REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Aglayan ifadesini içeren 107 kelime bulundu...

abran

  • Ağlayan, ağlayıcı.

abşar / âbşâr / آبشار

  • Çağlayan. (Farsça)

ah ü fizar eden / âh ü fîzâr eden

  • Âh çekip ağlayan.

akar / عقار

  • Kazanç sağlayan mülk. (Arapça)

akarat / akarât / عقرات

  • Kazanç sağlayan mülkler, akarlar. (Arapça)

atf için vav

  • Arap gramerine göre başına geldiği kelimeyi daha önce geçen bir kelime yapmayı sağlayan vav harfi.

atıf / âtıf / عاطف

  • (Atf. dan) Yüzünü çeviren, bakan. Meyleden, yönelen.
  • Bağlaç.
  • Şefkat edici kimse. Merhametli, müşfik.
  • Yarış atlarının altıncısı.
  • Gr: İki kelimeyi birbirine bağlayan harf veya kelime.
  • Şefkatli. (Arapça)
  • Meyleden. (Arapça)
  • Bağlayan. (Arapça)

baki / bâkî

  • Ağlayan.

bekkain / bekkâîn

  • (Bükâ. dan) Ağlayanlar.

bilvasıta

  • Vâsıta ile. Birisinin vâsıta olması, aracılığı ile.
  • Edb: Terci' ve terkib-i bentleri teşkil eden parçaları birbirine bağlayan beyit.

bükat / bükât

  • Ağlayanlar.

büyü

  • Sihir. İlme, fenne uymayan gizli sebebler kullanarak garib işler yapmayı sağlayan ilim.

çağlar

  • Kayalara veya setlere çarparak, yerden köpürerek düşen su. Şelâle, çağlayan.

car / câr

  • (Harf-i cer) Başına geldiği ismin sonunu esre okutarak kendinden önceki fiilin mânâsını, başına geldiği isme çekip bağlayan harf.

çeşm-i alil / çeşm-i alîl

  • Ağlayan yaralı göz.

çeşm-i giryan / çeşm-i giryân

  • Ağlayan göz.

çeşmigiryan / çeşmigiryân

  • Ağlayan göz.

cum'a gecesi / cum'â gecesi

  • Perşembe'yi Cumâ'ya bağlayan gece.

dide giryan / dîde giryân

  • (Gözü) yaşlı, ağlayan.

dide-giryan

  • Teessürle ağlayan göz. Ağlayarak.

dilhun / dilhûn / دلخون

  • Yüreği kanlı, içi kan ağlayan. (Farsça)

düsür

  • (Tekili: Disar) Perçinler, halatlar, kenetler. Geminin tahtalarını birbirine bağlayan rabıtalar.

ehl-i tasavvuf

  • Tasavvuf ehli; kalbi dünyanın gelip geçici işlerinden ayırıp Allah sevgisi ile bağlayan tarikat ehli kimseler.

Emzik / Bibs / Kidful

  • About Page template By Adobe Dreamweaver CC
    sample

    Bibs Kauçuk Emzik


    Söz konusu emzik olunca, BIBS Colour gerçek bir klasik. Yaklaşık 40 yıldır Danimarka'da tasarlanıp üretilen BIBS Colour emzikler, %100 doğal kauçuk ucuyla, hava akışı sağlayan delikleri ve cilt tahrişini önlemek için geliştirilen hafif eğimli yapısı ile gerçek bir efsane! BIBS Colour, yuvarlak ve yumuşak kauçuk uç kısmı ile anne memesine en yakın forma sahip olduğundan, çocuklar tarafından kolay kabul ediliyor. Anne memesini taklit ederek, emiş sırasında hava akışı sağlıyor. Ultra hafif ve sağlam yapısı ile bebeğinizi yormuyor. BPA, PVC ve phthalates gibi zararlı maddeler içermiyor ve dünyaca geçerli EN 1400 standardına göre üretiliyor. Hiçbir emzik markasında göremeyeceğiniz kadar fazla renk çeşitine sahip olan BIBS Colour, klasikleşen zamansız tasarımı ve elegant duruşu ile tasarım ve işlevselliği birleştiriyor. BIBS Colour, bir emzikten beklenen tüm detaylara sahip olmasının yanısıra; bir emzikten beklenmeyen güzellikte tasarımı ile, tüm dünyada hem anneleri hem çocukları kendine hayran bırakıyor…

    https://www.kidnkind.com/bibs

sample

Kidful Bitkisel Boyalı Emzik Askısı


KIDFUL Emzik Askıları, çocuk ürünlerinde kullanıma uygun olan, en kaliteli %100 gerçek deriler kullanılarak EN 12586 standartlarına göre üretilir. KIDFUL'un organik serisinde kullanılan boyalar tamamen bitkiseldir ve kimyasal madde içermez. KIDFUL'un özel olarak üretilen metal klipsi kurşun ve krom içermez. Metal klipsin kıyafetlere zarar vermemesi için, klips içerisinde plastik aparatı bulunur. KIDFUL emzik askısını, güçlü lastik ve güçlü bağlantı yapısı ile, uzun seneler yıpranma sorunu yaşamadan kullanabilirsiniz...
https://www.kidnkind.com/kidful


Kidnkind Emzik Anne Bebek ve Tekstil Ürünleri Ticaret Limited Şirketi


Web sitesi :www.kidnkind.com

Telefon : 0(216) 606 21 06

(www.kidnkind.com)

envah

  • (Tekili: Nevh) Nevhler, ölmüş olan bir kişinin arkasından ağlayan kadınlar, matem tutan hanımlar, ağıt yakanlar.

esbab-ı inkişaf / esbâb-ı inkişaf

  • Gizli kalmış hakikatlerin ortaya çıkmasını sağlayan sebepler.

eşk-bar

  • Çok ağlayan. Çok gözyaşı döken. (Farsça)

eşk-efşan

  • Çok ağlayan, gözyaşı döken. (Farsça)

eşk-riz / eşk-rîz

  • Gözyaşı döken, ağlayan. (Farsça)

eşk-ver

  • Ağlayan, gözyaşı döken. (Farsça)

esma-i mevsule / esmâ-i mevsule

  • Mânâsı kendisinden sonra gelen cümle içinde açıklanan ve bu cümleyi kendinden sonra gelen cümleye bağlayan kelimelerdir.

esma-i mevsule ve müpheme / esmâ-i mevsûle ve müpheme

  • Gr. ism-i mevsuller; mânâsı kapalı isimler; mânâsı kendisinden sonra gelen cümle ile açıklanan ve bir ismi başka bir cümleye bağlayan kelimedir.

evamir-i tanzifiye / evâmir-i tanzifiye

  • Temizliği sağlayan emirler, kanunlar.

fahl

  • Aygır; neslin devamını sağlayan erkek hayvan.

giryan / giryân / گریان

  • Gözyaşı döken. Ağlayan. (Farsça)
  • Ağlayan.
  • Ağlayan.
  • Ağlayan. (Farsça)
  • Giryân etmek: Ağlatmak. (Farsça)
  • Giryân olmak: Ağlamak. (Farsça)

girye-bar

  • Gözyaşı döken, ağlayan. (Farsça)

girye-feşan

  • Acıklı acıklı ağlayan, gözyaşı saçan. (Farsça)

girye-nak

  • Ağlayan, gözyaşı döken. Ağlayıcı. (Farsça)

girye-paş

  • Ağlayan, gözyaşı döken. (Farsça)

girye-riz / girye-rîz

  • Gözyaşı döken, ağlayan. (Farsça)

giryenak / giryenâk / گریه ناک

  • Ağlamaklı, ağlayan. (Farsça)

giryende

  • Ağlayan, gözyaşı döken. (Farsça)

habib-ül bekkain / habib-ül bekkâîn

  • Ağlayanların sevgilisi. Ağlayanların habibi.

hablü'l-metin-i milliyet / hablü'l-metîn-i milliyet

  • Kopmaz bir bağ ile insanları birbirine bağlayan milliyet, millî özellikler.

harf-i atıf

  • Gr: İki kelime veya cümleyi birbirine bağlayan harf. Vav ve fe gibi. Bunlar bir kelimeyi veya cümleyi diğer bir kelime veya cümle üzerine atıf ve rabtederler. Bu harflerden evvelkine: ma'tufun aleyh, sonrakine ise, ma'tuf denir.
  • Atıf harfi, bağlaç; (Ar. gr.) bir mânâ bütünlüğünü korumak için, kelime veya cümle grubu arasındaki irtibatı sağlayan harf, "vav" gibi.

hayt

  • İp. Kalın ip.
  • İplik. Bağ.
  • İki şeyi birbirine bağlayan.
  • Dikiş dikmek.
  • Tanyeri ağarması.

hayt-ı ittisal

  • Bağlayan, birleştiren bağ.

hazine-i hassa / hazine-i hâssa

  • Osmanlı İmparatorluğu zamanında devlet bütçesinden padişaha maaş sağlayan ve saraya ait gelirlerin toplandığı malî bir müessese.

hiyerarşi

  • Mevkilerin, salâhiyeterin ve rütbelerin önem sırası. (Fransızca)
  • Sıra gözetilerek yapılan herhangi bir tasnif. (Fransızca)
  • Huk: Aynı teşkilâta bağlı kişiler arasında yukarıdan aşağıya bir kontrol imkânı veren ve bu suretle astı üste bağlayan alâka. (Fransızca)

huruf-u atıf

  • Atıf harfleri, bağlaçlar; (Ar. gr.) mânâ bütünlüğünü korumak için, kelime veya cümle grubu arasındaki irtibatı sağlayan harfler; "vav, bel, fe" gibi.

huruşan

  • Çağlıyarak, coşarak, (Farsça)
  • Coşan, çağlayan. (Farsça)

husum

  • (Tekili: Hasim) Uğursuzluk.
  • İdman. Birbiri ardınca devam üzere olmak.
  • Bir şeyi kökünden kesip dağlayanlar.
  • Fırtına.

icra dairesi

  • Borçlunun, alacaklıya karşı ödemekle yükümlü bulunduğu bir şeyi hukukî yollarla almasını sağlayan daire, kurum.

içtimaat-ı hayatiye

  • Hayatın devamlılığını sağlayan parçaların bir araya gelmesi.

islamiyyet / islâmiyyet

  • Allahü teâlânın Cebrâil ismindeki melek vâsıtası ile, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların dünyâda ve âhirette râhat ve mes'ûd olmalarını sağlayan usûl ve kâideler, emirler ve yasaklar.

kavi / kâvî

  • (Key. den) Yakan, yakıcı. Dağlayan. Demirci. (Farsça)

kıvamı / kıvâmı

  • Ayakta tutanı, gelişip yayılmasını sağlayanı.

kuvve-i amile / kuvve-i âmile

  • İş yapan kuvvet. İnsan rûhuna âit iki kuvvetten birisi olan, fâideli ve başarılı işlerin yapılmasını sağlayan bilici kuvvetlerle edinilen bilgilere göre iş yapan kuvvet.

maye-i bekà / mâye-i bekà

  • Bekà mayası; bekàyı ve süreklilği sağlayan maya.

meksub

  • Kesbolunmuş. Kazanılmış.
  • Sonradan tahsil olunmuş, elde edilmiş.
  • Yüksekten dökülen.
  • Çağlayan.

mezar-ı zar / mezar-ı zâr

  • Ağlayan mezar. (Farsça)

mik / mîk

  • Çabuk ağlayan, yufka yürekli olan.

mubassır / مبصر

  • Okul düzenini sağlayan görevli. (Arapça)

mükatib / mükâtib

  • Mektup yazan. Mektuplaşan.
  • Fık: Köle veyâ câriyesinin azâd edilmesini bir kazanca veya bir müddete bağlayan efendi.

murabıt

  • Kalbini Allah'a bağlayan.
  • Düşmanla karşılaşılacak yerlerde gözetip nöbet bekleyen.

murabıtin / murabıtîn

  • (Tekili: Murâbıt) Kalblerini Allah'a bağlayanlar.
  • Şeyhler, dervişler.

musahhir

  • Teshir eden. Elde eden. Zabt eden.
  • İstenilen hâle koyan.
  • Birine bağlayan.

müşedded

  • Şeddelenmiş, Arapçada bir harfi iki kez okumayı sağlayan işaretin konulduğu harf.

müşedded ra / müşedded râ

  • Harflerin iki defa okunmasını sağlayan şedde işaretli râ harfi.

mustasrih

  • Bağırıp ağlayan. Meded bekleyen.

mutasavvıf

  • Tasavvuf ehli olan, kalbi dünyanın gelip geçici işlerinden ayırıp Allah sevgisi ile bağlayan tarikat ehli kimse.

mütegallib / مُتَغَلِّبْ

  • Zorla üstünlük sağlayan.

mütenevvih

  • Feryad eden, ağlayan.

müteşelşil

  • Şarıl şarıl akıp çağlayan.

mütezebbid

  • Kaymak bağlayan.
  • Köpüren, köpüklenen.

muyeger

  • Hıçkıra hıçkıra ağlayan. (Farsça)

muztarib

  • (Muzdarib) (Darb. dan) Sıkıntılı. Iztırab çeken. Hasta. Bir tarafı sızlayan. Ağrıyan. Ağlayan.

nekre-i mevsule

  • İki kelime veya mânâyı birbirine bağlayan kelime.

neseb

  • Soy, şecere. Çocuğu ana ve babaya bağlayan kan bağı. Ekseriya baba yönünden olan yakınlık için kullanılır. Babalar ve yukarıya doğru büyük babalar ile oğullar ve aşağıya doğru oğullar arasındaki alâkaya amûdî yakınlık; erkek kardeşler ile bunların oğ ulları ve amca oğulları arasındaki alâkaya ufkî y

nevvah

  • Ağlayan, çığlık koparan.

nüve-i imtisal

  • Emre uymayı sağlayan eşyanın mahiyetindeki temel çekirdek, özellik.

rabıta

  • Rabteden, bağlayan, bitiştiren.
  • Münasebet, alâka, bağlılık, yakınlık. İki şeyi birbirine bağlayan tertip.
  • Nefsini dünyadan men edip âhirete, Allah'a (C.C.) bağlanmak.
  • Tertip, sıra, düzen, usûl.
  • İki şeyi birbirine bağlayan nesne.
  • İlgi, münasebet, bağlılık, mensupluk.
  • Düzen, tertip.

rabıta-i iman

  • İman bağı, insanları hususan iman edenleri birbirine bağlayan iman.

rabt edatı

  • Gr: Bağlama edatı. Kelimeyi veya cümleyi birbirine bağlayan harf veya kelime. (Hem, ve... gibi)

revabıt-ı hayat-ı içtimaiye

  • Toplum hayatını sağlayan bağlar.

şaki

  • Şikâyet eden.
  • Ağlayan.
  • Hiddetli ve şevketli.

seccac

  • Çağlayan. Şarıltı ile akan.

şeddeli ra / şeddeli râ

  • Harflerin iki defa okunmasını sağlayan şedde işaretli râ harfi.

şelalat

  • (Tekili: Şelâle) Büyük çağlayanlar, şelâleler.

şelale / şelâle

  • Büyük çağlayan. Akarsuyun yüksekten çoklukla akması.
  • Çağlayan.

şellale / şellâle / شلاله

  • Çağlayan, şelale. (Arapça)

şeriat-ı fıtriye-i kübra / şeriat-ı fıtriye-i kübrâ

  • Kâinattaki düzen ve intizamı sağlayan, bütün varlıkların tabi olduğu büyük kanun; tabiat kanunlarının bütünü.

şeriat-ı fıtriye-i kübra-yı ilahiye / şeriat-ı fıtriye-i kübrâ-yı ilâhiye

  • Kainattaki düzen ve intizamı sağlayan, bütün varlıkların tabi olduğu büyük, İlâhi kanunlar.

şeyh

  • İhtiyâr.
  • Bir ilim dalında ihtisas etmiş olan.
  • Mürşîd-i kâmil; insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatan, dîni, İslâm'ı yayan ve onların mânen olgunlaşmalarını sağlayan rehber zât. Çoğul şekli meşâyıh ve şüyûhtur.

sihr

  • Tabiat kuvvetleri, fizik, kimyâ ve biyoloji kânunları dışında gizli sebebler kullanarak, garip şeyleri yapmayı sağlayan iş, büyü.

şiraze-bend

  • Şiraze bağlayan. (Farsça)
  • Düzenleyen, tanzim eden, düzen veren. (Farsça)

surre

  • Para kesesi, cüzdan. Osmanlı pâdişâhlarının her yıl hac mevsiminde Haremeyn-i şerîfeyn (Mekke ve Medîne) halkına ve buralarda geçici olarak bulunan müslümanlara, mukaddes yerlerin ve hac yollarının emniyetini sağlayan Mekke şeriflerine ve Hicaz bölge sindeki diğer idârecilere gönderdikleri para ve d

süveyş

  • Akdeniz'le Kızıl Deniz'i birbirine bağlayan büyük kanal.

tasavvuf

  • Beden ve ruhun eğitilmesiyle bazı mânevî mertebelerin katedilmesini sağlayan yol.

tecribe

  • Deneme, sınama, bilgi edinmeyi sağlayan üç yoldan biri.

temin eden

  • Sağlayan.

teşelşül

  • (Çoğulu: Teşelşülât) Suyun yüksek bir yerden aşağı şarıltı ile dökülmesi, çağlayan oluşturması.
  • Soğuk su banyosu yapma, duş yapma.

tigbend / tîgbend

  • Kılıç kuşanan, kılıç bağlayan. (Farsça)

vav-ı atıf

  • Atıf vavı, kelimeyi veya cümleyi birbirine bağlayan Arapçadaki vav harfi.
  • Gr: Atıf vavı, kelimeyi veya cümleyi birbirine bağlayan vav harfi.

vesait-i tabiiye-i münakale

  • Taşımacılığı sağlayan doğal vasıtalar.

zar / zâr / زار

  • İnleyen, sesle ağlayan. (Farsça)
  • Zayıf, dermansız. (Farsça)
  • Perişan, ağlayan, inleyen. (Farsça)
  • İnilti. (Farsça)
  • Zâr etmek: Ağlayıp inlemek. (Farsça)
  • Zâr olmak: Ağlayıp inlemek. (Farsça)

zemberek

  • Hareketi sağlayan güç kaynağı.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın