Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Deru
ifadesini içeren
18
kelime bulundu...
ahmed-i bedevi / ahmed-i bedevî
(Seyyid) (Hi. 596-675) Mısır'ın en büyük velilerindendir. Hz. Ali neslinden gelir. Bir çok lâkabı vardır. Ona Afrika bedevileri tarzında (yüzü örten peçe) taşıdığından dolayı (el-Bedevi) deniyordu. 626 yılına doğru onda deruni bir tahavvül vukua geldi. Yedi kıraat üzere Kur'an okudu ve Şafii fıkhı t
aler-re'si-vel-ayn
Baş ve göz üstüne. (Gelen misafire karşı veya bir işi deruhte edeceğine karşı hürmet ve memnuniyetle kabul ettiğini ifâde için söylenir.)
an-samim-il kalb
Derûn ve kalbden, riyâdan âri ve hâli olarak. Kalbin samimiyyeti ile.
batın / bâtın
İç, içyüz, gizli, sır, derunî.
Allah'ın isimlerinden.
çar-erkan-ı cuvani / çar-erkân-ı cuvanî
Padişahın özel hizmetlerinde bulunan ve Enderun'un azamlarından olan dört kişi hakkında kullanılan bir tabirdir.
dereka
(Çoğulu: Deruk) Sığır derisinden yapılan kalkan.
deruhde
Deruhde edilmek:
Üste alınmak, görev bilinmek.
Deruhde etmek:
Üstüne almak.
ender
(Zarfiyet edatıdır) İçinde. Derununda. Dahilinde.
(Farsça)
gılman-ı hassa
Tar: Padişahların hususi köleleri. Bunlara ilk zamanlarda "İç oğlanları", daha sonları da "İç ağaları" da denilirdi. Bunlar, "Enderun-u Hümayun" denilen ve sarayın Babussaade'den içeride bulunan kısmında hizmet ederler; derece ve hizmet itibariyle başka başka odalarda otururlardı. Bu odalar; Büyük v
iç
t. Herşeyin içerisi, dâhil, derun.
Bir şeyin ortasındaki kısım, göbek.
Karın, mide.
Kalb, vicdan, gönül.
Harem dairesi.
Bir şeyin görünmez ciheti, bâtın.
ihtiyat hazinesi
Tar: Savaş ve diğer fevkalâde masraflara karşılık olmak üzere sarayda biriktirilen paralar. Gelirleri havass-ı hümayun hâsılatı, ganimetlerin beşte biri ve başka hükümdarlardan gelen hediyelerdi. Buna "iç hazine" veya "enderun hazinesi" de denilirdi.
mültezim
Bir şeyi kendi üzerine lâzım eden; iltizam eden, üzerine alan, deruhte eden. Devlet hazinesine maktu, muayyen vergi verip bir kısım memleketlerin aşar gibi varidatının tahsilini üzerine alan.
müstelzim
Lüzumlu, gerektiren. Mucib ve sebep. Bais olan. Bir şeyin lüzumunu deruhde eden.
mütekallid
Kuşanan. Kılıç takan, takınan. Kılıç kuşanmış.
Bir işi üzerine alan. Bir vazifeyi deruhte eden.
nezr
Adak adamak.
Fık: Cenab-ı Hakka ta'zim için mübah bir fiilin yapılmasını deruhde etmek, öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacib kılmaktır.
saderu
(Çoğulu: Sâderuyân) Yüzünde tüy bitmemiş genç delikanlı.
(Farsça)
safderunan
(Tekili: Safderun) Kalbi temiz, içi saf olanlar.
(Farsça)
zaman-ı amel
Üzerine alma. Deruhde etme. İltizam.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
temaşa etmek
SIRAT-I MÜSTAKİM
vakt-i zuhur
evvab
şehamet
ayn-ür rıza
fadl-i cüz'i
mamur
su'-i hatime
inantab
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Deru
güç
O kişi
Ümit
Gözetleme
Altta
fadel
Bağımlı
Küçük düşürme
Göz boya