Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
AZ
kelimesini içeren
256
kelime bulundu...
akur / akûr / عقور
Azgın, kudurmuş, saldırgan.
(Arapça)
alet-i azap / âlet-i azap
Azap âleti, sıkıntı veren unsur.
alet-i tazip / alet-i tâzip
Azap verme aleti.
alettedric
Azar azar.
anif-üz zikr / ânif-üz zikr
Az önce bildirilen, biraz evvel tebliğ edilen.
ariz / âriz
Azarlayıcı.
asevsel
Azâsı gevşek kimse.
ayn-ı azap
Azabın tâ kendisi.
ayn-ı ikab
Azabın tâ kendisi.
azab / azâb / عذاب
Azap.
(Arapça)
azab-engiz
Azab verici, keder verici.
(Farsça)
azabengiz / azâbengiz / عذاب انگيز
Azap veren.
(Arapça - Farsça)
azamet-i tevbih
Azarlamanın büyüklüğü.
azap-ender azap
Azap içinde azap.
azerbayigan
Azerbeycan.
(Farsça)
azim / azîm / âzim
Azimet eden. Gidici.
Azimli, kesin kararlı.
azimkar / azimkâr
Azimli, kesin kararlı.
azimkarane / azimkârâne
Azmederek, kararlı bir şekilde.
azizan / azizân / azîzan
Azizler.
(Farsça)
Azizler. Kelimenin sonundaki ân takısı Arabça'da ikilik, Farsça'da çokluk ifâde eder.
"İki azîz (velî)" mânâsına İslâm âlimlerinin ve evliyânın büyüklerinden Ali Râmitenî hazretlerine verilen lakab.
Büyükler, evliyâ. Birisiyle oturup kalbin toparlanmazsa Kalbindeki dünyâ düşüncesini s
azl
Azil, atma, dökme, çıkarma.
azm
Azim, kesin karar, kuvvetli niyet.
azrail / azrâil / عزدائيل
Azrail.
(Arapça)
azürde
Azar görmüş, incinmiş, gücenmiş. Kalbi kırılmış, üzülmüş.
(Farsça)
azze
Aziz ve şânı büyük olsun, büyük ve aziz oldu (meâlinde).
Aziz oldu, şanı yüce oldu!
azze ve celle
Aziz ve Celâl olsun, oldu... (meâlinde, Cenab-ı Hakkın isminden sonra hürmet maksadı ile söylenir.)
baği / bâğî
Azgın, yoldan çıkmış.
bağiyane / bâğiyâne
Azgınca.
bağy
Azgınlık, zulüm, isyan.
Azgınlık.
bast-ı zaman
Az zamanda çok uzun bir zaman yaşamış olmak.
Az bir zaman dilimi içine uzun bir zamanı sığdırmak ve onu yaşamış gibi olmak.
bayır
Az inişli yer. Fazla yokuş olmayan yer.
befş
Azamet, büyüklük, heybet, debdebe.
(Farsça)
behsus
Az miktar, az şey.
beraz
Az olan şey, kalil.
bir miktar-ı mukabil
Az bir karşılık.
buyahya / bûyahya
Azrail (A.S.)
büzürgi / büzürgî
Azîm olmak. Büyüklük. Ululuk.
(Farsça)
can-şiken
Azrâil (A.S.)
(Farsça)
ceberut
Azametin daha dâimîsi ve bâtınîsi. Büyüklük. Hâkimlik. Kudret, celadet. Fart-ı kibir ve azamet.
cehennem
Azgınların öldükten sonra gidecekleri ceza yeri.
cenab-ı kibriya / cenâb-ı kibriyâ
Azamet ve kudreti sonsuz olan, şeref ve azamet sahibi Allah.
ceste ceste
Azar azar, parça parça, kısım kısım.
cev-be-cev
Azar azar.
(Farsça)
cevami-ül-kelim / cevâmi-ül-kelîm
Az kelime (söz) ile çok şey anlatma özelliği.
cevamiu'l-kelim
Az sözle çok mânâ içeren kelâmlar, ibâreler.
cez'a
Az nesne.
cibr
Az-çok, zorla olgunlaşmak, kemal bulmak.
cüz'i
Azdan olan. Parçaya âit olan. Biraz. Pek az. Kıymetsiz. Mühim olmayan. Esasa ait olmayan. Cüz'e âit olan. Külli olmayan.
Az miktar, bir parça.
cüz'i-külli / cüz'î-küllî
Az-çok.
cüz'iyyet
Azlık, cüz'î oluş.
cüziihtiyar
Az bir seçme hürriyeti.
cüziyyet
Azlık, küçüklük.
dagıyye
Azgın, başkaldıran, isyan eden, âsi, anarşist.
dahl
Az miktar su.
dall
Azan. Azıcı, azdırıcı. Dalalette olan.
darbe-i azab / darbe-i azâb
Azap darbesi, azap verici vuruş.
darülikab / dârülikab
Azap yeri, cehennem.
ediyye
Az, kalil.
ehl-i azap
Azap ehli, azaba uğrayanlar.
ehl-i riyazat / ehl-i riyâzât
Az gıda ile nefsin heveslerini kırıp, ilim ve ibâdetle meşgul olanlar.
ehl-i tuğyan / ehl-i tuğyân / اَهْلِ طُغْيَانْ
Azgınlık ve taşkınlık yapanlar, zulüm ve küfürde çok ileri gidenler.
Azgınlar.
ekall
Az bir oran ve miktar.
ekall-i kalil / ekall-i kalîl
Azın azı, pek az, en az.
Azın en azı, büyük azınlık.
ekalliyet / اقليت / اَقَلِّيَتْ
Azınlık.
Azınlık, azlık.
Azlık, azınlık.
Azınlık.
(Arapça)
Azınlık.
ekalliyet-i müsrife
Azınlıkta olan israfçılar, israfçı azınlık.
endek / اندک
Az.
(Farsça)
enderü'l-vuku / enderü'l-vukû / اندرالوقوع
Az rastlanır.
(Arapça)
esas-ı azimet
Azimetin (en üstün hükmün) esası, temeli.
eser-i itab
Azarlama belirtisi.
ezrebi / ezrebî
Azerbeycan'ın Arapça adı.
fakid
Az rastlanan şey. Nâdir bulunabilen nesne.
fitne
Azgınlık ve bozgunculuk; baştan çıkarma.
gaben-i yesir / gaben-i yesîr
Az aldanma veya az aldatma.
gafve
Azıcık uyumak.
güraz
Azgın erkek domuz.
(Farsça)
güruh-u isyan ve tuğyan ve küfran / gürûh-u isyan ve tuğyan ve küfrân
Azgınlık, isyan ve inkârda çok ileri gidenler.
hal'i
Azli, görevine son verilmesi.
harizme
Azgın hayvanların ağzına ve ayının dudağının üstüne geçirilen demir halka.
hass
Azlık, kıllet.
hays
Az, kalil.
hemgame-i azab / hemgâme-i azab
Azab zamanı.
heyub
Azametli, heybetli, gösterişli.
hırızma
Azgın hayvanların ağzına veya ayının burnuna takılan demir halka.
hirsa
Azıcık derisi yarılan baş yarığı.
hıtr
Az miktar vermek.
hıtre
Azıcık vergi.
hücu'
Az uyku. Gece uykusu.
hüyam
Azgınlık.
i'caz-ı azime / i'câz-ı azîme
Azîm, büyük mu'cize; başkalarını acze düşürecek derecede olağanüstü olma.
i'caz-ı icazi / i'câz-ı îcâzî
Az sözle çok şey ifade etme mu'cizesi.
i'tak / i'tâk / اعتاق
Âzâd etme, özgür bırakma.
(Arapça)
i'tizam
Azim ve kasdeylemek. Gitmek üzere olmak. Fütursuz ve kasd üzere olmak.
i'zaz etme
Aziz kılma, yüceltme, güçlendirme.
icaz / icâz / îcâz / îcaz / ايجاز / ا۪يجَازْ
Az sözle çok mânâ anlatma.
Az söz ile pürüzsüz ve kusursuz olarak çok mânâ ifâde etme.
Az sözle anlatma.
Az söyle çok şey anlatma.
icaz-ı mutneb / îcâz-ı mutneb
Az sözle çok mânâlar ifade etme; bir kelime veya sözün çağrıştırdığı bütün mânâları, açıklama yapmamak sûretiyle kastetme.
icazdarane / icâzdârâne
Az sözle çok mânâ anlatırcasına.
icazlı / îcazlı
Az sözle çok mânâlar anlatarak, özlü sözlü.
ıdva'
Azık yapmak.
iğva / iğvâ / اغوا
Azdırma, baştan çıkarma.
Azdırma, ayartma.
(Arapça)
İğvâ etmek:
Azdırmak, ayartmak.
(Arapça)
ıkab
Azap, mihnet.
ikab
Azap, eziyet, ceza.
ıklal
Azaltılma, azaltma.
ikza
Azarlama, sövme, hakaret etme.
ilm-i cüz'i / ilm-i cüz'î
Az ve sınırlı ilim.
iman-ı taklidi / iman-ı taklidî
Az şüphelere mağlup olabilen, başkalarını takliden olan iman. Tahkik ehline ait olmayan, câhillere mahsus iman.
inzicar
Azarlanma, sakındırılma, menedilme.
istibhal
Azad etme. Azad olma, serbest bırakılma.
itab / itâb / عتاب
Azarlama, tersleme.
Azarlama, tekdir etme.
Azarlama.
Azarlama.
Azarlama, paylama, çıkışma.
(Arapça)
itab etmek
Azarlamak.
itabname
Azarlama mektubu.
(Farsça)
ıtga
Azdırma, azdırılma.
ıtk / عتق
Âzâd etme, köle âzâd etme.
(Arapça)
ıtkname / ıtknâme / عتق نامه
Azad edilmiş olan köle veya cariyeye azad edildiklerini bildirmek üzere verilen vesika.
Âzâdlık belgesi.
(Arapça - Farsça)
izaz / îzaz
Aziz kılma, yüceltme, ihsan etme.
kadiye
Azlık. Az cemaat.
kalil / kalîl / قليل
Az.
Az.
Az.
(Arapça)
kalilen
Az olarak.
kalle
Az olmak.
karınca kaderince
Az da olsa, elden geldiği kadar.
karun / karûn
Azaba uğramış ünlü bir zengin.
katane
Az yemeklik.
kelb-i akur
Azgın, saldırgan köpek.
kelile / kelîle
Az gören, çakal.
kem / كم
Az, eksik.
(Farsça)
kem-güftar
Az konuşan. Az söyliyen.
(Farsça)
kem-harf
Az söyliyen kimse, az konuşan kişi.
(Farsça)
kemabiş / kemâbîş / كمابيش
Az çok, aşağı yukarı.
(Farsça)
kemgu / kemgû
Az konuşan. Az söyleyen.
(Farsça)
kemmi / kemmî
Azlık veya çokluğa dair. Kemmiyete âit ve müteallik. Cesur. Yiğit. Silâhlı.
kemsuhan
Az konuşan. Az söyleyen.
(Farsça)
kemyab / kemyâb / كمياب
Az bulunan. Nâdir. Bulunmayacak kadar az olan.
Az bulunur.
(Farsça)
kemzeban
Az konuşan kimse. Az söyleyen kişi.
(Farsça)
kerubiyan / kerûbiyân
Azâb meleklerinin büyükleri. Kerûb kelimesinin Farsça çoğul şeklidir. Arabî çoğul şekli ise Kerûbiyyûn'dur.
kibriya
Azamet. Cenab-ı Allah'ın azameti ve kudreti, her cihetle büyüklüğü.
kıllet / قلت
Azlık.
Azlık, fakirlik.
Azlık, kıtlık.
Azlık.
Azlık.
(Arapça)
kıyate
Azık vermek.
küdürr
Azâsı çok şişmiş olan yiğit.
kulal
Az, kalil.
küsud
Az nesne.
küsve
Az, kalil.
kut / kût / قوت
Azık, yiyecek.
(Arapça)
kuvve-i azm
Azim kuvveti. Emele muvaffak olmak için gösterilen azim, cehd kuvveti.
(Farsça)
layim / lâyim
Azarlayan.
lisme
Azarlamak, paylamak.
ma'lumat-ı cüz'iye
Az ve hafif bilgi. Cüz'i mâlumât.
ma'zulen
Azledilmiş olarak. İşinden çıkarılmış olarak.
ma'zuliyet
Azledilme hâli. Açıkta kalınış.
maaş-ı cüz'i / maaş-ı cüz'î
Az bir maaş.
marid
Azgın, sapkın. İnad ve isyanda benzerlerinden çok ileri gitmiş olan. Kibir, inad ve dinsizlikle tanınmış olan. Mütemerrid.
masal
Az miktar olan şey.
medar-ı azap
Azap sebebi, acı kaynağı.
mehabet
Azamet, ululuk, korkunçluk.
melaike-i kiram / melâike-i kiram
Aziz, şeref ve kerem sahibi melekler.
melum
Azarlanmış, tahkir edilmiş, levmolunmuş.
merire
Azimet. (Ruhsat'ın zıddıdır)
mesulat
Azab, ukubet. Cezâ çekme.
mevadd-ı zülaliye / mevadd-ı zülâliye
Azotlu maddeler.
misafir-i aziz
Aziz ve şerefli misafir.
muaheze / muâheze
Azarlama. Çıkışma. Darılma. Alay eder tarzda karşısındakini küçümseme. Tenkid.
Azarlama, paylama, çıkışma, tenkit.
Azarlama, darılma, paylama, cezâlandırma.
muateb / muâteb
Azarlanmış.
muazzam / معظم
Azametli, ulu.
(Arapça)
muazzeb
Azapta bulunan, çok sıkıntı gören, eziyet çeken.
muazzib
Azap eden.
mücellef
Az bâkiyye, az miktar artık.
müdebber
Âzâd olması yâni serbest bırakılıp, hürriyetine kavuşması, efendisinin vefâtına (ölümüne) bağlı kılınan köle. Böyle olan kadına müdebbere denir.
müdebbire
Azat olması, efendisinin ölümüne bağlı olan câriye.
müdemdim
Azap eden, zulmeden.
mukarri'
Azarlıyan, paylıyan, başa kakan.
musammim
Azimli olan. Kararlı olan. Karar veren.
muvakkaten
Az bir zaman için, şimdilik, geçici ve muvakkat olarak.
na-dide
Az bulunur, çok değerli. Az görülen, görülmemiş.
(Farsça)
naciz
Azı dişi.
nadd
Azık, rızık.
nadide / nâdide
Az bulunur, değerli.
nadir / nâdir / نادر
Az bulunan. Seyrek.
Az bulunan.
Az bulunur.
(Arapça)
nadirat / nadirât / nâdirât / نادرات
Az bulunan şeyler.
Az bulunanlar.
Az bulunur şeyler.
(Arapça)
nadire / nâdire / نادره
Az bulunur.
(Arapça)
nebze
Az miktar, cüz'i, bir şeyin artığı.
Az miktar.
Azıcık miktar.
nedret / ندرت
Azlık, seyreklik, az bulunmak.
Azlık.
(Arapça)
nefs-i azap
Azabın tâ kendisi.
nevadir
Az olanlar, nâdirler.
Az bulunanlar.
nezare
Azlık. Kıllet.
nıkmet
Azap, ceza.
nikmet
Azap, ceza.
nümune-i ekber ve azam / nümune-i ekber ve âzam
Âzam çok büyük örnek.
nüşuh
Az miktar su.
ramak
Az şey.
ribhale
Azası büyük olan, organları iri olan.
riyazetkarane / riyâzetkârâne
Az gıda ile yaşayıp nefsi terbiye edercesine.
sahl
Az az vermek.
salkame
Azı dişlerinin birbirine dokunması.
sebeb-i itab ve tokat
Azarlama ve tokat sebebi.
semerat-ı cüz'iye / semerât-ı cüz'iye
Az miktardaki verim.
şerr-i kalil / şerr-i kalîl
Az bir şer, kötülük.
sıbhale
Azası iri ve uzun olan.
şiddet-i gazab
Azabın, cezanın şiddeti.
şıkn
Az, kalil.
sille-i azab / sille-i azâb
Azap tokadı.
simad
Az su.
şival
Az şey.
şükuh
Azamet, ululuk, celal.
(Farsça)
şukune
Azlık.
ta'zib / ta'zîb / تعذیب / تَعْذ۪يبْ
Azab verme. Eziyet etme. Men eylemek.
Azap verme.
(Arapça)
Azâb etme.
Azâb etme.
Azab verme.
ta'zil
Azletme. İşinden çıkarma.
ta'ziz / ta'zîz / تعزیز
Aziz tutma, değer verme.
(Arapça)
taannüf
Azarlama. Darılma.
tafif
Az, kalil.
taği / tâği
Azgın, haktan sapan, saptıran.
Azgın.
tağiyane / tâğiyâne
Azgınca.
Azgınca, zalimce.
tağun / tâğun / طاغون
Azılılar.
(Arapça)
tağut
Azgın, sapkın, îmansız, ilâh gibi saygı gören, heykellerine bile saygı duyulan, sapan ve saptıran.
tagviye
Azdırıp yoldan saptırma, baştan çıkarma.
tahmiz
Azaltmak.
tahrik
Azdırma, kışkırtma, kımıldatma, yerinden oynatma, hareket ettirme, yola çıkarma.
taklil / taklîl
Azaltma. Azaltılma. İndirme. Tenkis.
Azaltma.
Az gösterme, azaltma.
takri / takrî
Azarlama, telaşlandırma.
takri'
Azarlama.
talik
Azad olunan esir. Serbest bırakılan esir.
tasrid
Azaltmak.
tazib / tâzib
Azap etme.
Azap, eziyet verme.
tazib etme
Azaplandırma, eziyet verme.
tazip / tâzip
Azap verme, cezalandırma.
tazip eden / tâzip eden
Azap veren, cezalandıran.
tazip etme
Azap verme.
tazip etmek
Azap vermek, eziyet etmek.
tazir / tâzir
Azarlama.
taziyane-i ta'zib
Azab vermek, azablandırmak kamçısı.
tebkit
Azarlama, ağlatma, delil getirerek susturma.
Azarlama, susturma.
tedriç
Azar azar, derece derece.
tedricen
Azar azar.
tekdir / tekdîr / تَكْد۪يرْ
Azarlama.
Azarlama, kederlenme.
Azarlama.
temerrüş
Az miktar su.
tenadür
Azalma, nâdirleşme.
tenakus / tenâkus / تَنَاقُصْ
Azalma.
tenkis / tenkîs / تنقيص
Azaltma, eksiltme.
(Arapça)
tenkisat / tenkîsât / تنقيصات
Azaltmalar, eksiltmeler.
(Arapça)
tevbih / tevbîh / توبيخ / تَوْبِيخْ
Azarlama. Levm etme.
Azarlama, kınama.
Azarlama.
Azarlama, tekdîr.
Azarlama, azar.
(Arapça)
Tevbîh olunmak:
Azarlanmak.
(Arapça)
Azarlama.
tezciye
Az nesne.
tezevvüd
Azıklanma. Yanına yiyecek alma.
tuğyan / tuğyân / طُغْيَانْ
Azgınlık, sapkınlık.
Azgınlık, taşkınlık, zulüm ve küfürde çok ileri gitme.
Azgınlık.
tuşe / tûşe / توشه
Azık. Ölmeyecek kadar yenecek şey.
(Farsça)
Azık.
(Farsça)
ugtube
Azar, tekdir.
ulü'l-azm
Azamet, ciddiyet, sabır ve sebat sahibi büyük peygamberler; Hz. Mûsâ, Hz. İsa, Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.).
ulülazm peygamberler
Azimet, gayret, ciddiyet, sabır ve sebat sahibi büyük peygamberler; Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Mûsâ, Hz. İsa, ve peygamberimiz Hz. Muhammed'e verilen sıfat.
vakr
Az işitmek. Sağırlık.
veşel
Az su.
veşl
Az miktarda olan su.
zad / zâd / زاد
Azık. Yolda yenecek veya içilecek gıda maddesi.
Azık.
Azık.
(Arapça)
zad ü zahire / zâd ü zahîre
Azık ve yiyecek.
zad ve zahire / zad ve zahîre
Azık, yolda yenilecek ve içilecek şeyler.
zahire / zahîre / ذَخ۪يرَه
Azık.
zaman-ı kalil
Az zaman.
zebani / zebânî
Azap melaikesi.
zebaniye
Azap melekleri.
zecr
Azarlama, sakındırma.
zehid
Az, kalil.
zevad
Azıklar, yiyecekler.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Mücessem
Cuzzam
Celle celalu
bergerde
Ruy_i zemin
fetret-i mutlaka
Malumat
sahra
bezle
esne
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
AZ
top
sürgün edilmek
imtizac etmek
Hal almak
El etmek
CANLI
Döngü
çok çalışmak
ebucehil