REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Devir ifadesini içeren 79 kelime bulundu...

ahd / عهد

  • Vâdetme. Söz verme. Vefâ. Yemin. And. Misak. Peymân.
  • Asır. Devir. Tevhid. Mukavele.
  • Vasiyet.
  • Söz verme.
  • Yemin, and.
  • Devir, zaman, gün.
  • Yemin, and. (Arapça)
  • Çağ, devir. (Arapça)
  • Söz verme. (Arapça)

arşi ve süllemi / arşî ve süllemî

  • Devir ve teselsülü inkâr maksadıyla yukarıya doğru gittikçe daralan ve tek bir yaratıcının varlığına dayanan mantıkî delil.

asesbaşı

  • Osmanlı İmparatorluğunun eski devirlerinde polis müdürü.

ashab-ı kehf / ashâb-ı kehf

  • Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyan'da bahsi geçen ve devirlerinin zâlim padişahından gizlenerek ve onun şerrine âlet olmaktan çekinerek, beraberce bir mağaraya saklanıp, Rabb-ı Rahimlerine (C.C.) sığınan, dindar ve makbul büyük zâtlar. İsimleri rivâvette şöyle sıralanır: Yemlihâ, Mekselinâ, Mislinâ, Mernüş, D

asr

  • Zaman, devir, yüz yıllık zaman.
  • İkindi vakti.

asr-ı ahir / asr-ı âhir

  • Son asır, son devir.

asr-ı saadet / asr-ı saâdet / عَصْرِ سَعَادَتْ

  • Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) peygamber olarak dünyada bulunduğu devir.
  • Peygamberimizin (asm) yaşadığı mutlu devir.

asr-ı seadet / asr-ı seâdet

  • Mutluluk devri. Peygamber efendimizin yaşadığı mübârek, bereketli ve hayırlı devir. Zamân-ı seâdet ve vakt-i seâdet de denir.

asran

  • (Asaran) İki devir. Gece ve gündüz.
  • İki asır.
  • Gündüzün zamanı.

atikıyyat

  • Eski eserler. Eski devirlerden kalma eserleri, - daha ziyade tarih ve san'at bakımından- tetkik eden ilim. Arkeoloji.

avine

  • (Tekili: Evân) Vakitler, zamanlar, anlar. Devirler.

çağ

  • Zaman, vakit, esnâ, hengâm, mevsim.
  • Yaş.
  • Boy, kamet, tenâsüb, lüzumu derece semizlik.
  • Devir, tarih çağları. (İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınçağ.)

çağdışı

  • Askerliğe alınma çağı dışında.
  • Çağın fikirlerine felsefesine uymayan. Bu mânada bazı kimselerin kelimeyi hakaret olarak kullanmaları dar görüşlülüğün ve cehaletin neticesidir. Çünkü çağın insanlık için zararlı öyle fikirleri ve felsefeleri vardır ki, gelecek devirler bunu anladıkları

cahiliye devri / câhiliye devri

  • İslâmiyet'ten önce hissin akla, kötülüğün iyiliğe hâkim olduğu, puta tapılan karanlık devir.

calinos

  • (Kalinos) yun. İlk devirlerde yaşamış olan bir Yunan Filozofunun adı.

cilen ba'de cilin

  • Devirden devire, asırdan asıra.

cıranta

  • yun. Poliçeyi, senedi devir ve havale eden şahıs.

darül hikmetil islamiye

  • (Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye) Bu teşkilât, son devirlerde gerek imparatorluk ve gerekse İslâm Aleminde ortaya çıkan bir takım dini mes'elelerin halli ve İslâma yapılan hücumların İslâm ahkâmına göre cevaplandırılması için 12 Ağustos 1334 (25 Ağustos 1918) tarihinde 5. Mehmed Reşat ve Şeyhülislâm Musa

dehir

  • Zaman, çağ, devir.

dehr / دهر

  • Devir, çağ, zaman.
  • Zaman, devir. Âlemin (varlıkların) varlığının başlangıcından son bulmasına kadar olan bütün zaman.
  • Zaman, devir.
  • Dünya. (Arapça)
  • Devir, zamane. (Arapça)

devr / دور

  • (Bak: Devir)
  • Devir, dönem, dönme, dolaşma, aktarma.
  • Devir. (Arapça)
  • Dönme. (Arapça)

devr-i batıl / devr-i bâtıl

  • Man: Kısır devir. Bir hükmü ikinci bir hüküm ile, bunu da birincisi ile isbatlamaya çalışma yolu.

devr-i cahiliyye / devr-i câhiliyye

  • Cahiliyye devri, İslâm'dan önceki devir.

devr-i dil-ara / devr-i dil-ârâ

  • En hoş devir. Gönlü hoş eden zaman.

devr-i sabık / devr-i sâbık

  • Bir önceki hükümet. Geçmiş devir.

devr-i senevi / devr-i senevî / دَوْرِ سَنَو۪ي

  • Senelik devir.

devran

  • Devir, felek, zaman, deveran, dünya.

dühur / dühûr / دهور

  • Devirler, zamanlar. Dünyalar.
  • Devirler. (Arapça)
  • Dünyalar. (Arapça)

edvar / edvâr / ادوار / اَدْوَارْ

  • (Tekili: Devr) Devirler, zamanlar.
  • Devirler, dönemler.
  • Devirler, çağlar.
  • Devirler, dönemler.
  • Devirler, çağlar. (Arapça)
  • Devirler.

edvar-ı hamse / edvâr-ı hamse / اَدْوَارِ خَمْسَه

  • Beş devir, beş vakit.
  • Beş devir.
  • (İnsanlığın geçirdiği) Beş devir.

edvar-ı ömr-ü alem / edvâr-ı ömr-ü âlem

  • Dünyanın ömür devirleri.

edvar-ı seb'a

  • Yedi devir, yedi dönem.

edvar-perdaz

  • Devirleri dile getiren. Devirleri terennüm eden.

eflatuniye

  • Eflâtuna göre olan felsefe, düşünüş (Plâtonizm). Çok ileri veya parlak devir.

ehl-i fetret

  • Hz. İsâ (a.s.) ile Hz. Muhammed'in (a.s.m.) devirleri arasında vahiysiz geçen zaman diliminde yaşayanlar.

eyyam

  • (Tekili: Yevm) Devirler. Günler.
  • Güç, iktidar, nüfuz.

ezman / ezmân

  • Zamanlar, devirler.

fahrüddeveran / fahrüddeverân

  • Devirlerin övüncü.

fasl-ı zamanın sahife-i selasesi / fasl-ı zamanın sahife-i selâsesi

  • Geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman.
  • Asr-ı saadetten evvelki devir, Asr-ı saadet ve ondan sonraki zamanlar.

felek

  • Gök, gök katı, devir.
  • Tâli', baht.
  • Büyük ve dâirevi olan şey.
  • Her gök seyyaresinin gezdiği âlem.
  • Dünyâ, âlem,
  • Bir zilli âlet.
  • Yuvarlak kütük, kızak. (Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten

fetret

  • Uyuşukluk, zayıflık.
  • Vahy ve semavî hükümlerin sükûn zamanı olduğu için, iki peygamber-i zişan devirleri arasındaki zaman.
  • Vukuu âdet halinde olan şeyin kesilme zamanı veya kesilmesi.
  • İki vakıa arasındaki geçen zaman. Terakki ve teâli devirleri arasındaki hareketsiz,

fosil

  • Eski jeolojik devirlerde toprağa gömülerek kalmış bitki, hayvan; bunların parçaları veya izleri. (Fransızca)

haber-i meşhur / haber-i meşhûr

  • Bidayette râvisi mahdut iken sonraki devirlerde, yalan üzere ittifakları muhal olan bir cemaat tarafından nakledilegelen makbul hadistir. (Ist. Fık.K.)
  • Başlangıçta râvîsi (rivâyet edeni, bildireni) sınırlı iken, sonraki devirlerde, daha çok kimse tarafından nakledilen haber, hadîs-i şerîf.

havass-ı hümayun / havâss-ı hümayun

  • Tar: Osmanlı İmparatorluğunun fütuhat devirlerinde (yükselme devri) fethedilen araziden devlet hazinesine ayrılan kısım. Her yer zaptedildikçe, arazi: timar, zeamet ve has namıyla üç sınıfa ayrılırdı. Meselâ 250 köyden müteşekkil bir sancağın 100-150 köyü ikişer üçer köy olarak 40-50 tımara ayrılır,

hengam / hengâm

  • Zaman, devir, çağ,sıra, vakit, mevsim. (Farsça)

ila-ahiri'd-deveran / ilâ-âhiri'd-deveran

  • Devirlerin, zamanların sonuna kadar; kıyamete kadar.

iskarlat

  • İtl. Eski devirlerde Venedik mensucatından, boyası has ve kumaşı dayanıklı bir nevi çuhanın adı idi ve şarkta pek makbuldü. Yeniçeri Ocağı ileri gelen ağalarına, sekbanbaşıya ve yeniçeri kâtibine her sene bu çuhadan verilir veya bedeli para olarak tahsis olunurdu. Bu paraya da "İskarlat bedeli" deni

kab

  • Çok eski devir silâhlarından olan yayın kabzası (tutacak yeri) ile köşesi arasındaki mesafe, her "yay" da "iki kab" olan miktar.

karın / قَرِنْ

  • Devir.

ken

  • "Kazan, kazıcı, koparan, yıkan, söken." anlamlarına gelir ve kelimelere katılır. Meselâ: (Kuh-ken: Dağ deviren, tünel açan) gibi. (Farsça)

köle

  • Bütün tarihî devirlerde başka milletlerden, yabancılardan zorla kaçırılıp hürriyetten mahrum hale getirilerek hizmette kullanılan erkek. (Türkçe)

kuhken

  • Dağ kazan, dağ deviren. (Farsça)

kurun

  • (Tekili: Karn) Asırlar. Devirler. Çağlar.
  • Zamanlar, devirler, büyük tarih bölümleri.

kurun-u ahire / kurun-u âhire

  • Son asırlar. İstanbul'un Fatih Sultan Mehmed tarafından zaptedildiğinden sonraki zaman. Hicri 857, Mi. 1453 yılından sonraki devir.

kurun-u ula / kurun-u ulâ

  • Eski Roma Devleti'nin ikiye ayrılması zamanına kadar olan eski devir. İlk çağ.

melahime / melâhime

  • Geçmiş ve gelecek devirlere âit haberler, târihî bilgiler ve bunları anlatan kitablar. Harb târihi.

mevc

  • Dalga. Denizin dalgası.
  • Titreşim.
  • Mc: Devir, devre.

muasır

  • Bir asırda yaşayanlardan herbiri. Hem asır olan. Aynı devirde yaşayan.

müteahhirin / müteahhirîn

  • Sonradan gelenler, yetişenler, son devir âlimleri.

müteharrik

  • Harekete geçen, kımıldanan. Yerinde durmayıp hareket eden. Devir ve hareket eden.

paşa

  • Sivillerle askerlerin ileri gelenlerinin bir kısmına verilen resmi ünvandı. Osmanlıların ilk devirlerinde bu ünvan, hânedân mensublarıyla yalnız bir kısım idare adamlarına verilirken sonradan askeriden "mir-i liva" ve daha yüksek rütbede olanlarla; mülkiyeden vezir, beylerbeyi, mir-i miran ve mir-ül

rical-i gayb / ricâl-i gayb

  • Her devirde bulunan ve herkesçe görülmeyen ve bilinmeyen ve Allah'ın (C.C.) emirlerine göre çalışan mübârek, büyük zatlar. Ricâlullâh.
  • Her devirde bulunan fakat herkesçe tanınıp bilinmeyen ve görülmeyen, dünyânın nizâmı ile vazîfeli mübârek, büyük zâtlar.

rüzgar / rüzgâr / روزگار

  • Zaman, devir, hengâm, vakit. (Farsça)
  • Dünya, âlem. (Farsça)
  • Yel. (Farsça)
  • Zaman. (Farsça)
  • Devir. (Farsça)

saat

  • Saat, zaman, devir, kıyamet.

şehbaz-ı edvar-pervaz / şehbâz-ı edvar-pervaz

  • Her devirde uçarcasına hâkimiyetini kuran.

seleef-i salihin

  • Önceki salihler. İslâmın ilk devirlerinde yaşamış olan iyi müslümanlar.

selef-i salihin / selef-i sâlihîn

  • Sabahe ve Tabiîn gibi ilk devir müslümanları, ilk devir İslâm büyükleri.

şemsi sene / şemsî sene

  • Güneş senesi. Yer küresinin güneş etrâfında bir devir yaptığı (bir kere döndüğü) sene. 365.242 vasatî güneş günü.

serahor

  • Osmanlı İmparatorluğunun ilk devirlerinde ordunun bir yerden başka bir yere hareketinde yolların yapılması ile beraber ağırlıkların nakil vesairesi veyahut memleket içinde zelzele, deprem gibi bir âfetin vukuuyla harap olan yerlerin hemen tamir edilmesi işlerinde kullanılanlara verilen addır.

simurga

  • Kanatlı ve çok büyük hayvan olup eski devirlerde yaşadığı rivâyet edilir.

tanzimat-ı hayriye

  • Osmanlı Devletinde Sultan Abdülmecid zamanında başlayan ve (1839-1876) tarihleri arasındaki devreye Tanzimat-ı Hayriye denir. Sözde ıslahat için çalışılan devirdir. Bu, Gülhane Hatt-ı Hümayunu namında padişah fermanı ile başlatıldı. Bu devirde her şey yeniden tanzim edilecekti, yeni müesseseler kuru

ukba-i ferda

  • Gelecek olan âhiret. Yarınki devir. (Farsça)

usr

  • (Çoğulu: Usur - A'sâr) Sığınacak yer. Melce'.
  • Dehr, zaman, devir.

üveys-el karani / üveys-el karanî

  • Hz. Ebu Bekir ve Ömer (R.A.) devirlerinde Medine-i Münevvere'de çok hürmet gören ve Tabiînin büyüklerinden olup hadis-i şerif ile medh ü senâsı yapılan büyük bir veli. Peygamberimiz (A.S.M.) zamanında yaşamış ise de vâlidesine çok hürmetinden dolayı Peygamberimizle görüşememiş, fakat ona bütün ruh u

yevm

  • Gün. Yirmidört saatlik zaman.
  • Sene.
  • Asır. Devir.
  • Devre.

yunus emre

  • (Vefat Mi: 1320) Porsuk Nehri'nin Sakarya'ya döküldüğü yere yakın Sarıköy'de doğduğu söylenir. Tasavvufî halk edebiyatının veli şâiri olan Yunus Emre, yaşadığı devirde halk tabakasını irşad ve tenvir etmiştir. Bir çok memleketleri ve bu arada Konya, Şam ve Azerbeycan'ı dolaştı. Konya'da Mevlâna ile

zamane / zamâne / زمانه

  • Devir. (Arapça)
  • Felek. (Arapça)

zeman

  • Zaman, devir, vakit, çağ, mevsim, mehil.

zemane / zemâne / زمانه

  • şimdiki zaman. (Farsça)
  • Vakit, devir. (Farsça)
  • Tâlih, baht, şans. (Farsça)
  • Devir. (Arapça)
  • Felek. (Arapça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın