alz

• (Çoğulu: Alzât) Sabırsızlık.
• Hastaya ârız olan titremek.
• Hafiflik.
• Acele

ayar

• Altın ve gümüşten yapılmış şeylerin saflık ve hafiflik derecesi.
• Saadete, mutluluğa doğru gitme.

cahif

• Uykusunda dişini öttürmek.
• Çok fazla hafiflik üzerine olmak.
• Nefis, ruh.
• İnsanın karnından çıkan ses.
• Kısa.
• Çok asker.

dumr

• Zayıflık.
• Hafiflik.

heft

• Hafiflik sebebiyle uçup dağılmak.
• Hafif mizaçlı olup, her dile geleni söylemek.
• Vurmak.

heşaşet

• Şâdlık, hafiflik, irtiyah.
• Gevreklik.

hıffe

• Yeynilik.Hafiflik, zayıflık.

hıffet

• Hafiflik; kolaylık; Arapça'da kural olarak teleffuzu dile ağır gelen lâfızların kurallar çerçevesinde düzenlenerek kolaylık sağlama; Meselâ, kàle fiilinin aslı 'kavele' dir. Ancak söylemesi dile ağır geldiği için 'vav' harfi 'elif'e çevrilerek kàle denmiştir.

hiffet / خفت

• Hafiflik.
• Mc: Onurlu ve vakarlı olmamak. Temkinsizlik. Akılsızlık. Hoppalık.

• Hafiflik.

• Hafiflik.

• Hafiflik.

• Hafiflik. (Arapça)
• Hoppalık. (Arapça)

hıffet / خِفَّتْ

• Hafiflik.

kabas

• Ciğer hastalığı.
• Yüksek ve kalın.
• Hafiflik.
• Neşat, sevinç.

kafs

• Sıçramak.
• Hafiflik.
• Sevinç, neşat.
• Hayvanın ayaklarını bağlamak.

letafet

• Hoşluk, lâtiflik.
• Cisimden alâkayı kesip bir nevi nurâniyet kesbetmek.
• Güzellik, nezaket, yumuşaklık, hafiflik.

nezk

• Hafiflik.
• Acele.
• Sebkat.

sahafet

• Zayıflık, bozukluk.
• Hafiflik.

sebh

• Genişlik.
• Hafiflik.

sebüki / sebükî

• Hafiflik. (Farsça)

şetaret

• Şenlik. Şatır ve şuh olmak.
• Yarım olmak.
• Göz ucuyla bakmak.
• Hafiflik. (Ağırbaşlılığın zıddı.)

tayh

• Bulaşmak.
• Hafiflik.

tayiş

• Yeynicek kimse.
• Hafiflik.

tiş / tîş

• şiddet.
• Hafiflik.

veşveşe

• Hafiflik.
• Kırış mırış olmak.

zehf

• Yeynilik, hafiflik.