Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Bahane
ifadesini içeren
24
kelime bulundu...
a'zar
(Tekili: Özr) Özürler, mâniler, bahaneler, engeller.
bahane / bahâne / بهانه
Bahane.
(Farsça)
Sebep.
(Farsça)
bahane-cu / bahane-cû
Bahane arayan, fırsat kollayan.
(Farsça)
bahanecu / bahânecû / بهانه جو
Bahaneci.
(Farsça)
cihet
(Çoğulu: Cihât) Yan, yön, taraf.
Sebeb, mucib.
Vesile, bahane.
Evkafça olan vazife, maaş.
Yer, mahâl, semt.
daiye / dâiye
İnsanı bir şeye candan bağlamağa sürükleyen iç duygusu.
Mücib ve sebep.
Bâis olan husus, vakit ve zamanın bir hâleti.
Arzu, hırs.
Dava.
Bahane.
e'zar
Özürler. Kusurlar. Bahaneler.
hıkmık etmek
Bir işten veyahut bir suale cevap vermekten kaçınmak için esassız bahaneler ileri sürmeye çalışmak. Tereddütlü davranmak.
(Türkçe)
i'tilal
(İllet. den) Hasta olma.
Hastalanma.
Bahane etme.
Her şeyden vazgeçip tek bir şeyle meşgul olma.
mazeret / mâzeret
Özür, bahane.
menahir
(Tekili: Menhar) Hayvan kesilecek yerler. Hayvan boğazlıyacak yerler. Mezbahaneler.
muallil
Ta'lil eden. Sonradan bir sebeb ve bahane ileri süren.
Eyyam-ı acuzdan bir gün.
müteallil
Bahane ve özür ile vakit geçiren.
özr / عذر
Özür.
(Arapça)
Bahane.
(Arapça)
Engel.
(Arapça)
özür
Geçerli bahane, kusur, eksiklik.
Bir kusurun afvı için gösterilen sebep.
Bahane, sebep.
Mâni, engel. Kusur, nakise, sakatlık.
Fevz. Zafer.
Bir adamın kusur ve kabahatinin çok olması.
Fık: Abdesti bozucu ve devamlı olan şey.
sebeb
Vâsıta. Âlet.
Alâka.
Bahane.
Edb: Harekeli bir harf ile sâkin bir harften veya iki harekeli harften meydana gelen parça.
serrişte / سَرْ رِشْتَه
İpucu, tutamak, bahane.
Söyleyip durma, bahane.
serrişte-i bahane
Bahane edilecek şey.
ta'lil
Sebep göstermek.
İllet. Bahane.
Müessirden esere yapılan istidlâl.
ta'zirat
(Tekili: Ta'zir) Vesile ve bahane aramalar. Esassız özür bildirmeler.
taallül
İllet ve sebep gösterme, bahane üretme.
(İllet. den) Vesile ve bahane arama. Bir işten kaçınma.
Mâzeret.
Bahane arayarak işten kaçınma.
temhid
(Mehd. den) Döşeme, yayma, düzeltme.
İskân etme.
Bir maddede özür, bahane beyan eylemek.
Özür sahibinin özrünü kabul ile tasdik eylemek.
Serd etme, izah etme, arz etme.
Mukaddeme yapma. Hazırlama.
vesile / vesîle / وسيله
(Vâsile) Bahane, sebeb.
Fırsat.
Elverişli durum.
Vasıta. Yol.
Pâye, rütbe.
Baba.
Kurbiyet.
Kendisi ile başkasına yaklaşılan şey.
Cennet'te bir menzil adı. (El-Vesiletü menziletün fi-l Cenneti hadis-i şerifi bunu te'yid ediyor.)<
Bahane, sebep, fırsat, uygun durum.
Sebep, bahane.
(Arapça)
Yol.
(Arapça)
vesilecu
Sebep ve bahane arayan.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
maneviyat
intak-ı bil-hak
Kardeș
جدل
Kadîb-i hadîd
Huz ma
Ahz
sim
zeval
bizev
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Bahane
tene
Varid olan
künc
Hizmetkar
sikic
Akar
sinif
sevgiliye
Esirgeyen