REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te BAŞTA ifadesini içeren 90 kelime bulundu...

amme / âmme

  • Baş yarığı, insanın beynine kadar ulaşan baştaki yara.

anarşi

  • yun. Başıboşluk. Din ve nizam tanımamak. Din ve nizam düşmanlığı. Birden başıboş kalmak. Başta hükümet olmamak. Hükümetinin otoritesi kalmamış olan bir milletin durumu.

angarya

  • yun. Ücretsiz olan iş. Meccanen görülen iş. Baştan savma görülen iş.

asar-ı pürnur / âsâr-ı pürnûr

  • Baştan başa nurlarla dolu olan eserler.

bab

  • Kapı.
  • Fasıl, bölüm.
  • Mine'l-bab ile'l-mihrab: Kapıdan mihraba dek, baştan sona kadar.

başta islam olarak / başta islâm olarak

  • Başta Müslümanlar olarak.

be-ser ü pa / be-ser ü pâ

  • Baştan ayağa. (Farsça)

bend

  • Bağlanan. Bağlanmış. (Farsça)
  • Bağ. Boğum. Mafsal. (Farsça)
  • Su bendi. Baraj. (Farsça)
  • Gam. Gussa. (Farsça)
  • Mekir. (Farsça)
  • Hile. (Farsça)
  • Mülâhaza. Fıkra. Madde. (Farsça)
  • Aldatmak. (Farsça)
  • Birisini emri altına almak, bendetmek. (Farsça)
  • Edb: Baştan sona kadar aynı vezinli bir çok parçalardan meydana (Farsça)

çarşaf

  • Yatağın üstüne serilen veya yorgana kaplanan bez örtü.
  • Kadınların kullandığı baştan örtülen, pelerinli eteklikli sokak elbisesi. Kadınların örtünmesi farzdır. Bu maksatla çarşaf ucuz, pratik, hafif olması ve zengin fakir herkesin kolayca sağlıyabilmesi bakımından yaygın olarak kulanı

cazibedarane / cazibedârâne

  • Çekici, baştan çıkarıcı bir şekilde.

cinnet

  • Delilik, aklın baştan gitmesi.

cümmet

  • Suyun biriktiği yer.
  • Başta toplanan saç.
  • Omuzlara inen saç.

eazım-ı müçtehidin / eâzım-ı müçtehidîn

  • Âyet ve hadisler başta olmak üzere, diğer dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kabiliyetine sahip olan büyük İslâm âlimleri.

ehass-ı havas

  • Seçkinlerin en seçkini, ileri gelenlerin en başta olanı.

endar

  • Baştan geçen bir olay, vakıa, sergüzeşt, hikâye, kıssa. (Farsça)

evla / evlâ

  • Daha iyi, birincisi, başta gelmesi lâzım geleni.
  • Birinci, başta gelen. En iyi.

evleviyet

  • Daha öncelik. Başta gelir olmak. Daha beğenilir. Daha münâsip olmak.

ez ser-i nev

  • Yeni baştan.

ez-nev

  • Yeni baştan, yeniden. (Farsça)

fa-yı atıf / fâ-yı atıf

  • Arapçada kelimelerin başına gelen ve baştakî bir ifadeyle bağlantı kurulmasını ifade eden 'fâ' harfi.

fark

  • Ayrılık, başkalık. Ayırma, ayrılma, seçilme,
  • Başın tepesi, baştaki saçın ikiye ayrıldığı yer.

fitne

  • Azgınlık ve bozgunculuk; baştan çıkarma.

hadis-i mu'allak / hadîs-i mu'allak

  • Baştan bir veya birkaç râvîsi(rivâyet edeni, nakledeni) veya hiçbir râvîsi belli olmayan hadîs-i şerîfler.

hasas

  • Başta saçın az olması.

hatme

  • Baştan sona okuyup bitirme.
  • Baştan aşağı (bütün Kur'ân-ı Kerimi) okuyup bitirmek.
  • Bir arada muayyen bir şeyi okuyup bitirmek.

hatme-i kur'aniye / hatme-i kur'âniye

  • Kur'ân'ın hatmi; Kur'ân-ı Kerimi baştan sona okuyup bitirme.

hırka-i saadet dairesi

  • İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda "mukaddes emanetlerin" bulunduğu yer. Burada yüzyıllardan beri, başta Peygamberimiz Hz.Muhammed'in (A.S.M.) hırkaları olmak üzere İslâmî nitelikte birçok mukaddes eşya saklanmaktadır. Bu eşya Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından, Mısır'ın fethinden (1517) son

huşrüba

  • Akıl kapan, aklı baştan alan. (Farsça)

ibtida

  • Baş taraf. Evvel. Başlangıç. En önce, başta.

iğtisal / iğtisâl

  • Gusl (boy) abdesti almak. Ağız ve burun dâhil bütün vücûdu hiç kuru yer kalmayacak şekilde baştan ayağa yıkamak.

iğva / iğvâ

  • Azdırma, baştan çıkarma.
  • Ayartma, baştan çıkarma.

igva'

  • Ayartmak. Azdırmak. Baştan çıkarmak.

ilahe'l-evveline ve'l-ahirin / ilâhe'l-evvelîne ve'l-âhirin

  • Baştakilerin ve sondakilerin İlâhı, Allah.

imad

  • Direk, kolon.
  • Temel, esas.
  • Kuvvet.
  • Bir kavmin reisi ve başta geleni.
  • Yüksek bina.

istiğrak

  • Bir şeyi baştan aşağı kaplamak. Tasavvuf erbabının vecde gelip kendinden geçmesi.
  • İstiğrak lâmı: Bir cinsin bütün bireylerini içine alan belirtme edatı, lâm-ı tarif, diğer adıyla harfi tarif.

istinaf

  • Baştan başlamak. Yeniden başlamak.
  • Gr: Sözün başlangıcı.
  • Huk: Dâvâ Mahkemesinin verdiği hükmü beğenmeyip bozulmasını daha üst mahkemeden istemek. Dâvâ mahkemeleri ile Temyiz Mahkemesi arasındaki bir derece yüksek mahkemeye verilen isim.

izar / izâr

  • Kefenin baştan ayağa kadar olan ve genişliği bir metreyi bulan parçası.

kara'

  • Deve yavrusunda çıkan beyaz bir sivilce ve kabarcık.
  • Baştaki saçların hastalıktan dökülmesi.

kaside / kasîde

  • Onbeş beyitten aşağı olmamak, bütün beyitlerin ikinci mısraları en başta bulunan mısra ile kafiyeli bulunmak ve daha çok büyükleri övmek üzere yazılan nazım. Koçaklama.

kubbe altı

  • Tar: Topkapı Sarayı'nda başta sadrazam olmak üzere devlet adamlarının ve vezirlerin toplanıp devlet işlerini görüştükleri yer.

macera

  • Olup geçen şey. Baştan geçen hadise.

mahza / mahzâ

  • Tam, baştan başa.

mana-yı zahiri / mânâ-yı zâhirî

  • Bir ifadeden ilk başta anlaşılan mânâ.

mefarik

  • (Tekili: Mefrak ve Mefrik) Başın tepe kısımları. Başta saçın ikiye ayrıldığı noktalar.

mesnevi / mesnevî

  • Her beyti kendi arasında kafiyeli ve baştan sona aynı vezinle yazılmış manzume.
  • Mevlânâ'nın ünlü eseri.

mest-i laya'kıl / mest-i lâya'kıl

  • Aklı baştan gitmiş, sarhoş.

mevsume

  • Tamamen baştan aşağı süslü zırh.
  • Bahar yağmuru ile ıslanmış toprak.

müceddeden

  • Yeni baştan. Yeni ve mücedded olarak.

müctehid

  • İçtihâd eden, âyet ve hadîsler başta olmak üzere diğer dinî delillerden hüküm çıkaran büyük İslâm âlimi.

müçtehid

  • Âyet ve hadîsler başta olmak üzere diğer dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kàbiliyetine sahip olan.

müdelles hadis / müdelles hadîs

  • Resûlullah efendimizin hadîs-i şerîflerini toplama işinde, baştan yalnız birinci râvisi (rivâyet edeni, nakledeni) bildirilmeyen hadîs.

müdessi / müdessî

  • Baştan çıkartan. Doğru yoldan saptıran.

mudille

  • (Dalâlet. den) Baştan çıkaran, azdıran, doğru yoldan saptıran.

müsteşrik

  • Doğu memleketlerini, din, dil ve târihleri başta olmak üzere her yönden araştırıp tesbite çalışan batılı ilim adamı. Garplı bilgin, oryantalist, şarkiyâtçı.

neza'

  • Başta, alnın iki yanında saç olmayan açık yer.

reis / reîs

  • Başta bulunan kimse, başkan.

riyaset

  • Reislik. Bir işi idarede başta bulunmak. Başkanlık.

sadaret

  • Vezirlik, başvezirlik. Osmanlı Devleti zamanında Başvekillik makamına verilen isim.
  • Öne geçme, başta bulunma.

şe'n

  • İş, yeni olan hal.
  • Şan.
  • Tavır.
  • Hâdise.
  • Vâkıa.
  • Kasdetmek.
  • Emr ü hal.
  • Tıb: Baştan göze gelen kan damarı. Baştan kaşa, kaştdan göze kan getiren iki damar ismi.
  • Fls: Bir şeyin hususiyetinin fiilî tezâhürü, neticesi ve eseri.

sebbabe

  • Şehâdet parmağı. Sağ elin baştan ikinci parmağı.

sebed

  • Sepet.
  • Az saç, kıl. Başta az tüy olması.

şeccat

  • (Tekili: şecce) Yüzde ve başta meydana gelen yaralar.

şefa'at / şefâ'at

  • Kıyâmet günü, Allahü teâlânın izni ile, başta Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem olmak üzere, diğer peygamberler, âlimler, şehîdler, sâlihler (iyi kimseler) ve küçük yaşta ölen müslüman çocuklar ve Allahü teâlânın izin verdiklerinin; gün ahkâr olan mü'minlerin günahlarının affedilip Ceh

sekbe

  • (Çoğulu: Sekebât) Başta olan kepek.
  • Takke.

selef-i müçtehidin / selef-i müçtehidîn

  • Âyet ve hadisler başta olmak üzere dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kâbiliyetine sahip olan İslâmın ilk dönemlerinde yaşamış İslâm âlimleri.

ser-agaz

  • Yeniden ve baştan başlama. (Farsça)

ser-amed

  • (Çoğulu: Ser-âmedan) İleri gelen, başta bulunan. (Farsça)

serapa / serâpâ / سراپا / سَرَاپَا

  • Bir uçtan bir uca. Baştan ayağa kadar. (Farsça)
  • Tepeden tırnağa, baştan başa.
  • Baştan başa.
  • Baştan ayağa, bir baştan bir başa, tüm. (Farsça)
  • Baştan ayağa.

seraser / serâser / سراسر

  • Baştan başa, bütün, hep mecmuan, külliyen. (Farsça)
  • Baştan başa, her taraf.
  • Baştan başa.
  • Bir baştan bir başa. (Farsça)

serbeser / سربسر / سَرْبَسَرْ

  • Baştan başa. (Farsça)
  • Baştan başa.
  • Bir baştan bir başa. (Farsça)
  • Baştan başa.

serdefter

  • Defterin başında yazılı olan. En ileri geçen, en başta bulunan. (Farsça)

serefraz / serefrâz / سرافراز

  • Başı yüce. (Farsça)
  • Başta gelen. (Farsça)

serencam / serencâm

  • Başa gelen, baştan geçen ibretli hadise. (Farsça)
  • Bir işin sonu. (Farsça)
  • Vak'a. (Farsça)
  • Baştan geçen hâdise, olay.

sergüzeşt / سَرْگُذَشْتْ

  • Macera, baştan geçen hâller. (Farsça)
  • Baştan geçenler.

sergüzeşt-i hayat / سَرْكُزَشْتِ حَيَاتْ

  • Hayatta baştan geçenler.

sertapa / sertâpâ / سرتاپا

  • Baştan ayağa. Baştan aşağı. (Farsça)
  • Baştan ayağa, baştanbaşa. (Farsça)

sertaser / sertâser / سرتاسر

  • (Serteser) Baştan başa, bütün, hep. (Farsça)
  • Baştanbaşa. (Arapça)

serteser

  • Baştan başa.
  • Baştan başa.

sertiz

  • Baştarafı sivri olan, ucu sivri, keskin. (Farsça)

serzakir

  • Başta gelen zâkir, zikredenlerin başı. (Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dan kinâye olur.) (Farsça)

tacıser / tâcıser / تاج سر

  • Baştacı. (Arapça - Farsça)

tacser / tâcser / تاجسر

  • Baştacı. (Arapça - Farsça)

tagviye

  • Azdırıp yoldan saptırma, baştan çıkarma.

tasaddur

  • (Sadr. dan) En başta oturma. Başa geçme.
  • Öğretmek.
  • Yücelik talep etmek, yükseklik ve ululuk istemek.

te

  • Dek, kadar, değin. Meselâ: Ser-te-ser : Baştan başa. (Farsça)

tedsiye

  • Baştan çıkarma, azdırma.
  • Gizlemek.

ulü-l azm

  • Kat'i azim sahibi, ciddiyet, sabır, sebat sahibi büyük zâtlar, hususan peygamberler (Aleyhimüsselâm). Başta Hz. Muhammed (A.S.M.), İsa, Musa, İbrahim, Nuh (A.S.).

vakıat / vâkıât

  • (Tekili: Vâkıa) Vâkıalar. Baştan geçen hâdiseler.

ya

  • "Hey, ey!" mânasında nida olarak kullanılır. Arapçada başına geldiği kelimenin i'rabını ötre okutur. "Yâ-Halimu, Yâ-Rahimu" da olduğu gibi. Yâ, terkibli kelimelerin başına gelirse; baştaki kelimeyi "üstün" meftuh okutur. "Yâ Rabbe-l Âlemîn" de olduğu gibi."Yâ" üç şekilde kullanılır:1- Müennes zamiri

yekser

  • Baştan başa. (Farsça)
  • Ansızın. (Farsça)
  • Yalnız başına. (Farsça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın