REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te BİLMEZ ifadesini içeren 36 kelime bulundu...

ams

  • Eskiyip mahvolmak.
  • Bilirken bilmezlikten gelme.

an-cehlin

  • Bilmezlikle, bilmeyerek.

ancehiyye

  • Bilmezlik. Büyüklük. Ululuk.

belbed

  • Akılsız ve ahmak kimse ki, ne ettiğini bilmez.

cehalet

  • Bilmezlik, nâdanlık, ilimden ve her nevi müsbet mâlûmatdan habersiz olma. Cahillik.

cehl

  • Bilmezlik, cehalet.

cüret

  • Ataklık, kendini bilmezlik.

cüretkar / cüretkâr

  • Atak, kendini bilmez.

gamare

  • Bönlük, ahmaklık, bilmezlik.

hadd-na-şinas

  • Haddini bilmez. (Farsça)

hadin

  • Bir kuş cinsidir. (Hiç doymak bilmez, yediğini hemen hazmedip yine yemek ister, yüksek yerleri sever, değme yer üstüne konmaz, ağaç başlarına konup bütün yemişini yer, yemişleri kalmazsa başka yerlere gider.)

hadnaşinas / hadnâşinas / حدناشناس

  • Haddini bilmez. (Arapça - Farsça)

hem suçlu hem güçlü

  • Suçlu olduğu hâlde suçunu bilmez ve suçsuz olduğunu iddia eder kimse hakkında kullanılan bir tâbirdir.

hemicek

  • Şehre köyden yeni gelip bir şey bilmez şaşkın ve kaba adam.

hurk

  • Akılsız, bilmezlik.
  • Dehşet, şiddet.

hurkat

  • Cehalet, câhillik, akılsızlık, bilmezlik.

karnedaşte / kârnedaşte

  • İş bilmez, acemi, işten anlamaz. (Farsça)

laya'kıl / lâya'kıl

  • Aklı başında olmıyan, dalgın, bîhoş. Yaptığını bilmez.

mahmud / mahmûd

  • Övülmüş, övülen.
  • Peygamber efendimizin güzel isimlerinden biri. Ahmed, Muhammed, Mahmûd, hep över seni Allah Senin isminle biter lâ ilâhe illallah Bundaki ince sırrı anlamaz, bilmez gümrâh, Kendi adıyla yazmış senin adını Rahmân
  • Ebrehe'nin, Kâbe'yi yıkmak üzere ordusunda geti

mataim / mataîm

  • (Tekili: Mıt'âm) Oburlar, doymakbilmez kimseler.
  • Başkalarını beslemeler.

mütecahil / mütecâhil

  • Bilmez görünen.

mütenakir

  • Bilmezlikten gelen, bilmez görünen.

na-dan

  • Cahil, bilmez, haddini bilmez. (Farsça)

na-dani / nâ-danî

  • Terbiyesizlik, haddini bilmezlik. (Farsça)
  • Cahillik. (Farsça)

na-danist / nâ-danist

  • (Nâ-dâniste) Câhil, bilmez. (Farsça)

na-şinas

  • Bilmez, câhil. (Farsça)
  • Tanımaz olan, tanımayan. (Farsça)

nadan / nâdân / نَادَانْ

  • Cahil, haddini bilmez.
  • Haddini bilmez, cahil.

nankör

  • İyilik bilmez.

nedan

  • Bilmeyen, bilmez. (Farsça)

tecahül / tecâhül / تجاهل

  • Bilmezlikten gelme. Bilmiyor görünme.
  • Bilmezlikten gelme.
  • Bilmezlikten gelme. (Arapça)

tecahül-i arifane / tecahül-i ârifane

  • Edb: Bildiği bir şeyi bilmiyormuş gibi gösterme. Bilen bir kimsenin, bilmez gibi davranması.

tecahülkar / tecahülkâr

  • Bilmezlikten gelen. (Farsça)

tegabi

  • Bilmez olmak. Ahmaklaşmak.

tegafül / تغافل

  • Bilmez görünmek, anlamazlıktan gelmek. Kasden kendisini gafil göstermek.
  • Bilmez görünme.
  • Bilmezlikten gelme, anlamazlıktan gelme. (Arapça)
  • Tegafül etmek: Anlamazlıktan gelmek. (Arapça)

tenakür

  • Bilmezlikten gelmek. Tecâhül etmek.
  • Birbirine adâvet etmek.

verh

  • Hamâkat, ahmaklık, bilmezlik.
  • Ucuz et.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın