REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Cûlar ifadesini içeren 45 kelime bulundu...

ahras / ahrâs / احراس

  • (Tekili: Hâris) Bekçiler, muhafızlar, koruyucular.
  • Koruyucular, muhafızlar. (Arapça)

arazi-i mürfaka / arâzi-i mürfaka

  • Huk: Sokaklarda oturulacak yerler ve caddelerde boş bırakılan kısımlar. Yolculara ait terkedilmiş konak yerleri, kervansaraylar.

bid'at ehli

  • Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem ve Eshâb-ı kirâmının yolundan (Ehl-i sünnet îtikâdından) ayrılanlar. Bid'at sâhibi. Îtikâdda (îmânda) ve amelde (ibâdette) dinde olmayan yenilikler ortaya çıkaran kimseler, dinde reformcular.

büteka

  • (Çoğulu: Bevâtık) Pota dedikleri âlettir ve kuyumcular içinde altın ve gümüş eritirler.

ebna-yı sebil / ebnâ-yı sebil

  • Yolcular, seyahat edenler, seyyahlar.

engame

  • Topluluk, cemaat, kalabalık, izdiham. Toplanma yeri, meclis. (Farsça)
  • Muharebe yeri, ceng meydanı. (Farsça)
  • Oyuncular derneği. (Farsça)

fukaha / fukahâ / فقها

  • Fakihler, İslâm hukukçuları, Fıkıh âlimleri.
  • Fıkıhçılar, islam hukukçuları. (Arapça)

garetgeran / garetgerân

  • Yağmacılar, çapulcular. (Farsça)

hafaza

  • Muhafızlar, koruyucular, bekçiler.
  • Koruyucu melekler.

han

  • Yolcuların misafir olduğu bina. Kervansaray. Otel. (Farsça)
  • Ticaret ehlinin sakin olduğu yer. (Farsça)

harkahe

  • Koyuncuların kara evi.

haşşaşiyye / haşşâşiyye

  • Otçular. İnsanın ot gibi olduğunu ve öldükten sonra yok olacağını iddiâ edenler.

himlac

  • Kuyumcular körüğü.

hoca tahsin efendi

  • (Vefatı: Mi. 1880) Yanya civarından (Filâtlı) olup Osmanlı Alimlerinin sonuncularındandır. Tarih-i Tekvin ve Esas-ı İlm-i Hayat gibi eserleri vardır.

hostes

  • ing. Umumi taşıtlarda, daha ziyade uçaklarda yolcuları ağırlayan kız veya kadın.

hukukiyyun / hukukiyyûn

  • Hukukçular.

karban-saray / kârban-saray

  • Kervansaray. Şehirlerde veya yol üzerlerinde kervanların ve yolcuların gecelemelerine mahsus büyük han. (Farsça)

kari'in / kâri'în / قارئين

  • Okuyucular. (Arapça)

kavisname

  • Okçular ve okçuluk hakkında yazılan eser. (Farsça)

kelb

  • (Çoğulu: Ekâlib-Eklüb-Kilâb) Köpek, it.
  • Meşhur bir yıldız.
  • İki adım arasına koyarak dikilen kayış.
  • Yolcuların, yük üstünde azıklarını astıkları demir çengel.
  • Şiddet.
  • Hırs.

kervan

  • Birbirini takib ederek giden insan veya hayvan sürüsü. Kafile ve hey'etle giden yolcular takımı. (Farsça)

kuban

  • (Tekili: Kub) Vurucular, dövücüler. (Farsça)
  • Vurarak, döverek mânâlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. (Farsça)

kurra / kurrâ / قراء

  • (Tekili: Kari') Okuyucular. Kur'ân-ı Kerimi usul ve tecvidine göre okuyanlar. Dindar ve sâlih kimse.
  • Kârîler, kırâat âlimleri, Kur'ân-ı kerîm okuyucuları.
  • Kurân okuyucuları.
  • Kur'ân okuyucular. (Arapça)

leng

  • Topal, aksak. Yolcuların bir yerde iki gün kalması. (Farsça)
  • Tenasül organı. (Farsça)

lu'bbazan / lu'bbazân

  • Oyuncular. (Farsça)

mefasid / mefâsid

  • Bozguncular.

mina

  • Şişe, cam, billur.
  • Parlak saray.
  • Sırça. Kuyumcuların kullandıkları lâcivert renkli sırça.

müessisin / müessisîn

  • (Tekili: Müessis) (Esas. dan) Meydana getirenler, tesis edenler. Kurucular, kuranlar.

müfsitlerin hakikati

  • Bozguncuların gerçek yüzleri.

muhtekirin / muhtekirîn

  • (Tekili: Muhtekir) İhtikâr edenler. Vurguncular.

murad / murâd

  • İstenilen; arzû edilen şey.
  • Tasavvuf yolunda bulunanlardan çalışmadan Allahü teâlânın yardım ve dilemesi ile yüksek makâmlara kavuşanlar. İctibâ (çekilenler, istenenler) yolunun sâlikleri, yolcuları.

müsafirin / müsafirîn

  • (Tekili: Müsafir) (Sefer. den) Misafirler, konuklar. Yolcular.

mütaliin / mütaliîn

  • Okuyucular, mütalâa edenler.

mutasavvıfa-i mütefelsife

  • Felsefeyle ilgilenen ve etkisinde kalan tasavvufçular.

mutasavvıfin / mutasavvıfîn

  • Tasavvufçular. Sofiler.

müzevvirin / müzevvirîn

  • (Tekili: Müzevvir) Müzevvirler, arabozucular.

nemaim

  • (Tekili: Nemime) Dedikoducular, çekiştiriciler.

nesi'

  • (Çoğulu: Ensâ) Yolcuların ve misafirlerin konakladıkları menzilde düşürdükleri esvap.
  • Unutkan.
  • Unutulan. Unutulmuş olmak.

nevl

  • Yolcuların verdiği vapur parası. Gemi kirâsı.
  • Bahşiş, atiyye.

rahile / râhile

  • Yük hayvanı.
  • Kervan, yolcular sürüsü.

şast

  • Okçuların baş parmaklarına taktıkları yüksük. (Farsça)
  • Balık oltası. (Farsça)

semasire

  • (Tekili: Simsar) Simsarlar, komisyoncular, tellâllar.

şest

  • Balık oltası. (Farsça)
  • Okçuların parmaklarına taktıkları yüksük. (Farsça)

süffar

  • (Tekili: Sâfir) Yolcular.

zaviye / zâviye

  • Eskiden büyük kervanların geçtiği ıssız yollarda veya köy ve kasabalarda; dînî ilimlerin, İslâm ahlâkının ve fen ilimlerinin öğretilmesi, yolcuların barınması maksadıyla kurulan yer; küçük tekke.
  • Tasavvufta bulunan kimselerin, ibâdet için çekildiği tenhâ yer.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın