman peygamberi
Dünya hayatının kıyamete yakın son devresinde gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.).
ahval-i alem / ahvâl-i âlem
Dünyanın halleri, vaziyetleri, şartları.
ahval-i dünyeviye / ahvâl-i dünyeviye / ahvâl-i dünyevîye / اَحْوَالِ دُنْيَوِيَه
Dünyanın halleri.
Dünya âid hâller.
akl-ı dünyevi / akl-ı dünyevî
Dünya aklı.
aktar-ı arz / aktâr-ı arz
Dünyanın dört bir yanı.
aktar-ı cihan / aktâr-ı cihân / اقطار جهان
Dünyanın dört bir yanı.
Dünyanın her tarafı.
alaik-i dünyeviye / alâik-i dünyeviye
Dünyevî alâkalar. İnsanı Cenab-ı Hakkın rızasından alıkoyan lüzumsuz işler.
alem / âlem / عالم
Dünya, evren.
Dünya, cihan, evren.
Dünya; evren.
(Arapça)
alem-i arz / âlem-i arz
Dünya âlemi.
alem-i arzi / âlem-i arzî
Dünya âlemi.
alem-i arziye / âlem-i arziye
Dünya âlemi.
alem-i dünya / âlem-i dünya
Dünya âlemi.
alem-i süfli / âlem-i süflî
Dünyâ.
alem-pesend / âlem-pesend
Dünyaya meydan okuyan.
alem-şümul / âlem-şümûl
Dünya çapında, evrensel.
alem-tab / âlem-tab
Dünyayı aydınlatan, cihanı parlatan.
(Farsça)
alemane / âlemane
Dünya ile ilgili. Dünyevî.
(Farsça)
alemara / âlemârâ / عالم آرا
Dünyayı, âlemi süsleyen.
(Farsça)
Dünyayı süsleyen.
(Arapça - Farsça)
alemefruz / âlemefrûz / عالم افروز
Dünyayı parlatan.
(Arapça - Farsça)
alemin imkan-ı mevti / âlemin imkân-ı mevti
Dünyanın ölümünün mümkün olması, ihtimal dahilinde olması; kıyametin kopması.
alemnüma / âlemnüma
Dünyayı gösteren.
(Farsça)
alempesend / âlempesend
Dünyaca ünlü.
alempesent / âlempesent
Dünyaya meydan okuyan.
alemşümul / âlemşümûl / علم شمول
Dünyayı kaplayan.
(Arapça)
alemtab / âlemtâb / عالمتاب
Dünyayı aydınlatan.
(Arapça - Farsça)
anasır-ı arziye / anâsır-ı arziye
Dünyadaki unsurlar, elementler.
arus-i cihan / arus-i cihân
Dünya.
arz / آرض
Dünya.
arz sefinesi
Dünya gemisi.
arz ve semavat san'atkarı / arz ve semâvât san'atkârı
Dünyayı ve gökleri mükemmel bir san'atla yaratan Allah.
arzi / arzî
Dünyaya âit.
Dünyaya ait.
arzın nısfı
Dünyanın yarısı.
arziye
Dünyalıların kendisine ait.
arzlı
Dünyalı.
arzlılar
Dünyalılar.
ashab-ı dünya / ashâb-ı dünyâ / اَصْحَابِ دُنْيَا
Dünya ehli olanlar.
aşk-ı dünya
Dünya aşkı, sevgisi.
aşk-ı dünyevi / aşk-ı dünyevî
Dünyevî aşk.
avrupa
Dünyadaki kıtalardan biri.
azam-ı cibal-i dünya / âzam-ı cibal-i dünya
Dünyanın en büyük dağları.
beka-i dünyevi / beka-i dünyevî
Dünya hayatında devamlılık. Uzun ömür.
bekà-i dünyevi / bekà-i dünyevî
Dünya hayatında devamlılık, uzun ömür.
berzah
Dünya ile âhiret arasındaki âlem.
besmele-i hayat-ı dünyeviye
Dünyadaki hayatının ilk başladığı zaman dilimi.
bezm-i cihan / bezm-i cihân
Dünya meclisi. Dünya.
çarşı-yı alem / çarşı-yı âlem
Dünya çarşısı.
cem'iyat-ı dünyeviye / cem'iyât-ı dünyeviye
Dünyevî cemiyetler, dernekler.
cevanib-i alem / cevânib-i âlem
Dünyanın dört bir yanı.
cevher-i cihanbaha / cevher-i cihanbahâ
Dünyalar kadar kıymetli cevher.
cibal-i dünya / cibâl-i dünya
Dünyanın dağları.
cihan / cihân
Dünya, kâinat, âlem.
(Farsça)
Dünya.
Dünya, âlem.
cihan serveri
Dünyanın baş tacı.
cihan-baha / cihan-bahâ
Dünya kadar kıymetli.
cihan-cuy
Dünyaya hâkim olmaya çalışan sultan, hükümdar.
(Farsça)
cihan-değer
Dünya, âlem değerinde, çok değerli.
cihan-gerd
Dünyayı dolaşan, cihanı gezen.
(Farsça)
cihan-pesendane / cihan-pesendâne
Dünyaya meydan okuyarak kabul ettirir bir şekilde.
Dünyaya kabul ettiren bir şekilde.
cihan-şümul / cihan-şümûl
Dünya çapında, evrensel.
cihanaferin / cihânâferîn / جهان آفرین
Dünyayı yaratan, Tanrı.
(Farsça)
cihanbaha / cihanbahâ
Dünyalar kıymetinde.
cihandeğer / cihândeğer
Dünyalara değer.
Dünya kıymetinde.
cihangir / cihangîr / جِهَانْگ۪ير
Dünyanın önemli bir bölümüne hükmeden, egemenliği altına alan.
Dünyayı elinde tutan.
cihangüşa / cihângüşâ / جهانگشا
Dünyayı feth eden, fatih hükümdar.
(Farsça)
cihaniyan
Dünya ahalisi olan insanlar.
(Farsça)
cihankıymet / cihânkıymet
Dünya kadar değerli.
cihanpesend
Dünyaya meydan okuyan, hükümlerini dünyaya kabul ettiren.
cihanpesendane / cihanpesendâne / cihânpesendâne
Dünyaya meydan okurcasına.
Dünyanın beğeneceği şekilde.
cihanşümul / cihanşümûl / cihânşümûl
Dünya çapında, evrensel.
Dünya çapında, evrensel.
Dünya ölçüsünde.
cism-i arz
Dünyaya ait cisim, beden.
cism-i arzi / cism-i arzî
Dünyaya ait cisim, beden.
dar-ı dünya / dâr-ı dünya
Dünya yurdu.
Dünya.
dar-ı fena / dâr-ı fenâ / دار فنا
Dünya. Bu dünya.
Dünya.
dar-ı teklif / dâr-ı teklif
Dünya. Allah'ın teklif ve emirleri ile vazifeli olduğumuz yer olan dünya.
dar-ul belva / dâr-ul belvâ
Dünya, imtihan yeri. Belâ ve musibet âlemi.
dar-ül-ceza / dâr-ül-cezâ
Dünyâda iken yapılan işlerin karşılığının görüldüğü yer. Âhiret, öbür dünyâ.
dar-ul-ukba / dâr-ul-ukbâ
Dünyâda iken yapılan işlerin karşılığının görüleceği yer. Âhiret.
dareyn / dâreyn
Dünya ve âhiret yurdu.
dehri
Dünyanın sonsuzluğuna inanıp ahireti inkâr eden kimse Materyalist.
dehriyun
Dünyanın sonsuz olduğuna inanıp, âhireti inkâr edenler.
dehriyye
Dünyanın sonsuzluğuna inanan felsefecilerin yolu.
dehriyyun
Dünyanın sonsuz olduğuna inanıp, âhireti inkâr edenler.
desatir-i saadet-i dareyn / desatir-i saadet-i dâreyn
Dünya ve âhiret mutluluğunun düsturları, kanunları.
destgah-ı dünya / destgâh-ı dünya
Dünya tezgâhı.
deveran-ı arz
Dünyanın dönüşü.
deveran-ı dünya / deverân-ı dünya / دَوَرَانِ دُنْيَا
Dünyanın dönüp devretmesi.
Dünyanın sürekli dönmesiyle meydana gelen büyük gelişmeler.
Dünyanın dönüp dolanması.
devr-i alem / devr-i âlem
Dünya seyahati, dünya gezisi, dünyayı gezmek.
Dünya seyahati, gezisi.
devr-i mihnet
Dünya, cihan, küre-i arz.
devr-i senevi / devr-i senevî
Dünyanın güneş etrafındaki yıllık hareketi.
di / dî / دی
Dün, dünkü gün, bugünden bir evvelki gün.
(Farsça)
Dün.
(Farsça)
di-şeb
Dün gece.
dişeb / dîşeb / دیشب
Dün gece.
(Farsça)
dünya ehlince
Dünyada yaşayanlarca.
dünya hırsı / dünyâ hırsı
Dünyâya lüzûmundan fazla meyletmek. Şiddetli mal, mülk arzusu, isteği.
dünyadar / dünyadâr / dünyâdâr
Dünyalı.
Dünya işleriyle uğraşan, mal ve mülk sahibi olan. Dünya hayatına fazla meyilli olan.
(Farsça)
Dünyalı.
dünyaperest / dünyâperest / دنياپرست / دُنْيَاپَرَسْتْ
Dünyaya aşırı düşkün.
Dünyaya tapacak derecede ehemmiyet verip âhiretini düşünmeyen. Maddiyatı çok seven.
(Farsça)
Dünya düşkünü.
(Arapça - Farsça)
Dünyayı çok seven.
dünyaperestlik
Dünyaya tutkunluk.
dünyaperver
Dünyaya aşırı derecede düşkün.
dünyevi / dünyevî / دنيوی / دُنْيَو۪ي
Dünya ile ilgili.
Dünya ile ilgili, dünyalı.
Dünya ile ilgili.
(Arapça)
Dünyaya âit.
dünyevi ve uhrevi saadet / dünyevî ve uhrevî saadet
Dünya ve âhiret mutluluğu.
dünyeviye
Dünyaya ait şey.
duş / dûş / دوش
Dün gece.
(Farsça)
düşin
Dün gece.
(Farsça)
düşine / دوشينه
Dün geceki.
(Farsça)
eacib-i dehr / eâcib-i dehr
Dünyanın ve zamanın çok şaşılacak yerleri, şeyleri.
edvar-ı ömr-ü alem / edvâr-ı ömr-ü âlem
Dünyanın ömür devirleri.
efkar-ı amme-i alem / efkâr-ı âmme-i âlem
Dünya kamuoyu.
ehl-i arz
Dünyadakiler. Yerdekiler.
ehl-i dünya / ehl-i dünyâ / اَهْلِ دُنْيَا
Dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler.
Dünyaya haddinden ziyade kıymet veren, maddeci kimse.
Dünyayı âhirete tercîh edenler.
ehl-i dünya ve siyaset
Dünya ve siyasi hayata dalıp, âhireti düşünmeyenler.
ehl-i gaflet
Dünyâya dalıp, âhireti unutanlar.
ehl-i medeniyet
Dünyaya yalnız dünya için ve maddî zevk ve menfaatleri için bakanlar.
ehlidünya / ehlidünyâ
Dünya adamı, âhireti düşünmeyen.
ekvator
Dünyayı ikiye ayıran hayâlî çizgi.
elsine-i alem / elsine-i âlem
Dünya dilleri.
ems
Dünkü gün.
emval-i dünyeviye
Dünyevî mallar.
enzar-ı cihan / enzâr-ı cihan
Dünyanın dikkati.
eser-i cihan-kıymet
Dünya değerindeki eser.
eşya-yı dünyeviye
Dünyaya ait şeyler.
etraf-ı alem / etraf-ı âlem
Dünyanın her tarafı.
etraf-ı arz
Dünyanın çevresi.
evvel-i dünya
Dünyanın başlangıcı.
eyyam-ı malume-i arziye / eyyam-ı malûme-i arziye
Dünya günleri; normal günler.
ezkiya-i alem / ezkiyâ-i âlem
Dünyanın en zekî insanları.
ezkiya-yı alem / ezkiya-yı âlem
Dünyanın en zeki insanları.
ezvak-ı dünyeviye / ezvâk-ı dünyeviye
Dünyaya ait zevkler.
fena-i dünya / fenâ-i dünya
Dünyanın gelip geçiciliği.
fena-yı dünya / fenâ-yı dünya / فَنَايِ دُنْيَا
Dünyanın geçiciliği.
Dünyanın faniliği.
fena-yı dünyevi / fenâ-yı dünyevî / فَنَا
Dünyadaki yok olma.
fenafillah / fenâfillâh
Dünyayı kalben terkedip tamamen Allaha yönelmek.
fevaid-i dünyeviye / fevâid-i dünyeviye
Dünyanın faydaları, menfaatleri.
gaye-i dünya
Dünyanın amacı, hedefi.
gayr-ı zahid / gayr-ı zâhid
Dünyanın zevk ve süslerine dalan ve kulluk görevini ihmal eden.
giti / gîtî / گيتى
Dünya.
(Farsça)
giti-füruz / gîtî-fürûz
Dünyayı aydınlatan.
giti-neverd / gîtî-neverd
Dünyayı gezen, dünyayı dolaşan.
(Farsça)
giti-nüma / gîtî-nüma
Dünyayı gösteren, cihanı gösteren.
(Farsça)
giti-sitan / gîtî-sitan
Dünyayı zapteden, cihangir.
(Farsça)
hadisat-ı alem / hâdisât-ı âlem
Dünyada meydana gelen olaylar.
hadisat-ı dünyeviye / hâdisât-ı dünyeviye
Dünyada meydana gelen hâdiseler, olaylar.
hadise-i dünyeviye / hâdise-i dünyeviye
Dünya ile ilgili olay.
hakdan
Dünya, arz, yer.
(Farsça)
hakikat-i dünya
Dünyanın gerçeği.
hakimiyet-i dünya / hâkimiyet-i dünya
Dünya hakimiyeti, dünyaya hükmetme.
halık-ı rahman-ı rahim / hâlık-ı rahmân-ı rahîm
Dünya ve âhirette yarattığı varlıklara sonsuz rahmet, şefkat ve merhametiyle davranan her şeyin yaratıcısı Allah.
harab-ı dünya
Dünyanın sona ermesi, kıyamet.
harb-i umumi / harb-i umûmî / حَرْبِ عُمُوم۪ي
Dünya savaşı.
harb-i umumiye / harb-i umumîye
Dünya Savaşı.
haşir ve neşr-i dünyeviye
Dünyadaki varlıkların yeniden diriltilip yayılmaları.
hayat-ı dünya
Dünya hayatı.
hayat-ı dünyevi / hayat-ı dünyevî
Dünya hayatı.
hayat-ı dünyeviye / hayat-ı dünyevîye
Dünya hayatı.
hayat-ı dünyeviye ve uhreviye
Dünya ve ahiret hayatı.
hercümerc-i dünyeviye
Dünyanın kargaşaları.
heves ve heva / heves ve hevâ
Dünyadaki lezzet ve zevkleri isteyen his ve arzular.
hilkat-i arz
Dünyanın yaratılışı.
hilkat-i dünya
Dünyanın yaratılışı.
hırs-ı dünya
Dünyaya karşı gösterilen açgözlülük.
hubb-ı dünya / hubb-ı dünyâ
Dünyâ sevgisi. Ölümden sonra işe yaramayacak olan şeylere düşkün olmak. Dünyâ; haramlar, mekruhlar ve Allahü teâlâyı unutturan her şeydir.
hubb-i dünya
Dünya sevgisi.
hubb-u dünya / حُبِّ دُنْيَا
Dünya sevgisi.
Dünya sevgisi.
hukuk-u dünyeviye
Dünyevî hukuk, haklar.
hulus / hulûs
Dünyâ menfaatlerini düşünmeden bütün iş ve ibâdetlerin yalnız Allah için olması, niyet temizliği.
idare-i alem / idare-i âlem
Dünya idaresi, siyaseti.
iki cihan fahri
Dünya ve âhiret âlemlerinin övünç kaynağı.
imar-ı dünya / imâr-ı dünya
Dünyanın bayındır hâle getirilmesi, düzenlenmesi.
imaret-i dünya
Dünyanın imar edilmesi, üzerinde yapıların kurulması.
ıslah-ı alem / ıslah-ı âlem
Dünyanın düzeltilmesi.
istikbal-i dünyevi / istikbal-i dünyevî / istikbâl-i dünyevî / اِسْتِقْبَالِ دُنْيَوِي
Dünyanın geleceği.
Dünyaya âit gelecek.
kahr-ı dehr
Dünyânın ve zamanın kahrı.
kelbiyyun / kelbiyyûn
Dünyadan el çekmeyi ilke edinen felsefeciler.
keyf-i dünyevi / keyf-i dünyevî
Dünya keyfi.
keyhan / keyhân / كيهان
Dünya, arz.
(Farsça)
Dünya.
(Farsça)
kimya-yı avam
Dünyanın kıymetsiz ve fâni olan şeylerini âhiret metalarına feda etmek.
kıyamet / kıyâmet
Dünyanın yıkılıp son bulması.
Dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması.
küre
Dünya.
küre-i arz
Dünya.
küre-i hava
Dünyayı kaplayan hava tabakası. Atmosfer.
küre-i zemin
Dünya, küre-i arz.
küreviyet-i arz
Dünyanın yuvarlaklığı, küresel oluşu.
kuvve-i arziye
Dünya gücü, dünyaya ait kuvvet.
levazımat-ı arziye
Dünyanın ihtiyaçları, dünyevî ihtiyaçlar.
levs-i fani / levs-i fâni
Dünyanın geçici işleri, eğlenceleri.
lezaiz-i dünyeviye / lezâiz-i dünyeviye
Dünyâ lezzetleri ve zevkleri.
Dünyaya ait lezzetler.
ma'ruf-i cihan / ma'ruf-i cihân
Dünyaca tanınan ve meşhur. Cihânın bildiği.
maişet-i dünyeviye / maîşet-i dünyeviye / مَع۪يشَتِ دُنْيَوِيَه
Dünyaya ait geçim.
Dünyaya ait geçim.
makasıd-ı dünyeviye
Dünyevî maksatlar, gayeler.
maksad-ı dünyevi / maksad-ı dünyevî / مَقْصَدِ دُنْيَو۪ي
Dünyayla ilgili bir maksat, gaye.
Dünyaya âit maksad.
maksad-ı dünyeviye
Dünyevî gaye, amaç.
malaya'ni / mâlâya'nî
Dünyâ ve âhirete faydası olmayan iş, boş söz, lüzumsuz şey.
masiva-perest / mâsivâ-perest
Dünya ile ilgili olan şeylere düşkünlük; Allah'tan başka şeylere aşırı düşkünlük.
matmah-ı cihani / matmah-ı cihanî
Dünyanın beklediği ve çok arzuladığı şey.
medar-ı arz / medâr-ı arz
Dünyanın yörüngesi, dünyanın güneş etrafında dolaşırken çizdiği daire.
medar-ı saadet-i dünyeviye
Dünyadaki mutluluğun kaynağı, sebebi.
medar-ı senevi / medar-ı senevî / medâr-ı senevî
Dünya, güneş etrafında seyrederken çizdiği farazi dâire.
Dünyanın güneş etrafında dönerken bir sene içinde çizdiği yörünge.
mede-d-dühur
Dünyanın sonuna kadar.
medeniyet-i dünya
Dünya medeniyeti.
melaike-i arziye / melâike-i arziye
Dünyadaki işlerle meşgul olan melekler.
menafi-i dünyeviye
Dünyevî menfaatlar, faydalar.
menfaat-i dünyeviye
Dünya menfaati, yararı.
menzil-i dünya
Dünya durağı.
menzilgah-ı dünya / menzilgâh-ı dünya
Dünya durağı, dünya hanı.
meratib-i dünya / merâtib-i dünya
Dünya mertebeleri.
meşagıl-i dünyeviye / meşâgıl-i dünyeviye
Dünya meşguliyetleri.
meşagil-i dünyeviye / meşâgil-i dünyeviye
Dünyâ meşgaleleri.
Dünya meşguliyetleri, dünyayla ilgili işler.
mesaib-i dünyeviye
Dünya musibetleri ve güçlükleri.
mesail-i dünyeviye
Dünyaya ait, dünyayla ilgili meseleler.
mevcudat-ı dünyeviye
Dünyadaki varlıklar.
mevcudat-ı süfliye
Dünya üzerindeki varlıklar.
mevlid
Dünyâya gelme; doğum yeri ve zamânı. Peygamber efendimizin dünyâya gelişini, mi'râcını ve mübârek hayâtını anlatan eser.
mevt-i dünya / مَوْتِ دُنْيَا
Dünyanın ölümü.
Dünyanın ölümü.
mezraa-i dünya / مَزْرَعَۀِ دُنْيَا / mezraa-i dünyâ
Dünya tarlası.
Dünya tarlası.
Dünya tarlası.
mihmandar-ı kerim-i zülcelal / mihmandar-ı kerîm-i zülcelâl
Dünya misafirhanesinde kullarına yardım edip rızıklandıran sonsuz haşmet ve celâl sahibi Allah.
mikail / mikâil
Dünya işlerini düzenlemekle görevli melek.
misafirhane-i alem / misafirhane-i âlem
Dünya misafirhanesi.
misafirhane-i dünya
Dünya misafirhanesi.
muahaze-i dünyeviye ve uhreviye
Dünya ve âhirette hesaba çekme.
muamelat-ı dünyeviye / muamelât-ı dünyeviye
Dünyevi işler, muameleler.
müdevveriyet-i arz
Dünyanın yuvarlaklığı, yuvarlık oluşu.
mugaylangah / mugaylangâh
Dünya.
(Farsça)
muhit-i arz
Dünyanın çevresi.
mükafat-ı dünyeviye / mükâfât-ı dünyeviye
Dünyaya ait ödüller.
münkir-i küreviyet
Dünyanın küre şeklinde olduğunu inkar eden, inanmayan.
mürşid-i alem / mürşid-i âlem
Dünyanın, kâinatın yol göstericisi.
musibat-ı dünyeviye / musibât-ı dünyeviye
Dünyadaki musibetler.
muzahrafat-ı arziye
Dünyanın süprüntüleri, pislikleri.
nadire-i cihan / nâdire-i cihan
Dünyada ender bulunan, benzersiz.
nasuti / nasutî
Dünya ile ilgili, insanlığa ait, insanlıkla ilgili.
nebiyy-i ahirüzzaman / nebiyy-i âhirüzzaman
Dünya hayatının kıyamete yakın son devrenin Nebisi; son Peygamber.
netice-i arziye
Dünyanın dönmesiyle sebep olduğu sonuçlar.
nihayet-i alem / nihayet-i âlem
Dünyanın son bulması.
nisa-i dünyeviye / nisâ-i dünyeviye
Dünya kadınları.
nısf-ı arz / نِصْفِ اَرْضْ
Dünyanın yarısı.
ömr-ü dünya
Dünyanın ömrü.
ömr-ü dünyevi / ömr-ü dünyevî
Dünya hayatı.
perenduş
Dün gece.
(Farsça)
perenduşine
Dün geceki şey.
(Farsça)
rabbu'l-arz / rabbû'l-arz
Dünyanın Rabbi olan Allah.
rabbü'l-arz
Dünyanın Rabbi olan Allah.
rahman-ı rahim / rahmân-ı rahîm
Dünya ve âhirette yarattığı varlıklara sonsuz rahmet, şefkat ve merhametiyle davranan Allah.
rahmanürrahim / rahmânürrahîm
Dünyada da âhirette de âcizlere merhamet eden Allah.
rind / رند
Dünyayı umursamayan.
(Farsça)
rub'-i meskun / rub'-i meskûn
Dünyanın kara olan dörtte bir kısmı.
saadet-i dareyn / saâdet-i dâreyn
Dünya ve âhiret mutluluğu.
saadet-i dünya
Dünya mutluluğu.
saadet-i dünyevi
Dünya hayatındaki mutluluk.
saadet-i dünyeviye
Dünya hayatındaki mutluluk.
saadet-i dünyeviye ve uhreviye
Dünya ve ahiret hayatı mutluluğu.
saadet-i hayat-ı dünyeviye
Dünya hayatındaki mutluluk.
saadet-i hayatiye ve ebediye
Dünya ve âhiret hayatındaki mutluluk.
safahat-ı alem / safahât-ı âlem
Dünya olayları, dünyadaki gelişmeler.
şah-ı cihan / şâh-ı cihân
Dünya şahı, cihan padişahı.
sahib-i dünya ve ahiret / sahib-i dünya ve âhiret
Dünyanın ve âhiretin sahibi olan Allah.
sahn-i dureng
Dünya.
saltanat-ı dünya
Dünya saltanatı.
saltanat-ı dünyeviye
Dünya saltanatı.
şan u şeref-i dünyeviye
Dünyaya ait şan ve şeref.
şan ve şeref-i dünyeviye
Dünyaya ait şan ve şeref.
saray-ı alem / saray-ı âlem
Dünya sarayı.
sathiyet-i arz
Dünyanın düzlüğü.
savarif-i dehr
Dünya değişiklikleri.
sefine-i arz
Dünya gemisi; uzayda yüzen yerküre.
şekavet-i dünyeviye
Dünyanın nihayetsiz belâ, sıkıntı ve ıztırabı.
sekene-i arz
Dünyalılar.
sema-i dünya / semâ-i dünya
Dünya semâsı, gökyüzü.
şerait-i hayat-ı dünyeviye / şerâit-i hayat-ı dünyeviye
Dünya hayatının şartları.
şeref-i dünyeviye
Dünyaya ait şeref.
sermaye-i dünya
Dünya serveti.
servet-i dünya
Dünya serveti ve zenginliği.
seyyah-ı alem / seyyah-ı âlem
Dünya yolcusu.
siyaset-i alem / siyaset-i âlem
Dünya siyaseti.
siyaset-i dünya
Dünya siyaseti.
siyaset-i dünyeviye
Dünya siyaseti.
siyaset-i ru-yi zemin / siyaset-i rû-yi zemin
Dünya siyaseti.
sofra-i rahman / sofra-i rahmân
Dünya ve âhirette yarattıklarına sonsuz rahmet, şefkat ve merhametiyle muamele eden Allah'ın sofrası.
sofra-i rahmanü'r-rahim / sofra-i rahmânü'r-rahîm
Dünya ve âhirette yarattıklarına sonsuz rahmet, şefkat ve merhametiyle muamele eden Allah'ın sofrası.
sohbet-i dünyeviye-i siyasiye
Dünyaya ilişkin siyasî sohbet.
şöhretgir-i alem / şöhretgir-i âlem
Dünyaya nâm ve şöhret salmış.
sultan-ı cihan
Dünyanın sultanı Allah.
tablek
Dünbelek.
talib-i dünya / tâlib-i dünya / طَالِبِ دُنْيَا
Dünyayı isteyen, ona bağlanan.
Dünyaya istekli.
tarih-i alem / tarih-i âlem
Dünya tarihi.
tarik-ı dünya / târik-ı dünya
Dünyayı terk etmiş, bırakmış.
tarik-i dünya / târik-i dünya / تَارِكِ دُنْيَا / târik-i dünyâ
Dünyayı terk eden.
Dünya işlerini terk eden.
Dünya işlerini terk eden.
tarikü'd-dünya / târikü'd-dünya
Dünyayı terk eden.
tariküddünya / târiküddünya
Dünya ile ilgili her şeyi terk eden.
Dünyayı terkeden.
tazyikat-ı dünyeviye
Dünyadaki sıkıntılar.
tefrid
Dünya alâka ve meşguliyetlerinden ayrılıp, ibâdet ve tâatle meşgul olma.
tegayyür-ü alem / tegayyür-ü âlem
Dünyanın değişmesi, başkalaşması.
terk-i dünya / terk-i dünyâ
Dünyayı terk etme.
Dünyâyı terk etmek.
Mübah (dinde izin verilen) şeylerin hepsini terk edip, yalnız, yaşamak için ve dînini korumak için zarûrî, lâzım olan mübahları kullanmak, yâni mübahların zarûret miktârından fazlasını terk etmek. Böyle terk-i dünyâ çok kıymetli ve faydalı ise de çok güçtür.
Haram
terk-i hükmi / terk-i hükmî
Dünyâyı hükmen terk etmek, (terk etmiş sayılmak) yâni her işte İslâmiyet'e uymak. Meselâ zekâtı İslâmiyet'in gösterdiği yere seve seve vermek, komşu, akrabâ, fakir ve ödünç istiyenin hakkını gözetmek ve başkalarının hakkına tecâvüz etmemek (saldırmam ak) ve malı zevk ve sefâya, eğlenceye vermemek.
teşekkülat-ı arziye / teşekkülât-ı arziye
Dünyanın ilk yaratılışı.
Dünyanın oluşum devreleri.
teşhirgah-ı dünya / teşhirgâh-ı dünya
Dünya sergisi.
tezehhüd / تَزَهُّدْ
Dünyadan elini eteğini çeker görünme.
Dünyaya değer vermeme.
tul-ü emel / tûl-ü emel
Dünya hayatının kısa ve geçiciliğine rağmen devamlı yaşayacakmış gibi dünyaya ait işlere karşı gösterilen aşırı arzu, istek.
ücret-i dünyeviye
Dünyaya ait ücret.
ümm-üd dünya
Dünyanın anası. Mısır.
umumi harp / umumî harp
Dünya Savaşı.
umur-u dünya / umûr-u dünya
Dünya işleri.
umur-u dünyeviye / umûr-u dünyeviye
Dünya işleri.
Dünyaya ait işler, dünya işleri.
umur-u dünyeviyye
Dünya işleri. Dünyaya ait işler.
vatan-ı dünyevi / vatan-ı dünyevî
Dünya vatanı.
vazife-i dünyeviye
Dünyadaki vazife.
vazife-i ubudiyet-i dünyeviye / vazife-i ubûdiyet-i dünyeviye
Dünyadaki kulluk görevi.
vaziyet-i arziye ve semaviye
Dünyaya ve gökyüzüne ait durum, hâl.
vekayi-i alem / vekayi-i âlem
Dünyada meydana gelen olaylar.
vesile-i dünya
Dünyanın yaratılış vesilesi.
zarar-ı dünyevi / zarar-ı dünyevî
Dünyaya ait maddî zarar.
zat-ı rahmanü'r-rahim / zât-ı rahmânü'r-rahîm
Dünya ve âhirette yarattıklarına sonsuz rahmet, şefkat ve merhametiyle muamele eden Zât, Allah.
zehadet
Dünyadan, yâni nefsanî, fani ve fena şeylerden çekinmek. Zâhidlik. Sıkı sıkıya dine bağlılık.
zelzele-i zeval-i dünya / zelzele-i zevâl-i dünya / زَلْزَلَۀِ زَوَالِ دُنْيَا
Dünyayı yok eden sarsıntı.
Dünyanın son bulma sarsıntısı.
Dünyanın son bulma sarsıntısı.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
BEDİÜZ
kahraman
ayta
merdane
Hezabir
Kable
Meserret
gavva
tiramola
şakulen
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Dun
Talimatname
Gizli, saklı
sura
ayse
der kenar
künk
Munzir
Sahane
hapishane