Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
AYIRMA
ifadesini içeren
151
kelime bulundu...
adiliyet / âdiliyet
Allah'ın haklıyı haksızı ayırması, her hakkı yerine getirmesi, sonsuz adalet sahibi olması.
akl
İdrâk kuvveti, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayırmaya yarayan kuvvet.
azl
Bir şeyi yerinden veya güruhundan veya işinden ayırmak. Birisini işinden veya makamından ayırmak.
Ayırma, uzaklaştırma.
azletmek
Ayırmak, uzaklaştırmak.
bahs
Kazmak.
Ayırmak.
Saçmak.
Birşey hakkında etrafiyle söz söyleyip hakikatı araştırma. Konuşulan şey.
Teftiş.
Söz münazarası, muaraza, mübahese.
Bir mevzû hakkında tafsilât, açıklama.
İddialaşma.
baz / bâz
Doğan. Yırtıcı kuş. Av kuşu.
(Farsça)
Açık.
(Farsça)
Ayırma. Temyiz etme.
(Farsça)
İniş.
(Farsça)
bergriften
Ayırmak. Kaldırmak. Gidermek.
(Farsça)
besk
Yırtmak.
Yarmak ve ayırmak.
bess
İçindekini açığa vurmak.
Neşretmek, yaymak.
Ayırmak.
Dert, keder.
Merak.
beytutet / beytûtet
(Beyt. den) Gece kalma, geceleme.
Ayırmak, teferruk.
Gece baskın yapmak.
bilatefrik / bilâtefrik
Ayırmaksızın.
celhe
(Çoğulu: Cülâhet) Gidermek. Yerinden ayırmak.
Nâhiye.
cüzaze
(Çoğulu: Cüzâzât) Pâre pâre etmek, ayırmak, kesmek. Ağaçtan yemiş düşürmek.
egosantrizm
Psk: Benmerkezcilik. Zihnî gelişmenin ilk çocukluk safhası. Bebek büyüyüp kendi varlığı ile başka varlıkları ayırmaya başladığı zamanlarda kendine has bir düşünce tarzı ile düşünür. Sanki dünyada en önemli varlık kendisi, herşey onun emrine ve isteğine hazır olmalı. Annesi, babası, diğer insanlar ve
(Fransızca)
elektroliz
Fiz: Birleşik bir cismi elektrik vasıtasıyla elemanlarına ayırma işi.
fark
Ayrılık, başkalık. Ayırma, ayrılma, seçilme,
Başın tepesi, baştaki saçın ikiye ayrıldığı yer.
faruk / fâruk
Hak ile bâtılı birbirinden ayıran. Haklıyı haksızı ayırmakta çok mâhir olan. (Hak ile bâtılı birbirinden tam ayırarak İslâmiyeti kabul ettiği ve islâm nurunu izhar ettiği ve imân ve küfrün arasını fark ve faslettiği için Hz. Peygamber (A.S.M.) tarafından Hz. Ömer'e (R.A.) bu isim verilmiştir.)
Haklıyı haksızı ayırmakta pek mahir olan. Hz. Ömer'in sıfatlarından biri.
fasl
Ayrıntı, ayırma, kesinti, bölüm.
Halletme, neticelendirme, kesip atma.
fatk
Kırma, ayırma, yarma, çatlatma.
"Kasık yarığı" denilen bir hastalık.
Elbisenin dikişlerini sökmek.
faysal
Kesin hüküm; karmaşık bir meseleyi kesin hatlarıyla çözümleme, yanlışı doğrudan ayırma.
fecr
Tan yerinin ağarması. Şafak. Sabah vakti, güneş doğmadan evvel şarkta hâsıl olan kızıllık.
Bir şeyi genişçe ikiye ayırmak.
Günah işlemek. Fücur ve fısk işlemek. Yalan söylemek.
Tekzib eylemek.
İsyan ve muhalefet eylemek.
Haktan sapmak. Meyletmek.
<
fekk / فك
Açmak. Ayırmak.
Kırmak.
Kaldırmak.
Kesmek.
El ve bilek, yerinden burkulup çıkmak.
Rehin verilen şeyi kurtarıp çıkarmak.
Köle azadetmek.
Pir-i fâni olmak.
Açma, ayırma.
Çene.
(Arapça)
Ayırma.
(Arapça)
ferz
Çukur yer.
Düz yer.
Ayırmak.
fesh
Bozmak. Hükümsüz bırakmak. Kaldırmak.
Zayıf olmak.
Bilmemek. Cehil.
Re'y ve tedbiri ifsad eylemek.
Zaif-ül akıl. Zaif-ül beden.
Tembellik yüzünden gayesine erişemeyen.
Unutmak.
Tıb: Beden âzalarının mafsallarını yerinden çıkarıp ayırmak
fetk
Şak etme. Ayırma. Yarma. Yarılma.
Tıb: Dikilmiş bir şeyi söküp ayırmak.
Kasık yarığı, kasık zarının yarılması ile barsakların torba içine dolmasından ibaret sakatlık. Fıtık hastalığı.
Şafak sökmesi. Fecir ağarması.
Parçalanıp birbirine düşmüş cemaat.
Ayırma, yarma.
fezr
Yarmak.
Ayırmak.
Bozup feshetmek.
furkan
Hak ile batılı ayırmak, iyi ile kötüyü ayırd etmek.
Kur'ân-ı Kerim'in adlarından biri.
füruk
(Tekili: Fark) Farklar. Ayırma vasıfları. Alâmetler.
hacz
Men'etmek. Mâni olmak.
İki şeyin arasını ayırmak.
Alacaklı, borçludan alacağını alabilmesi için borçlunun malına el konulmak.
Engelleme, el koyma, ayırma.
hadb
Vurmak, darb etmek.
Deriyi etiyle ayırmak.
Isırmak.
Yalan söylemek.
Uzunluk.
hal'
Kaldırma. Kal' etme.
Hükümdarı tahttan indirmek. Azletmek.
Mansıb ve mesnetten ihraç etmek.
Elbise gibi şeyleri soymak.
Bir şeyi izâle edip ayırmak ve terketmek.
Karısını boşamak. Evlâdını evlâdlıktan reddetmek.
hall ü fasl
Çözme ve ayırma. Açıklayarak bitirme. Bir mes'eleyi müsbet bir neticeye bağlama.
hallüfasl
Çözme ve ayırma.
hasr / حصر
Bir şeyin içine alma. Yalnız bir şeye mahsus kılma.
Bir çember içine almak. Askerle etrafını kuşatmak.
Sıkıştırma. Kısaltma.
Okurken tutulup kalmak.
Vakfetmek.
Zaman ayırmak.
Yalnız biri için ayırma.
Tahsis etme, ayırma, vakfetme, adama.
(Arapça)
Hasretmek:
Adamak, ayırmak, tahsis etmek.
(Arapça)
hasr-ı tesbihat
Bir zaman dilimini tesbihe ve Allah'ı anmaya ayırma.
hasr-ı vakit
Vakti tamamıyla ayırma, verme.
himmet
Kayırma, yardım, emek.
hıyere
Beğenme, seçme. Benzerlerinden ayırma.
Seçkin, seçilmiş, beğenilmiş, ayrılmış.
huş
Akıl, fikir, zekâ, iyi ile kötüyü ayırma hissi.
(Farsça)
Ruh, can.
(Farsça)
Ölüm,
(Farsça)
Zehir.
(Farsça)
ibane
Irak etmek, uzaklaştırmak.
Ayırmak.
İzhar etmek, göstermek.
icla / iclâ
(Cilâ. dan) Sürme, nefyetme, sürgün etme. Evinden barkından ayırma.
Sür'atle seğirtme.
Cilâlama, parlatma.
ıdlal
(İdlâl) Hak dinden, imân ve islâmiyetten saptırmak. Doğrudan, Hak ve hakikat caddesinden ayırmak. Azdırmak.
ifla'
Sütten ayırma, memeden kesme.
Yabana kaçma.
ifrad
Tek olarak söylemek.
Ayırmak.
Göndermek. Yollamak.
ifraz / ifrâz
Ayırmak, tefrik etmek. Ayrılmak.
Bütünden parça ayırma. Bölme.
ifrinka'
Parmak çıtırdatma.
Gidermek.
Ayırmak.
iftam
Memeden ayırma, sütten kesme.
ihfa / ihfâ
Örtmek, gizlemek; tecvidde bir terim. On beş ihfâ harflerinden önce gelen tenvin veya sâkin nunu, izhâr (birbirinden ayırmak) ile idgâm (birbirine katmak) arasında, şeddeden uzak olarak gunne ile genizden çıkarmak.
ihsas
(Hisse. den) Pay ayırmak. Hisse vermek.
Azletmek.
ihza'
Ganimetten pay ayırma.
Ayakkabı giydirme.
ikdar
(Kudret. den) Kudret verme, kuvvetleştirme, güç kazandırma. Geçimini sağlama.
Birini kayırma.
ikraz
Ödünç vermek. Borç vermek.
Kesip ayırmak.
iltimas / iltimâs / التماس / اِلْتِمَاسْ
Tavsiye. Rica. İstirham.
Kayırmak, tutmak, haksız olarak yardımda bulunmak.
Yapılmasını isteme.
Kayırma.
Kayırma.
(Arapça)
Ricâ etme, kayırma.
iltimasat
(Tekili: İltimas) İltimaslar, tavsiyeler, ricalar.
Kayırmalar, tutmalar.
iltimasname
İltimas mektubu. Kayırma yapılması için yazılan mektub.
(Farsça)
iltizam
Kayırma, taraf tutma, gerekli bulma.
inşiab
Şubelendirme. Ayırma. Şubelere ayrılma.
Bölük bölük olma.
Dalbudak verme.
intikad
İyi bilineni kötülemek.
Seçip ayırdetmek.
Kalp parayı gerçeğinden ayırmak.
Tenkid.
Fenni veya edebi eserlerin tarafsız bir nazarla incelenmesi sonunda fikir ileri sürülmesi.
ism
(İsim) Ad, nâm.
Ist: Bilinen veya bilinmeyen, hissedilen veya hissedilmeyen herhangi bir şeyi birbirinden ayırmak, tanımak veyahut zihne getirmek için kullanılan söz veya lâfız.
Man: Tam mânalı ve hem mevzu, hem mahmul olabilen lâfızdır.
isti'sar
Seçme, ayırma, intihab etme.
Seçip benimseme.
istibda
(İstibra') Ayırmak. Uzak etmek.
Küçük abdest bozduktan sonra idrardan temizlenmek, sidik eserinin tamâmen kesilmesini beklemek.
Nikâhla alınan dul bir kadının gebe olmadığına kanaat getirmek için, kadın bir âdet görünceye kadar beklemek.
istifnan
Cins cins ayırma. Mâhirane bölme.
istifrad
Ayırma, tek tek yapma.
Yalnız tek başına.
ıstına'
Seçme, intihab, ayırma.
Adam seçme.
İyilik etmek.
İş işletmek.
istisna
Ayırmak. Kaide dışı bırakmak. Müstesna kılmak.
istisnaat
(Tekili: İstisna) İstisnalar, müstesna kılmalar, ayırmalar.
istisnai / istisnaî
İstisnaya âit. Ayırmayla alâkalı.
iz'ac
Rahatsız etmek. Bunaltmak.
Yerinden koparıp ayırmak.
izahe
Bir şeyi ayırma.
Kurtulma.
Yok etme.
izhak
Yok etme, mahvetme.
Öldürme.
Oku, nişandan ayırma.
izhar / izhâr
Açıklamak, ortaya çıkarmak. İki harfi birbirinden ayırmak mânâsına tecvîd ilminde bir terim.
kal'
Bir şeyi kökünden çekip koparmak.
Kendisinden iyi kalay çıkan maden.
Azletmek. Bir tarafa ayırmak.
kasm
Bölmek.
Ayırmak.
Bahsetmek.
Kesmek.
kat'
Kesme, ayırma.
Geçme. Yol almak. Yüzerek geçmek.
Delil ve bürhan ile ilzam etmek.
Edb: Sözün te'sirini arttırmak ve dinleyenin anlayışına bırakmak için söz bitmeden kesivermek."İmtihan geliyor. Çalışın, yoksa..."Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz Size rehberl
kemal-i imtiyaz / kemâl-i imtiyaz
Bir şeyi mükemmel bir şekilde diğerlerinden ayırma.
kemal-i imtiyaz ve teşhis / kemâl-i imtiyaz ve teşhis
Mükemmel bir seçme ve ayırma.
kesr
Kırmak. Parçalamak. Parçalara ayırmak.
Mat: Bir bütünün parçalarından her biri.
kısmet
Nasîb. Allahü teâlânın ezelde (sonsuz öncelerde) herkes için dilediği şey.
Birkaç kimsenin bir şeydeki hisse-i şâyialarını (ayrılmamış hisselerini) kile, terâzî, arşın gibi bir ölçü âleti ile tâyin ve tahsis etme, belli etme, ayırma.
Bölmek ve ayırmak. Bahşetmek. Taksim etmek.
Fık: Hisse-i şâyiayı, yani, taksim olunmamış maldaki hisseleri sahiplerine tahsis etmektir.
kusut
Haktan sapmakla cevr ve zulmetmek.
Birşeyi kısımlara ayırmak, tefrik etmek.
ma vudia leh / mâ vudia leh
Tayin ve tahsis olunduğu şey (Meselâ 10 TL.'yi bir kitap almaya ayırmak gibi.).
mantıki kıraet / mantıkî kırâet
Acele etmeyerek fakat imlâ kaidelerine dikkat ederek, yâni virgüllerde biraz, noktalı virgüllerde biraz daha durmak, teâcüb ve istifhamları anlatmak, muhaverelerde konuşanların sözlerini ayırmak suretiyle okumaktır.
meyz
Ayırmak, birşeyi denklerinden üstün tutmak.
Bir yerden bir yere geçmek.
mübalat
Kayırmak.
Dikkat etmek. İtina göstermek.
mücun
(Çoğulu: Meccân) Kim olursa olsun kayırmamak.
İnsanların sözünden hazer etmeyip derdi olmamak.
müfavasa
Ayırmak.
Halâs etmek.
münakade
Bir şeyin iyisini kötüsünden seçip ayırmak.
münasafa
(Nısf. dan) Yarıyarıya paylaşma. İki eşit parçaya ayırma.
nez' / نزع
Çekip koparmak, ayırmak.
Can çekişmek.
Çekip almak. Kuyudan kovayı çekip çıkarmak.
Saymak.
Kaldırmak, yok etmek.
Can çekişme.
(Arapça)
Sökme, koparma, zorla alma.
(Arapça)
Nez' eylemek:
Ayırmak, çekip atmak, sökmek, koparmak.
(Arapça)
perva
Korku, çekinmek.
(Farsça)
Alâka, ilgi, bağ.
(Farsça)
Takat.
(Farsça)
Durup dinlenmek.
(Farsça)
Bilmek.
(Farsça)
Vesvese.
(Farsça)
Kayd.
(Farsça)
Iztırab.
(Farsça)
Terk, feragat.
(Farsça)
Hayran, şaşmış.
(Farsça)
Meyl, teveccüh, iltifat, kayırmak.
(Farsça)
Gussalanmak.
(Farsça)
ra-i mühmele
Noktalı ze'den ayırmak için "rı" harfine verilen bir ad.
ref-i imtiyaz
Ayrımcılığın, kayırmacılığın kaldırılması.
retk ü fetk
Noksanları düzelterek idare etme.
Ayırmak ve bitiştirmek.
İyi idare etme.
şakk-ı kamer / شَقِّ قَمَرْ
Ayın yarılması, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmın ayı ikiye ayırması mûcizesi.
Ayı ikiye ayırma (mu'cizesi).
şakkıkamer
Peygamberimizin ayı iki parçaya ayırması mûcizesi.
sarm
(Surm) Bağ kesmek. Meyve toplamak. Bir şeyi kökünden ayırmak.
savh
Yarmak.
Ayırmak.
İşitmek, duymak.
selg
Ayırmak.
Yarmak.
ta'yin
Yerini belli etmek.
Vazifeye göndermek, vazifelendirmek.
Ayırmak.
Tayın, erzak.
tahdik
(Hadeka. dan) Gözünü dikip, ayırmadan ve dikkatle bakma.
tahlil
Bir şeyi incelemek üzere parçalarına ayırma.
Analiz.
tahsis / تخصيص
(Husus. dan) Belli bir gaye için kullanmak.
Bir şey veya bir kimse için ayırmak.
Kredi. Tazminat.
Biri için ayırma.
Özgü kılma, ayırma.
(Arapça)
Tahsis edilmek:
Ayırılmak.
(Arapça)
Tahsis etmek:
Ayırmak.
(Arapça)
tahsisat / tahsisât
Biri için ayırmalar.
tahsisen
Birine ayırmakla.
tahviye
Dizleri, dirsekleri, yanları, karnı ve uyluğun arasını ayırmak.
takammüm
Evin süprüntüsünü ayırmak.
taksim
(Kısım. dan) Bölme. Parçalara ayırma.
taksim-i akli / taksim-i aklî / taksîm-i aklî / تَقْس۪يمِ عَقْل۪ي
Akıl ve fikir yoluyla bir konuyu bölümlere ayırmak.
Aklen kısımlara ayırma.
taksimat / taksimât
Kısımlara ayırma.
Taksimler. Bölmeler. Cüz cüz ayırmalar.
takti' / taktî' / تقطيع
Kesme.
(Arapça)
Şiiri veznine göre parçalara ayırma.
(Arapça)
talak / talâk
Boşamak. Boşanmak.
Bağlı olan bir şeyi çözmek, ayırmak.
Nikâhlı karısını bırakmak.
Boşamak, boşanmak.
Bağlı olan bir şeyi çözmek, ayırmak.
Nikâhlı karısını bırakmak.
tansif
(Nısıf. dan) Yarı yarıya bölmek. Ayırmak.
tasabbu'
Parmak parmak ayırma.
tasnif
Sınıflara ayırmak. Sınıflandırmak.
Kitap yazmak. Kitap tertib etmek.
Sınıflandırma, ayırma.
tebiz / tebîz
Ayırma, bölme.
tebvib
(Bâb. dan) Kısım kısım ayırma. Bablara ayırma.
tecrid
Soyma, soyutlama.
Bir tarafta tutma, ayırma.
teczie / تجزئه
(Cüz'. den) Kısım kısım ayırma, doğrama, ufaltma, bölme.
Parçalara ayırma, bölme.
(Arapça)
tecziye
Cezalandırma.
Parça parça ayırmak.
tefahhuc
Oturduktan sonra ayaklarını ayırmak.
tefarik / tefârik
Müteferrik olanlar. Tefrikalar. Ayırma ve seçmeler.
Taksitler. Ufak tefek şeyler. Ayrıca şeyler.
Küçük hediyelik eşya.
Ayırmalar, ufak şeyler.
tefkik
Birbirinden ayırmak.
Halâs etmek, kurtarmak.
tefri / tefrî
Kısım kısım ayırma.
tefrii / tefrîi
Teferruat ve ayrıntılara ayırmakla ilgili.
tefrik / تفريق / tefrîk / تفریق / تَفْر۪يقْ
Birbirinden ayırma.
Birbirinden ayırmak, seçmek, ayırdetmek, ayrı kılmak.
Korkutmak.
Ayırma, seçme.
Ayırma.
Ayırma, ayırdetme.
(Arapça)
Tefrîk edilmek:
Ayırılmak, ayırt edilmek.
(Arapça)
Tefrîk etmek:
Ayırmak, ayırt etmek.
(Arapça)
Tefrîk olunmak:
Ayrılmak.
(Arapça)
Ayırma.
tefrik etme
Ayırma.
tefrik etmek
Ayırmak.
teftiş
Kontrol etmek. İşlerin alâkalı vazifeliler tarafından ele alınıp iyi ve tamam yapılmasına çalışmak.
Sormak.
Ayırmak.
tektib
Askeri bölük bölük etmek, bölüklere ayırmak.
(Ketebe. den) Yazdırma.
temayüt
Birbirinden ayırmak.
temyiz / temyîz
Bir şeyi diğerinden seçip tarif etmek, ayırmak. Seçmek. İyiyi kötüden ayırmak.
Yargıtay.
Gr: Belirsiz olan kelime ve sayıları belirli hale koymak. Meselâ: "İşrune dirhemen" (yirmi dirhem) ve "Retle zeyten" (Bir retl zeytin yağı) tâbirlerinde "dirhemen" ve "zeyten" gibi.
<
Ayırma, seçme.
Ayırma, seçme, iyiyi kötüden ayırd etme.
temyiz etme
Birbirinden ayırma.
temzig
Ayırmak.
Dağıtmak.
tenattu'
Çok arıtmak.
Ayırmak.
tenattus
Dikkatle tecessüs etmek, araştırmak.
Ayırmak.
terbil
Ayırmak.
teş'ib
(Çoğulu: Teş'ibât) Şubelere ayırma, dallandırma.
tesbian
Yediye ayırmak suretiyle, yediye ayırarak.
teşhis
Şahıslandırma. Şekil ve suret verme. Seçme, ayırma, ne olduğunu anlama. Tanıma.
Hastalığın ne olduğunu anlayıp bilmek.
Edb: Canlılandırmak, suretlendirmek.
Eşyaya şahsiyet vermek.
Ayırma.
teşkik
(Şakk. dan) Parça parça yarma. İkiye ayırma. Yarmak.
tesrib
Esasen işkembeden içyağını ayırmak demek olup, mecâzen: Tekdir ve muaheze mânasına kullanılır.
Darılma. Ayıplama.
Başa kakma.
teşric
Cem'etmek, birbiri üstüne yığmak.
Kerpiçi yerinden ayırmak.
teşrid
Ayırma, dağıtma. Dilim yapıp kesmek.
Nefyetme, kovalama.
Belâya atma. Ürkütüp kaçırma. Sevketme.
Birisinin ayıbını teşhir eylemek.
tevellüh
(Çoğulu: Tevellühât) (Veleh. den) Şaşakalma. Şaşırıp sersemleşme.
Hayran etme.
Kadını çocuğunden ayırma.
tezyil
Ayırmak.
vicdan / vicdân
İnsanın iyiyi kötüden ayırma hissi.
vikaye / vikâye / وقایه
Koruma. Koruyuculuk. Sahib olma. Arka çıkma. Kayırma.
Tıb: Herhangi bir hastalık için önleyici tedbir alma.
Koruma, koruyuculuk, sahip olma, arka çıkma, kayırma.
Koruma.
(Arapça)
Vikâye etmek:
Korumak, esirgemek, kayırmak.
(Arapça)
za'zaa
Doldurmak.
Ayırmak.
Rüzgâra savurmak.
zerr
Zerre, en küçük parça.
Karınca yumurtası.
Ayırmak.
zevd
Ayırmak.
Uzaklaştırmka, ırak etmek.
Defetmek, menetmek.
zevk
Lezzet alma, hoşa gitme, tatma.
Hoş, hoşa giden. Mânevi haz.
Boş vakit geçirmek. Eğlenmek.
Alay etmek. Güzeli çirkinden ayırma kabiliyeti.
zeyl
Ayırma. Tefrik.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tavzifat
malumât
hitam
kazibe
Remad
afaret
mürebbi
MUAHIZ
esna-i tarik
ağleb-i ömür
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
AYIRMA
ortadan kaldırma
ecr-i
güneş
ebniye
Maymun
Temel unsur
Demeni
İman derecesi
akıcılık