Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Damar
ifadesini içeren
98
kelime bulundu...
a'rak
(Tekili: Irk) Kökler, damarlar.
a'sab / a'sâb
(Tekili: Asab) Sinirler. Damarlar.
abdulaziz
32. Osmanlı Padişahıdır. Hilâfeti (Hi: 1277-1293) seneleri arasındadır. Mithat Paşa ve arkadaşları tarafından bilek damarları kesilerek şehid edilmiştir.
adrenalin
Tıb: Böbrek üstü salgısından çıkarılan bir hormon. Sentetik olarak da yapılır. Damar daraltmak ve kanamayı önlemekte kullanılır.
(Fransızca)
ahda'
Boyun damarlarından bir damar.
Hilekâr, aldatıcı, kandırıcı.
asab / âsâb
Sinir. Damar.
Sinir, damar.
Sinirler, damarlar.
asab-ı dessasane / âsâb-ı dessasâne
Hile ve desisecilik damarları.
asabiyet-i milliye
Irkçılık damarı.
asabiyet-i unsuriye
Irkçılık damarı.
asdagan
Tıb: Kollarımızdaki nabız damarları.
atardamar
Tıb: Kanın, kalbden vücudun her tarafına (akciğerlere de) gitmesine yarayan damar. Şiryan.
bakır
Çobanları ile beraber olan sığır sürüsü.
Geniş.
Aslan.
Göz damarı.
Hz. Hüseyn'in (R.A.) torunu İmâm-ı Bâkır'ın bir lâkabı.
basik
Gövde damarı. (Dirsek içinde bulunan üç damarın aşağısında olandır.)
basur / bâsûr
(Çoğulu: Bevâsir) Tıb: Mayasıl. Kalın bağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesi ve bazen iltihablanması sebebiyle, makadın içinde ve dışında meydana gelen memeler yüzünden makaddan kan ve cerahat gelmesi hastalığı.
bere
Tıb: Ezilme veya kılcal damarların kopması sonunda kanın, dokular içinde birikmesi ve bundan dolayı meydana gelen morluk.
(Türkçe)
cez'
Damarlı akik. Göz boncuğu adı verilen, kara alaca ve kıymetli bir süs taşıdır.
damar
t. İstidad. Huy, tabiat, inat.
İnsan bedeninde kanın dolaştığı yollar, şiryan.
Irk.
Toprağın içindeki maden filizleri ve su tabakası.
Damar veya köke benzeyip bir cismin her tarafına uzanan yollar.
Mermer ve ona benzer dalgalı şeylerdeki çizgiler.
damar-ı asabiyet
Irkçılık damarı.
damar-ı gadir
Zulmetme damarı, merhametsizlik damarı.
damar-ı hayat
Hayat damarı.
damar-ı müteassıbane / damar-ı müteassıbâne
İnandığı şeylere körü körüne, katı bir şekilde bağlılık damarı.
damir
(Çoğulu: Damâr) Kalb.
Niyyet.
ebcel
Cüssesi büyük olan iri yapılı adam.
Atta ve devede bulunan bir damar. (İnsanda o damara, "ırk-ı ekhal" derler.)
ebher
En bâhir, en âşikâr. En parlak, daha çok zâhir.
Temiz kanı yürekten bedene dağıtan büyük bir damar.
ekhel
Gözü sürmeli.
Baş ve gövde damarı.
etnab
(Tekili: Tınb) Çadır ipleri.
Ağacın kök damarları.
Vücudun sinirleri.
etnoloji
yun. Kavimleri, ayrı dil ve ırktan toplumların hayat ve özelliklerini inceleyen ilim. Önce hristiyan misyonerleri dinlerini yaymak için kavimlerin özelliklerini öğrenme ihtiyacını duymuşlar ve onların zayıf damarlarından faydalanmayı düşünmüşlerdir. 19.yy.dan itibaren ilmî gaye ile araştırmalar yapı
ev'iye
(Tekili: Viâ) Mahfazalar, kaplar, gizlemeye veya saklamaya yarayan şeyler.
Damarlar.
ev'iye-i şa'riyye
Tıb: Siyah ve kırmızı kan damarları arasındaki gayetle ince olan damarlar.
ev'iye-i veridiyye
Tıb: Siyah kan damarları.
evride / اَوْرِدَه
(Tekili: Verid) Vücudun her tarafından kalbe kanın gitmesini temin eden damarlar. Siyah kan damarları.
Toplardamarlar.
Toplardamar.
Toplar damarlar.
fasd
Kan alma, hacamet.
Damar kesmek.
Damardan kan aldırma.
feveran
Kaynama, galeyân etme.
Damar, vurma, su fışkırtma.
füvve
Kızıl boya dedikleri damarlar.
garb
(Çoğulu: Gurub) Güneşin battığı taraf. Batı.
Sığır derisinden yapılan büyük kova.
Sakaların su koydukları büyük tulum.
Atıldıktan sonra bulunmayan ok.
Yürügen at.
Nasır acısı (gözde olur).
Göz yaşı.
Göz yaşının geldiği damar.
Ke
gusn
Ağaç dalı. Budak.
Tıb: Damar ve sinir gibi ayrılan bedenin cüzleri.
habl-ül verid
Şah damarı. Atar damar.
hablülverid / hablülverîd
Şahdamarı.
hacamat / hacâmat
Hacâmat bıçağı denilen bir âletle, vücûdun deriye yakın damarlarını keserek kan alma. Kan almaya fasd da denir.
hiss-i havf
Korku damarı, duygusu.
ibad
Tıb: Bacaklarda diz mafsalının iç kısmındaki büyük damar.
imtisas
Emerek çekilmek, emmek, emilmek. Hazmolunmuş olan maddelerin, damarlar tarafından emilmesi.
intişar
Dağılmak. Yayılmak. Üremek.
Tıb: Yorgunluktan damar şişip kabarmak. Umumileşmek.
ırk / عرق
Nesil. Zürriyet. Sülâle.
Soy. Kök. Damar.
Soy, ırk.
(Arapça)
Damar.
(Arapça)
Kök.
(Arapça)
ırk-ı taklit
Taklit damarı; taklitçilik.
ıstıbab
Dökülme.
Damardan kan fışkırması.
istihaza
Kadın âdet görürken fazla kan gelmesi. (Rahimden değil de hastalıktan dolayı bir damardan gelip, tenâsül cihazı yolu ile akan kokusuz bir kandır. Buna "istihâza veya özür kanı" dendiği gibi, böyle bir kadına da "müstahâza" denir.)
kıyfal
Baş damarı.
lenf
(Lenfâ) Tıb: İnce damarların içinde dolaşan beyaz kan. Kanın esasını teşkil eden sıvı.
Eski tıbba göre; ahlât-ı erbaa'dan birisi.
mahdu'
Hileye aldanmış olan. Kandırılmış kimse.
Boyun damarı kesilmiş kişi.
mastub
Damarlardan taşmış kan.
meraya
Aynalar. Mir'âtlar.
Tıb: Hayvanın memeye süt gelen damarları.
mezhar
(Çoğulu: Mezâhır-Mezâhir) Karın içi.
Damar.
na'ar
Fesad ve fitneye çalışan.
Kanı kaçmış olup sâbit olmayan damar.
nabazan
Nabız atması, damar vurması.
nabız
Atar damarın vuruşu. Şah damarının atması. Kırmızı kan damarının oynaması hali.
Atardamarın vuruşu.
nabıza / nâbıza
(Çoğulu: Nevâbız) Nabız damarı.
nabza
Damarın bir defa atması.
nabzi / nabzî
Damarın atmasıyla ilgili.
nahiran
Atın göğsünde olan iki damar.
nahr
Boğazlamak. Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup boğaz damarını kesmek.
İki şeyin birbirine göğüs göğüse olması.
Boyun. Boğaz çukuru.
Sadır.
Gündüzün evveli.
Namazda kıyamda iken sağ eli sol elin üstüne koymak.
Kurbanlık deveyi göğsü üstünden (evdâcını yâni iki büyük damarını) kesmek.
naşiz
Karısına karşı çok zâlim olan koca.
(Kalb) heyecanla coşma.
Kalkmış, kabarmış, atan (damar).
naur
Kanı durmayan damar.
Değirmen kanadı.
Döndükçe gıcırdayan dolap.
nebz
(Nebezân) : Damarın hareket etmesi.
nesa
(Çoğulu: Ensâ) Uyluk başından tırnağa kadar varan bir damar.
Te'hir etmek, sonraya bırakmak.
nevabız
(Tekili: Nâbıza) Nabız damarları.
neyt
Cenaze.
Ölüm.
Duâda tazarru etmek.
Tıb: Kalbin asılı olduğu damar.
Derinliği adam boyu miktarı olan kuyu.
nıtab
Baş.
Boyun damarı.
niyat
(Niyâta) Bir damar ismi (yürek onunla bağlıdır.)
nokta-i asabiye
Irkçılık damarı, ırkçılık noktası.
ragsa'
İçinden sütün aktığı meme içindeki damar.
rasih
(Çoğulu: Râsihîn-Râsihûn) (Rüsuh. dan) Temeli kuvvetli, sağlam.
Bilgisi, bilhassa dinî bilgileri çok geniş olan.
İyice oturmuş, dem ve damarlarına yerleşmiş, temeli sağlam ve kuvvetli olan.
reg / رگ
Damar.
(Farsça)
Damar.
(Farsça)
reg-i can / reg-i cân
Can damarı, şah damarı.
şahreg / şâhreg / شاهرگ
Şah damar, büyük damar.
(Farsça)
Atardamar.
(Farsça)
sam
Ölüm, mevt.
Yer altındaki altın damarı.
Gök kuşağı.
Ateş.
Sersemlik hastalığı.
Hazret-i Nuh'un (A.S.) oğullarından birinin ismi.
şe'n
İş, yeni olan hal.
Şan.
Tavır.
Hâdise.
Vâkıa.
Kasdetmek.
Emr ü hal.
Tıb: Baştan göze gelen kan damarı. Baştan kaşa, kaştdan göze kan getiren iki damar ismi.
Fls: Bir şeyin hususiyetinin fiilî tezâhürü, neticesi ve eseri.
şerayin / şerâyin
Atardamarlar.
(Tekili: Şeryân ve Şiryân) Nabız damarları, atar damarlar.
Atardamarlar.
Atardamar.
şerayin-i sübatiyye
Boynun iki tarafında olup kalbden gelen ve kafaya çıkan iki kalın atar damar.
sımame
Kan damarlarında tıkanıklık yapan kan pıhtısı.
şiryan / şiryân / شریان
(Şeryân) Kırmızı kan damarı. Atar damar.
Atardamar.
(Arapça)
şücne
Sıklığından birbirine girmiş ağaçların damarları.
tansiyon
Tıb: Kanın damarlara içerden yaptığı tazyik, basınç.
(Fransızca)
ukde-i hayat
Can damarı.
ümm-üd dem
Kırmızı kan damarlarında görülen kabarma. Bu nabız damarlarından birisine açılan kan kesesi.
ünbube / ünbûbe / انبوبه
Boru.
(Arapça)
Kılcal damar.
(Arapça)
uruk / urûk / عروق
(Tekili: Irk) Irklar.
Kökler, damarlar.
Kökler, damarlar.
Damarlar.
(Arapça)
Irklar.
(Arapça)
uruk-u hayat
Hayatın damarları.
uruk-u insaniyetkarane / uruk-u insaniyetkârane / uruk-u insaniyetkârâne
İnsanlığa yakışır damar, kök veya huylar.
(Farsça)
İnsanlık değerlerini harekete geçiren damarlar, insanlık damarı, insanî duygular.
useybe
(Çoğulu: Useybât) Yaprağı bir takım kısımlara ayıran liflerden herbiri. Damar.
üslem
El arkasında hınsırla pınsır arasındaki damar.
verid / verîd / ورید
Siyah kan damarı. Toplar damar. Boyun damarı.
Kırmızı gül.
Toplardamar.
(Arapça)
vetin
Kalb damarı. Şah damarı. Şiryan-ı ekber.
Bel kemiği iliği.
vüreyd
Çok küçük damar.
vürud / vürûd
Geliş. Gelme. Vârid olma. Gelip yetişme.
Suya gitme.
(Tekili: Verid) Toplar damarlar. Siyah kan damarları.
Toplardamarlar.
zari / zarî
Kanı durmayan damar.
zavarib
Nabız damarları.
zebh
Boğazlama, kesme. Hayvanın boğazındaki yemek borusu, hava borusu, iki yandaki kan damarından üçünü bir anda kesmek.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
üfkuhe
mata
aheb
adem-i taalluk
huruf-u heca
igtilam
talebe
inkilabat_ı madeniye
tercüman-ı beliğ
e'rac
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Damar
İç güdü
anlamsız
indi
ELMAS
İştir
karako
Bilim
İlimle meşgul
süzme