Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Cevher
ifadesini içeren
98
kelime bulundu...
araz
İşâret, alâmet.
Tesâdüf, rast gelme.
Kaza. Felâket. Zâtî olmayan hâl ve keyfiyet.
Fls. Herhangi bir cevherin varlığı için zaruri olmayan vasıf. Meselâ: Şekerin beyaz rengi şekerin varlığı için zaruri değildir.
İşaret, alâmet.
Tesadüf.
Kaza, felaket.
Kendi kendine vücut bulmayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet.
atvak
(Tekili: Tavk) Tasmalar. Gerdanlıklar, boyuna takılan mücevherler.
Tâkatler, kuvvetler.
Boyundaki halka çizgiler.
bedestan
Değerli, kıymetli kumaşlar, silâhlar ve mücevherler vs. alış-verişine mahsus üstü örtülü ve mahfuz çarşı.
(Farsça)
can
Yaşayış. Diride olan kudret, kuvvet. Hayat cevheri. Madde ilimleri, maddenin; hayat ilimleri (biyolojik ilimler) hayatın ne olduğunu açıklıyamamışlardır. Aslında bunların konusu da madde, hayat ve ruhun kendisi değil, bunların tezahürleri yani olay haline gelen tesirleridir. Deney ilimlerini
(Farsça)
çelenk
Eskiden kadınların süs için başlarına taktıkları mücevher veya madenlerden yapılmış sorguç. Halka şeklinde çiçek veya yapraklı dal demeti. (Cenazelere çelenk göndermek İslâm âdeti değildir, israftır.)
(Farsça)
cevahir / cevâhir / جواهر / جَوَاهِرْ
Cevherler, çok değerli olan şeyler.
(Tekili: Cevher) Cevherler. Çok kıymet verilen ve az bulunan şeyler, çok kıymetli mâden veya taşlar.
Mc: Çok kıymetli söz veya faydalı yazılar.
Cevherler, kıymetli taşlar.
Mücevherler.
(Arapça)
Mücevher.
(Arapça)
Cevherler.
cevahir-i aliye / cevâhir-i âliye
Yüksek ve kıymetli cevherler.
cevahir-i ferd / cevâhir-i ferd
(Tekili: Cevher-i ferd) Cevher-i ferdler. Zerreler, atomlar.
Tek başına olan cevherler; atomlar, zerreler.
cevahir-i fert / cevâhir-i fert
Tek başına olan cevherler; atomlar, zerreler.
cevahir-i gàliye / cevâhir-i gàliye
Kıymetli cevherler.
cevahir-i hidayet / cevâhir-i hidayet
Hidayet cevherleri.
cevahir-i insaniyet
İnsanlığın cevherleri, yetenekleri.
cevahir-i nüfus
Nefisler cevherleri, değerli cevherler olan insanlar.
cevher / جوهر
Mücevher.
(Arapça)
Öz.
(Arapça)
Elmas.
(Arapça)
cevher-i beyani / cevher-i beyanî
Beyâna dair cevher.
cevher-i cihanbaha / cevher-i cihanbahâ
Dünyalar kadar kıymetli cevher.
cevher-i ferid
Benzeri bulunmayan, tek olan cevher.
cevher-i hakikat
Hakikatin cevheri, özü.
cevher-i hayat
Hayat cevheri; hayatın özü.
cevher-i iman
İman cevherî, iman hakikati.
cevher-i imani / cevher-i imanî
İmana ait öz, cevher, iman hakikati.
cevher-i insaniyet
İnsanlığın cevheri, özü.
cevher-i kur'an / cevher-i kur'ân
Kur'ân'ın cevheri, özü.
cevher-i nurani / cevher-i nuranî
Nurlu cevher, öz.
cevher-i şeriat
Cevher gibi kıymetli olan şeriat, İslâmiyet.
cevher-i tevhid
Tevhidin cevheri.
cevher-i ulvi / cevher-i ulvî
Ateş, nâr.
En yüksek cevher.
Ruh.
cevher-i yegane / cevher-i yegâne
Tek, eşsiz cevher.
cevher-i ziyalı
Parlayan, ışıldayan cevher.
cevherbaha / cevherbahâ
Mücevher gibi değerli.
cevhere
Bir, tek cevher.
Tek cevher.
cevherfüruş / cevherfürûş / جوهرفروش
Mücevherci.
(Arapça - Farsça)
cevheri / cevherî / جوهری
Cevherle ilgili.
Mücevherle ilgili.
(Arapça)
Mücevherli.
(Arapça)
Öz ile ilgili.
(Arapça)
din-i hakkın cevheri
Hak din olan İslâmın en değerli cevheri ve özü; iman.
dürc / درج
Kutu, kutucuk, küçük kutu.
Mücevherat kutusu.
Hokka gibi olan ağız, biçimli ağız.
Kutu.
(Arapça)
Mücevher kutusu.
(Arapça)
Sevgilinin küçük ağzı.
(Arapça)
elmas
Çok kıymetli, beyaz, şeffaf mâden. Cevher. Kıymetli taş. (En saf karbondur.)
enfas
(Tekili: Nefes) Nefesler. Soluklar.
Ruhlar. Canlar.
Cevherler.
Duâlar.
enva-ı cevahir / envâ-ı cevâhir
Cevherlerin çeşitleri; çeşit çeşit cevherler.
eşna
Yüzücü, yüzgeç.
(Farsça)
Kıymeti büyük olan mücevher.
(Farsça)
gevher / گوهر
Akıl, edep, asıl, cevher.
Akıl ve edeb.
(Farsça)
Asıl ve neseb.
(Farsça)
Elmas, cevher, mücevher. İnci.
(Farsça)
Bir şeyin künhü ve esası. Hakikat.
(Farsça)
Noktalı olan harf.
(Farsça)
Elmas.
(Farsça)
Mücevher.
(Farsça)
Öz.
(Farsça)
gevher-bar
Cevher yağdıran.
(Farsça)
gevher-efşan
Cevher saçan.
(Farsça)
gevher-füruş
Cevherci, kuyumcu, sarraf.
(Farsça)
gevher-nisar
Cevher serpen.
(Farsça)
Mc: Düzgün konuşan, güzel söz söyleyen.
(Farsça)
gevher-nişin
Cevherlerle süslenmiş.
(Farsça)
gevher-paş
Mücevher saçan.
(Farsça)
Mc: Çok güzel ve düzgün konuşan.
(Farsça)
gevher-şinas
Cevherden anlıyan, cevherci, kuyumcu.
(Farsça)
gevher-tab
Altun ve mücevherlerle işlenmiş kadın eşarbı.
(Farsça)
gevheri / gevherî / گوهری
Kuyumcu, cevherci.
(Farsça)
Mücevherci.
(Farsça)
gevherin / gevherîn
Mücevher gibi.
(Farsça)
Mücevherli.
(Farsça)
güher / گهر
Elmas.
(Farsça)
Mücevher.
(Farsça)
güher-füruş
Mücevher satan.
(Farsça)
güher-pare
Mücevher parçası.
(Farsça)
güher-riz / güher-rîz
Cevher döken, cevher saçan.
(Farsça)
güherfuruş / güherfurûş / گهرفروش
Mücevheratçı.
(Farsça)
guş-var
Küpe, kadınların kulaklarına taktıkları mücevher.
(Farsça)
hazine / hazîne
Altın, para ve mücevher gibi kıymetli şeylerin saklandığı yer.
hazine-i cevahir
Cevherlerden, değerli taşlardan oluşan hazine.
hemcevherlik
Aynı cevherden olma, aynı asıldan gelme.
(Farsça - Türkçe)
hilye
Güzel sıfatlar. Süs. Zinet. Cevher. Güzel yüz.
Kılıcın sapındaki veya kınındaki zinet.
Suret. Hey'et. Görünüş.
hizane
(Hizânet) Hazine, kıymetli mücevheratın saklandığı yer.
Hazinedarlık.
Mc: Kalb, gönül, hatır.
huliyy
(Çoğulu: Huliyyât) Altun, gümüş, elmas, zümrüt, vs. gibi süs eşyası. Mücevher.
ıkd
İnci. Gerdanlık. Mücevher, boyuna takılan dizilmiş kıymetli şey.
İnci dizecek iplik.
Hurma salkımı.
katre-i gevher
Cevher damlası. İnci tanesi.
Pek kıymetli şey.
kehribar
Cevher saçan.
Güzel sözler söyleyen.
künh
Bir şeyin aslı, cevheri, mikdarı. Dip. Kök. Özü, nihâyeti, vechi.
Vakit, zaman.
kurut
Küpeler. Kadınların kulaklarına taktıkları mücevherler.
madde
Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan.
Asıl, esas, cevher, mâye.
Bend, fıkra, kısım.
İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey.
Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan ya
Cevher, öz, asıl.
Madde.
Maya, cevher.
Cisim.
madde-i ula / madde-i ûlâ
İlk cevher.
madde-i ulya / madde-i ulyâ
Kıymetli cevher maddesi, yüksek madde. Çok kıymetli şey.
mağz
Öz, cevher.
mübayenet-i cevheriyye
Her nev'in cevherinin ve fıtrat-ı asliyesinin birbirinden farklı ve ayrı oluşu. Cevherdeki farklılık.
mücevher
Cevher ile süslenmiş. Elmaslı. Çok kıymetli.
Mc: Kıymetli fikir veya söz.
Edb: Yalnız noktalı olan harfleri, ebced hesabına göre sayıldığı zaman, tarih çıkan beyt veya mısra.
mücevherat / mücevherât
(Tekili: Mücevher) Kıymetli taşlar. Mücevherler. Süs ve zinet için kullanılan kıymetli şeyler.
Mücevherler, kıymetli taşlar.
mücevherat-ı maneviye / mücevherat-ı mâneviye
Mânevî mücevherler.
mücevherat-ı mütenevvia ve müteaddide
Çeşit çeşit ve ve pek çok sayıda mücevherler.
muhh
(Çoğulu: Mihâh) İlik.
Beyin.
Cevher, madde.
murassa / murassâ
Değerli mücevherlerle süslenmiş şey.
Süslü, mücevherli.
murassaat / murassâât
(Tekili: Murassa') Murassâlar. Cevher ve inciler gibi şeylerle. Süslenmiş olanlar. Takdir edilip yerleştirilmiş süslü ve kıymetli şeyler.
Süsler, mücevherler.
nakime
Asıl, cevher. Kendi, nefis.
Nefsi mübarek olan.
nefs
Can.
İnsanın kendisi, kişi, beden.
Hakîkat, cevher, asıl, öz. İnsanda ve cinde şer, kötülük kuvveti. Şerîate yâni dîne uymayan isteklerin kaynağı. Buna nefs-i emmâre de denir.
nefs-i natıka / nefs-i nâtıka
Akli ve nakli mes'elelerin münasebetlerini hissetmeğe ve anlamağa istidadı olan zâti ve cevheri hassası. Zâtında maddeden mücerred, fiilinde maddeye mukarin olan cevher. İnsan ruhu.
raht-ı hümayun
Padişahın mücevherli eyer takımı.
rübd
Kılıcın cevheri ve rengi.
ruh / rûh
Hayat kaynağı, can, cevher.
Can; bedene hayâtiyet (canlılık) veren kuvvet.
Bir şeyin özü, cevheri, hakîkati.
Emr âleminin beş latîfesinden biri.
sandukça-i cevahir
Mücevherler kutusu.
sandukça-i cevher
Mücevher kutusu.
sarraf
Sarfeden. Para işleri ile uğraşan.
Cevherci, kuyumcu. Cevherin kıymetini san'atı ile azaltan veya çoğaltan.
silsile-i cevahir
Cevherler zinciri.
tac
Hükümdarların başlarına giydikleri mücevherli ve kıymetli taşlarla süslü başlık.
Müslümanların, Peygamberimizin sünnetine uygun olarak veya onu temsilen başlarına sardıkları örtü; sarık, imame.
Gelinlerin başlarına koydukları cevahirli süslü başlık.
Kuşların başındaki
teattul
Kadının elinde ve ayağında kınası, saçında boyası, kolunda ve boynunda mücevherleri olmaması.
tersi' / tersî' / ترصيع
Oymacılık.
Mücevherler takarak süslemek.
Edb: Bir beyti teşkil eden mısralar ile bir fıkrayı terkib eden cümlelerdeki lâfızları vezin ve kafiye itibari ile birbirine uygun olarak tertib etmektir. Külfetli ve gayr-ı tabii bir usuldür. Meselâ: Merhum Namık Kemâlin:Ecza-i beşer
Mücevher işleme, mücevher kakma.
(Arapça)
tevşih
(Vişah. dan) (Çoğulu: Tevşihât) Süslü elbise giydirme. Süsleme veya süslendirme.
Kur'ân-ı Kerimi usul ve kaidelerine göre okuma.
Bir kimseye mücevher gerdanlık takmak.
Ist: Bir eseri, büyük bir adamın adıyla süsleme. Eski ilim adamları, bazı kimselerin adına kitap yaz
üskutuss
(Rumcadan) Cevher, asıl, unsur, madde.
üstükus
(Çoğulu: Üstükusât) Cevher, madde, asıl.
Geometri.
üsür
Yara izi.
Kılıcın rengi ve cevheri.
vişah
(Vüşâh) Eskiden kadınların mücevherlerle süsleyip boynundan ve koltukları altından bağladıkları enlice bez veya meşin parçası.
zat
Kendi, asıl, öz, cevher, saygıdeğer kişi.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
esir
münib
tenezzüh
hüsran
fasl
Can ü dil
mahdum
tabakatın musalahası
destgir
lahza
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Cevher
servi
Çeviri
yüce
acımasız
Arap ati
av
kabus
Fizani
bağımsız