REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te DEHA ifadesini içeren 30 kelime bulundu...

dahhas

  • (Çoğulu: Dehâhis) Toprak içinde kaybolup bulunmayan küçük bir böcek.

dahi / dâhî / داهى

  • Deha sahibi, üstün zekâ ve hikmet sahibi.
  • Deha sahibi. (Arapça)

dahi-yi hikmet / dâhi-yi hikmet

  • İlim ve hikmet dehâsı, son derece zeki felsefe âlimi.

dahil

  • (Bak: Dahl-Dehal) Girmek, karışmak. Dokunmak. Taarruz etmek, müdâhale eylemek.

dahir

  • (Çoğulu: Dehâyir) Toplanılmış veya gömülmüş mal.

dahiye-i harp / dâhiye-i harp

  • Harp sanatında dehâ olan.

dahiye-i ilm-i esrar / dâhiye-i ilm-i esrâr

  • Mânevî sırlarla ilgili ilim alanında dehâ olan.

dahiye-i siyaset / dâhiye-i siyaset

  • Siyaset konusunda dehâ olan.

deha-i fenni / dehâ-i fennî

  • Modern bilimin dehası.

deha-i kudsi / deha-i kudsî

  • Dinin derin hakikatlarını anlamakta yüksek mahareti olan dehâ. Dinî dehâ.

deha-yı a'ver / dehâ-yı a'ver

  • Tek gözlü dehâ, Süfyan ve Deccalizm gibi.

deha-yı askeri / dehâ-yı askerî

  • Askerî dehâ, yüksek zekâ.

deha-yı azam / dehâ-yı âzam

  • Büyük dehâ.

deha-yı fenni / dehâ-yı fennî / دَهَايِ فَنِّي

  • Fenne ait deha.

deha-yı kudsi / deha-yı kudsî

  • Kutsal deha, zekâ.

deha-yı kudsiye / dehâ-yı kudsiye

  • Kudsî dehâ.

dehaet

  • Dahilik, dehâ sahibi olma. Zekilikte, anlayışlılıkta çok yüksek olma.

dehliz

  • (Çoğulu: Dehâliz) Hol, koridor. Ev ile kapı arası.

dihkan

  • (Çoğulu: Dehâkin) Sipâhi.
  • Köy kethüdâsı.
  • Emirlerin tasarrufunda kuvvetli olan, sözü geçen adam.
  • Bezirgân.
  • Acem fellahlarının maslahatgüzarı.

dihliz

  • (Çoğulu: Dehâliz) Ev ile kapı arası.

dıhrıs

  • (Çoğulu: Dehâris) Terzilerin kullandığı tiriz denen cisim.

dühat

  • Akıllılar. Akılda çok ileri olanlar. Dehâ sâhibi. Son derece anlayışlı ve zekâ sahibi olanlar.

duhl

  • (Çoğulu: Dehâhil) Ufak kuşlar.

duhruce

  • (Çoğulu: Dehâric) Yellengen böceğinin yuvarladığı ters.
  • Deve kuşunun yavrusu.

feza'

  • Korku. Havf.
  • Sığınma, dehalet.
  • Uykuda şiddetli korku ile uyanmak.

kanun-u deha / kanun-u dehâ / kânun-u deha

  • Dehâ kanunu; olağanüstü bir zekâ taşıyan ruh.
  • Dehâ kaynağı. Dehâ ocağı, akıl, zekâ kaynağı.

keramet-i ilmiye

  • İktisab suretiyle olmayıp, vehbi yani Cenab-ı Hakk'ın atiyyesi olarak geniş bir ilme mazhariyyetten hâsıl olan ilmi keramet.
  • İlim tahsili ile çok büyük ilim sâhibi olan bir allâmeden çok daha yüksek vâsi' ve hârikulâde bir ilme mazhar bulunan, hem ilmî dehâsı ve fart-ı zekâsı tecrübe

medhal / مدخل

  • Giriş. (Arapça)
  • Giriş yeri. (Arapça)
  • Başlangıç. (Arapça)
  • Dehalet. (Arapça)

nekr

  • Zeki, akıllı kimse. Pek zeyrek olan.
  • Dehâ, fetânet.

tedehhi

  • Dâhileşme. Dehâ eseri gösterme.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın