REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Aldatmak ifadesini içeren 46 kelime bulundu...

bend

  • Bağlanan. Bağlanmış. (Farsça)
  • Bağ. Boğum. Mafsal. (Farsça)
  • Su bendi. Baraj. (Farsça)
  • Gam. Gussa. (Farsça)
  • Mekir. (Farsça)
  • Hile. (Farsça)
  • Mülâhaza. Fıkra. Madde. (Farsça)
  • Aldatmak. (Farsça)
  • Birisini emri altına almak, bendetmek. (Farsça)
  • Edb: Baştan sona kadar aynı vezinli bir çok parçalardan meydana (Farsça)

dahal

  • Aldatmak, mekretmek.

de'l

  • Aldatmak.
  • Ahdi bozmak, sözü tutmamak.

de'v

  • Aldatmak, hud'a.

dehal

  • Aldatmak, mekir ve hile etmek.

dücac

  • Galebe ile çağrışmak.
  • İnlemek.
  • Aldatmak, kandırmak.

edv

  • Aldatmak, hud'a.

ezz

  • Depretmek ve koparmak.
  • Kandırmak, aldatmak.

fenn

  • Hüner. Mârifet.
  • San'at.
  • Tecrübe.
  • İlim.
  • Nevi, sınıf, çeşit, tabaka.
  • Türlü.
  • Fizik, kimya, biyoloji, matematik ilimlerinin umumi adı.
  • Tatbikat ve isbat ile meydana gelen ilim.
  • Birisini muamelede aldatmak.
  • Fend.
  • Borç

gabn

  • Aldatmak. Hud'a.
  • Noksan etmek, noksanlaştırmak.

gadr

  • Hâinlik, vefâsızlık, merhametsizlik. Muâmelede aldatmak.

garr

  • Aldatmak.
  • Hırsa düşmek.
  • Alnında dirhemden büyücek beyazlık bulunan at.

göz boyamak

  • Mc: Aldatmak, hileye düşürmek. (Türkçe)

had'

  • Aldatmak.
  • Dühul etmek, girmek.
  • Kurumak.

hatel

  • Kahretmek.
  • Ahdini bozmak.
  • Aldatmak.

hays

  • Hayvan leşinin kokması.
  • Bir kimseyi aldatmak.
  • Sözde durmamak, ahid bozmak.
  • Fâsid olmak.

hida'

  • Hile. Düzen kurmak. Aldatmak için yapılan oyun.

hılabe

  • Aldatmak, hud'a.

hile / hîle

  • Sahtekârlık, hud'a. Aldatmak, yanıltmak.

iftitan

  • (Fitne. den) Fitneye uğrama.
  • Aldatmak.
  • Azdırmak.

igfal

  • (Çoğulu: İgfalât) Dikkatsizlikle terkettirmek.
  • Gaflette bırakmak.
  • Kandırmak. Aldatmak.

iğfal / iğfâl / اغفال

  • Aldatma, kandırma. (Arapça)
  • Irza geçme. (Arapça)
  • İğfâl edilmek: (Arapça)
  • Aldatılmak, kandırılmak. (Arapça)
  • Irzına geçilmek. (Arapça)
  • İğfâl etmek: (Arapça)
  • Aldatmak, kandırmak. (Arapça)
  • Irzına geçmek. (Arapça)

igfaliyyat

  • Yanıltıp aldatmak için söylenen sözler.

ihlas

  • Müşteriyi aldatmak. Müflis olmak.

ihsa

  • Saymak. Sayılmak. İstatistik, sayım.
  • Kandırmak, aldatmak.
  • Zaptetmek.
  • Ezber etmek.
  • Fehmetmek. İdrâk eylemek.

ihtida'

  • Aldatmak. Hile yapmak. Oyun etmek.

ıhtilab

  • Aldatmak.

maglata-i şeytaniye

  • İnsanları aldatmak ve yoldan çıkarmak için söylenen karıştırıcı sözler. Şeytanın insan kalbine vesvese vermesi.

mücazefe

  • Söz ile karşısındakinin hakkını örtmek, aldatmak.
  • Fık: Tartıp ölçmeden göz kararı ile yapılan tahmini satış. Götürü almak. Toptan satmak.

müdahene / müdâhene

  • Aldatmak, iki yüzlülük etmek, hîle ve yağcılık etmek. Kudreti olduğu, gücü yettiği hâlde dindeki gevşekliği sebebiyle haram işleyene mâni olmamak.

müdalese

  • Aldatmak, hile etmek, muhâdaa.

mugalata / mugâlata

  • Safsata, demagoji; aldatmak maksadıyla yanıltıcı sözler söyleme.

muhadea

  • Aldatmak, hilecilik, oyun etmek.

mumahele

  • Hile etmek.
  • Oyunla aldatmak. Hilekârlık.

mümakere

  • Hile etmek, aldatmak.

münafık / münâfık

  • İnanmadığı hâlde, müslümanları aldatmak için, inanmış görünen kimse.

müşagabe

  • Birbirine şer ve fenalık etmek. Aldatmak.
  • Fls: Mübahase ve münakaşayı bir gaye sayanların yolu, usulü. (Didimcilik, eristik)

nüzü'

  • İfsad etmek, bozmak, aldatmak, yaramaz nesneye kandırmak.

sihr

  • (Sihir) Büyü, gözbağıcılık, büyücülük, hilekârlık.
  • Aldatmak.
  • Haktan uzaklaşmak. Bâtıl şeyi hak diye göstermek.
  • Lâtif ve dakik olan şey. Büyü kadar te'siri olan şey.
  • Şiir ve güzel söz söyleme gibi, insanı meftun eden hüner.

tahatül

  • Birbirini aldatmak.

tahaz

  • Birbirini kandırmak, aldatmak.

tahdi'

  • Aldatmak.

tedlis

  • Aldatmak.

telbis

  • (Lebs. den) Ayıbını, kusurunu örtüp iyi göstermek.
  • Suret-i haktan görünerek hile edip aldatmak.
  • Hile. Oyun.

tertib / tertîb

  • Düzeltme. Dizme, sıralama, düzene koyma.
  • Hile ile aldatmak.

ukle

  • Bağlamak.
  • Hile edip aldatmak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın