Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Dairesi
ifadesini içeren
164
kelime bulundu...
acaib-i imkanat / acaib-i imkânât
İmkân dairesindeki şaşırtıcı eserler.
ankara maarif dairesi
Ankara Eğitim Dairesi; Millî Eğitim Bakanlığı.
arş-ı rahman / arş-ı rahmân
Bütün yaratılmışları şefkat ve merhametle besleyip büyüten Allah'ın tasarruf dairesi, makamı.
arşu'r-rahman / arşu'r-râhmân
Bütün yaratılmışları şefkat ve merhametle besleyip büyüten Rahmân isminin tasarruf dairesi, makamı.
arz-ı belde
Ast: Herhangi bir bölgenin üstünden geçen arz dairesi.
bab-ı hükümet / bâb-ı hükümet
Hükümet dairesi, hükümet kapısı.
başkitabet dairesi
Baş kâtiplik dairesi.
boylam
Yer yüzünde bir yerin başlangıç dairesine olan uzaklığının açı cinsinden değeri.
(Türkçe)
burhan-ı enfüsi / burhan-ı enfüsî
Dar dairede, nefis ve beden dairesinde olan delil.
çenber
Daire, def ve kalbur gibi şeylerin tahtadan olan dairesi.
(Farsça)
Fıçı ve tekerlek gibi şeylere takviye edip, dağılmalarını önlemek için etrafını çevirecek tarzda geçirilen demir veya tahta halka.
(Farsça)
Başa ve boyna bağlanan yemeni.
(Farsça)
Esirlik, bağlılık, kölelik.
(Farsça)
Geo: Bir düz
(Farsça)
daire / dâire / دائره
Daire.
(Arapça)
Büro, ofis.
(Arapça)
Devlet dairesi.
(Arapça)
Tef, zilli tef.
(Arapça)
daire-i adliye
Adliye dairesi.
daire-i afak / daire-i âfâk
Ufuklar dairesi. Çok geniş ve büyük dâire, kâinat.
daire-i akaid
İnançların, itikatların dairesi.
daire-i akide
İnanç dairesi.
daire-i arz
Yeryüzü dairesi.
daire-i askeriye
Askerlik dairesi.
daire-i azam-ı alem / daire-i âzam-ı âlem
Büyük kâinat dairesi.
daire-i azamet
Büyüklük dairesi.
daire-i cehl
Bilgisizlik dairesi.
daire-i ders
Ders dairesi.
daire-i diniye
Din dairesi.
daire-i dua
Dua dairesi.
daire-i ehadiyet
Allah'ın birlik dairesi.
daire-i esbab
Sebepler dairesi.
Sebepler dâiresi. Sebep ve kanunların bulunduğu yer olan maddi âlem.
daire-i esbab-ı zahiriye / daire-i esbab-ı zâhiriye
Görünürdeki sebepler dairesi.
daire-i esma / daire-i esmâ
Cenab-ı Hakk'ın isimlerinin sahası ve dairesi.
daire-i esma ve sıfat / daire-i esmâ ve sıfât
Allah'ın isim ve sıfatlarının tecellî dairesi.
daire-i fünun
İlimler dairesi.
daire-i gurbet
Gurbet dairesi.
daire-i hakimiyet / daire-i hâkimiyet
Egemenlik, üstünlük, âmirlik dairesi.
daire-i haşmet
Haşmet dairesi.
daire-i haşr
Haşir dairesi.
daire-i hikmet
Hikmet dairesi.
daire-i hikmet ve adl
Hikmet ve adalet dairesi.
daire-i hükm
Hüküm alanı, karar dairesi.
daire-i hükumet / daire-i hükûmet
Yönetim dairesi.
daire-i huzur
Huzur dairesi.
daire-i ihtiyar
Etki alanı, dilediğini yapabilme dairesi.
daire-i ilim
İlim dairesi.
daire-i ilim ve kudret
İlim ve kudret dairesi, alanı.
daire-i ilm
İlim dairesi.
daire-i ilmiye
İlim dairesi.
daire-i inkıyad / daire-i inkıyâd
İtaat dâiresi, Allah'a kulluk dâiresi.
daire-i irade ve meşiet
İrade ve dileme dairesi, alanı.
daire-i irşad
Doğru yolu gösterme dairesi, halkası.
daire-i islam / daire-i islâm
İslâm dairesi.
daire-i islamiye / daire-i islâmiye
İslâm dairesi.
daire-i islamiyet / daire-i islâmiyet
İslâm dairesi.
daire-i ismet
Masumluk dairesi.
daire-i itikad
İnanç ve iman dairesi.
daire-i itikad ve tevhid
Sarsılmaz inanç ve her şeyin bir olan Allah'a ait olduğuna inanma dairesi.
daire-i kader
Kader dairesi.
daire-i kalb
Kalb dairesi.
daire-i kehkeşan / dâire-i kehkeşan
Samanyolu galaksisinin dairesi.
daire-i kur'aniye / daire-i kur'âniye
Kur'ân'ın dairesi.
daire-i maarif
Eğitim-öğretim dairesi.
daire-i memleket
Memleket dairesi.
daire-i meşihat
Din işleri dairesi.
daire-i muamelat / daire-i muamelât
Muamelât dairesi; şahıs ve aile hukuku, aynî haklar, miras, ticaret, borçlar ve iç hukukla ilgili konular.
daire-i mülk
Sahip olunan şeylerin dairesi.
daire-i mülkiye
Devlet idaresiyle meşguliyet dairesi.
daire-i mümkinat / daire-i mümkinât
Varlığı ile yokluğu eşit olan şeyler dairesi, yaratılanlar âlemi.
daire-i nazar
Görüş dairesi, bakış açısı.
daire-i nazmiye
Nazım, diziliş dairesi.
daire-i nezaret
Gözetim dairesi.
daire-i nübüvvet
Peygamberlik dairesi.
daire-i rahmet
Rahmet dairesi.
daire-i resmiye
Hükûmet dairesi, resmi daire.
daire-i rububiyet
Rablık dairesi.
daire-i saltanat
Saltanat dairesi, egemenlik alanı.
daire-i semavat / daire-i semâvat
Gökler dairesi.
daire-i sıfat / daire-i sıfât
Sıfat dairesi.
daire-i siyaset
Siyaset dairesi.
daire-i siyasiye / dâire-i siyasiye
Siyaset dairesi.
daire-i şuhud
Görüş dâiresi.
daire-i şumul
Kapsam dairesi.
daire-i sünnet
Sünnet dairesi.
daire-i takva / daire-i takvâ
Takvâ dairesi; Allah'tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uyma dünyası.
daire-i tasarruf / dâire-i tasarruf
Dilediği gibi tasarruf etme, tedbir ve idare etme dâiresi, bütün yaratılmışlar dâiresi olan kâinat.
daire-i tasarruf-u rububiyet
İlâhî irâde ve terbiyenin tasarruf dairesi.
daire-i tasarrufat / daire-i tasarrufât
Tasarruf etme dairesi, hareket alanı.
daire-i tedbir
Tedbir, idare ve yönetim dairesi.
daire-i tedbir ve irade
İdare ve irade dairesi.
daire-i tenvir
Nurlandırma dairesi, aydınlatma alanı.
daire-i tenviriye
Nurlandırma dairesi, alanı.
daire-i terbiye-i islamiye / daire-i terbiye-i islâmiye
İslâmiyetin terbiye dairesi.
daire-i ubudiyet / daire-i ubûdiyet
Kulluk dairesi.
daire-i ufk-u cibali / daire-i ufk-u cibalî
Dağın ufuk dairesi, çizgisi.
daire-i ufuk
Ufuk dairesi.
daire-i uluhiyet / daire-i ulûhiyet
İlâhlık dairesi.
daire-i vataniye
Vatan dairesi.
daire-i velayet / daire-i velâyet
Velilik dairesi.
daire-i vücub
Hiç değişikliğe uğramayan, varlığı zorunlu ve vasıflarının zıddı düşünülemeyen ilâhlık dairesi.
daire-i vücud
Vücud ve varlık dairesi ve sahası.
Varlık dairesi, alanı, sahası.
daire-i vücut
Varlık dairesi.
daire-i zikir
Zikir dairesi.
divan-ı adalet
Adalet divanı, adalet dairesi.
el-buğzu fillah
Allah için buğzetmek. Bütün şiddet, adavet ve düşmanlık Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) rızası dairesindedir. İhlâsı kıracak, hissî hareketten sakınmaktır.
enderun / enderûn / اندرون
İç, içerisi.
(Farsça)
Harem dairesi.
(Farsça)
Gönül, kalp.
(Farsça)
enfüsi / enfüsî
Kişinin kendisi ile ilgili, nefis ve beden dairesine ait.
enlem
(Arz dairesi) t. Yer yüzünde herhangi bir noktanın ekvatora olan uzaklığının açı cinsinden değeri. Dünyanın büyüklüğü X. yy. başlarında Sincar sahrasında ve Kûfe civarında bir meridyenin uzunluğunu ölçmek suretiyle bulan Musa Oğulları nâmıyla tanınan Muhammed, Ahmed ve Hasan isimlerindeki üç kardeş
hacc-ı kıran
Hac aylarından önce veya hac aylarında hac ile umrenin ikisi için birden ihrama girilip umre yapıldıktan sonra usulü dairesinde ifa edilen hacca denir. Bunu yapan kimseye "karin" denir.
hacc-ı temettu'
Hac mevsiminde evvelâ umre için ihrama girilip umre yapıldıktan sonra; aynı mevsimde daha yurda, aile ocağına dönülmeden tekrar ihrama girilerek usulü dairesinde yapılan hacdır. Bunu yapan kimseye "mütemetti" denir.
hadim ağası
Erkekliği yok edilmiş olan. Böyle kimselere "Tavaşi" de denilirdi. Bu gibiler, yabancı erkekler için mahrem sayılan harem dairesine girip çıktıkları ve muhafaza ile beraber harem hizmetini de gördükleri için kendilerine "Hâdim Ağası" adı verilirdi.
hakim-üş şer' / hâkim-üş şer'
Kadılar (hâkimler) için kullanılan bir tâbirdir. Kadılar davaları şer'î hükümler dairesinde hall ü faslettikleri için bu tâbir meydana gelmiştir. Şeriat hâkimi demektir.
haremlik
Harem dairesi, evde harem kısmı, herkesin uluorta giremeyeceği yer.
(Arapça - Türkçe)
haremseray / haremserây / حرم سرای
Harem dairesi.
(Arapça - Farsça)
haric-i daire-i akliye
Akıl dairesinin dışında.
harim / harîm
Herkesin giremiyeceği, dokunmıyacağı şey. Haram dairesi.
Şerik.
Bir kişinin olup, başkasının duhul ve taarruzundan masun yer.
Hacıların Mekke-i Mükerreme'de giydikleri libas.
Harem dairesi; herkesin giremeyeceği yer, dokunamayacağı şey.
harim-i hass / harîm-i hâss
Büyük bir kimsenin kendi dairesi.
haslar dairesi
Seçkin Nur talebelerinin dahil olduğu hizmet dairesi.
hata-yı adli / hata-yı adlî
Adalet dairesine âit hata, yanlışlık.
(Farsça)
havme
Tasarruf dâiresi.
hazine-i emiriye
Maliye dairesi.
hilafet-i arziye / hilâfet-i arziye
Yeryüzü halifeliği; yeryüzünde Allah'ın izni dairesinde ve Onun adına icraatta bulunma şeklinde, insana verilen görev.
hilafet-i ru-yi zemin / hilâfet-i rû-yi zemin
Yeryüzünde Allah'ın izni dairesinde ve Onun adına icraatta bulunma şeklinde insana verilen görev.
hilafetname
Tarikata intisab ile usulü dairesinde belirli mevkilere çıkarak irşad mertebesine yükselenlerden isteklilerin irşad ve terbiyesine ruhsat ve izni mutazammın şeyhi tarafından verilen mühürlü vesika.
hırka-i seadet / hırka-i seâdet
Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem, Eshâb-ı kirâmdan (Peygamberimizin arkadaşlarından), Kâ'b bin Züheyr'e, yazdığı güzel kasîdesinden dolayı hediye ettiği bu hırka, İstanbul'da Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-i Seâdet dâiresinde diğer kutsal emânetlerle birlikte muhâfaza edilmektedir.
hisbe
Ecir, sevap.
İslâm hukukunda, devlet muhasebesi. Muhasebe dairesi.
Huk: Hisbe, daha sonraki çağlarda zabıta, çarşı zabıtası, ahlâk zabıtası gibi değişik müesseselerin adı oldu.
hükumet-i adl / hükûmet-i adl
Huk: Miktarı şer'an muayyen olmayıp ehl-i vukufun (bilirkişinin) usulü dairesinde takdir ve tayin edeceği diyettir. Buna hükm-ü adl de denir.
iç
t. Herşeyin içerisi, dâhil, derun.
Bir şeyin ortasındaki kısım, göbek.
Karın, mide.
Kalb, vicdan, gönül.
Harem dairesi.
Bir şeyin görünmez ciheti, bâtın.
idare / idâre / اداره
Döndürme.
(Arapça)
Çekip çevirme, yönetme.
(Arapça)
Devlet dairesi.
(Arapça)
Yönetim.
(Arapça)
idare-i mahsusa
İlk adı "İdare-i Aziziye" olan devlet vapur işletme dairesi.
ihkak-ı hak
Haklıya hakkını vermek. Hakkı, usülü dairesinde yerine getirmek.
ihtisab
Hesab sorma, mes'uliyet.
İhtisab dâiresinin aldığı vergi.
Emr-i bilma'ruf nehy-i an-ilmünker vazifesi,
Ceza.
Eskiden belediye işlerine bakan memurun işi ve dâiresi.
ihtişam
Debdebe. Şanlı görünüş.
Etbâ dairesi ve takımının kalabalığı.
ilm-i kelam / ilm-i kelâm
Cenab-ı Hakk'ın zât ve sıfatlarından ve nübüvvet ve itikada ait mes'elelerinden İslâmî esaslar dairesinde bahseden ilim. Usul-üd din de denir. Bu hususlara çalışan İslâm allâmelerine "Mütekellimîn" denir.
imkan dairesi / imkân dairesi
Varlığı da yokluğu da eşit olan varlıklar dairesi, kâinat.
insaf
Merhamet ve adâlet dâiresinde hareket. Hakikatı kabul ve itiraf.
Merhamet ve adalet dairesinde hareket, vicdanlı bakış.
istikamet dairesinde
İslâmiyet dairesinde.
li-eclillah
Allah için, Allah rızası için. Allah rızası dairesinde.
maarif dairesi
Eğitim dairesi, Millî Eğitim Bakanlığı.
mahkeme-i evkaf
İkinci meşrutiyetin ilânından sonra evkaf müfettişliği dairesine verilen ad.
mazalim
(Tekili: Mazleme) Haksızlık ve adaletsizlikler. Zulümler.
Adâlet dâiresi.
medeniyet
Adaletseverlik, insanca iyi ve ferah yaşayış. Şehirlilik. Yaşayışta, içtimaî münâsebetlerde, ilim, fenn ve san'atta tekâmül etmiş cemiyetlerin hâli.
İslâmiyetin emirlerine göre, usulü dâiresinde yaşayış.
meksube / meksûbe
Kesb edilen, irade dairesinde kazanılan şey.
meşihat
Mürşidlik, şeyhlik.
Eskiden İstanbul'da din işlerini tedvir eden Osmanlı Devletinin Diyanet İşleri Dairesi.
meşihat-ı islamiye / meşîhat-ı islâmiye
İslâmın ilmî meseleleri ile uğraşan devlet dairesi.
meşihat-i islamiye / meşihat-i islâmiye
İslâm ile ilgili devlet dairesi, Şeyhü'l-İslâmlık makamı.
meşihat-ı islamiyye / meşihat-ı islâmiyye
İslâmî işlerin ilmî mes'eleleri ile uğraşan devlet dairesi.
metali'
Matla'lar. Tulu' edecek yerler veya zamanlar. Güneş veya benzerinin doğduğu yerler.
Ast: Herhangi bir yıldızın i'tidal-i rebii (Arz'ın güneş etrafındaki gezmesinde, 20 Mart'ta bulunduğu) noktasından geçmek üzere başlangıç kabul edilen daire ile bu yıldızın semavî istiva dairesi üzeri
mevcudat-ı ilmiye
Başkası tarafından görünmeyen, Allah'ın ilim dairesindeki varlıklar.
mıntıkat-ül büruc
Burçlar mıntıkası. Coğ: Oniki burcun bulunduğu tutulma dairesi.
muaşeret
Birlikte yaşanılanlar.
Sünnet dâiresinde insanlarla iyi münâsebet.
müstakimane / müstakimâne
Doğrulukla, namuslulukla, adâlet dâiresinde.
(Farsça)
mütevelli / mütevellî
Bir vakfın işlerini şer'î (dînî) hükümler ve vakf şartları dâiresinde idâre etmek üzere, vakfeden veya hâkim tarafından tâyin edilen kimse.
nekib
Deve, at ve eşek ayaklarının dâiresi.
nesc
(Nesic) Dokunuş, dokuma.
Canlı mahluklardaki hücrelerin, Allah'ın (C.C.) kudretiyle ve kanunu dâiresinde yanyana gelip birleşerek uzuvların yapılışı. (Meselâ: Hayvanlarda deri, kemik, et vesâir kısımların yapılışı gibi)
nizamen
Nizam dairesinde. Nizama ve kanuna tabi olarak.
şebistan / شبستان
Yatak odası.
(Farsça)
Harem dairesi.
(Farsça)
Gece ibadetine mahsus oda.
(Farsça)
Yatak odası.
(Farsça)
Harem dairesi.
(Farsça)
sera-perde
Saray perdesi. Eskiden harem dairesinin önüne çekilen büyük perde.
(Farsça)
Padişah çadırı, otağ.
(Farsça)
şifahane-i kur'an / şifâhâne-i kur'ân
Kur'ân'ın şifâ dairesi.
sıhhiye / صحيه
Sağlık işleri dairesi.
(Arapça)
sistem
Bir bütün meydana getirecek şekilde, karşılıklı olarak birbirine bağlı unsurların hepsi.
(Fransızca)
İlimde bir bütün meydana getirecek esasların hepsi.
(Fransızca)
Bir nizâm dâiresinde çalışan takım.
(Fransızca)
Proğramlı çalışmak.
(Fransızca)
Manzume.
(Fransızca)
tabaka-i hakimiyet / tabaka-i hâkimiyet
Hâkimiyet dairesi.
teenni
İhtiyatlı ve akıllıca davranma. Bir işte acele etmeyip bir düşünce dairesinde hareket etme. (Teude de denir)
tufave
Güneş dairesi.
Ay ağılı, hâle.
Kabile.
tugave
Güneş dairesi.
Araptan bir kabile.
uhde
Bir işi üzerine alma. Söz verme.
Ahidnâme. Bir kimsenin üstünde olan iş veya şey.
Mes'uliyet hududu.
Ric'at ve taalluk dâiresi.
Becerme, yapma.
Mes'uliyet, sorumluluk.
usulü'd-din allameleri / usûlü'd-din allâmeleri
Kelâm âlimleri, mütekellimler; Allah'ın zât ve sıfatlarından, peygamberlik, âhiret ve inançla ilgili diğer meselelerden İslâmî esaslar dâiresinde bahseden âlimler.
vücud-u mümkinat
Varlığı mümkün olanlar; varlığı imkân dairesinde olanlar, kâinatın varlığı.
zeval
Zâil olma, sona erme.
Gitmek. Yerinden ayrılıp gitmek.
Güneşin tam ortada gibi, baş ucunda bulunduğu zaman.
Güneşin nısf-ı nehar dairesinden batmaya doğru dönmesi. Seyrinin sonuna yaklaşması.
zevk-i tarikat
Tarikat ve tasavvuf dairesindeki mânevî zevk.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
arsa
Muhafazakâr
in'amat-ı Rahmaniye
müdavele
nefs-i islamiyet
ahval-i ruhiye
mḭnā
İhya
savab
Meclis-i tehlil
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Dairesi
tekr
Savaşçı Kadın
Durum
Agah olmak
gökteki ay
sürüklemek
yarın
Uzluk
kimlerin