Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Ay
kelimesini içeren
622
kelime bulundu...
husuf namazı / husûf namazı
Ay tutulduğunda kılınan namaz.
adet görme / âdet görme
Aybaşı hâli. Kadınlardan ve ergenlik, evlenme çağına gelmiş olan kızlardan her ay belli günlerde kan gelmesi hâli.
ahfec
Ayakları eğri.
ahmas-ül kadem
Ayak tabanı.
ahnef
Ayakları çarpık ve eğribüğrü olan.
ahred
Ayaklarının siniri kurumuş veya bozulmuş olan hayvan.
akademi heyeti muvacehesinde
Aydın, âlim ve bilginlerden oluşan ilmî kurul önünde, karşısında.
akdam / akdâm / اقدام
Ayaklar.
(Arapça)
akib
Ayağın ökçesi. Adamın evlâdı, evlâdının evlâdı.
akmar / akmâr / اقمار
Aylar.
(Arapça)
akmer
Ay gibi beyaz (yüz). Akça şey.
alam-ı firak / âlâm-ı firak / آلَامِ فِرَاقْ
Ayrılık elemleri, acıları.
Ayrılık acıları.
alamet-i farika / alâmet-i fârika / عَلَامَتِ فَارِقَه
Ayırt edici işaret.
Ayırıcı işaret. Damga.
Ayırt edici işaret.
alat-ı tenvir / âlât-ı tenvir
Aydınlatma âletleri, cihazları.
alesseviyye
Aynı seviyede, eşit olarak.
alettafsil / alettafsîl / على التفصيل
Ayrıntılı olarak.
(Arapça)
amm lafızlar / âmm lâfızlar
Aynı cinsin birçok fertlerine birden delâlet eden lâfızdır. "Kavil, cemaat, nisa" lâfızları gibi.
anded
Ayrılık, firak.
asir / âsir
Ayağı kayan.
aşzan
Ayağı kesilmiş gibi emekleyerek yürümek.
avar
Ayıp, kusur, eksiklik. Fesad.
avare / âvâre / آواره
Aylak.
(Farsça)
avareser / âvâreser / آواره سر
Aylak.
(Farsça)
ayar / ayâr / عيار
Ayar.
(Arapça)
ayat / âyât / آیات
Ayetler.
Âyetler.
Âyetler.
Ayetler.
(Arapça)
ayb / عيب
Ayıp, utanılacak kusur.
Ayıp.
(Arapça)
ayine / âyine / آینه
Ayna.
Ayna.
Ayna.
(Farsça)
ayine-misal / âyine-misal
Ayna gibi, aynaya benzer.
ayine-saz
Aynacı.
(Farsça)
ayinedar / âyinedar
Ayna tutan.
Ayna olan.
ayinedarlık / âyinedarlık
Aynalık, ayna tutuculuk.
ayinhan / âyînhân / آیين خوان
Ayin okuyan.
(Farsça)
ayn-ı kabul
Aynen kabul etme, aynısını verme.
ayn-ı mün'akis
Aynaya vurup oradan ziyası, resmi, şekli gelen veya görünen şeyin kendisi.
ayniyet / عَيْنِيَتْ
Aynılık, aynı oluş.
Aynı olma.
Aynısı olma.
ayniyyet / عينيت
Aynılık.
(Arapça)
aza-i nev'iye ve cinsiye / âzâ-i nev'iye ve cinsiye
Aynı tür ve aynı cinsin ortak organları.
azl
Ayırma, uzaklaştırma.
azletmek
Ayırmak, uzaklaştırmak.
bad-pay
Ayağı çabuk olan (at ve sâire).
(Farsça)
bahr-i muhit-i nur / bahr-i muhît-i nur
Aydınlığı her yeri kaplayan nur denizi.
bahr-i münir
Aydınlatan deniz.
belağat-i ayet / belâğat-i âyet
Âyetin belâğati; düzgün, kusursuz, yerinde ve halin ve makamın icabına göre söz söyleme.
belak
Ayakları alacalı at.
bergriften
Ayırmak. Kaldırmak. Gidermek.
(Farsça)
berhast
Ayaklanmış, kalkmış.
(Farsça)
berpa / berpâ / برپا
Ayakta, ayak üzerinde, dik.
(Farsça)
Ayakta.
(Farsça)
biaynihi / biaynihî
Aynen, gibi.
bihi
Ayva.
(Farsça)
bila-tefrik / bilâ-tefrik
Ayrım yapmaksızın.
bilatefrik / bilâtefrik
Ayırmaksızın.
bittafsil / bittafsîl / بالتفصيل
Ayrıntılı olarak, uzun uzadıya.
(Arapça)
çabükpa / çâbükpâ / چابك پا
Ayağına çabuk.
(Farsça)
cazi
Ayaklarını dikip parmakları üzerine oturan kişi.
çerağan / çerâğân / چراغان
Aydınlatma, donatma.
(Farsça)
cihaz / cihâz
Aygıt, çeyiz.
cihazat / cihâzât
Aygıtlar.
cihet-i infikak / cihet-i infikâk
Ayrılma, çözülme yönü.
cüda / cüdâ / جدا / جُدَا
Ayrılık. Ayrılmış.
(Farsça)
Ayrılık, ayrılmış.
Ayrı, ayrılmış.
Ayrı.
(Farsça)
Cüda kalmak:
Ayrı düşmek, uzak kalmak.
(Farsça)
Ayrı, ayrılmış.
cüdayi / cüdâyî / جدایى
Ayrılık.
(Farsça)
çuhadar
Ayak hizmetinde bulunan çuha elbiseli yahut çuhadan olan perdenin haricinde emre hazır bulunan hademe.
cümle-i ayet / cümle-i âyet
Âyet cümlesi.
dafn
Ayakla tekme vurmak ve atmak.
dahs
Ayağıyla tepinmek.
darice
Ay ve güneş ağılı. (Farsçada "hâle" denir.)
decucat
Ayakları kısacık dişi deve.
delail-i nakliye / delâil-i nakliye
Âyet ve hadis gibi nakle dayanan deliller.
derbeder / دربدر
Aylak, avare.
(Farsça)
dindaş
Aynı dinden olan.
dübb / دب
Ayı.
Ayı.
(Arapça)
dug
Ayran.
(Farsça)
duğ / dûğ / دوغ
Ayran.
(Farsça)
eazım-ı müçtehidin / eâzım-ı müçtehidîn
Âyet ve hadisler başta olmak üzere, diğer dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kabiliyetine sahip olan büyük İslâm âlimleri.
ebnayıcins / ebnâyıcins
Aynı türden olanlar.
ebu humeyd
Ayı denilen canavar.
ehl-i kıyam
Ayaklananlar, ihtilal girişiminde bulunanlar, isyan edenler.
ehl-i memleket
Aynı memleketten, hemşehri.
ehl-i zahir / ehl-i zâhir
Âyet ve hadislerin sadece lâfızlarına, şeklî mânâlarına göre tefsir yapıp hüküm veren âlimler.
elektrik-i nevvare
Aydınlatan elektrik.
elfirak
Ayrılma, ayrılık sözü.
elhüccetü'z-zehra / elhüccetü'z-zehrâ
Ay gibi parlak mânâsında On Beşinci Şuâın adı.
esabi-ül kadem
Ayak parmakları.
esdaf-ı ayat / esdâf-ı âyât
Ayetlerin sadefleri; inci kabuğu gibi değerli olan mahfazaları.
eşhur / eşhûr
Aylar.
eşhür / اسهر
Aylar.
(Arapça)
est
Ayakları uzun olan.
evbaş / evbâş / اوباش
Ayak takımı, külhanbeyler.
(Arapça)
evkaş
Ayak takımı. Terbiyesiz, ahlaksız, adi ve alçak kimse.
eyyam-ı biyd / eyyâm-ı biyd
Ayın ışığının en aydınlık olduğu kamerî aylarının 13, 14 ve 15. günleri.
fahl
Aygır; neslin devamını sağlayan erkek hayvan.
farika / fârika
Ayırıcı özellik; birbirine benzememe özelliği.
Ayırıcı özellik.
farıka / fârıka / فارقه
Ayırıcı.
(Arapça)
farika / fârika / فَارِقَه
Ayırt edici.
fark / فرق
Ayrılık, başkalık.
Ayrıcalık, ayrılık.
(Arapça)
fasıl / fâsıl
Ayıran, bölen.
fehm-i ayet / fehm-i âyet
Âyetin anlaşılması, idrak edilmesi.
feht
Ay aydınlığı, ay ışığı.
felke
Ayın dolunay şekli.
ferhunde-pay / ferhunde-pây
Ayağı uğurlu olan.
(Farsça)
feri / ferî
Ayrıntılarla ilgili.
feriyye
Ayrıntılar.
feşc
Ayağını ayırıp apışmak.
fetk
Ayırma, yarma.
fevaid-i tenvir / fevâid-i tenvir
Aydınlatmanın, nurlandırmanın faydaları.
fikr-i münevver
Aydın fikir, düşünce.
fırak
Ayrılık.
firak / firâk / فراق / فِرَاقْ
Ayrılık. Ayrılmak. Hicran.
Ayrılık.
Ayrılık.
Ayrılık.
Ayrılık.
firaz
Ayrılmak.
fırka-i dalle / fırka-i dâlle
Âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere kendi görüş ve akıllarına göre mânâ vererek, doğru yoldan ayrılıp dalâlete (yanlış ve bozuk yollara) sapmış fırkalardan her biri.
firkat / فرقت / فِرْقَتْ
Ayrılık.
Ayrılık.
Ayrılık.
(Arapça)
Ayrılık.
firkatli
Ayrılık dolu.
fisal / fisâl
Ayrılmışlar.
fitne
Ayrılık, karışıklık, kargaşa; insanı hak ve hakîkatten saptıracak şey. İnsanları sıkıntıya, belâya düşüren, müslümanların zararına sebeb olan iş. Düşmanlığa sebeb olan şey.
furkan
Ayırt edici; hak ile bâtılı birbirinden ayıran Kur'ân.
füruat / fürûat
Ayrıntılar.
füşürde-kadem
Ayak direyen, inad eden, ısrar eden.
(Farsça)
fuzaz
Ayrılmış ve dağılmış nesne.
gayr-i kabil-i tefrik / gayr-i kâbil-i tefrik / غير قابل تفریق
Ayırdedilmez.
gayr-ı mütecezzi / gayr-ı mütecezzî
Ayrılamayan, bölünemeyen.
gayriyet
Ayrılık. Gayrılık.
hacil
Ayaklarından üç tanesi beyaz olan at.
hacla'
Ayakları beyaz olan koyun.
hafelleh
Ayaklarının uç kısmı birbirine yakın olup, ökçeleri uzak olan.
haffaf
Ayakkabı, terlik vb. gibi şeyler yapan ve satan. Kavaf.
hak-i pay / hâk-i pây
Ayağının tozu.
hak-pay / hâk-pay
Ayağın tozu, ayağın toprağı. Ayağın batığı toprak.
(Farsça)
hakeza / hâkezâ / هكذا
Aynı şekilde.
(Arapça)
hal-i ihtilal / hâl-i ihtilâl
Ayaklanma durumu, karışıklık hâli.
halaca
Ayak yolu, abdesthane.
(Farsça)
hale / hâle / هاله
Ay ve güneşin etrafında bazen görünen parlak dâire.
Ay çevresinde görülen parlak daire, ayla.
Ayça, hâle.
(Arapça)
halevar
Ay şeklinde olan, hilâl gibi olan.
(Farsça)
halhal / خلخال
Ayak bileziği, halhal.
(Arapça)
hanin / hanîn
Ayrılık acısıyla inleme.
har-ı firkat / hâr-ı firkat
Ayrılık acısı.
harca'
Ayakları beline varana kadar beyaz olan koyun.
harf be harf
Aynen, aslı gibi, olduğu gibi.
hasenat-ı muzie / hasenat-ı muzîe
Aydınlatıcı güzellikler, iyilikler.
hasf / خسف / خَسْفْ
Ay tutulması.
Ay tutulması.
(Arapça)
Ay tutulması.
hassa-i farika
Ayırıcı özellik. Vasf-ı fârık. Bir şeyi diğerinden ayıran hususiyet.
hassa-i mümeyyize
Ayırıcı vasıf, belirgin özellik.
hatt-ı fasıl / hatt-ı fâsıl
Ayırıcı çizgi, fasledici çizgi.
havrem
Ayak ovup kir gidermekte kullanılan, kırmızı renkli delikli taş.
hayat-ı cinsiye
Aynı alt türdeki varlıkların hayatı.
hayize
Aybaşısı olan kadın.
haylulet-i arz / haylûlet-i arz
Ay tutulması. Dünyanın güneşle ay arasına girerek güneş ışığına perde olması.
Ay tutulması, Dünyanın Güneşle ayın arasına girmesi.
hayz ve nifas
Aybaşı hali ve lohusalık.
hebenka
Ayak parmaklarını dikip ökçesi üzerine oturmak.
hecr / هجر
Ayrılık.
(Arapça)
hem
Aynı, birlikte.
hem-asıl
Aynı asıldan.
(Farsça)
hem-asır
Aynı asırda olan. Bir asırda beraber olanlar.
hem-asr
Aynı asırda yaşayan, çağdaş.
hem-bar
Aynı yükü yüklenmiş olan, aynı yükü taşıyan.
(Farsça)
hem-cay
Aynı yerde oturan. Hemşehri.
(Farsça)
hem-cins
Aynı cinsten olan.
hem-civar
Aynı yerde oturan, komşu.
hem-fikr
Aynı düşüncede ve aynı fikirde olan. Kafadar.
(Farsça)
hem-hal
Aynı halde olan. İkisi beraber.
(Farsça)
hem-kar / hem-kâr
Aynı işi yapan, aynı işte olan.
(Farsça)
hem-kıymet
Aynı kıymette olan, kıymetleri eşit olan.
(Farsça)
hem-kün
Aynı cins işte çalışan, işleri ve meslekleri aynı olan. Meslekdâş.
(Farsça)
hem-nesl
Aynı sülâle ve soydan, aynı nesilden, soydaş.
(Farsça)
hem-pa
Ayakdaş. Arkadaş. Yoldaş.
(Farsça)
hem-seng
Aynı ölçüde, aynı mizanda, bir tartıda.
hem-sıfat
Aynı vasıf ve nitelikte olan.
hem-sufre
Aynı sofraya oturan, sofra arkadaşı.
(Farsça)
hem-zeban
Aynı dili konuşan, lisanları aynı olan.
hemcevherlik
Aynı cevherden olma, aynı asıldan gelme.
(Farsça - Türkçe)
hemcins / هم جنس / هَمْجِنْسْ
Aynı cinsten.
Aynı cinsten olan.
Aynı cinsten.
(Farsça - Arapça)
Aynı cinsten olan.
hemfikir
Aynı fikir.
hemfikr / همفكر
Aynı düşüncede, hemfikir.
(Farsça - Arapça)
Hemfikr olmak:
Aynı fikri paylaşmak.
(Farsça - Arapça)
hemşehri
Aynı şehirden. Aynı memleketli olan.
(Farsça)
Aynı şehirli olan.
Aynı şehirden.
hemzeban / hemzebân / همزبان
Aynı dili konuşan.
(Farsça)
hezhaz
Aygırları boyunlarından sıkıp zebun eden yavuz aygır.
hicr / هجر
Ayrılık.
(Arapça)
hicran / hicrân
Ayrılık, ayrılık acısı.
hicran-zede
Ayrılmış, üzüntülü, hicrâna uğramış.
hilaf / hilâf / خلاف
Aykırı, zıt.
(Arapça)
hilal / hilâl
Ay; yay şeklinde görülen ay.
hilale / hilâle
Ay ağılı, hâle.
hırkat
Ayrılık ateşi.
hırs / خرس
Ayı.
Ayı.
(Farsça)
hırs-beçe
Ayı yavrusu.
hırsek
Ayı yavrusu.
(Farsça)
hırseme
Ayakkabının başı.
hısan
Aygır, at.
hisan
Aygır, damızlık erkek at.
horanta
Aynı çatı altında yaşayan kişiler, ev halkı.
(Farsça)
hulf / خُلْفْ
Aykırı davranma.
hünsaiyyet
Aynı kimsede ve aynı zamanda hem erkeklik hem dişilik.
husuf
Ay tutulması.
hüsuf / hüsûf
Ay tutulması, sönme.
husuf / husûf / خسوف / خُسُوفْ
Ay tutulması.
(Arapça)
Ay tutulması.
Ay tutulması.
husuf namazı
Ay tutulmasında kılınan namaz.
husuf-i cüz'i / husuf-i cüz'î
Ayın bir kısmının tutulması.
husuf-i külli / husuf-i küllî
Ayın tamamen tutulması.
husufat / husufât
Ay tutulmaları.
hususa
Ayrıca, hususen, başkaca.
hüve hüvesine
Aynen.
hüvehüvesine
Aynen.
ı'sar
Ayağını kaydırıp yere yıkmak.
icare-i müşahere
Aylık olarak yapılan icaredir. Bir haneyi bir aylığına kiraya vermek gibi.
icha'
Ayaz çıkma.
icma-ı ümmet / icmâ-ı ümmet
Aynı asırda yaşamış olan İslâm âlimlerinden müçtehit olanların, şeriatın bir meselesi hakkında verilen hükümde birleşmeleri, dinî bir konuda söz birliği etmeleri.
icmal-i şehri / icmal-i şehrî
Aylık gelir ve giderleri, yahut yalnız giderleri toplu ve kısaltılmış olarak gösteren cetveller.
ictihad / ictihâd
Âyet ve hadîslerden hüküm çıkarma, içtihat.
iddet-i eşhür
Ay hesabıyla iddet beklemek. Boşanma tarihinden itibaren hür ise üç ay, cariye ise birbuçuk ay bekler.
ıdtıgan
Ayağıyla kendi kendine vurmak.
ifraz / ifrâz
Ayırmak, tefrik etmek. Ayrılmak.
Ayrılma, akma, salgı.
iftirak / iftirâk / افتراق
Ayrılma.
Ayrılma.
Ayrılık.
(Arapça)
iftirakat
Ayrılıklar. İftiraklar. Parçalanmalar.
igmaz
Ayıplamak. Kınamak. Tahkir etmek.
iğva / iğvâ
Ayartma, kandırma.
Ayartma, baştan çıkarma.
igva'
Ayartmak. Azdırmak. Baştan çıkarmak.
ihtilaf
Ayrılma, ayrışma, çözülme.
ihtilaf u tefrika / ihtilâf u tefrika
Ayrılık ve anlaşmazlık.
ihtilaf-ı matali / ihtilâf-ı matâli
Ay'ın doğuşunun zaman olarak farklı yerlerde farklı oluşu.
ihtilaf-ı metali / ihtilâf-ı metâli
Ay'ın doğuşunun zaman olarak, farklı yerlerde farklı oluşu.
ihtilaf-ı metali' / ihtilâf-ı metali'
Ayın doğuş zamanlarının farklı yerlerde farklı oluşu.
ihtilafat / ihtilâfât
Ayrılıklar, anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar.
ihtilal / ihtilâl
Ayaklanma, karışıklık.
Ayaklanma, kargaşalık.
ıkmar
Ayın doğmasını bekleme.
iktiza-i nass / iktizâ-i nass
Âyet ve hadîslerin gerektirdiği şey; nassın (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfin) hükmünün anlaşılabilmesi ve istenilen mânânın ortaya çıkması için sözün tamâmına bakılarak gerekli hükmün taktir edilmesi.
ila ahir-i aye / ilâ âhir-i âye
Âyetin sonuna kadar.
ila ahir-i ayet / ilâ âhir-i âyet
Âyetin sonuna kadar.
ila ahiri'l-aye / ilâ âhiri'l-âye
Âyetin sonuna kadar.
ilaahirilayet / ilââhirilâyet
Âyetin sonuna kadar.
imtiyaz / imtiyâz / اِمْتِيَازْ
Ayrıcalık, ayırd edici özellik.
Ayrıcalık.
Ayrıcalıklı olma.
imtiyazat / imtiyazât
Ayrıcalıklar.
Ayrıcalıklar.
imtiyazlı
Ayrıcalıklı.
inad / inâd
Ayak direme, inat.
inare / inâre / اناره
Aydınlatma.
(Arapça)
infikak / infikâk / انفكاک
Ayrılma.
Ayrılma, ayrışma.
Ayrılış.
(Arapça)
infisal / infisâl / انفصال
Ayrılma.
Ayrılma.
Ayrılma.
(Arapça)
inhilal / inhilâl
Ayrışma, dağılma.
inhisaf
Ay tutulması. Husufa uğramak. Ay'ın, dünyanın gölgesi altına girmesi veya o şekildeki gölgelenmek.
inşikak-ı kamer / inşikâk-ı kamer
Ay'ın parçalanması. Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın mu'cizesi eseri olarak gökte ay'ın en parlak olduğu bir zamanda ikiye ayrılması.
Ayın ikiye bölünmesi.
insina-yı kadem
Ayağın burkulması.
ırk
Ayrı soyda olan, ayrı dilde konuşan değişik kültüre sâhip, şeklî özellikleri bulunan insan topluluğu, millet.
ırktaş
Aynı ırktan olan.
ıslihmam
Ayak üstüne durmak.
ısrar
Ayak direme.
istade
Ayakta durmuş.
(Farsça)
ıstıfa / ıstıfâ
Ayıklanma, temizlenme.
Ayıklanma, saflaşma.
istifraz
Ayırıp tefrik etme.
ıstıham
Ayak üstüne dikili durmak.
istikbah / istikbâh / استقباح
Ayıplama.
(Arapça)
istikra / istikrâ
Ayrı ayrı olaylardan genel bir hüküm çıkarma.
istimaze
Ayrılma, ayrı durma, açıkta bulunma.
istisna / istisnâ
Ayırmak. Kaide dışı bırakmak. Müstesna kılmak.
Ayrılık, kural dışı.
isyan / isyân
Ayaklanma, başkaldırma.
itizal / îtizâl
Ayrılma, sapma.
ittifak-ı vazife
Aynı görevde birleşme.
ittihad-ı maksat
Aynı hedefte birleşme.
iyani / iyanî
Ayân olana ait, âşikâr ve belli olana dair.
izae / izâe / اضائه
Aydınlatma, ışıklandırma.
Aydınlatma.
Aydınlatma.
(Arapça)
ızlak-ı akdam / ızlak-ı akdâm
Ayakların sürçüp kayması.
jerfbin / jerfbîn / ژرف بين
Ayrıntılı düşünen, dikkatli.
(Farsça)
kabil-i tefrik
Ayrılabilir olma, ayrılması mümkün.
kàbil-i tefrik
Ayrılabilir olma, ayrılması mümkün.
kabil-i temyiz
Ayırt edilebilir.
kabile / kabîle
Aynı soydan olup beraber yaşayan insanlar.
kadem / قَدَمْ
Ayak, adım.
Ayak.
kadem-bus
Ayak öpen.
(Farsça)
kademi / kademî
Ayakla alâkalı. Ayağa mensub.
kademkeş
Ayağını çeken. Yanaşmayan, gitmeyen.
(Farsça)
kademnih
Ayak basıcı.
(Farsça)
kaim / kâim
Ayakta duran.
Ayakta duran, var olan.
Ayakta olan, uyanık olan, namaz kılan.
kaim değildir
Ayakta durması mümkün değildir.
kaim olan
Ayakta kalan.
kaime
Ayakta sağlam duran, esaslı.
kalb-i münevver
Aydınlanmış, nurlu kalp.
kamer / قمر / قَمَرْ
Ay.
Ay.
Ay.
Ay.
Ay.
(Arapça)
Ay.
kameri / kamerî
Ay ile alâkalı.
kameri sene / kamerî sene
Ayın yerküresi etrâfında on iki defâ dönmesi esnâsında ortaya çıkan yıl, sene. 354 gün.
kamervari / kamervâri / kamervârî
Ay gibi, kamere benzercesine.
(Farsça)
Ay gibi.
Ay gibi.
kamra
Ay ışığı olan gece.
karabet-i nesebiyye
Aynı soydan gelmek suretiyle olan asli hısım ve akrabalık.
karenba
Ayakları uzun bir böcek.
kasta'
Ayaklarının siniri büzülüp kurumuş olan deve.
kavim
Aynı ırka mensub olanların oluşturduğu topluluk.
kebkeb
Ayak patırtısı.
(Farsça)
kefş / كفش
Ayakkabı.
(Farsça)
kehd
Ayağı yere vurmak.
kem-ayar
Ayârı doğru olmayıp bozuk olan. Hileli, kalp.
(Farsça)
kem-iyar
Ayarı bozuk. Hileli. Kalp altun veya gümüş.
(Farsça)
kema fi's-sabık / kemâ fi's-sâbık
Aynen eskisi gibi.
keza / kezâ / كذا
Aynı şekilde, böylece.
(Arapça)
kezalik / kezâlik / كذالك
Aynı şekilde.
(Arapça)
kıvamı / kıvâmı
Ayakta tutanı, gelişip yayılmasını sağlayanı.
kıyam / kıyâm / قِيَامْ
Ayaklanma.
Ayakta durmak. Namazın içindeki farzlardan birisi.
Ayakta durma, ayaklanma.
Ayağa kalkma.
Ayakta (varlıkta) durma.
kıyam etme
Ayağa kalkma.
küre-i kamer
Ay.
kuule
Ayağının arkasıyla yerden toprak saçmak.
kuydaş
Aynı köyden olanlar. Köyleri aynı olan kimseler.
(Farsça)
lagzide-pay / lagzide-pây
Ayağı kaymış. Ayağı sürçmüş.
(Farsça)
lataknetu / lâtaknetu
Ayet-i Kerimeden bir kısım olup: Ümidinizi kesmeyiniz (meâlindedir.)
lazım-ı gayr-ı müfarık / lâzım-ı gayr-ı müfarık
Ayrılması mümkün olmayan, terki câiz olmayan, ziyade gerekli, çok lüzumlu.
lemz
Ayıplamak. Dil ile tân etmek.
leyl-i münevver
Aydınlık gece.
leyle-i bedr
Ayın ondördüncü gecesi.
liaynihi / liaynihî
Aynı, kendisi, bizzat, kendisinden dolayı.
lüzum-u gayr-i münfek
Ayrılmazlık.
ma'yub
Ayıplanmış. Ayıplanan. Bir kusuru ve eksiği olan.
maani-i ayat / maânî-i âyât
Âyetlerin mânâları, anlamları.
maani-i mensusa / maânî-i mensûsa
Âyet ve hadis ile sabit, tesbit edilmiş kesin mânâlar.
maayib / maâyib
Ayıplar. Lekeler. Kusurlar.
Ayıplar.
maayir
Ayıplanmış.
magamiz
Ayıplı, ayıplanmış.
mah / mâh / ماه
Ay.
Ay.
(Farsça)
mah be mah
Aydan aya.
mah-ı sipihr / mâh-ı sipihr / ماه سپهر
Ay, gökyüzündeki ay.
mahane / mâhâne / ماهانه
Aylık maaş.
(Farsça)
Aylık.
(Farsça)
mahçehre
Ay yüzlü. (Aslı: Mâhçihre'dir.)
(Farsça)
mahiyane
Ay hesabıyla verilen ücret. Aylık.
(Farsça)
mahiyye
Aylık.
mahru / mâhru / ماهرو
Ay yüzlü, güzel yüzlü.
(Farsça)
mahsusen
Ayrıca, bile bile, mahsus olarak.
mahvar
Ay gibi.
(Farsça)
mahvare
Aylık maaş.
(Farsça)
mahveş
Ay gibi.
(Farsça)
mahyane
Aylık. Aydan aya verilen maaş.
(Farsça)
mail-i kamer / mâil-i kamer / مَائِلِ قَمَرْ
Ayın dünya etrafında dolaştığı dâire. Ayın mahreki, yörüngesi.
Ay'ın yörüngesi.
Ayın yörüngesi.
mailikamer / mâilikamer
Ayın yörüngesi.
makbul
Ayağı bağlı olan.
makes olma / mâkes olma
Ayna olma.
mazbut-u ümmet
Aynen yazıya geçirdiği.
mazire / mazîre
Ayran.
mazra
Ayran. Bir nevi yemek.
meayib / meâyib
Ayıplar.
meayip / meâyip
Ayıplar, kusurlar.
mecmu-u ayat / mecmu-u âyât
Âyetlerin toplamı, tamamı.
mecmu-u ayet / mecmu-u âyet
Âyetlerin toplamı, tamamı.
medar-ı imtiyaz / medâr-ı imtiyâz / مَدَارِ اِمْتِيَازْ
Ayrıcalıklı olma sebebi.
medar-ı nazar bir ferd / medâr-ı nazar bir ferd
Âyetin baktığı, gösterdiği bir ferd, bir birey.
medar-ı tenevvür
Aydınlanma sebebi.
mefruz / mefrûz / مفروز
Ayırılmış.
(Arapça)
meh / مه
Ay.
Ay.
(Farsça)
mehcebin
Ay alınlı. Alnı ay gibi parlak olan.
(Farsça)
mehcur / mehcûr
Ayrılmış.
mehir / mehîr
Ay, kamer.
(Farsça)
mehlika / mehlikâ / مه لقا
Ay yüzlü, güzel yüzlü.
(Farsça - Arapça)
mehru / mehrû / مهرو
Ay yüzlü, güzel yüzlü.
(Farsça)
mehtap
Ay ışığı.
menazil-i kameriye / menâzil-i kameriye
Ay'ın menzilleri, durakları.
menkel
Ayak bileziği. Süs olarak kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik.
mensus / mensûs
Âyet ve hadîs gibi kesin delillerle tesbit edilmiş olan.
menzil-i kamer / مَنْزِلِ قَمَرْ
Ayın konak yeri, yörüngesi.
mer'a
Aynalar.
meraya / merâyâ / مَرَايَا
Aynalar.
Aynalar.
Aynalar.
meş'ale
Aydınlatıcı âlet. Lâmba, kandil. Ucunda ateş yanan değnek.
meşale
Aydınlatan ışık.
mest
Ayakkabı, hazla kendinden geçen.
mevta'
Ayağın bastığı yer.
mezahir / mezâhir
Aynalar; görünme ve yansıma yerleri.
mihkadem / mîhkadem
Ayağı kırık.
(Farsça)
millet
Aynı dinden olanlar topluluğu.
milletdaş
Aynı milletten olan.
millettaş
Aynı milletten olan.
milliyet
Aynı milletten olma hâli.
milliyetçilik
Aynı vatanda aynı toprakta doğup yetişenlerin din, örf-âdet ve menfeat birliği.
minzar
Ayna. Bakma âleti. Gözlük.
mir'at / mir'ât / مرآت / مِرْآتْ
Ayna.
Ayna.
(Arapça)
Ayna.
mirat / mirât
Ayna.
miz'a
Ayıracak alet. Kesecek alet.
muaheze / muâheze
Ayıplama, kınama.
muanid / muânid
Aykırı, direnen.
muasır / muâsır / مُعَاصِرْ
Aynı asırda yaşayanlar.
muayere
Ayarlama.
muazzel
Ayıplanmış, ta'zil edilmiş. Azarlanmış, paylanmış.
müban
Ayrılmış ve kesilmiş.
mübayenet / mübâyenet
Ayrılık, uymazlık, tutmazlık.
mübayin / mübâyin
Aykırı, uymaz, ayrı.
mücanis
Aynı cinsten olan. Cinsleri beraber olan.
Aynı özelliği gösteren, bağdaşık, diğeriyle aynı cinsten olan.
müctehid
Âyet ve hadîslerden hüküm çıkaran büyük âlim.
müçtehid
Âyet ve hadîsler başta olmak üzere diğer dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kàbiliyetine sahip olan.
müctehid / مُجْتَهِدْ
Âyet ve hadîsden hüküm çıkaran büyük zât.
mufarakat
Ayrılık, ayrılmak.
müfarakat
Ayrılmalar.
mufarakat eden
Ayrılan.
mufarakat ederken
Ayrılırken.
mufasala
Ayrılma.
müfasale
Ayrılışmak.
mufassal / مُفَصَّلْ
Ayrıntılı.
Ayrıntılı.
Ayrıntılı olan.
mufassalan / مفصلا
Ayrıntılı biçimde.
Ayrıntılı olarak.
Ayrıntılı olarak.
(Arapça)
mufassalen / مُفَصَّلاً
Ayrıntılı olarak.
Ayrıntılı olarak.
müfessir
Âyetleri tefsir eden, açıklayan, yorumlayan, yorumcu.
müfredat
Ayrıntılar, parçalar.
müfreze
Ayrılmış, ordudan ayrılmış birkaç müfreze.
mugayeret
Aykırılık.
mugayir / مغایر
Aykırı.
Aykırı, zıt.
Aykırı. Uymaz. Zıd. Başka türlü.
Aykırı, zıt.
(Arapça)
muhalefet etmemek
Aykırı davranmamak.
muhalif / muhâlif
Aykırı, karşıt.
muhazat
Aynı hizâda bulunmak, karşı durmak, karşı olmak.
mülameze
Ayıplamak.
mülhid
Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere yanlış mânâ vererek dinden çıkan, yâni îmânı bozuk olan, Eshâb-ı kirâma (Peygamber efendimizin arkadaşlarına) söğen.
mümeyyiz
Ayıran, ayırd eden.
mümeyyize
Ayıran, temyiz eden.
münafat / münâfât
Aykırılık, zıtlık.
Aykırılık, birbirinin aksine olma.
münakkahiyet
Ayıklanma, soyulma. En iyileri seçilme.
münevver
Aydın, düşünür.
münevvere
Aydınlanmış, nurlanmış.
munfasıl
Ayrılan, ayrılıp gelen.
Ayrılmış.
münfasıl
Ayrılmış.
Ayrılmış.
munfasıl / منفصل
Ayrı.
(Arapça)
munfasılan
Ayrı ayrı olarak. Ayrılmış olarak. Munfasıl tarzda.
münfekk
Ayrılan.
müşahere-haran / müşahere-hârân
Aylıklılar.
(Farsça)
müşahereten
Aylıklı olarak.
müsahhirü'ş-şemsi ve'l-kamer
Ayı ve Güneşi itaat ettiren, boyun eğdiren, Allah.
müşebbıt
Ayak kaydıran, tehlikeye atan.
muşt-ül kadem
Ayak tarağı.
müstefrez
Ayrılmış, tefrik edilmiş.
müstenfir
Ayaklandırma. Ürkme, kaçma.
müstesna / müstesnâ / مُسْتَثْنَا
Ayrı tutulan.
mütecanis / mütecânis / متجانس
Aynı cinsten, homojen.
(Arapça)
mütefarık / mütefârık
Ayrı ayrı.
Ayrı ayrı.
mütefarik
Ayrı ayrı. Bir birinden farklı olan.
müteferrik / مُتَفَرِّقْ
Ayrı ayrı, parça parça.
Ayrı ayrı.
müteferrikan
Ayrı ayrı; parça parça.
Ayrı ayrı bir hâlde.
mütemayiz
Ayrı, seçkin.
müterakkıs
Aynı şekilde yukarı çıkıp aşağı inen, aynı tarzda sallanıp hareket eden.
müvazi
Aynı ağırlıkta, denk, eşit.
müzellak
Ayağı kaydırılmış.
müzemm
Ayıplı.
muzi / muzî
Aydınlatan, ışık veren, parlak.
muzi' / muzî'
Aydınlatan. Işık veren.
nahr-üş şehr
Ayın evveli.
nakıs-ul iyar
Ayarı bozuk.
nakş-ı kadem
Ayak izi.
nasere
Ayarı bozuk para.
(Farsça)
nass-ı ayet / nass-ı âyet / نَصِّ اٰيَتْ
Âyetin kesin ifadesi.
Âyetin açık hükmü.
nazariyat / nazariyât / نَظَرِيَاتْ / nazarîyat
Ayet ve hadislerle kesin olarak sınırları belirlenmemiş dinin ictihada açık olan kısımları.
Ayet ve hadislerle kesin olarak sınırları belirlenmemiş dinin ictihada açık olan kısımları.
nazariyat-ı diniye / nazariyât-ı dîniye / نَظَرِيَاتِ دِينِيَه
Ayet ve hadislerle kesin olarak sınırları belirlenmemiş dinin ictihada açık olan kısımları.
necm-i ayet / necm-i âyet
Âyet yıldızı.
necm-i nur-efşan / necm-i nur-efşân
Aydınlık saçan yıldız.
nehire
Ayın evveli.
nehz
Ayağa kalkmak, deprenip kalkmak, hareket.
nesli / neslî
Aynı nesilden olma.
neviyet
Aynı türden olma.
nevvare
Aydınlatan.
neyyir-i asgar
Ay. Kamer.
nez' edilmek
Ayırılmak, çekip atılmak, sökülmek.
(Arapça - Türkçe)
nidd
Aynı, eş. Benzer, denk.
nühur
Ayların evvelleri.
nur / nûr
Aydınlık.
Aydınlık, ışık.
nurlandıran
Aydınlatan.
nurlandırmak
Aydınlatmak, ışıklandırmak.
nurlanmak
Aydınlanmak.
nurlu
Aydınlık.
pa / pâ / پا
Ayak.
Ayak.
(Farsça)
pa-berca / pâ-bercâ
Ayağı yerde demek olan bu tâbir, mecaz yoliyle kaim, sabit, berkarar, daim, bâki mânâlarında da kullanılır.
pa-beste / pâ-beste
Ayağı bağlı. Hareketsiz.
(Farsça)
pa-bus / pâ-bus
Ayak öpen.
(Farsça)
pa-hast
Ayak altında kalmış, çiğnenmiş olan.
(Farsça)
pa-mal
Ayak altında kalmış, çiğnenmiş.,
(Farsça)
pa-puş
Ayak örten. Ayakkabı, pabuç.
(Farsça)
pa-renc
Ayak teri. Ücret.
(Farsça)
pa-sitade
Ayakta duran. Kaim.
(Farsça)
pabend / pâbend / پابند
Ayak bağı.
(Farsça)
pabeste / pâbeste / پابسته
Ayağı bağlı.
(Farsça)
pabuç
Ayakkabı.
pabusi / pâbûsî / پابوسى
Ayak öpme.
(Farsça)
pay-efzar
Ayakkabı.
(Farsça)
pay-fersud
Ayağı incinmiş, aşınmış.
(Farsça)
paybusi / pâybûsî / پایبوسى
Ayak öpme.
(Farsça)
payimal / pâyimâl
Ayak altında kalmış.
payimal eden / pâyimâl eden
Ayak altına alan, mahveden.
payimal olmasın / pâyimal olmasın
Ayaklar altına alınmasın, çiğnenmesin.
payzar
Ayakkabı, pabuç.
(Farsça)
perdedar-ı felek / perdedâr-ı felek
Ay, kamer.
peyk-i felek
Ay. Dünyanın etrafında dönen ay. Dünyanın peyki.
puşende-i hata / puşende-i hatâ
Ayıp örten.
püşt-pa
Ayak tabanı.
(Farsça)
ramt
Ayıplama.
ratibe / râtibe / راتبه
Aylık, maaş.
(Arapça)
rebez
Ayağı hafif. Hızlı yürüyüşlü.
ref-i imtiyaz
Ayrımcılığın, kayırmacılığın kaldırılması.
refs
Ayakla vurmak.
rekl
Ayağıyla vurmak.
remla'
Ayakları siyah, diğer tarafları beyaz olan dişi koyun.
resf
Ayağı köstekli gibi yürümek.
rezilürüsva
Ayıpları meydana çıkmakla alçalıp kötü hâle düşmek.
ricl
Ayak, kadem.
rifas
Ayakla vurmak, tepmek.
rü'yet-i hilal / rü'yet-i hilâl
Ayı görme.
ruşen / rûşen
Aydın, parlak.
Aydın, parlak.
rusg-ül kadem
Ayak bileği.
sabiiler / sâbiîler
Aya ve yıldızlara tapan kimseler. El-Cezîre (Cizre) ve Harran civârında yaşayan bu kimseler, yahûdîlik, hıristiyanlık ve mecûsîlik gibi çeşitli dinlerden bâzı inanışları alarak bir din meydana getirmişlerdir.
şacir
Ayak altında ızdırap çekmek.
şafe
Ayakta çıkan ve dağlamayınca gitmeyen çıban.
şah
Ayıp.
sahib-huruc
Ayaklanmış, isyân etmiş, âsi. Ayaklanıp isyân ederek idâreyi ele geçirmiş kimse.
(Farsça)
sahv
Ayıklık; uyanıklık; tasavvufta kendinden geçme hâlinin sona ermesi.
şak
Ayrılma, bölünme.
şakk-ı kamer / شَقِّ قَمَرْ
Ayın iki parça olması mu'cizesi. (Kur'ân-ı Kerimin nass-ı kat'isi ile de sâbit olan ve mütevâtir olarak da bilinen Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın parmağının işâreti ile ayın iki parçaya ayrıldığı hadisesi ki, büyük mu'cizelerindendir.)
Ayın yarılması, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmın ayı ikiye ayırması mûcizesi.
Ay'ın ikiye bölünmesi mu'cizesi.
Ayı ikiye ayırma (mu'cizesi).
salibe
Ayakları yarık olan kadın.
şaribülleyli vennehar / şâribülleyli vennehâr / شارب الليل والنهار
Ayyaş, gece demez gündüz demez içki içen.
(Arapça)
sarih-i ayat / sarîh-i âyât
Âyetlerin mânâlarının açıklığı.
şeb-i firkat
Ayrılık gecesi, firkat karanlığı.
(Farsça)
Ayrılık gecesi.
şeb-i hicran
Ayrılıkla geçirilen gece. Hicran gecesi.
sebeb-i iftirak
Ayrılık sebebi, bölünüp parçalanma nedeni.
sebeb-i ihtilaf / sebeb-i ihtilâf
Ayrılığa sebep.
sebükpay / sebükpây / سبك پای
Ayağına çabuk.
(Farsça)
şehr / شهر
Ay, şehir, kent.
Ay. 30 günlük süre.
Ay.
(Arapça)
şehri / şehrî
Aylık.
Ay ile ilgili, aylık.
selam / selâm / سَلَامْ
Ayıp ve kusurlardan sâlim, emniyet içinde olma.
selef-i müçtehidin / selef-i müçtehidîn
Âyet ve hadisler başta olmak üzere dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kâbiliyetine sahip olan İslâmın ilk dönemlerinde yaşamış İslâm âlimleri.
semiy
Aynı isimde olmak. Adaş, hemnâm.
sepükpay / sepükpây
Ayağına çabuk olan.
(Farsça)
serar
Ayın son gecesi.
şerarat-ı neyyirane / şerârât-ı neyyirâne
Aydınlatıcı parlak kıvılcımlar, ışık saçan kıvılcımlar.
şeref-i imtiyaz
Ayrıcalıklı, yüksek şeref.
setr-i uyub / setr-i uyûb
Ayıpları örtmek, kusurları ifşa etmemek.
Ayıpları, günahları örmek.
settar-ül uyub
Ayıpları, kusurları örten. Kusurları göstermeyen, günahları bağışlayan Allah (C.C.)
settarü'l-uyub / settârü'l-uyûb
Ayıpları, günahları örten, bağışlayan Allah.
settarüluyub / settarüluyûb
Ayıpları örten Allah.
şikak / şikâk
Ayrılık, parçalanma.
Ayrılma, bölünme.
şikestepa / şikestepâ
Ayağı kırık.
(Farsça)
sırr-ı ayet / sırr-ı âyet
Âyetin sırrı.
sırr-ı tenvir
Aydınlatma, nurlandırma sırrı.
siyasetdaş
Aynı siyasî görüşü paylaşan.
sübt
Ayıp.
şuhur / şuhûr
Aylar.
Aylar.
şühur / şühûr / شهور
Aylar.
(Arapça)
süt kardeş
Aynı kadından süt emmiş çocuk.
ta'n / طعن
Ayıplama, kınama, kötüleme, suçlama.
(Arapça)
Ta'n edilmek:
Ayıplanmak, kınanmak, kötülenmek, suçlanmak.
(Arapça)
Ta'n etmek:
Ayıplamak, kınamak, kötülemek, suçlamak.
(Arapça)
ta'ne / طعنه
Ayıplama, kınama, kötüleme, suçlama.
(Arapça)
ta'nezen
Ayıplayan, kınayan, kötüleyen, suçlayan.
(Arapça - Farsça)
ta'yib / ta'yîb / تعييب
Ayıplamak. Kötülüğünü söylemek.
Ayıplama.
(Arapça)
ta'yip / tâ'yip
Ayıplama, kusurlu bulma.
taaddüd-ü enbiya / taaddüd-ü enbiyâ / تَعَدُّدُ اَنْبِيَا
Aynı dönemde birden fazla peygamberin olması.
Aynı zamanda birden fazla peygamberin bulunması.
tafsil / تفصيل
Ayrıntılı açıklama.
(Arapça)
tafsil etmek
Ayrıntılı olarak açıklamak.
tafsilat / tafsilât
Ayrıntılar.
tafsilatlı / tafsilâtlı
Ayrıntılı.
(Arapça - Türkçe)
Ayrıntılı.
tafsilen / tafsîlen / تفصيلا
Ayrıntılı olarak.
Ayrıntılı olarak, genişçe.
Ayrıntılı olarak.
(Arapça)
tafsili / tafsilî
Ayrıntılı, geniş açıklamalı.
Ayrıntılı.
tahallül
Ayrışma.
tahlil / tahlîl / تحليل / تَحْل۪يلْ
Ayrıştırma, çözümleme, analiz.
(Arapça)
Tahlil etmek:
Değerlendirme yapmak, analiz yapmak.
(Arapça)
Ayrıştırma.
tahrikat
Ayaklandırmalar, kışkırtmalar. Hareket ettirmeler.
tahsis edici
Ayırıcı, bir tarafa ait kılıcı.
takbih / takbîh / تقبيح
Ayıplama, çirkin görme.
(Arapça)
Takbîh etmek:
Ayıplamak, kınamak.
(Arapça)
takdir-i kamer
Aya nizam verilmesi; konaklar takdir edilmesi.
tasavvu'
Ayrılmak, perâkende olmak.
tayib / tâyib
Ayıplama.
Ayıplama.
teayyüb
Ayıplamak.
tebiz / tebîz
Ayırma, bölme.
tecanüs / tecânüs
Aynı türden olma.
tecezzi / tecezzî
Ayrışma, ufalanma.
teellüm-ü firak
Ayrılık acısı.
tefahhul
Aygırlanmak.
tefarik / tefârik
Ayırmalar, ufak şeyler.
tefasil / tefâsîl / تفاصيل
Ayrıntılar.
(Arapça)
teferru'at / teferru'ât / تفرعات
Ayrıntılar.
(Arapça)
teferruat / teferruât / تَفَرُّعَاتْ
Ayrıntılar.
Ayrıntılar.
Ayrıntılar.
tefrii / tefriî
Ayrıntılamakla ilgili.
tefrik / تفريق / tefrîk / تفریق / تَفْر۪يقْ
Ayırma, seçme.
Ayırma.
Ayırma, ayırdetme.
(Arapça)
Tefrîk edilmek:
Ayırılmak, ayırt edilmek.
(Arapça)
Tefrîk etmek:
Ayırmak, ayırt etmek.
(Arapça)
Tefrîk olunmak:
Ayrılmak.
(Arapça)
Ayırma.
tefrik edici
Ayırıcı.
tefrik etme
Ayırma.
tefrik etmek
Ayırmak.
tefrika / تَفْرِقَه / tefrîka / تَفْر۪يقَه
Ayrılık, bölünme.
Ayrılık, dizi yazı.
Ayrılma, dağılma, anlaşmazlık.
Ayrılık, anlaşmazlık.
tekarüm / tekârüm
Ayıp ve kusur olacak şeylerden kaçınma.
tekrar-ı ayet / tekrar-ı âyet
Âyetin tekrarı.
temayüz / temâyüz / تَمَايُزْ
Ayrılma, öne çıkma.
temayüz eden
Ayrıcalıklı olan, ayrılan.
temeyyüz / تَمَيُّزْ
Ayrılma, öne çıkma.
temyiz / temyîz / تَمْي۪يزْ
Ayırt etme.
Ayırma, seçme.
Ayırma, seçme, iyiyi kötüden ayırd etme.
Ayırt etme.
temyiz etmek
Ayırt etmek.
temyizen
Ayırarak, seçerek.
tenevvür / تنور / تَنَوُّرْ
Aydınlanma, nurlanma.
Aydınlanma.
(Arapça)
Tenevvür etmek:
Aydınlanmak.
(Arapça)
Aydınlanma.
tenvir / tenvîr / تَنْو۪يرْ
Aydınlatma, nurlandırma.
Aydınlatma.
tenvir buyuran
Aydınlatan.
tenvir buyurmak
Aydınlatmak.
tenvir eden
Aydınlatan, nurlandıran.
tenvir etme
Aydınlatma.
tenvir etmek
Aydınlatmak.
tenvirat
Aydınlatmalar, nurlandırmalar.
tenviriye
Aydınlatma.
teravuh
Ayakta çok durmak icab ettiği zamanlar, kâh sağ ayak üzerine ve kâh sol ayak üzerine durmak.
terbil
Ayırmak.
tercüman-ı ayat / tercüman-ı âyât
Âyetlerin, delillerin tercümanı.
terkil
Ayağıyla veya tırnağıyla vurmak.
teşekkiyat-ı firak / teşekkiyât-ı firâk
Ayrılıktan gelen şikayetler.
teşhis
Ayırma.
teşniat
Ayıplamalar, çirkin bulmalar.
teşnir
Ayıp vermek.
tevari-i kamer
Ayın gizlenmesi, görünmez olması.
tezayül
Ayrılmak.
tezerruk
Ayrılmak, dağılmak.
tezyil
Ayırmak.
tıbk
Aynısı, tıpkısı, tam aslı, tam kendisi.
tuvvel
Ayakları uzun olan bir cins su kuşu.
ukul-u nuraniye erbabı / ukûl-u nuraniye erbabı
Aydınlanmış akıl sahipleri.
ünün
Ayağı ve burnu kırmızı, vücudu kara olan bir kuş.
uyub / uyûb
Ayıplar, kusurlar.
Ayıplar.
vahdet-i nev'iye
Aynı türden olma.
vakib / vâkib
Ayak üstüne duran kişi.
vatı'
Ayak altına alıp çiğneme, uygun hale getirme, cima.
vaveyla-yı firak / vâveylâ-yı firak / vâveylâ-yı firâk / وَاوَيْلَايِ فِرَاقْ
Ayrılık feryadı.
Ayrılık feryâdı.
vaveylay-ı firak / vâveylây-ı firak / وَاوَيْلَايِ فِرَاقْ
Ayrılık feryadı.
vazife-i tenviriye
Aydınlatma görevi.
veda / vedâ / وداع
Ayrılık.
Ayrılış, ayrılma.
(Arapça)
veka'
Ayak parmaklarından baş parmağın, şehâdet parmağı üstüne gelmesi.
vekkad
Aydınlık, ışıklı, parlak.
veşb
Ayıplamak.
vıtae
Ayak basmak.
yare-i hicran / yâre-i hicran
Ayrılık yarası.
yegan yegan / yegân yegân
Ayrı ayrı. Birer birer.
(Farsça)
yekcins / یك جنس
Aynı cinsten.
(Farsça)
Aynı türden.
(Farsça - Arapça)
yekseviye / یك سویه
Aynı düzeyde, eşit seviyeli.
(Farsça - Arapça)
zahiri ulema / zâhirî ulema
Âyet ve hadislerin maksatlarına ulaşamayan ve sadece dış mânâlarına bağlı kalan âlimler.
zam
Ayıp.
zaman-ı vahidde / zaman-ı vâhidde
Aynı anda, bir tek zamanda.
zan
Ayıp.
zav'
Aydınlık. Işık.
zeim
Ayıplanmış.
zela'
Ayağın altında ve üstünde; elin ise arkasında olan yarık.
zelzele-i firak / زَلْزَلَۀِ فِرَاقْ
Ayrılık sarsıntısı.
Ayrılık sarsıntısı.
zemm
Ayıplama, kötüleme.
zemmam / zemmâm
Ayıplayıcı, zemmedici, kötüleyici.
zeyl
Ayırma. Tefrik.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
ağleb-i şuara
mertebe-i sâdise
makes-i efkar
serkat
kainat-ı seyyale
Mavi göz
seretan
kemin
Ahmakane
sâim
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Ay
Ud yeri
yıkıntı
Güzel Huylu
esire
Kuralsız
talebe
Unutmak
manzara
avara