Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Bahsi
ifadesini içeren
91
kelime bulundu...
akz
Atâ, bahşiş.
ala
Bahşişler. Lütuflar. Nimetler. İhsanlar.
amim-ül ihsan / amîm-ül ihsan
Bağışı, bahşişi, ihsanı bol ve umumi olan.
ashab-ı kehf / ashâb-ı kehf
Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyan'da bahsi geçen ve devirlerinin zâlim padişahından gizlenerek ve onun şerrine âlet olmaktan çekinerek, beraberce bir mağaraya saklanıp, Rabb-ı Rahimlerine (C.C.) sığınan, dindar ve makbul büyük zâtlar. İsimleri rivâvette şöyle sıralanır: Yemlihâ, Mekselinâ, Mislinâ, Mernüş, D
ashab-ı ress / ashâb-ı ress
Kur'anda bahsi geçen bir kavim adıdır. Kimler oldukları kati bir şekilde tesbit edilemiyor. Râvilerin ekserisi, peygamberlerine isyan eden ve onu öldürüp kuyuya atan, bundan dolayı da Cenab-ı Hakkın helâk ettiği bir kavim olduğu hakkında ittifak etmektedir. (Furkan Suresi, 38 inci Ayet)
ata / atâ / عطاء
Verme. Bağışlama. Bahşiş. Lütuf. İhsan.
Bağış, bahşiş, ihsan.
Bağış, ihsan, bahşiş.
(Arapça)
ata-bahş
Bahşiş veren.
(Farsça)
atabahş / atâbahş / عطا بخش
Bahşiş veren, ihsanda bulunan.
(Arapça - Farsça)
ataya / atâyâ / عطایا
(Tekili: Atiyye) Bahşişler. İhsanlar. Lütuflar.
Bağışlar, ihsanlar, bahşişler.
(Arapça)
atiyyat
(Tekili: Atiyye) Hediyeler. İhsanlar.
Büyük bir kimsenin bahşişleri.
atiyye
Hediye. Bahşiş. Lütüf ve ihsan.
Hediyye, ihsan, bahşiş.
bab-ı hıfz ve hafiziyet / bâb-ı hıfz ve hafîziyet
Cenab-ı Hakk'ın herşeyi muhafaza edip varlığını devam ettirmesi bahsi.
bab-ı hikmet / bâb-ı hikmet
Cenab-ı Hakk'ın herşeyi hikmetli ve maslahatlı yaratması bahsi.
bab-ı ihya ve imate / bâb-ı ihya ve imate
Öldürmek ve diriltmek bahsi ve mevzuu.
bahs-i kur'an / bahs-i kur'ân
Kur'ân'ın bahsi.
bahs-i kur'ani / bahs-i kur'ânî
Kur'ân'ın bahsi.
bahşiş / بخشش
Bağış.
(Farsça)
Bahşiş.
(Farsça)
bahşiş-i şairane / bahşiş-i şairâne
Şair tarafından şiir şeklinde sunulan bahşiş ve hediye.
caize
(Cevaz. dan) (Çoğulu: Cevaiz) Azık, yol yiyeceği.
Hediye, armağan, bahşiş.
Edb: Eskiden takdim olunan medhiyeli bir şiire veya bir san'at eserine karşılık olarak verilen para, hediye ve bahşişler.
cevaiz
(Tekili: Câize) Câizeler, verilen bahşişler, armağanlar.
cezh
Hediye, atâ, bahşiş vermek.
cülusiyye / cülûsiyye / جلوسيه
Taht'a çıkan hükümdarlar veya padişâhlar için yazılmış yazı veya söylenmiş şiir.
Hükümdarın tahta çıktığı ilk gün verdiği bahşiş.
Tahta çıkan hükümdarın dağıttığı bahşiş.
(Arapça)
Tahta çıkan hükümdar için yazılan şiir.
(Arapça)
desia
Atâ, bahşiş, hediye.
Huy, hulk, tabiat.
destmüzd / دست مزد
Ücret, el emeği.
(Farsça)
Bahşiş.
(Farsça)
evs
Bahşiş vermek.
Kurt.
evsaf-ı mebhuse
Sözü edilen, bahsi geçen vasıflar, nitelik ve özellikler.
fida
Dağıtmak.
Atâ etmek. Hediye veya bahşiş olarak vermek.
Bedel vermek.
haşir sözü
Haşir bahsinin anlatıldığı Onuncu Söz.
hiba
Bahşiş.
Kadına kocasından kalan hisse.
Vergi.
hıba'
Atâ, bahşiş, hediye.
hıdemm
Bahşişi çok olan kimse.
hulasa
Bir şeyin, bir bahsin özü. Kısaca esası.
idad
Saymak. Sayı. Hesab etmek.
Ölüm vakti.
Fark. Vergi.
Bahşiş.
Küfüv. Denk, hemtâ.
Delilik emâresi.
Parmakla hesab etmek.
idiyye / îdiyye / عيدیه
Bayramlık, bayram bahşişi.
(Arapça)
iftariyye
İftarlık. İftar için hususi olarak hazırlanmış nevale. Bunlar oruç bozulduktan sonra yemek yenmeden evvel yendiği için bu ad verilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında padişah sarayında, vüzera, eşraf ve âyân konaklarında, davetlilere iftardan sonra diş kirası namıyle verilen bahşi
ihsan-didegan / ihsan-didegân
(Tekili: İhsandide) İyilik görmüş olanlar, bahşiş almış kimseler, minnettar bulunanlar.
ikramiyye / ikrâmiyye / اكراميه
Bahşiş.
(Arapça)
İkrâm olarak verilen para veya eşya.
(Arapça)
in'am / in'âm / انعام
Nimet vermek. İhsan etmek.
Doğruya sevketmek, hidâyete ulaştırmak.
İyilik etmek, bahşiş vermek.
Tar: Osmanlı İmparatorluğu zamanında yeniçerilerin aylıklarına yapılan zam.
Bağış, ihsan.
(Arapça)
Bahşiş.
(Arapça)
irtizah
Biraz bahşiş alma.
Özür dileme.
isti'ta
(Atâ. dan) Bahşiş istemek. Atiyye istemek.
isticade
İhsan ve bahşiş isteme.
ıtnab-ı makbul
Bahsi iyice anlatmak için lüzumlu olan sözün uzatılması.
kıssa-i müdafaa
Müdafaa bahsi, kıssası.
lüha
Gümüş.
Bahşiş, atâ, hediye.
mahn
Kuyudan su çıkarmak.
İmtihan etmek.
Bahşiş vermek.
Vurmak.
makale
Söylenen söz. Söyleme. Söyleyiş. Kelâm. Nutuk.
Bir bahsin kaleme alınışı.
manahnü fih / manahnü fîh
Üzerinde durduğumuz, bahsini ettiğimiz mes'ele. Hakkında konuştuğumuz.
mayıh
(Çoğulu: Mâha) Kova doldurmak için kuyu içine inen kişi.
Bahşiş veren, atâ eden.
mebhus
Bahsolunan. Bahsolunmuş. Evvelce bahsi geçmiş.
medh
Büyük bahşiş.
meniha
Hediye, armağan, bahşiş.
mennac
Çok bahşiş veren. İhsan eden.
mersum
(Resm. den) Yazılmış, çizilmiş. Alâmetli, işaretli.
An'ane, gelenek, örf ü âdât.
Adı ve bahsi geçmiş. Bahsedilmiş.
mevahib
Mevhibeler. İhsanlar, bahşişler.
mevhibe
Bahşiş, ihsan, bağış.
mevhubat
(Tekili: Mevhub) Bağışlar, ihsanlar, bahşişler.
mezkur / mezkûr / مَذْكُورْ
Zikri geçen. Zikredilmiş. Evvelce bahsi geçmiş olan.
Bahsi geçen.
mı'ta
(Çoğulu: Mıât-Mıâtâ) Bahşişi ve hediyesi çok olan kişi.
minha
(Çoğulu: Minah-Menâyih) Atiyye, bahşiş.
mübahese
Bir şeye dair iki veya daha çok kimse arasında olan konuşma. Bir şeyin bahsini etmek. Musahabe.
mühadat
Birbirine bahşiş ve hediye vermek.
mühatat
Birbirine atâ ve bahşiş etmek, hediye vermek.
müjde-gan / müjde-gân
Müjdeye karşılık verilen bahşiş veya hediye.
(Farsça)
müsta'ti / müsta'tî
Bahşiş isteyen.
müstevhib
Bahşiş isteyen.
nafile
Fık: Farz ve vâcibden gayrı mecburiyet olmadığı hâlde yapılan ibadet. Fazladan yapılan iş.
Menfaatli olmayan. Ziyâdeden olan.
Torun.
Ganimet malı. Bahşiş. Atiyye.
nayil
Atâ, bahşiş, hediye.
neval
Bahşiş. Kısmet, tâli', nasib.
Yiyecek içecek.
Bir tek porsiyon.
nevfel
Deniz, derya, bahr.
Atâsı çok olan kişi. Çok bahşiş dağıtan.
nevl
Yolcuların verdiği vapur parası. Gemi kirâsı.
Bahşiş, atiyye.
nıhle
(Çoğulu: Nihal) Millet.
Yol.
Diyânet.
Bahşiş, atâ.
Dâva.
nüda
(Çoğulu: Endâ-Endiye) Yağmur.
Boğaz ıslatıcı nesne.
Çiy, rutubet.
Atâ, bahşiş.
Sesin uzaklara gitmesi.
paymüzd
Bahşiş, ayak teri.
(Farsça)
resail-i tevhid / resâil-i tevhid
Tevhid bahsini anlatan risaleler.
rifd
(Çoğulu: Erfâd - Rufud) Atâ, hediye, bahşiş.
Yardım, muavenet.
rufud
(Tekili: Rifd) Bahşişler.
safed
(Çoğulu: Esfâd) Esirlerin eline ve ayağına bağlanan bağ.
Atâ, bahşiş, hediye.
salifü'z-zikr / sâlifü'z-zikr
Bahsi geçen, belirtilen.
seyb
(Çoğulu: Süyub) Su akmak.
Bahşiş, hediye, atâ.
Medfun mal, gömülü mal.
sıla
Kavuşmak, ulaşmak, vuslat.
Âşıkın mâşukuna kavuşması.
Doğduğu yeri, hısım akrabayı gidip görme.
Bahşiş, hediye.
Gr: Cümlenin içinde ism-i mensub bulunmasıyla, dahil olduğu cümlenin evvelce mâlum olması iktiza eder. İçinde bulunduğu cümleyi sonradan gelen cümle
sılat
(Tekili: Sıla) Sılalar.
Bahşişler, armağanlar, hediyeler.
talef
Fazl. Atâ, hediye, bahşiş, hibe.
Kanı heder olmak.
tebazül
Birbirine bahşiş etmek.
telmih / telmîh
(Çoğulu: Telmihât) Lâyıkiyle ve kâmilen keşfedip nazara arzetmek.
Bir şeyi açıkça söylemeyip başka bir mâna ifade için söz arasında mânalı söylemek. İmâ ile söz arasında başka bir mânayı ifade etmek.
Edb: İbârede bahsi geçmeyen bir kıssaya, fıkraya, ata sözüne veya meşhur bir
Bir şeyi açıkca söylemeyip ibarede bahsi geçmeyen bir kıssaya, bir fıkraya, bir ata sözüne veya meşhur bir şiire, bir söze işaret etmek. Kapalı söylemek.
tenavül
Bir şeyi alma.
Yemek yeme.
Bahşiş ve ihsanda bulunma.
tenkih-ül menat
Menatın, yani illetin ayıklanması. Usul-ü Fıkhın kıyas bahsine ait bir ıstılahtır. Kıyasın dört rüknünden biri olan illetin, diğer benzeri hususiyetlerden ayıklanmasıdır. Şöyle ki: Şâri (Allah C.C.) bir hükmü bir sebebe bina eder. Fakat o illetle beraber hükme te'siri olmayan birçok özellikler de bu
tenvil
Atâ, bahşiş, hediye.
ükrume
Kerem, bahşiş, lütuf.
ye'cüc ve me'cüc
Kur'ân-ı Kerimde bahsi geçen ve ortalığı fitne, fesat ve anarşiye boğacak olan kavimler, anarşist topluluk.
Kısa boylu olacakları söylenen ve Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçen ve ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin ismi.
ye'cüc-me'cüc
Kur'ân-ı Kerimde bahsi geçen, ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin ismi.
yunus
Benî İsrail peygamberlerinden ve Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçenlerdendir. Elyesa (A.S.) dan sonra Ninova şehrine gönderildi. Şehir ahalisi kendisine itaat etmediği için müteessir olarak bir gemiye binmiş ve oradan denize atılmış. Cenab-ı Haktan emir almadan şehri terk ettiğinden bu hâl başına gelmişt
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
TACİZ
nâgehan
fıkra-i mânidâr
asar
İktisâdiyât
معب
Menfaat-i hasise
VEHHAm
Dihi
hihat
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Bahsi
parlayan güneş
Erkek kardeş
içağ
Ameller
haziran
edebiyatının
Nesilden Nesile
Sebatına
sakin