Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Bereket
ifadesini içeren
155
kelime bulundu...
ab-ı adalet / ab-ı adâlet / âb-ı adâlet / آب عدالت
Doğruluğun ve adaletin feyz ve bereketi.
Adalet suyu.
Doğruluğun bereketi.
ab-yar
Sulayan.
(Farsça)
Mc: Bereketlendiren, feyizlendiren.
(Farsça)
asr-ı seadet / asr-ı seâdet
Mutluluk devri. Peygamber efendimizin yaşadığı mübârek, bereketli ve hayırlı devir. Zamân-ı seâdet ve vakt-i seâdet de denir.
bab-ı feyz
Bereket kapısı.
bais-i feyz / bâis-i feyz
Feyiz, bereket sebebi.
baran-ı feyz ve rahmet / bârân-ı feyz ve rahmet
İlâhî rahmet, feyz ve bereket yağmuru.
baran-ı feyz-i rahmet / bârân-ı feyz-i rahmet
İlâhî rahmet, feyz ve bereket yağmuru.
barekallah
Allah mübarek etti. Allah mübarek etsin. Hayırlı ve bereketli olsun.
barekte
Sen mübarek ve bereketli eyledin (meâlinde dua).
berekat / berekât / بركات
(Tekili: Bereket) Bereketler. Bolluklar.
Bereketler.
Bereketler, hayırlar, iyilikler, bolluklar. Bereket'in çokluk şekli.
Bereketler.
Bereketler.
(Arapça)
berekat-ı ilahiye / berekât-ı ilâhiye
Bereketli ve feyizli İlâhî hediyeler.
bereket-i dua-yı nebevi / bereket-i dua-yı nebevî
Hz. Muhammed'in (a.s.m.) duasının bereketi.
bereket-i ihsan
İlâhî ihsanın bereketi.
bereket-i ilahiye / bereket-i ilâhiye
Allah'tan gelen bereket, bolluk.
bereket-i rabbani / bereket-i rabbanî
Allah'tan gelen bereket, bolluk.
bereket-i taam
Yemekteki bereket.
cenab-ı feyyaz-ı hakiki / cenâb-ı feyyâz-ı hakikî
Gerçek feyiz, bolluk ve bereket veren Allah.
cenab-ı feyyaz-ı mutlak / cenâb-ı feyyaz-ı mutlak
Sınırsız feyiz, bolluk ve bereket sahibi olan Allah.
cilve-i feyzi
Bereketinden gelen yansıma, iz düşümü.
cümle-i mübareke
Bereketli, hayırlı cümle.
ebrek
En bereketli.
ecr-i naim / ecr-i naîm
Bolluğun, bereketin karşılığı, ücreti.
enma
(Nümuv. den) En çok, en ziyade bereketli ve büyümüş olmak.
esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü / esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü
Allah'ın selâmı rahmeti ve bereketi sizlerin üzerine olsun.
eyyam-ı mübareke / eyyâm-ı mübareke
Mübarek, bereketli günler.
fera'
Devenin ilk doğurduğu yavru. (Cahiliyet zamanında kefere putlarına kurban ederlerdi ve "anasının sütü bereketlenir; çoğalır" derlerdi.)
ferah-na
Geniş yer. Büyük saha.
(Farsça)
Bolluk, bereket. Genişlik.
(Farsça)
feyiz / فيض / فَيْضْ
Bolluk, bereket, lütuf.
Bolluk, bereket, mânevî gıda.
Bereket, bolluk.
(Arapça)
İlim.
(Arapça)
Ma'nevî zevk, bereket.
feyizdar
Feyizli, bereketli.
feyizkar / feyizkâr
Feyizli, bereketli, ışıklı.
feyizli
Bereketli, hayırlı.
feyyaz / feyyâz / فياض / فَيَّاضْ
Çok feyz veren. Çok bereket ve bolluk veren.
Feyiz, bereket ve bolluk veren. Allah.
Pekçok feyiz, bolluk ve bereket veren.
Verimli, bereketli.
(Arapça)
Tanrı.
(Arapça)
Çok feyiz ve bereket veren.
feyyaz-ı mütea / feyyâz-ı müteâ
Çok bereket ve bolluk veren yüce Allah.
feyyaz-ı müteal / feyyaz-ı müteâl / feyyâz-ı müteâl / فَيَّاضِ مُتَعَالْ
Çok feyz ve bereket veren. Müteâl olan Allah (C.C.)
Hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmadan çok bereket ve bolluk veren yüce Allah.
Çok feyiz ve bereket veren yüce Allah.
feyyaz-ı mutlak / feyyâz-ı mutlak
Sınırsız feyiz, bolluk ve bereket veren Allah.
feyyaz-ı rahmani / feyyaz-ı rahmânî
Kullarına karşı çok merhametli olan ve rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah'ın feyiz, bereket ve ihsanı.
feyz / فيض
(Çoğulu: Füyuz) Bolluk, bereket.
İlim, irfan. Mübareklik.
Şan, şöhret.
İhsan, fazıl, kerem. Yüksek rütbe almak.
Suyun çoğalıp çay gibi taşması. Çok akar su.
Bir haberi fâş etmek.
İçindeki düşüncesini izhar etmek.
Bolluk, bereket, mânevî gıda.
Bereket.
Bereket, bolluk.
(Arapça)
İlim.
(Arapça)
feyz-bahş
Feyiz ve bereket veren, feyiz bağışlayan.
(Farsça)
feyz-dar
Feyizli, bol, bereketli, gür.
(Farsça)
feyz-i fazl
Allah'ın lütuf ve ihsanının bereketi.
feyz-i hak
Allah'ın feyzi, mânevi gıda ve bereketi.
feyz-i ilim
İlimdeki feyiz ve bereket.
feyz-i iman / feyz-i îmân / فَيِضِ اِيمَانْ
İmanın bereketi, bolluğu.
Îmânın ma'nevî zevk ve bereketi.
feyz-i imani / feyz-i imanî
İmanın bereketi.
feyz-i keramet
Kerametin feyzi, bereketi.
feyz-i kur'an / feyz-i kur'ân
Kur'ân'ın verdiği ilham, bereket ve ilim bolluğu.
feyz-i kur'ani / feyz-i kur'ânî
Kur'ân'ın feyzi, Kur'ân'ın verdiği ilham, bereket ve ilim bolluğu.
feyz-i namütenahi / feyz-i nâmütenahî
Sonsuz feyiz ve bereket.
feyz-i sohbet-i nübüvvet / فَيْضِ صُحْبَتِ نُبُوَّتْ
Peygamberimizin (a.s.m.) sohbetinin feyzi, bereketi.
Peygamberlik sohbetinin manevi zevki, bereketi.
feyz-i tecelli / feyz-i tecellî / فَيْضِ تَجَلِّي
Yansımadan doğan feyz, bereket.
Allah'ın isimlerinin görünmesinin manevi zevki, bereketi.
feyz-i ziya
Işığın bereketi.
feyz-nak
Feyizli, bereketli, bol.
(Farsça)
feyz-resan
Bolluk ve bereket getiren, feyiz bahşeden.
(Farsça)
feyzbahş / فيض بخش
Verimli, bereketli.
(Arapça - Farsça)
Feyiz veren.
(Arapça - Farsça)
feyzi / feyzî
Bolluk ve berekete ait ve müteallik. Feyze mensub.
feyziyle
İlhamıyla, bereketiyle.
füyuz / füyûz / فيوض
Feyizler, bolluklar, bereketler.
(Arapça)
füyuzat / füyuzât / füyûzât
Feyizler, mânevî bolluk ve bereketler.
Feyizler; mânevî bolluk ve bereketler.
füyuzat-ı ilmiye / füyuzât-ı ilmiye
İlmin verdiği feyizler, bereketler.
füyuzat-ı maneviye / füyûzât-ı mâneviye
Mânevî feyizler, bereketler.
füyuzat-ı nimet / füyuzât-ı nimet
Nimetlerin bolluğu, bereketi.
hadisat-ı bereket / hâdisât-ı bereket
Bereket ile ilgili hâdiseler, olaylar.
hadise-i bereket / hâdise-i bereket
Bereket hâdisesi, olayı.
hane-i mübarek
Bereketli ev.
hatm-ı hacegan / hatm-ı hâcegân
Nakşibendiyye yolunda fâidesi, feyz ve bereketi çok olan bir vazîfe. Bu yolun veya ona bağlı kolun büyüğünün koyduğu evrâdın (Belli zikr ve duâların okunmasının) toplu veya yalnız olarak yerine getirilmesi.
hazkil aleyhisselam / hazkîl aleyhisselâm
İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden veya Allahü teâlânın velî kullarından biri. Yâkûb aleyhisselâmın oğullarından Lâvî'nin neslindendir. Mûsâ aleyhisselâmın vefâtından sonra gönderilen üçüncü peygamberdir. Allahü teâlâ, onun duâsı bereketiyle, ölen binlerce kişiyi diriltti.
ibtihac
Bolluk, bereket, mebzuliyet.
ifaza
(Feyz. den) Bereketlendirmek. Feyz vermek. Bol bol dağıtmak ve akıtmak. Taşıp yayılmak.
Feyiz verme, bereketlendirme.
ifaze / ifâze / افاضه
Taşma.
(Arapça)
Bereketlendirme.
(Arapça)
imhak
Kararma.
Bereketsiz.
inkişaf-ı feyezani / inkişaf-ı feyezanî
İlâhi lütuf, bolluk ve bereketin ortaya çıkması, görünmesi.
inkişaf-ı feyzani / inkişaf-ı feyzânî
İlâhî lütuf, bolluk ve bereketin ortaya çıkması, görünmesi.
irtibal
Bir malı çoğaltma. Bereketlendirme.
kabil-i feyiz
Bolluğu, bereketi, lütfu kabul eden.
kahve
şarap.
Hâlis süt.
Kahve.
Güzel koku.
Bolluk, bereket.
Kahvehane.
kelimat-ı mübareke / kelimât-ı mübareke
Mübarek, bereketli kelimeler.
kevser
Kıyamete kadar gelecek Âl, Ashâb, Etbâ' ve onların iyilikleri, hayırları.
Bereket.
Kesretten mübâlağa. Çokluğun gayesine varan şey. Gayet çok şey.
Pek çok hayır. Hikmet, ilim. Kur'an, İslâm, tevhid. İlm-i Ledün. Ma'rifetullah.
Cennet ırmaklarının kaynakları.
kurb-i velayet / kurb-i velâyet
Velâyet, evliyâlık yoluna âit yakınlık. Allahü teâlâdan gelen feyz ve bereketlere, arada vâsıta bulunmak sûretiyle kavuşma.
kusur
Noksanlık. Eksiklik. Noksan ve âcizlik. İhmal. Tedbirsizlik.
Cem' olmalar.
Pahalanmak.
Eksilmek.
Şiddetli olan şeyin yavaşlayıp sâkin olması.
Bereketlenmek.
İmtina', âciz olmak.
Bir hesabın üstü. Artan kısım.
(Tekili: Kasr) Kası
mahrum
Maddi veya manevi nimetlerden uzak kalmak.
Malı bereket bulmaz olan bedbaht. Felâhtan nasibsiz olan.
İffetinden dolayı zengin zannedildiğinden sadakadan mahrum olan.
mahsuldar
Verimli, bereketli. Mahsul veren.
(Farsça)
makam-ı feyz
Feyiz makamı, bereket makamı.
malzeme-i mübareke
Bereketli, değerli malzeme.
masdar-ı feyz
Bereket, nimet kaynağı.
matla-ı şems-i füyuzat
Feyizler, bereketler güneşinin doğuş yeri.
medar-ı bereket / medâr-ı bereket / مَدَارِ بَرَكَتْ
Bereket sebebi, vesilesi.
Bereket sebebi.
medar-ı bereket ve tebrik
Bereket ve tebrik sebebi, vesilesi.
medar-ı feyz / medâr-ı feyz / مَدَارِ فَيْضْ
Ma'nevî zevk, bereket sebebi.
menba-ı feyz-i iman
İman feyzinin, bereketinin kaynağı.
menba-ı tefeyyüzat / menba-ı tefeyyüzât
Bolluk ve bereketler kaynağı.
merkez-i feyz
Feyzin, bereketin merkezi.
mertebe-i feyz-i vücut
Varlığın en bereketli ve verimli hâle geldiği derece.
meyamin
(Tekili: Meymenet) Bereketler, mutluluklar, uğurlar.
(Tekili: Meymun) Bereketliler, uğurlular.
Maymunlar.
meymene
Sağ kol, sağ taraf.
Meymenet, yümn-ü bereket. Bereket. Kuvvetlilik. Uğurluluk. Kutluluk.
meymenet / مَيْمَنَتْ
Bereket, uğur, kutluluk.
Uğur, saadet, bereket.
meymenetsiz
Bereketsiz.
meymun
Bereketli, uğurlu. Kuvvetli. Kutlu.
mu'cize-i bahire-i bereket / mu'cize-i bâhire-i bereket
Apaçık bereket mu'cizesi.
mu'cize-i bereket
Bereketle ilgili mu'cize.
mübarek / mübârek / مبارك / مبارک / مُبَارَكْ
İlâhi hayrın bulunduğu şey. Bereketlenmiş, çoğalmış. Bereketli, uğurlu. Hayırlı. Mes'ud.
Beğenilen, kendisine kızılan ve şaşılan kimse veya şey.
Bereketli, hayırlı, uğurlu.
Bereketli, hayırlı.
Bereketli, feyizli, hayırlı, fâidesi bol.
Bereketli, hayırlı.
Kutlu, bereketli.
(Arapça)
Bereketli.
mübarekat / mübârekât
Bereketli ve güzel şeyler.
müczil
Çok çok veren. Çoğaltan. Bollaştıran. Bereket ihsan eden.
mufaz
Çok, bol. Bereketli, feyizli.
müfaz
(Feyz. den) Bol. Bereketli, feyizli.
mümhika
Bereket gidermek.
münib
Hakk'a yönelen, günahları terk ile hakka dönen. Pişman olup dönen.
Kâinattan yüzünü çevirip Bâki-yi Hakiki'ye yönelen.
Güzel yağan faydalı yağmur.
Bereketli ve verimli bahar.
müteberrik
(Bereket. den) Mübarek sayılan, teberrük eden, uğurlu.
mütefeyyiz
(Feyz. den) Feyizlenen. Bolluğa kavuşan, bereket bulan.
müteyemmin
Bereketli, mübarek sayan.
Kuvvetli kılan.
müyemmen
Bereketli, yümünlü.
nefes-i mübarek
Bereketli, uğurlu nefes.
nil-i mübarek
Bereketli Nil nehri.
nümüvv
Bereketlenip artmak.
(Canlılarda) büyümek, yetişmek, gelişmek.
nur / nûr
Aydınlık, ışık, feyz, bereket ihsân.
Kur'ân-ı kerîm.
Îmân.
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından. Tam ve kusursuz olarak zâhir olup her şeyi ortaya çıkarıcı, yaratıcı veya göktekileri ve yerdekileri nûru ile hidâyet edici, doğru yolu gösterici, gökleri; güneş, ay ve yıld
ömr-ü mübarek
Bereketli, hayırlı ömür.
rabıta / râbıta
Bir velînin şeklini, sûretini hayâline getirerek onun kalbindeki feyz (bereket) ve mârifetlere (ilimlere) kavuşma yolu. Kalbini büyüklerin kalbine bağlayarak onlardan feyz alma. Her şeyi unutarak, dünyâ işlerini düşünmeyerek, sevgi ve saygı ile bir velînin mübârek yüzünü hayâlinde veya gönlünde bulu
rags
Nimet. Lütf-u İlâhî. Bereket. Hayır.
Çoğalmak ve uzamak.
rahmet kapısı
Duâların kabûl edildiği, ihsân ve bereket kapısı. Duâların geri çevrilmediği lütuf kapısı.
ravda-i mübareke / ravda-i mübâreke
Mübârek, bereketli bahçe. Medîne-i münevverede, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem kabr-i şerîfi ile mescidin o zamanki minberi arasında kalan mübârek mekan, yer.
reyean
Artma, çoğalma, ziyâdeleşme, bereketlenme.
Her şeyin evveli, tazelik zamanı.
şayan-ı teberrük / şâyân-ı teberrük
Bereketli ve mübarek olmaya lâyık.
sebeb-i bereket
Bereketin sebebi.
sebeb-i ref-i bereket
Bereketin ortadan kalkmasının sebebi.
şehr-i mübarek
Mübarek, bereketli ay.
suht
Haram mal, her nevi haram.
Yok eylemek. Gidermek. Bir şeyin kökünü kazımak (mânasına saht'dan alınmıştır. Haramın bereketi olmadığından hânumânlar yıktığı için suht denilmiştir.)
şuhur-u mübareke / şuhur-u mübâreke / şuhûr-u mübareke
Mübarek, bereketli aylar.
Mübarek, bereketli, sevaplı aylar.
taamı teksir
Yemeği çoğaltma, yiyeceği bereketlendirme.
tahiyyat-ı mübareke / tahiyyât-ı mübareke
Canlıların bereket ve tebrik sebebi olan hal dilleriyle ve yaşayışlarıyla dile getirdikleri dualar.
tebarek
Mübarek etsin (mealinde dua.) Teâlâ gibi mâzi fiiliyle mübalâğa ile bereketin Allah'tan zuhurunu ifade eder. (Suyun havuzda yükselmesi halinden alınmıştır.)
tebarekallah / tebarekâllah
"Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) ne bereketli, ne hayırlı işleri var, ne kadar bereketli!" diyerek hayret taaccübü. Allah'ın (C.C. ) yaptığı eserlerinden dolayı hayranlık hislerini ifade maksadıyla, Allah (C.C.) hakkında söylenen ve aynı zamanda dua için okunan bir kelâm.
teberrük / تَبَرُّكْ
Bereket umma.
Bir şeyi bereket veya saadet vesilesi sayarak almak veya vermek. Uğur ve bereket saymak.
Bir şeyi bereket veya saadet vesilesi sayarak almak veya vermek. Uğur ve bereket saymak.
Hayr-ı İlâhiye hissedâr olmak.
Bereket vesilesi.
Bereketlenme, mânen istifâde etme, faydalanma.
Bereket sayma.
teberrüken / تَبَرُّكًا
Bereket vesilesi olarak.
Uğurlu ve mübarek olarak. Bereket mevzuu ederek.
Bereket umarak.
Bereket sayarak.
tebrik
Bereket dileme, kutlama.
tefeyyüz / تَفَيُّضْ
Ma'nen zevk alma, bereketlenme.
tefeyyüz etme
Feyizlenme, faydalanma, bereketlenme.
tenmiye
(Nemâ. dan) Büyütmek. Yetiştirmek. Artırmak. Bereketlenmek.
Fesad veren haber yetiştirmek.
Ateş içine odun atmak.
teşekkür
Yapılan iyilikten memnun kalındığını bildirmek için söylenen şükür ifadesi.
Şükür etmek.
Birisine karşı "Sağ ol, var ol, ömrüne bereket" gibi söylenen minnet sözleri.
teşemmüt
Hayırla ve bereketle duâ etmek.
teşmiyet
Aksırana karşı hayır ve bereketle duâ etmek. (Yerhamükümullâh: Allah size merhamet ve rahmet ihsan etsin) meâlinde dua etmek.
teyemmün
Saadet ve huzur vesilesi sayma, bereket dileme.
umman-ı feyiz
Mânevî bereket, bolluk denizi.
vak'a-yı bereket
Bereketle ilgili vakıa, olay.
vakıa-i bereket
Bereketle ilgili vakıa, olay.
vesile-i bereket
Bereket sebebi.
yed-i mübareke
Bereketli mübarek el.
yemin yümn-ü iman / yemîn yümn-ü îmân / يَم۪ينِ يُمْنِ ا۪يمَانْ
Îmânın bereketli sağ eli.
yemin-i yümn-ü iman
İmanın bereketli sağ eli.
yümin
Bereket, uğur.
yümn
(Yümün) Kuvvetli, uğur, bereket.
Uğur, bereket.
yümn-i iman
Kuvvetli imandan gelen bereket ve kuvvet, saadet.
yümn-ü iman / yümn-ü îmân / يُمْنُ اِيمَانْ
İnanmanın getirdiği bereket ve uğur.
İmanın bereketi, uğuru.
yümn-ü iman ve emanet
İman etmenin ve emanete riayet etmenin verdiği bereket ve güven.
yümni / yümnî
Uğura, berekete ait. Uğurlu.
yümün
Feyiz, bereket.
yümünlü
Bereketli.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
ciri
cümle-i tefsiriye
pano
Hasmetli
ikrah-ı gayr-i mülci
Elka
Bazik
sabır
Himye
biiznillah
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Bereket
çaki
güzel düşünce
DÜŞMAN
Bolluk
Dâra
Çeviri
Asıl olan şey
huzur
zaman-ı hal