REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Ardınça ifadesini içeren 51 kelime bulundu...

ale-l-ittisal

  • Birbiri ardınca, peş peşe, aralarında fâsıla olmadan.

alettevali

  • Arası kesilmeksizin, birbiri ardınca, arka arkaya.

at'ata

  • Birbiri ardınca çağırmak.
  • Kavga etmek.

bek'

  • Birbiri ardınca şiddetle vurmak.
  • Karşılayıp istikbâl etmek.

evşal

  • (Tekili: Veşl) Damla damla akan su.
  • Birbiri ardınca katar gibi peşpeşe gelen kimseler.

firbar

  • Ululuk, azamet.
  • Ardınca gelicilik, peşinden gelmek.

fütun

  • İmtihan ve tecrübe etmek.
  • Birbiri ardınca mihnete ve şiddete düşmek.

gafk

  • Hücum etmek, vurmak.
  • Birbiri ardınca cima etmek.

gırar

  • Devenin sütünün azalması.
  • Az uyku.
  • Miktar.
  • Cihet, Misâl.
  • Yol.
  • Birbiri ardınca olmak.
  • Her nesnenin kenarı.
  • Büyük kıl çuval.

habz

  • Ekmek pişirmek.
  • Ekmek vermek.
  • Sözü birbiri ardınca söyleyip yürümek.
  • Devenin ayağını yere vurması.

hafş

  • Celbetmek, çekmek.
  • Yeri kazıp oymak.
  • Birbiri ardınca tez tez gelmek.

hebt

  • Birbiri ardınca vurmak.

hetit / hetît

  • Birbiri ardınca tez tez gitmek.

hezb

  • (Çoğulu: Hizâb-Ehazıb) Yağmur damlası birbiri ardınca damlamak.

husum

  • (Tekili: Hasim) Uğursuzluk.
  • İdman. Birbiri ardınca devam üzere olmak.
  • Bir şeyi kökünden kesip dağlayanlar.
  • Fırtına.

ıda'

  • Bir şeyi birbiri ardınca yapmak.

istital

  • Gözyaşları inci gibi dökülme.
  • Birbiri ardınca çıkma. Birbirinin peşinden çıkma.

kaakı'

  • Birbiri ardınca meydana gelen gök gürlemesi.

kıdve

  • İlimde ileri olup kendisine uyulan. Kendine itimad edilip ardınca gidilecek olan.

kırnas

  • Doğan kuşunun, avının ardınca gitmesi.

kıyafet

  • Bir şeyin dış görünüşü, zâhiri.
  • Bir kimsenin giydiklerinin bütünü.
  • Heyet, şekil, suret.
  • Feraset.
  • Bir kimsenin ardınca olmak.

math

  • El ile vurmak.
  • Yalamak.
  • Birbiri ardınca sulamak.

mitres

  • Kapı ardınca koydukları ağaç.

mukayefe

  • Firâset etmek.
  • Bir kimsenin ardınca gitmek.

mülaveze

  • Birbiri ardınca gizlenmek.
  • Birbirine sığınmak.

müteradif

  • Birbirine bağlı, tâbi olan. Birbirinin ardınca giden.
  • Gr: Yazılışı ayrı, fakat mânası aynı olan kelime.

mütesakıt

  • Birbiri ardınca dökülüp düşen.

mütetabi'

  • (Teba'. dan) Birbiri ardınca gelen.

mütetabian

  • Birbiri ardınca. Birbirinin peşinden.

mütetali

  • Birbiri ardınca olup giden.

mütevali / mütevâli

  • (Velâ. dan) Aralık vermeden devam eden, tevâli eden. Birbiri ardınca sıra ile olan.
  • Birbiri ardınca giden, ard arda gelen, takip eden.

müvalat / müvâlât

  • Abdest alırken her uzvu ara vermeden birbiri ardınca yıkamak.
  • Dostluk, karşılıklı sevgi.Tebrik ile terdif ederim arz-ı hulûsu, Kalbimdeki sıdk u müvâlât senindir.

pey-a-pey

  • Birbiri ardınca, birbirinin arkasından. (Farsça)
  • Azar azar, tedricen, peyderpey. (Farsça)

pey-der-pey

  • Birbiri ardınca. Yavaş yavaş, azar azar. (Farsça)

ra'c

  • Şimşeklerin birbiri ardınca şakımaları.

redif

  • Arkadan gelen, birisinin ardından giden.
  • Birbiri ardınca zuhur etmek.
  • Terhis olup ihtiyata geçen asker.
  • Edb: Beytin sonunda kafiyeden sonra tekrarlanan kelime.

safha

  • Aynı şey üzerinde görülen değişik hâllerden her biri.
  • Bir şeyin gözle görülen yüzlerinden her biri.
  • Kısım.
  • Bir şeyin düz yüzü.
  • El ayası.
  • Bir hâdisede birbiri ardınca görülen hâllerin beheri.
  • Yazılmış ve yazılabilir sahife.

setl

  • Birbiri ardınca bir bir çıkmak.

takfiye

  • Kafiye yapmak.
  • Bir kimsenin ardınca olmak.

teakub

  • Birbiri ardınca olmak, peşinde olmak.
  • Bir nesneyi sonradan çoğaltmak.

tehafüt

  • Düşürmek, düşmek.
  • Birbirinin üstüne atılmak. Birbirinin ardınca olmak.

tela

  • (Tülüv. den) Ondan sonra geldi, ardınca gitti (mânasında fiil).

tesakut

  • Birbiri ardınca düşmek. Birbirini düşürmek. Düşüşmek.

teşeyyu'

  • Şiilik taslamak. Şii olma.
  • Vedalaşmak.
  • Ardınca ve peşinden gitmek.

tetra

  • Birbiri ardınca olmak. Birbirinin peşinden gelmek.

tevali

  • Uzayıp gitmek, devam etmek. Birbiri ardınca sıra ile gelmek. Sürmek.

tevatür

  • Kuvvetli haber.
  • Müteaddid şeyler birbiri ardınca zâhir olmak.
  • Bir hususun söylenmesi hemen herkesin ağzında olup, gezmek. Şâyia.
  • Fık: İçinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemâate dayanan kuvvetli haber, ferdî olmayıp cemaate ait olan sağlam haber.

tiba'

  • Birbiri ardınca olmak. Peşpeşe bulunmak.

tülüv

  • Tilâvet.
  • Bir kimseye uyup ardınca gitmek.

tuyur

  • Birbiri ardınca iade etmek, peşpeşe geri çevirmek. Tekrarlamak.

velf

  • (Velif-Vilâf) Tez tez yelmek. Birbiri ardınca olmak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın