REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te BEĞENİ ifadesini içeren 106 kelime bulundu...

ahlak-ı hamide / ahlâk-ı hamide

  • Beğenilen güzel ahlâk.

ahmed

  • Daha çok hamdeden.
  • Çok övülmeğe ve medhedilmeğe lâyık.
  • Çok sevilen. Beğenilmiş.
  • Hz. Peygamber'in (A.S.M.) bir ismi.

akbel

  • Eğri gözlü.
  • Kabiliyetli kimse.
  • En çok beğenilen

avam-pesend

  • Halk tarafından beğenilecek olan şey. (Farsça)

barekallah / bârekâllah

  • "Allah ne mübarek yaratmış".
  • Allah hayırlı ve mübarek kılsın anlamında, beğeniyi ifade etmek için kullanılan bir söz.

bedi'

  • (Bedia) Eşi, benzeri olmayan. Hayret verici güzellikte olan.
  • Garib. Acib.
  • Benzeri olmayan şeyleri vücuda getiren. Kimseye benzemeyen. İcad edici olan.
  • Hâlık ve Hallak-ı Cihan olan.
  • Beğenilen.
  • Yeni bulunmuş ve görülmedik tarzda olan.
  • Edb: Sözün

bedia / bedîa

  • Nâdide ve güzel, yeni icad edilmiş şey. Beğenilen ve takdir edilen çok yeni şey.
  • Eşsiz, benzersiz güzellik, beğenilen ve çok takdir edilen güzel şey.

bedii / bediî

  • Güzel, beğenilen, sanatlı söz.

bedpesend

  • Kötülüğü beğenen, kötülüğü öven, medheden. (Farsça)
  • Güç beğenir, müşkülpesend. (Farsça)

bid'at-ı hasene

  • Beğenilebilir, güzel yenilikler.

cihanpesendane

  • Bütün dünyanın beğenip hayran kaldığı gibi.

derece-i kıymet ve rağbet ve ehemmiyet

  • Kıymet, beğenilme ve önem derecesi.

ehl-i vifak

  • Beğenilen işlerde birbirine muvafakat edip uyanlar, anlaşanlar.

enaniyet / enâniyet

  • Kendini beğenip büyük görme, bencillik. Egoistlik.

evleviyet

  • Daha öncelik. Başta gelir olmak. Daha beğenilir. Daha münâsip olmak.

gıpta

  • Beğeni, hayranlık.

güzide / güzîde

  • (Güzin) Seçilmiş. İntihab edilmiş. Beğenilmiş. (Farsça)

güzide-gan / güzîde-gân

  • (Tekili: Güzide) Seçkinler, beğenilmişler, seçilmiş olanlar. (Farsça)

güzide-suhen / güzîde-suhen

  • Beğenilmiş söz söyleyen, seçkin sözler konuşan. (Farsça)

hamiyet-füruş

  • Kendini beğenip hamiyetli olduğunu iddia eden. Hamiyetli olduğunu göstermeğe çalışan. (Farsça)

hınzır

  • (Çoğulu: Hanâzır) Domuz. (Beğenilmeyen birisine hakaret için mecazen söylenir.)
  • Pis ve katı kalbli kimse.

hıyere

  • Beğenme, seçme. Benzerlerinden ayırma.
  • Seçkin, seçilmiş, beğenilmiş, ayrılmış.

hoşayende

  • (Çoğulu: Hoşâyendegân) Hoşa giden, hoşlanılan, beğenilen. (Farsça)

ibka

  • Bâkileştirmek. Devamlı etmek. Azletmeyip yerinde bırakmak. Yerinde devamlı etmek.
  • Tayinleri her sene, bir sene müddetle yapılan memurlardan bu müddet bitmeden evvel hizmetleri beğenilenlerin yeniden bir sene için yerlerinde kalmalarına müsaade edilmesi.
  • Mc: Sınıfta bırakmak.<

iftihar

  • Övünmek. Kendini beğenircesine kendinden ve yaptıklarından bahsetmek.
  • Başkasının iyi bir hali ile sevinmek.

iman-ı makbul / îmân-ı makbûl

  • Mü'minlerin (Peygamber efendimizin söylediklerinin hepsini beğenip kalben kabûl edenlerin) îmânı.

imtinan

  • Çok sevilen ve beğenilen bir şeye nail olmak.

inbiga

  • Liyâkat, lâyıklık, beğenilme.

istihsan

  • Beğenmek, güzel bulmak. Bir şeyin iyi olduğu kanaatında bulunmak. Beğenilmek.
  • Fık: Kıyası terkedip, nassa, yani, âyet ve hadis-i şeriflerin hükümlerine en uygun olanı almak. Şeriatta; zorlaştırmayan hükümle, râcih delil ile amel etmektir.

istihsan-ı akli / istihsan-ı aklî

  • Akıl tarafından beğenilme, güzel bulunma.

istihsankarane / istihsânkârane

  • Beğenircesine.

istisvabgerde

  • Beğenilmiş. Doğru bulunmuş, tasvib olunmuş, mâkul görülmüş. (Farsça)

istizmam

  • Zemmetme, yerme, tenkid etme.
  • Kötü ve beğenilmeyen işler yapma.

kemal-i istihsan / kemâl-i istihsan

  • Tam bir beğeni, güzel buluş.

lütufname-i fazılane-i mergube / lütûfname-i fâzılane-i mergube

  • Beğeniyi ifade eden üstün, yüksek iltifatlara mazhar olan mektup.

magrurane

  • Gururlanarak. Kendini beğenircesine. Kibirlenerek. Güvenilmesi boş olan şeye güvenip kendini aldatırcasına. (Farsça)

mahmud-üş şiyem

  • Medhedilecek huylara sâhib olan. Beğenilen ve takdir edilen hasletler kendinde bulunan.

mahyere

  • Muhayyerlik, beğenip seçmede serbestlik.

makbuh

  • Beğenilmeyen. Çirkin ve kabih görülen.

makbuha

  • Kabih olan ve hoşa gitmeyip beğenilmeyen hâl veya iş.

makbul / مقبول

  • (Makbule) Kabul olunan. Beğenilen. Sevablı.
  • Kabul edilen, beğenilen. (Arapça)

makbuliyet

  • Beğenilmişlik, makbullük.

makduh

  • (Kadh. den) Beğenilmemiş, ayıp.

manzur

  • Görülen, bakılan, nazar edilen.
  • Beğenilen.

maşaallah / mâşâallah

  • Allah dilemiş ve ne güzel yapmış ve Allah nazardan saklasın gibi anlamlara gelen ve beğeniyi ifade etmek için kullanılan bir söz.
  • Beğenilen şeyler görüldüğünde söylenilen; "Bu, Allahü teâlânın dilediği ve ihsân ettiği şeydir" mânâsına mübârek bir söz.

me'nus

  • Alışılmış. Alışık. Ünsiyet edilmiş.
  • Beğenilmiş. Mergub.

me'sur

  • Ecdaddan rivayet edilen.
  • Meşhur.
  • İtibarlı. Beğenilmiş olan.
  • Rivayet yolu ile öğretilmiş meşhur ve mühim haberler.
  • Bir kılınç ismi.

mebrur

  • Hayırlı. Makbul. Beğenilmiş. Sadık olmakla makbule geçmiş olan.

mejeng

  • Keder, hüzün, tasa, gam. (Farsça)
  • Hoşa gitmeyen, beğenilmeyen, nefret edilen, iğrenilen. (Farsça)

mekruh / mekrûh

  • Hoş görülmeyen, beğenilmeyen şey. Peygamber efendimizin beğenmediği ve ibâdetin sevâbını gideren şeyler. Yasak olduğu haram gibi kesin olmamakla berâber, Kur'ân-ı kerîmde, şüpheli delil ile, yâni açık olmayarak bildirilmiş veya bir sahâbînin (Peygamb er efendimizin arkadaşlarının) bildirmesi ile anl

mektub-u mergub / mektub-u mergûb

  • Rağbet edilen, çok beğenilen mektup.
  • Rağbet edilen, çok beğenilen mektup.

memduh / memdûh

  • Beğenilmiş. Medholunmuş. Övülmüş.
  • Fık: Peygamberimizin (A.S.M.) sevmiş olduğu hareket, iş.
  • Beğenilen, övülen.

memduhiyyet

  • Makbul oluş. Makbullük. Beğenilmiş oluş.

memnun

  • (Minnet. den) Hoşnud. Razı. Minnet altında bulunan. İyiliğe nâil kılınmış. Çok muteber olan şey. Çok beğenilen. Ölçülü ve hesaplı olan.
  • Kesilmiş.

mendub

  • Yapılması beğenilen iş. Şeriatın yasak etmediği veya emretmediği iş olmakla beraber yapılmasında sevab ve mendubiyet olan amel. Müstehab.
  • İyilikleri anlatılarak arkasından gözyaşı döküp ağlanan ölü.

mergub

  • Rağbet edilmiş. Beğenilmiş. Çok kıymet verilen. Çokları tarafından istenen.
  • Rağbet edilen, beğenilen.

mergup

  • Beğenilen, taleb edilen, istenilen.

meshut

  • Beğenilmeyen iş.

meşkur / meşkûr / مشكور

  • Övülen, beğenilen. (Arapça)

mezmum / mezmûm

  • Yerilmiş, beğenilmemiş ayıplanmış.
  • Yerilen, kötülenen, beğenilmemiş, çirkin.

mu'teber

  • İtibâr gören. Beğenilen.
  • İnanılır. Güvenilir. Hatırı sayılır. Hükmü geçen.

muallakat-ı seb'a / muallâkat-ı seb'a

  • Yedi askı; Kur'ân nâzil olmadan önce, cahiliyet devrinde meşhur Arap şairlerinin en beğenilmiş şiirlerinden, Kâbe'nin duvarına astıkları yazılar ve şiirler.

muallekat-ı seb'a

  • (Yedi askı) Kur'ân henüz nâzil olmadan, câhiliyet devrinde meşhur Arap şâirlerinin en beğenilmiş şiirlerinden, Kâbe'nin duvarına astıkları yedi meşhur kaside.

mübarek

  • İlâhi hayrın bulunduğu şey. Bereketlenmiş, çoğalmış. Bereketli, uğurlu. Hayırlı. Mes'ud.
  • Beğenilen, kendisine kızılan ve şaşılan kimse veya şey.

mukadder

  • Tâyin olunmuş.
  • Kısmet. Kader. Miktarı tâyin ve takdir olunmuş olan.
  • Kazâ.
  • Kıymeti biçilmiş.
  • Beğenilmiş.
  • Yazılmış olan.
  • Edb: Yazılı olmayıp da sözün gelişinden anlaşılan. Lafzan zikredilmeyip, mânen murad edildiği anlaşılan. Meselâ: Kur'an-ı Ker

munika

  • Hoşa giden, beğenilen şey. Güzel.

murteza

  • Beğenilmiş. Seçilmiş. Makbul. Rağbet gören. Beğenilen.
  • Hz. Ali'nin (R.A.) bir lâkabı.

mürteza / mürtezâ

  • Beğenilmiş, seçilmiş, ihtiyar olunmuş.
  • Beğenilmiş, râzı olunmuş mânâsına hazret-i Ali'nin lakabı.

müstahsen / مُسْتَحْسَنْ

  • Beğenilen. Güzel ve herkesin beğendiği.
  • Dinimizin güzel gördüğü şeylerin her biri.
  • Güzel karşılanan, beğenilen.
  • Beğenilen.
  • Beğenilen.

müstahsinane / müstahsinâne

  • Beğenerek, beğenmek suretiyle, beğenircesine. (Farsça)

müstakbeh

  • (Kubh. dan) Tiksinilen, beğenilmeyen, kabih görülen.

müstehab

  • Sevilen, beğenilen. Peygamber efendimizin bâzan âdet olarak yaptıkları; yapılınca sevâb verilen yapılmayınca günâh olmayan şeyler.

müstehabb

  • Sevilen, beğenilen.
  • Farz ve vacip olmayıp da yapılması sevap olan iş, hareket.

müstelim / müstelîm

  • (Levm. den) Beğenilmeyecek iş yapan.

müsterat

  • İhtiyar olunmuş, beğenilmiş, seçilmiş.

na-marzi

  • Beğenilmeyen, arzu ve isteğe uygun olmayan. (Farsça)

na-mergub

  • Beğenilmeyen, rağbet olunmayan. (Farsça)

na-pesend

  • Beğenilmez. (Farsça)

name-i mergube / nâme-i mergube

  • Rağbet edilen, beğenilen mektup.

nefais

  • (Tekili: Nefise) Değerli, güzel ve beğenilir şeyler.

nefaset

  • Beğenilir olmak, kıymetlilik, değerlilik, çok güzellik, pek iyilik. Nefis ve mergub olmak.

nefis

  • Pek beğenilen, pek güzel, pek iyi.
  • Can, kişi, kendi, öz varlık.
  • Bir şeyin zatı olan kendisi.
  • Pek beğenilen, pek güzel, pek iyi.

nikkirdar

  • (Nîk-kirdâr) Hareket ve davranışları iyi ve beğenilir olan. (Farsça)

nikter

  • (Nik-ter) Çok beğenilmiş, çok iyi. (Farsça)

pesend

  • Beğenmek, kabul eylemek. Beğenici. Muvâfık. (Farsça)

pesendide / pesendîde / پسندیده

  • Beğenilmiş, seçilmiş, müntehab. (Farsça)
  • Beğenilmiş, makbul. (Farsça)

radiyen

  • Razı olarak, beğenilerek, hoşnud olmak suretiyle.

rağbet-i umumiye

  • Umum tarafından rağbet edilip beğenilme. Herkes tarafından istenme.

rağbetli

  • Beğenilen, taleb edilen, istenilen.

reddiye

  • Bir mes'ele hakkında zıt karşılık. Cevap. Beğenilmeyen bir şeye cevap vermek.

şabaşhan / şabaşhân

  • Beğenip alkışlayan. (Farsça)

şarid

  • Tutunup beğenilmiş ve yayılmış şiirler.
  • Şiir tarzındaki ata sözleri.

savabdide

  • Doğru ve haklı görülmüş. Beğenilmiş. (Farsça)

sünnet-i seyyie

  • İslâmiyet'in yasak ettiği, sonradan ortaya çıkan, kötü, beğenilmeyen şeyler. Peygamber efendimiz ve dört halîfesinin zamânında bulunmayıp da, onlardan sonra, dinde meydana çıkarılan ibâdet olarak yapılan şeyler. Bid'at.

tahayyür

  • Beğenip seçmek, muhayyer olmak.

tahsinhan / tahsinhân

  • Aferin diyen. Beğenip alkışlayan. (Farsça)

tahsinkerde

  • Beğenilmiş. (Farsça)

takdir / تقدیر

  • Beğeniyi dile getiren ifade.
  • Değerlendirme. (Arapça)
  • Beğenme. (Arapça)
  • Tanrı'nın isteği. (Arapça)
  • Takdîr edilmek: (Arapça)
  • Değerlendirilmek. (Arapça)
  • Beğenilmek. (Arapça)
  • Değer biçilmek. (Arapça)
  • Takdîr etmek: (Arapça)
  • Değerlendirmek. (Arapça)
  • Beğenmek.< (Arapça)

takdirkar / takdirkâr

  • Takdir eden, beğeniyi ifade eden.

takdirname

  • Bir işin beğenildiğine ve istihsan edildiğine dâir alâkadarların imzasını taşıyan yazı. Beğenildiğine dair yazılı kâğıt. (Farsça)

takriz / takrîz / تقریض

  • Borç verme. (Arapça)
  • Kitaba beğeni yazısı yazma. (Arapça)

takrizname / takriznâme

  • Bir eser hakkında yazılan övgü ve beğeni yazısı.

teveccüh-ü nas / teveccüh-ü nâs

  • İnsanların, bir kimseyi beğenip, ona teveccüh etmeleri ve medh ü senâ etmeleri.

zemaim

  • (Tekili: Zemime) Kötü haller. Beğenilmeyen, sevilmeyen hal ve hareketler.

zemime / zemîme

  • Zemme müstehak olan. Beğenilmeyen kötü hal ve hareket.
  • Beğenilmeyecek kötü hal ve davranış.

zevk / ذوق

  • Beğeni, hoşlanma. (Arapça)
  • Tat. (Arapça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın