REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Asılsız ifadesini içeren 29 kelime bulundu...

ahass

  • Asılsız, kötü kimse.

butlan

  • Bâtıl, geçersiz, asılsız olma.

denaet

  • Alçaklık, çok fena hareket. Zillet, kötü mizac.
  • Asılsızlık, aslı olmamak.

efayik

  • (Tekili: Efike) Uydurma, düzme, asılsız, yalan sözler. İftiralar.

efkar-ı batıl / efkâr-ı bâtıl

  • Bâtıl, asılsız fikirler.

efkar-ı batıla / efkâr-ı batıla

  • Asılsız, boş düşünceler.

ekazib

  • Yalanlar, kizbler, yalan ve uydurma sözler, asılsız kelâmlar.

evham-ı faside / evhâm-ı fâside

  • Asılsız, boş kuruntular.

evham-ı vahiye

  • Saçma vehimler, asılsız kuruntular.

fesale

  • (Füsule) Alçak ve asılsız olmak.

fesane

  • Asılsız hikâye. Masal. (Farsça)

gasr

  • Asılsız, alçak kimseler.

i'tikadat-ı batıla / i'tikadât-ı bâtıla

  • Bâtıl, hak olmayan, asılsız şeylere inanışlar.

iftiraat

  • (Tekili: İftira) İftiralar, asılsız isnatlar, aslı esası olmayan suç yüklemeler.

isnadat / isnâdât

  • Asılsız isnatlar, dayandırmalar; yatıştırmalar.

kazem

  • Bütün bütün yutmak.
  • Asılsızlık.

ma'reke-i evham

  • Vehim ve asılsız kuruntuların çarpıştığı savaş alanı.

mevhum / mevhûm / موهوم / مَوْهُومْ

  • Vehmedilmiş, asılsız, kuruntuya dayalı. (Arapça)
  • Asılsız, kuruntu.
  • Hakîkatte olmayan, asılsız.

mevhumat / mevhumât

  • Mevhumlar. Asılsız olduğu hâlde zihinde meydana gelen şeyler.

müddea / müddeâ

  • İddia olunan. Dâvâ olunan şey. Asılsız iddia edilen.

mühacene

  • Kabahat, noksanlık, nâkıslık.
  • Asılsızlık.
  • Ayıplı söz söylemek.
  • İlmi zâyi olmak.

rezayil

  • (Tekili: Rezile) Çörçöp.
  • Faydasız ve asılsız nesne.

safsafa

  • Elemek.
  • Asılsız yapmak.
  • İşe yaramaz hâle getirmek, yaramaz etmek. Hor ve hakir etmek.

tahattur-u farazi / tahattur-u farazî

  • Asılsız şeylerin hatıra gelmesi.

tenasüh / tenâsüh

  • Ölen kimsenin rûhunun başka bir bedene geçtiğine dâir, bâtıl, asılsız bir inanış. Bilhassa, Hindûlar ve geçmiş milletler arasında yaygın idi.

tenezzül

  • Hasis ve cimri olmak.
  • Asılsız olmak.

teşkikat-ı vehmiye / teşkikât-ı vehmiye

  • Vehmî ve asılsız şüpheler, tereddütler.

tevehhüm edilen

  • Sanılan, asılsız olduğu halde kabul edilen.

vesvese-i şeytan

  • Şeytanın kalbe düşürdüğü şüphe, asılsız kuruntu.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın