REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Aza kelimesini içeren 96 kelime bulundu...

alet-i azap / âlet-i azap

  • Azap âleti, sıkıntı veren unsur.

alet-i tazip / alet-i tâzip

  • Azap verme aleti.

alettedric

  • Azar azar.

ariz / âriz

  • Azarlayıcı.

asevsel

  • Azâsı gevşek kimse.

ayn-ı azap

  • Azabın tâ kendisi.

ayn-ı ikab

  • Azabın tâ kendisi.

azab / azâb / عذاب

  • Azap. (Arapça)

azab-engiz

  • Azab verici, keder verici. (Farsça)

azabengiz / azâbengiz / عذاب انگيز

  • Azap veren. (Arapça - Farsça)

azamet-i tevbih

  • Azarlamanın büyüklüğü.

azap-ender azap

  • Azap içinde azap.

azürde

  • Azar görmüş, incinmiş, gücenmiş. Kalbi kırılmış, üzülmüş. (Farsça)

befş

  • Azamet, büyüklük, heybet, debdebe. (Farsça)

ceberut

  • Azametin daha dâimîsi ve bâtınîsi. Büyüklük. Hâkimlik. Kudret, celadet. Fart-ı kibir ve azamet.

cenab-ı kibriya / cenâb-ı kibriyâ

  • Azamet ve kudreti sonsuz olan, şeref ve azamet sahibi Allah.

ceste ceste

  • Azar azar, parça parça, kısım kısım.

cev-be-cev

  • Azar azar. (Farsça)

dall

  • Azan. Azıcı, azdırıcı. Dalalette olan.

darbe-i azab / darbe-i azâb

  • Azap darbesi, azap verici vuruş.

darülikab / dârülikab

  • Azap yeri, cehennem.

ehl-i azap

  • Azap ehli, azaba uğrayanlar.

eser-i itab

  • Azarlama belirtisi.

hemgame-i azab / hemgâme-i azab

  • Azab zamanı.

heyub

  • Azametli, heybetli, gösterişli.

i'tak / i'tâk / اعتاق

  • Âzâd etme, özgür bırakma. (Arapça)

ıkab

  • Azap, mihnet.

ikab

  • Azap, eziyet, ceza.

ıklal

  • Azaltılma, azaltma.

ikza

  • Azarlama, sövme, hakaret etme.

inzicar

  • Azarlanma, sakındırılma, menedilme.

istibhal

  • Azad etme. Azad olma, serbest bırakılma.

itab / itâb / عتاب

  • Azarlama, tersleme.
  • Azarlama, tekdir etme.
  • Azarlama.
  • Azarlama.
  • Azarlama, paylama, çıkışma. (Arapça)

itab etmek

  • Azarlamak.

itabname

  • Azarlama mektubu. (Farsça)

ıtk / عتق

  • Âzâd etme, köle âzâd etme. (Arapça)

ıtkname / ıtknâme / عتق نامه

  • Azad edilmiş olan köle veya cariyeye azad edildiklerini bildirmek üzere verilen vesika.
  • Âzâdlık belgesi. (Arapça - Farsça)

karun / karûn

  • Azaba uğramış ünlü bir zengin.

kerubiyan / kerûbiyân

  • Azâb meleklerinin büyükleri. Kerûb kelimesinin Farsça çoğul şeklidir. Arabî çoğul şekli ise Kerûbiyyûn'dur.

kibriya

  • Azamet. Cenab-ı Allah'ın azameti ve kudreti, her cihetle büyüklüğü.

küdürr

  • Azâsı çok şişmiş olan yiğit.

layim / lâyim

  • Azarlayan.

lisme

  • Azarlamak, paylamak.

medar-ı azap

  • Azap sebebi, acı kaynağı.

mehabet

  • Azamet, ululuk, korkunçluk.

melum

  • Azarlanmış, tahkir edilmiş, levmolunmuş.

mesulat

  • Azab, ukubet. Cezâ çekme.

muaheze / muâheze

  • Azarlama. Çıkışma. Darılma. Alay eder tarzda karşısındakini küçümseme. Tenkid.
  • Azarlama, paylama, çıkışma, tenkit.
  • Azarlama, darılma, paylama, cezâlandırma.

muateb / muâteb

  • Azarlanmış.

muazzam / معظم

  • Azametli, ulu. (Arapça)

muazzeb

  • Azapta bulunan, çok sıkıntı gören, eziyet çeken.

muazzib

  • Azap eden.

müdebber

  • Âzâd olması yâni serbest bırakılıp, hürriyetine kavuşması, efendisinin vefâtına (ölümüne) bağlı kılınan köle. Böyle olan kadına müdebbere denir.

müdebbire

  • Azat olması, efendisinin ölümüne bağlı olan câriye.

müdemdim

  • Azap eden, zulmeden.

mukarri'

  • Azarlıyan, paylıyan, başa kakan.

nefs-i azap

  • Azabın tâ kendisi.

nıkmet

  • Azap, ceza.

nikmet

  • Azap, ceza.

nümune-i ekber ve azam / nümune-i ekber ve âzam

  • Âzam çok büyük örnek.

ribhale

  • Azası büyük olan, organları iri olan.

sebeb-i itab ve tokat

  • Azarlama ve tokat sebebi.

sıbhale

  • Azası iri ve uzun olan.

şiddet-i gazab

  • Azabın, cezanın şiddeti.

sille-i azab / sille-i azâb

  • Azap tokadı.

şükuh

  • Azamet, ululuk, celal. (Farsça)

ta'zib / ta'zîb / تعذیب / تَعْذ۪يبْ

  • Azab verme. Eziyet etme. Men eylemek.
  • Azap verme. (Arapça)
  • Azâb etme.
  • Azâb etme.
  • Azab verme.

taannüf

  • Azarlama. Darılma.

tahmiz

  • Azaltmak.

taklil

  • Azaltma. Azaltılma. İndirme. Tenkis.
  • Azaltma.

takri / takrî

  • Azarlama, telaşlandırma.

takri'

  • Azarlama.

talik

  • Azad olunan esir. Serbest bırakılan esir.

tasrid

  • Azaltmak.

tazib / tâzib

  • Azap etme.
  • Azap, eziyet verme.

tazib etme

  • Azaplandırma, eziyet verme.

tazip / tâzip

  • Azap verme, cezalandırma.

tazip eden / tâzip eden

  • Azap veren, cezalandıran.

tazip etme

  • Azap verme.

tazip etmek

  • Azap vermek, eziyet etmek.

tazir / tâzir

  • Azarlama.

taziyane-i ta'zib

  • Azab vermek, azablandırmak kamçısı.

tebkit

  • Azarlama, ağlatma, delil getirerek susturma.
  • Azarlama, susturma.

tedriç

  • Azar azar, derece derece.

tedricen

  • Azar azar.

tekdir / tekdîr / تَكْد۪يرْ

  • Azarlama.
  • Azarlama, kederlenme.
  • Azarlama.

tenadür

  • Azalma, nâdirleşme.

tenakus / tenâkus / تَنَاقُصْ

  • Azalma.

tenkis / tenkîs / تنقيص

  • Azaltma, eksiltme. (Arapça)

tenkisat / tenkîsât / تنقيصات

  • Azaltmalar, eksiltmeler. (Arapça)

tevbih / tevbîh / توبيخ / تَوْبِيخْ

  • Azarlama. Levm etme.
  • Azarlama, kınama.
  • Azarlama.
  • Azarlama, tekdîr.
  • Azarlama, azar. (Arapça)
  • Tevbîh olunmak: Azarlanmak. (Arapça)
  • Azarlama.

ugtube

  • Azar, tekdir.

ulü'l-azm

  • Azamet, ciddiyet, sabır ve sebat sahibi büyük peygamberler; Hz. Mûsâ, Hz. İsa, Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.).

zebani / zebânî

  • Azap melaikesi.

zebaniye

  • Azap melekleri.

zecr

  • Azarlama, sakındırma.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın