Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Anlasma
ifadesini içeren
107
kelime bulundu...
abonman
Bir imalâtçı ile müşteri arasında düzenli satın alma için yapılan anlaşma.
(Fransızca)
adem-i ihtilaf / adem-i ihtilâf
Birlik. Beraberlik. Uyuşma. Anlaşma.
adem-i itilaf / adem-i itilâf
Ülfetsizlik, anlaşmazlık.
ahd u misak / ahd u mîsâk
Yemin ve anlaşma, kesin söz.
ahd ü misak / ahd ü misâk
Yemin, anlaşma, sözleşme.
(Farsça)
ahd-name
Anlaşmanın şartlarını ve anlaşmayı yapanların imzalarını taşıyan kağıt.
(Farsça)
ahid-şiken
Ahdi bozan, anlaşmayı bozan.
(Farsça)
akd
Anlaşma, sözleşme.
Anlaşma, sözleşme. Nikâh, hibe (bağış), vasiyet, alış-veriş gibi işlerde taraflardan birinin teklifi, diğerinin kabûlü ile gerçekleşen sözleşme.
Anlaşma, sözleşme.
Bağlama, düğümleme.
Anlaşma. Sözleşme.
Düğümleme. Düğümlenme. Bağ bağlama. Bağlanma.
Huk: Nikâh, hibe, vasiyet, bey' u şirâ gibi şer'î bir muameleyi iki tarafın iltizam ve taahhüd etmeleridir, icab ile kabulün irtibatından ibarettir. Böyle bir muameleye mün'akid denir. Bunun böyle vücuda gelmesi
akd-i uhuvvet
Kardeşlik sözleşmesi, anlaşması.
akıdeyn / âkıdeyn
Anlaşma veya sözleşme.
akideyn / âkideyn
Huk: Her akidde anlaşmayı yapan her iki taraf.
ayastafanos muahedesi
3 Mart 1878 Rusya ile Osmanlılar arasında ilk olarak yapılan bir anlaşmadır. (28 Safer 1295) Tarihte buna "Ayastafanos Mukaddemat-ı Sulhiyesi" denir. Anlaşma maddeleri tatbik edilememiştir.
besa
(Arnavutça) Arnavut yemini.
Kan güden hasımlar arasında yeminle akdolunan anlaşma.
besman
Bir muahededen, bir anlaşmadan sonra rehin olarak bırakılan şey. Kapora.
(Farsça)
beynunet / beynûnet
Fâsıla, iki şey arasındaki mesafe, aralık.
Fark, ihtilaf, muhalefet. Zıddiyet, anlaşmazlık, terslik.
Ayrılmak, firkat.
İki şey arasındaki mesafe, aralık.
İhtilaf, anlaşmazlık, ara açıklığı.
fesh-i mukavele
Mukavelenin bozulması, anlaşmanın feshedilmesi.
gabn-ı fahiş / gabn-ı fâhiş
Bir alışverişde veyahut ticari anlaşmada taraflardan birisinin nisbetsiz şekilde fazla aldanması.
hakem
İki tarafın anlaşmak üzere hükmüne rıza göstermek için seçtikleri kimse. Haklı ve haksızın ayrılmasında aracılık eden.
harbi / harbî
Dâr-ül harbde bulunan ve müslim olmayan kimse. Arada anlaşma yapılmamış düşman.
Harbe mensub ve müteallik.
Tüfek temizliği için kullanılan demir çubuk.
Müslüman olmayan, İslamî devletle de anlaşması bulunmayan bir devletin Müslüman olmayan mensubu.
Harble ilgili.
Savaş yerinde bulunan ve müslüman olmayan kimse.
Anlaşma yapılmamış düşman.
Tüfek doldurma âleti.
hariciler / hâricîler
Sıffîn muhârebesinde, taraflar hakem tâyinine râzı olup anlaşmayı kabûl ettiği için hazret-i Ali'nin ordusundan ayrılarak "Hâkim ancak Allah'tır. Hazret-i Ali iki hakemin hükmüne uyarak halîfeliği hazret-i Muâviye'ye bırakmakla büyük günah işledi" di yen ve kendileri gibi düşünmeyen Eshâb-ı kirâm il
hikmet-i ihtilaf / hikmet-i ihtilâf
Anlaşmazlığın sebebi.
hıyar
Hayırlılar.
(Çoğulu: Hıyârât) Huk: Bir işi yapıp yapmamada serbestlik. Genel olarak bir anlaşmadan vaz geçme. Hususi bir sözleşmenin fesh veya tasdiki. Muhayyerlik. Kendisinde böyle muhayyerlik bulunan kimse, yaptığı bir akdi diğer tarafın rızasına hâcet kalmaksızın bozabilir.
hübut
Aşağı inme. İnmek. (Suudun zıddı)
Uyuşma, anlaşma.
i'tilafat
(Tekili: İ'tilaf) Uyuşmalar, anlaşmalar.
ihtilaf / ihtilâf
(Hulf. den) Anlaşmazlık, uyuşmazlık, karışıklık, ikilik.
Birisinin halifesi olmak.
Anlaşmazlık, uyuşmazlık.
Anlaşmazlık, uyuşmazlık, ayrılık.
ihtilaf u tefrika / ihtilâf u tefrika
Ayrılık ve anlaşmazlık.
ihtilafat / ihtilâfat / ihtilâfât
Anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar. İhtilaflar.
Anlaşmazlıklar, ayrılıklar.
Ayrılıklar, anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar.
ihtilafi / ihtilâfî
Anlaşmazlık konusu.
ıhtiram
Eksilmek, noksanlaşmak.
Kesilmek.
ihtisas
Özellik kazanma, uzmanlaşma.
ikale / ikâle
Bozma, yürürlükten kaldırma, feshetme; iki kişinin, aralarında yaptıkları herhangi bir akdi, anlaşmayı bozmaları.
istısna'
San'atlı olarak yapmak.
Bir şey yapmak için san'atkârla anlaşma yapmak.
itilaf / îtilâf
Anlaşmak. Görüşmek. Uyuşmak. Muvafakat.
Cem' olmak, birikmek.
Anlaşma.
ittifak
Beraber hareket için sözleşmek. İttihad ve muvafakat etmek. Söz birliği etmek. Anlaşmak.(İttifak hüdâdadır, hevâda ve heveste değil.)
ittifak etmek
Birleşmek, anlaşmak.
kavl
Anlaşma. Sözleşme.
Konuşulan söz. Söz cümlesi.
İtikad, delâlet.
Tarif.
İlham.
kavm
(Kavim) Bir peygambere tâbi ve bağlı insan topluluğu. Aralarında dil, âdet, örf, kültür birliği olan cemâat, topluluk. Millet. Bir işe başlamak.
Pazar kurmak.
Müşteri ile anlaşmak.
keşmekeş-i ihtilaf / keşmekeş-i ihtilâf
Anlaşmazlıktan gelen karışıklık.
kut'ül amare / kut-ül amare / كوتول امار
Kut'ül Amare ne demektir?
Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.
Kut'ül Amare zaferinin önemi
Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.
28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.
Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.
Kût'a tramvayla asker sevkiyatı
İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.
Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince, cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.
Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir. Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.
Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.
Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.
Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder. Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.
Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.
Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.
Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.
ma'kad
Ahidnâme yapılan, anlaşma akdedilen yer.
maahid
(Tekili: Ma'hed) Buluşma yerleri. Anlaşma yapılan ve sözleşilen yerler.
maraz-ı ihtilaf / maraz-ı ihtilâf
Anlaşmazlığa düşme hastalığı.
medar-ı ihtilaf / medar-ı ihtilâf
Anlaşmazlık, uyuşmazlık sebebi.
meşveret
Danışma. Konuşup anlaşma. Fikir edinmek için konuşup görüşme. Görüşme meclisi.
meydan-ı münakaşat / meydan-ı münakaşât
Tartışma ve anlaşmazlıkların alanı, sahası.
misak
Anlaşma. Sözleşme. Yeminleşme. Verilen söz.
Sözleşme, anlaşma.
mü'temer
Anlaşma için yapılan toplantı. Kongre.
muahede / muâhede / مُعَاهَدهَ
Karşılıklı yeminleşme, anlaşma. Devletler arasında andlaşma.
Anlaşma.
muahid / muâhid
Andlaşma yapanlardan her biri. Yeminli ve anlaşmalı olanlardan her biri.
İslâm hükümetine vergi ödeyerek kendini himâye ettiren gayr-ı müslim.
Belli şartlar çerçevesinde antlaşma yapan.
Karşılıklı anlaşma sonucu olarak İslâm devletine cizye ödeyen ve buna karşılık koruma altına alınan Müslüman olmayan kimse.
muakade
(Akd. den) Mukavele yapma. Akid yapma. Anlaşma.
mudarebe şirketi / mudârebe şirketi
Ortaklardan bir kısmının sermâye vermesi, bir kısmının da iş yapmayı üzerine alması üzerine anlaşma yapılarak kurulan şirket, ortaklık.
müfaheme
(Fehm. den) Anlaşma.
muhalata
(Halt. dan) Karışma, güzel uyuşma, anlaşma.
muhalatat / muhalatât
Güzel anlaşmalar, karışmalar, uyuşmalar.
mükaleme / mükâleme
Karşılıklı konuşma. Anlaşma. Müzakere. Muhavere. Söyleşme.
mukavele
Kavilleşmek. Karşılıklı anlaşmak. Sözleşmek.
Anlaşmada imzalanan ve karar altına alınanların yazıldığı kâğıt.
mukavelename
Anlaşma yazılı olan kâğıt. Mukavele yapılan kâğıt.
mümarese / mümârese
Uzmanlaşma.
mümaşaat
Maslahat namına hoş geçinme, anlaşma yolunu seçme.
mümaşaatkar / mümaşaatkâr
Hoş geçinen, anlaşma yolunu seçen.
mümaşat / mümâşât
Maslahat yolunu, anlaşma tarzını seçme.
münazea / münâzea
Çekişme, anlaşmazlık.
musalaha / musâlâha
Karşılıklı anlaşmak. Barışmak. Sulh akd etmek.
Barışma, anlaşma.
Barışma, barış anlaşması yapma.
müsalaha
(Sulh. dan) Barışma. Anlaşma. Güvenlik.
musalahat
(Tekili: Musâlaha) (Sulh. dan) Karşılıklı anlaşmalar. Barışlar.
müşareket
Birbirine ortak olmak, ortaklık. Beraber olup bir iş yapmak.
Gr: İkili tarafın da isteğini bildiren fiil.
Karşılıklı anlaşma, birbirini anlama.
mutabaat
Karşılıklı anlaşma. Uyma tâbi olma. Bir şeye uyup muvafakat etme.
mütareke / mütâreke
Bir mes'eleyi hal için bir şeyi terketmek.
Karşılıklı olarak anlaşmak, kuvvet ve silâhı bırakmak.
Anlaşma.
müteakıd
(Akd. dan) Anlaşma yapan iki kişiden her biri.
mütehassıs olmak
İhtisas sahibi olmak, uzmanlaşmak.
mütevatir
Yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan cemaatler tarafından rivayet olunan haber.
müttefekun aleyh
Üzerinde birleşilen mes'ele. Hakkında müttefik olup anlaşmaya varılmış olan.
muvafakat
Uygunluk. Uymak. Anlaşmak. Karşılıklı anlaşma. Râzı olma. Müsâade.
muvasaka
Birbirine söz verip anlaşma.
muvazaa
Bir mes'elede bahse girişmek.
Mc: Danışıklı döğüş.
Hakikatte olmayan bir durumu varmış gibi göstermek için yapılan bir anlaşma.
nakz-ı ahd
Anlaşmayı bozma, muâhede hükümlerini bozma. Verilen sözde durmama. (Nebz-i ahd da denir)
nihai vesika / nihaî vesika
Son anlaşma belgesi, sonuç bildirgesi.
nişan
İz. Nişan. Alâmet. İşaret.
(Farsça)
Yara izi.
(Farsça)
Hedef, vurulması istenen nokta.
(Farsça)
Hâtıra için dikilen taş.
(Farsça)
Taltif için verilen madalya.
(Farsça)
Evlenmeden önceki anlaşma ve karar işareti veya merasim.
(Farsça)
Tuğra.
(Farsça)
Ferman.
(Farsça)
niza
Çekişme, kavga, anlaşmazlık.
nuksan
Eksilmek, noksanlaşmak.
pakt
Akid, sözleşme, andlaşma. Siyasi anlaşma.
(Fransızca)
pazarlık etmek
Alış-verişte satan ile alan arasında malın fiyâtı veya bir işin ücreti husûsunda yapılan anlaşma.
şakn
Eksilmek, noksanlaşmak.
sened
Kuvvetli olabilecek söz.
Tapu.
Üzerine dayanılacak ve itimad edilecek şey. Mutemed. Melce'.
İki kişi veya çok kimseler arasındaki anlaşmayı tesbit eden ve karşılıklı imzalanan kâğıt, vesika.
sevm-i şira'
Bâyi'in (satıcının) ve müşterinin, mebî'e (mala) fiyat koymaları, bir fiyatta anlaşmaları.
şibh-i akd
Akid benzeri. Sözleşme, sözle anlaşma benzeri.
şifre
Gizli ve işaretle yazı usulü.
(Fransızca)
Haberleşmede kullanılan belirli bazı işaretler.
(Fransızca)
Herkesin anlayamadığı, bazı kimselere mahsus anlaşma usulü.
(Fransızca)
sulh
Barış. Uyuşma.
Muharebeyi terk için anlaşma.
Rahatlık.
sulhen
Sulh tarzında, barış yoluyla. Anlaşmak suretiyle.
taarrüf
Karşılıklı anlaşma, tanışma.
Bir şeyi herkesin bilmesi.
Kendini hünerleriyle tanıttırma.
tadacüm
İhtilâf. Anlaşmazlık.
Eğrilik.
tahavvu'
Eksilmek, noksanlaşmak.
taraf
Yan, yön.
Yer, memleket, ülke. Kıt'a.
Taraftarlık, sahip çıkmak, korumak.
Aralarında anlaşmazlık bulunan iki kişiden veya iki topluluktan her biri.
tebahhur / تبحر
Göllenme.
(Arapça)
Derin bilgi sahibi olma, uzmanlaşma.
(Arapça)
Tebahhur etmek:
Buharlanmak.
(Arapça)
tefrika / تَفْرِقَه / tefrîka / تَفْر۪يقَه
Ayrılma, dağılma, anlaşmazlık.
Ayrılık, anlaşmazlık.
teharüc
Çıkışmak.
Tevzi etmek, dağıtmak.
Fık: Ortakların bir kısmı akar (para getiren mülk), bir kısmı arazi, bazısı da para üzerine yaptıkları anlaşma.
tenakus / tenâkus
Noksanlaşmak. Azalmak. Eksilmek.
Eksilme, azalma, noksanlaşma.
tenemmür
Birisini korkutmak için gürültü yapmak, gürültülü ses çıkarmak.
Uzun uzun bağırmak.
Kaplan huylu olmak. Kaplanlaşmak.
tesauf
Muvâfakat etmek, uymak, anlaşmak.
tesavüm
Alış-verişte birbirine mukavele yapmak, anlaşmak.
uhud / uhûd
(Tekili: Ahd) Ahidler, yeminler, peymanlar, anlaşmalar, sözleşmeler.
Yeminler, anlaşmalar.
uhud-i atika
Eski anlaşmalar.
uhud-u mer'iye
Yürürlükteki anlaşmalar.
vesak
Bağ. Rabıta. Yeminleşerek anlaşmak.
Sözleşme yeri.
vifak
Dostça bir fikir üzerinde birleşmek. Samimi anlaşmak.
Barış.
Uygunluk.
vüsuk
Bağlar, râbıtalar.
Anlaşma ve sözleşmeler.
zabıt
Mahkeme, meclis gibi yerlerde söylenenlerin olduğu gibi yazılmışı.
Alâkalılarca yazılarak karşılıklı imzalanan, karşılıklı anlaşmayı bildiren yazı.
Yazı varakası.
Birçok kimselerce imzalanan rapor.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
lu'be
firavan
alayiş
temeshur
tama'kar
ayine
sak
Enfüsi
istihyâ
tebyiz
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Anlasma
Nışan
Kârlı
geri iade
hidayet eden
sert
askla
Çocuklu
ETMEK
zavir