LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Bahçe ifadesini içeren 116 kelime bulundu...

abdan

  • (Ab. dan) Bahçe kovası, bahçe sulamaya mahsus süzgeçli kova.
  • Sidik kesesi, mesane.

absal

  • Bahçe, koru, park. (Farsça)

avlu

  • Bahçe.

bağ / bâğ / باغ

  • Büyük bahçe. Bostan. (Farsça)
  • Üzüm asmaları bulunan yer. (Farsça)
  • Üzüm asması. (Farsça)
  • Bahçe, bağ. (Farsça)

bag-ban

  • Bahçıvan, bağcı. Bahçe bekçisi. (Farsça)

bag-çe

  • Bahçe. (Farsça)

bağ-çe

  • Küçük bağ, bahçe.

bağ-ı firdevs

  • Firdevs bahçesi.

bagan

  • Bahçeler. Bostanlar. (Farsça)

bağçe / bâğçe / باغچه

  • Bahçe.
  • Bahçe. (Farsça)

bağıstan

  • Bağ, bahçe.

bağistan / bağistân

  • Bağ, bahçe.
  • Bağlık ve bahçelik yer. (Farsça)
  • Bağlık bahçelik yerler.

bağıstan-ı cinan / bağıstan-ı cinân

  • Cennet bahçeleri.

bağıstan-ı kerem

  • Cömertlik ve ikram bahçesi.

baha / bâhâ

  • Suyun derin yeri.
  • Açık meydanlık. Alan.
  • Bir evin çevresindeki kapalı avlu veya bahçe.

bahçe-i ebedi / bahçe-i ebedî

  • Sonsuz, sınırsız bahçe.

bahçet-i ferah

  • Ferahlık, huzur veren bahçe.

benefşe-zar / benefşe-zâr

  • Menekşe tarlası, menekşe bahçesi, menekşelik. (Farsça)

besatin / besâtîn / بساتين

  • Bostanlar, bağlar, bahçeler.
  • Bahçeler. (Arapça)

besatin-i cinan

  • Cennet bostanları. Cennet bahçeleri.

besatin-i daime / besâtîn-i daime

  • Daimi ve sürekli bahçeler.

bostan / bostân / بوستان

  • (Bustan) Ağacı, çiçeği, yeşilliği çok olan yer, kokulu yer. Sebze bahçesi. (Farsça)
  • Kavun, karpuz. (Farsça)
  • Bahçe.
  • Sebze bahçesi.
  • Bahçe. (Farsça)

bostan-ı bekà

  • Devamlı, sürekli bahçe.

bostan-ı cinan / bostan-ı cinân

  • Cennet bahçeleri.

bostan-ı hilkat

  • Yaratılış bostanı, bahçesi.

bostan-ı kemalat / bostan-ı kemâlât

  • Olgunluklar bostanı, mükemmellikler bahçesi; yani mükemmelliklerin yetişip olgunlaşmasına vesile olan ortam.

bülbül-i bağistan-ı kur'an / bülbül-i bağistan-ı kur'ân

  • Kur'ân bahçesinin bülbülü.

bustan

  • Çiçek ve gül kokularının çok olduğu yer, bahçe. (Farsça)

büstan / büstân / بستان

  • Bahçe. (Farsça)

bustan / bûstân / بوستان

  • Bahçe. (Farsça)

caliz

  • Sebze bahçesi, bostan. Kavun karpuz tarlası. (Farsça)

çemenistan

  • Bahçe, çimenlik. (Farsça)

cennat / cennât / جنات

  • Cennetler. (Arapça)
  • Bahçeler. (Arapça)

cennet / جنت

  • Bahçe. Âhirette müslümanların nîmet ve mutluluk içerisinde sonsuz olarak yaşayacakları yer.
  • Cennet. (Arapça)
  • Bahçe. (Arapça)

cinan / cinân / جنان

  • Cennetler, bahçeler (üniversiteler, mektepler, zikirhaneler vs.).
  • Cennetler. (Arapça)
  • Bahçeler. (Arapça)

cinan-ı cenan / cinân-ı cenân

  • Kalb ve ruh bahçeleri.

cinan-ı cennet / cinân-ı cennet

  • Cennet bahçeleri.

cinan-ı hilkat

  • Yaratılış bahçeleri.

dar-ül huld / dâr-ül huld

  • Baki olan yer. Cennetin bir bahçesi. Cennet.

dolap

  • (Çoğulu: Devâlib) Kuyudan su çıkarıp bahçeleri sulamaya mahsus döner makine.
  • Her çeşit döner çark, çıkrık.
  • İçine eşya vesaire konulan raflı veya rafsız göz.
  • Eskiden selâmlık ile harem arasında eşya alıp vermeye mahsus döner dolap ki, veren ile alan birbirlerini görmez

eşcar-ı bağ

  • Bahçenin, bağın ağaçları.

evagi

  • (Tekili: Agıye) Bahçe, tarla ve bostanları sulamak için açılan arklar, su akıtılacak yerler.

ezhar-ı müzeyyene-i ravza-i safaiye

  • İçinde safâ sürülecek olan bahçeyi süsleyen çiçekler.

feradis / feradîs

  • (Tekili: Firdevs) Cennetler, firdevsler.
  • Bahçeler.

firdevs / فردوس

  • Güzel bahçe; Cennetin en yüksek yeri.
  • Cennet. (Arapça)
  • Bahçe. (Arapça)

firdevsi / firdevsî

  • Cennet bahçesi gibi.

galba

  • Ağaçları gür ve sık olan koruluk, bahçe.
  • Pek yüksek ve büyük tepe.

galle-i vakf

  • Vakfın faide ve mahsulü. Bununla vakfın tabiî ve hukukî semereleri anlaşılır. Vakıf paraların ticareti ve vakıf akarların kirası, vakıf bahçelerin sebze ve meyveleri bu kabildendir.

gevar

  • Ark. Bahçeleri sulamak için çayırdan ufak bir arkla alının kol. (Türkçe)

gül-bağ

  • Gül bahçesi, gülistan. (Farsça)

gülhane

  • İstanbulda Sarayburnu'ndan Topkapı Sarayı'nın duvarlarına ve bir taraftan Çizme Kapısı hizasına kadar devam eden saha. Bunun deniz tarafında, şimdiki hat boyunun batısında vaktiyle sıra ile gül bahçeleri bulunduğundan bu isim verilmiştir.

gülistan / gülistân / گلستان

  • (Gülsitân) Gülyeri, gül bahçesi.
  • Gül bahçesi.
  • Gül bahçesi, güller ülkesi.
  • Gül bahçesi, güllük. (Farsça)

gülistan-ı bağ-ı cinan / gülistan-ı bâğ-ı cinan

  • Cennetlerdeki bağların gül bahçeleri.

gülistan-ı cinan / gülistan-ı cinân

  • Cennetlerin gül bahçesi.

gülistan-ı ferah-feza / gülistan-ı ferah-fezâ

  • Ferahlık veren gül bahçesi.

gülşen / گلشن

  • Gül bahçesi. Güllük. (Farsça)
  • Gül bahçesi.
  • Gül bahçesi.
  • Gül bahçesi. (Farsça)

gulşen u gülzar / gulşen u gülzâr

  • Gül bahçesi ve gül tarlası.

gülşen-ara / gülşen-ârâ

  • Gül bahçesini süsleyen. (Farsça)

gülşen-gah / gülşen-gâh

  • Gül bahçesi. (Farsça)

gülzar / gülzâr / گلزار

  • Gül bahçesi. Gül tarlası. (Farsça)
  • Güllük, gül bahçesi. (Farsça)

gülzar-ı gülistan

  • Gül bahçesi bülbülü.

gülzar-ı kemal / gülzâr-ı kemal

  • Mükemmel gül bahçesi.

hadaik / hadâik / حدائق

  • (Tekili: Hadîka) Bahçeler.
  • Bahçeler. (Arapça)

hadaik-ı hassa / hadaik-ı hâssa

  • Saray bahçeleri. Bunlar biri saray içinde, diğeri saray dışında olmak üzere iki kısımdı. Saray içindeki bahçe ve bostan işleriyle meşgul olanlara "Has Bahçe Bostancıları"; saray dışındakilere ise "Hassa Bostancıları" denilirdi. Saray dışı bahçe ve bostanların bazıları şunlardı: Kadıköy bağı, Davut P

hadika / hadîka / حدیقه

  • Bahçe.
  • Bahçe.
  • Etrafı duvarla çevrilmiş bahçe. Sulu, ağaçlı bahçe.
  • Bahçe. (Arapça)

hadika-yı ferahfeza / hadîka-yı ferahfeza

  • İç açan bahçe. Gönüle ferahlık veren bahçe.

hazire / hazîre

  • Etrafında duvar veya çit bulunan ağıl, bahçe.
  • Mezarlık.

haziret-ül kuds / hazîret-ül kuds

  • Cennet bahçesi. Peygamber ve evliyanın ruhlarının toplandığı yer.

hıyaban

  • Cadde. İki tarafı ağaç dikili yol. Bahçe yolu. İki tarafı ağaçlı muntazam yol. (Farsça)
  • Ortasından su akan ağaçlık yer. (Farsça)
  • Tahrân'da büyük bir caddenin adı. (Farsça)

hızar

  • Bahçe çevresine yapılan duvar veya çit.

hurfet-ül cennet

  • Cennet bahçesi.

kameriyye

  • Çardak. Bahçelerde, mehtaplı gecelerde oturmak üzere yapılıp, etrâfı sarmaşık v.s. çiçeklerle örtülü bulunan yer. Küçük köşk.

kara

  • (Çoğulu: Ekrây-Karvât) Bahçe ve bostan içindeki su arkı.
  • Su ile karışmış süt.

lalesar

  • Lâlelik. Lâlebahçesi. (Farsça)
  • Sığırcık kuşu. (Farsça)

lalezar / lâlezâr / lâlezar / لاله زار

  • Lâle bahçesi. Lâlelik. (Farsça)
  • Lâle bahçesi.
  • Lale bahçesi. (Farsça)

letf

  • Sık olmak.
  • Bahçede ağaçların sık bitmesi.
  • Yaraşıklı olmak.

magaris

  • (Tekili: Magris) Fidanlıklar, fidan bahçeleri.

magres

  • Fidan bahçesi. Fidanlık.

mahcir

  • (Çoğulu: Mehâcir) Göz çukuru.
  • Gözün çevre yanı. Yüzde perde varken gözden ve etrafından görünen yerler.
  • Bahçe.

mahsulat / mahsulât

  • (Tekili: Mahsul) Mahsuller. Hâsılat. Tarladan, bahçeden veya hayvanlardan elde edilen gıda maddeleri.

matbaha-i kudret

  • Cenab-ı Hakk'ın âşikâr kuvvet ve kudreti ile bahçe, bağ, tarla ve bostan gibi yerlerde pişmiş gibi hazır gıda maddelerinin yetiştiği yer. Kudret mutbahı.

me'le

  • (Çoğulu: Miâl) Hazırlanmak.
  • Şişman kadın, semiz avret.
  • Bahçe.

mezhere

  • Çiçek yeri. Çiçek bahçesi.
  • Çiçeklik, çiçek bahçesi.

müdhamme

  • Ağaçlarının ve nebatlarının çok ve taze olmaları dolayısıyla uzaktan koyu yeşil renkte görünen bahçe.

mürgzar

  • Kuşu çok olan yer. Kuş bahçesi. (Farsça)

müsakat şirketi / müsâkât şirketi

  • Bağda üzüm, bahçelerde meyve ve bostanlarda sebze yetiştirmek için, toprak sâhibi ile çalışacak kimse arasında yapılan şirket, ortaklık.

müsamid

  • Oyun âleti yapan kimse.
  • Bahçesine ters ve pislik döken kişi.

müzhere

  • Çiçekli yer, çiçek bahçesi.

nesterinzar

  • Gül bahçesi. Güllük. (Farsça)

rag

  • Çimenlik, çayırlık, bahçelik, bağlık. (Farsça)
  • Dağ eteği. (Farsça)

rakme

  • Derenin kenarı.
  • Bahçe.

ravda-i mübareke / ravda-i mübâreke

  • Mübârek, bereketli bahçe. Medîne-i münevverede, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem kabr-i şerîfi ile mescidin o zamanki minberi arasında kalan mübârek mekan, yer.

ravda-i mukaddese

  • Mukaddes bahçe. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem Medîne-i münevveredeki mescidinin içinde kabr-i şerîfi ile mescidin o zamanki minberinin arasında kalan mübârek mekân, yer.

ravda-i mutahhera

  • Temiz bahçe. Medîne-i münevveredeki Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidinin içinde bulunan ve Peygamber efendimizin kabr-i şerîfi ile mescidin o zamanki minberi arasında kalan 26 m. uzunluğundaki mübârek yer. Ravda-i mukaddese, Ravda-i mübâreke de denir.

ravz

  • Bahçeler. Ağaçlık ve çimenlik yerler.

ravza / روضه

  • Sulu yer, bahçe, bostan, çimenlik yer.
  • Bahçe.
  • Bahçe. (Arapça)

ravza-i cennet

  • Cennet bahçesi.

ravza-i cinan / ravza-i cinân

  • Cennet bahçeleri.
  • Cennet bahçeleri. Cennetlere giden yol.

ravza-i saadet

  • Mutluluk bahçesi; Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek kabri.

ravzat

  • (Tekili: Ravza) Bahçeler. Çimenlik ve ağaçlık yerler.

renc-ber

  • (Renc; sıkıntı, zahmet. Ber; çeken) Tarla ve bahçede yahut başka işlerde kazmak veya taş, toprak taşımak gibi işlerde çalıştırılan gündelikçi. Amele, ırgat. (Farsça)
  • Çiftçi. (Farsça)

revak-ı uhreviye

  • Âhirete açılan yer, mezar.
  • Cennet bahçesi. Âhiretin mukaddemesi.

revzat-ı inşirahiye / revzat-ı inşirâhiye

  • Ferahlık veren bostanlar, bahçeler.

riyaz / riyâz / ریاض

  • (Tekili: Ravza) Bahçeler. Ağaçlık, çimenlik yerler. Yeşil bahçeler.
  • Bahçeler. (Arapça)

riyaz-ı cennet

  • Cennet bahçeleri.

safa-yı gülşen

  • Gülşen safası. Gül bahçesi eğlencesi.

sahn-i gülşen

  • Gül bahçesinin ortası.

sahn-i lale-zar / sahn-i lâle-zâr

  • Lâle bahçesinin ortası.

seki

  • Direğin altında konulan taş ayak, kürsü taşı, kapıların yanlarında ve bahçelerde havuzların etrafında yapılan sed ve peyke, odaların zeminden yüksekçe olarak bir kısmına yapılan döşeme yerlerinde kullanılır bir tabirdir.
  • Atın ayağındaki beyaz nişana da bu ad verilir.

sitan

  • (-istan) Mekân adı yapmağa yarayan ek. Meselâ: Gül-sitan : (Gül-istan) Gül bahçesi, güllük. (Farsça)

şükufezar / şükûfezar / شكوفه زار

  • Çiçek bahçesi. (Farsça)
  • Çiçeği çok olan yer, çiçek bahçesi. (Farsça)

tenezzüh

  • Uzaklaşmak.
  • Gezinti. Bağ ve bahçe gibi yerlere gam ve kederi izale için çıkmak.
  • Kusur, pislik ve ayıptan uzak olmak.

üksum

  • Çimenlik yer. Çayırı bol ve güzel olan bahçe.

veşi'

  • (Çoğulu: Veşâyi) Bezlerde olan yol yol alaca.
  • Sümâme otundan yapılan hasır.
  • Ağaçlardan kuruyup düşen nesne.
  • Girilmemesi için bahçe ve bostanların çevresine dikilen ağaç veya konan diken.
  • Az nesne.

yez

  • Bağ, bahçe, tarla vs. gibi arazilerin etrafına çekilen dikenli çalı. Çit. (Farsça)

zar

  • Kelimenin sonuna gelerek birleşik kelimeler olur. İsimlere eklenerek yer adı bildirilir. Meselâ: Lâle-zar : Lâle bahçesi. (Farsça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın