Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
AH
kelimesini içeren
297
kelime bulundu...
a'kef
Ahmak.
a'mal-i ahiret / a'mâl-i âhiret
Âhirete ait işler.
a'mal-i uhreviye / a'mâl-i uhreviye
Âhirete ait ameller, işler, fiiller.
Ahirete ait iş, hareket ve ibadetler.
abece
Ahmak kimse.
adamet
Ahmaklık, akılsızlık.
ah u enin / ah u enîn / âh u enîn / آهُ و اَن۪ينْ
Ah deyip inlemek, ağlamak. Ah u fizâr da aynı mânayı ifâde eder.
Ah çekerek inleme.
Ah edip inleme.
ah ü enin eden / âh ü enîn eden
Ah deyip inleyen.
ah ü fizar eden / âh ü fîzâr eden
Âh çekip ağlayan.
ah ü zar / âh ü zâr / آه و زار
Âh edip inleme.
ahbab-ı uhrevi / ahbab-ı uhrevî
Âhiretteki dostlar.
ahdi / ahdî
Ahde âid, sözleşmeye dâir.
ahdname / ahdnâme / عهدنامه
Ahitname, antlaşma metni.
(Arapça - Farsça)
ahenk / âhenk / آهنگ
Ahenk, uyum.
(Farsça)
aheste-rev
Aheste âheste yürüyen, acelesiz, yavaş yavaş yürüyen.
(Farsça)
ahid-şiken
Ahdi bozan, anlaşmayı bozan.
(Farsça)
ahiret ehli / âhiret ehli
Âhiret hayatını esas tutan kimseler.
ahlak-ı vahşiyane / ahlâk-ı vahşiyâne
Ahlâkî yapı açısından son derece vahşi olma.
ahlaken / ahlâken / اخلاقا
Ahlâkça.
Ahlakça.
(Arapça)
ahlaki / ahlâkî
Ahlâkla ilgili, ahlâka ait.
Ahlâkla ilgili, ahlâka uygun.
Ahlâkla ilgili, ahlâka uygun.
ahlakiyat / ahlâkiyat / اخلاقيات
Ahlâk ilmi.
Ahlak bilgisi.
(Arapça)
ahlakiyun / ahlâkiyûn / اخلاقيون
Ahlakçılar.
(Arapça)
ahlakıyyun / ahlâkıyyun
Ahlâk ilmi ile uğraşan âlimler; bunlar iki kısımdır. Bir kısmı ahlâk-ı hasene olan İslam ahlâkını telkin eder, diğer kısmı ise, dine tâbi olmayan ve hakiki ahlâkı bulamamış olanlardır.
ahlakiyyun / ahlâkiyyun
Ahlâk âlimleri.
Ahlâk bilimciler.
ahmak-ul humaka
Ahmakların en ahmağı.
ahmakane / ahmakâne / احمقانه
Ahmakça, budalaca.
Ahmakça.
Ahmakçasına, ahmak olana yakışır şekilde.
(Farsça)
Ahmakça.
(Arapça - Farsça)
ahmaki / ahmakî / احمقى
Ahmaklık.
(Arapça - Farsça)
ahmakiyet
Ahmaklık, akılsızlık.
ahmaku'l-humaka
Ahmakların en ahmakı.
ahmed feyzi
Ahmed Feyzi.
ahur / âhur / آخر
Ahır, dam.
(Farsça)
Ahır.
(Farsça)
ahüzar / âhüzâr / آه و زار
Âh çekip inleme.
(Farsça)
ahval-i uhreviye / ahvâl-i uhreviye
Âhiretteki haller.
ahvalat / ahvâlât
Ahvaller, durumlar.
akl-ı uhrevi / akl-ı uhrevî
Âhiret ile ilgili akıl.
akset
Ahsen, en güzel.
alem-i ahiret / âlem-i âhiret
Âhiret âlemi.
alem-i uhrevi / âlem-i uhrevî / عَالَمِ اُخْرَوِي
Âhiret âlemi.
Âhirete âit âlemler.
alem-i uhreviye / âlem-i uhreviye / âlem-i uhrevîye / عَالَمِ اُخْرَوِيَه
Âhiret âlemi.
Âhirete âit âlemler.
amal-i uhreviye / âmâl-i uhreviye
Ahirete ait emeller, ümitler ve istekler.
amel-i uhrevi / amel-i uhrevî / عَمَلِ اُخْرَوِي
Âhirete yönelik gerçekleştirilen iş, hizmet.
Âhirete ait amel.
Ahirete ait iş, ibâdet.
amel-i uhreviye
Âhireti kazanmak için yapılan amel, iş.
aş-pez
Ahçı, aşçı.
(Farsça)
ashab-ı yemin / ashâb-ı yemin
Ahid ve yeminlerinde sebât edenler. Kendi kazançlarından ziyâde Cenab-ı Hakk'ın lütuf ve ikrâmına kavuşacakları ümid edilenler. Allah'a itâatleri ve amelleri iyi olup ahirette amel defterleri sağ taraftan verilecek olanlar. Sağcılar. Mukaddesatçılar. Kur'an ve İmân yolunda Allah (C.C.) için çalışanl
avalim-i uhreviye / âvâlim-i uhreviye
Âhiret âlemleri.
azab-ı uhrevi / azâb-ı uhrevî
Âhirette çekilecek ceza.
babük
Ahmak, sersem adam.
bed-ahd
Ahdinde, sözünde durmayan, vefasız.
(Farsça)
bed-ahlak
Ahlâkı ve huyu kötü olan kimse.
(Farsça)
bed-siyret
Ahlâksız. Ahlâkı ve huyu kötü olan.
(Farsça)
bedahlak / bedahlâk / بداخلاق
Ahlaksız.
(Farsça - Arapça)
bedsiret / bedsîret / بدسيرت
Ahlaksız.
(Farsça - Arapça)
bekà-i ahiret / bekà-i âhiret
Âhiretin hayatının devamlılığı, kalıcılığı.
bekà-i uhreviye
Âhiretteki devamlılık, kalıcılık.
beladet
Ahmaklık, sersemlik, kalınkafalılık. Budalalık.
belahet / belâhet
Ahmaklık. Düşüncesizlik. Ne yaptığını iyi bilmemek.
Ahmaklık, budalalık, düşüncesizlik.
cafcaf
Ahlâksız, iffetsiz kadın.
(Farsça)
cevabü'l-ahmak es-sükut / cevabü'l-ahmak es-sükût
Ahmak olana verilecek en iyi cevap sükûttur, cevap vermemektir.
cevabü'l-ahmaki's-sükut / cevâbü'l-ahmaki's-sükût
Ahmaklara verilecek en güzel cevap susmaktır.
dabbetülarz / dâbbetülarz
Âhirzaman alâmeti olan bir yaratık.
dafit
Ahmak.
daire-i ahiret / daire-i âhiret
Âhiret âlemi.
dar-ı ahiret / dâr-ı âhiret / داَرِ اَخِرَتْ
Âhiret yurdu.
Ahiret yurdu.
dar-ı beka / dâr-ı beka / dâr-ı bekâ / دار بقا
Âhiret. Bâki olan yer.
(Farsça)
Ahiret.
dar-ı uhra / dâr-ı uhra / dâr-ı uhrâ
Ahiret yurdu.
Âhiret yurdu.
dar-ül-beka / dâr-ül-bekâ
Ahiret, sonsuz kalınacak yer.
denaset-i ahlak / denaset-i ahlâk
Ahlâk kirliliği, ahlâksızlık.
divan-ı ilahi / divan-ı ilâhî
Âhiretteki hesap günü. Haşirde muhasebe günü.
dü'bus
Ahmak.
dugaga
Ahmak, akılsız kişi.
dünya hayatı / dünyâ hayâtı
Âhiretten önceki hayat.
düvuk
Ahmaklık, hamâkat.
ebleh / اَبْلَهْ
Ahmak. Bön. Budala.
Ahmak, akılsız.
Ahmak.
eblehane / eblehâne
Ahmakçasına.
Ahmakçasına. Eblehçesine.
(Farsça)
eblehçe
Ahmakça.
eblehi / eblehî
Ahmaklık, saflık, bönlük.
(Farsça)
eblehiyyet
Ahmaklık, eblehlik, bönlük, salaklık, saflık, kalın kafalılık.
eblehlik
Ahmaklık, aptallık.
ef'al-i uhreviye / ef'âl-i uhreviye
Âhirete ait işler.
ehali / ehâlî / اهالى
Ahali, halk.
(Arapça)
ehasin-i ahlak / ehasin-i ahlâk
Ahlâkın en iyisi, en güzeli. Hz. Peygamberimizin (A.S.M.) ahlâkı gibi olan ahlâk.
ehibba / ehibbâ
Ahbaplar, sevilenler.
ehl-i ahiret / ehl-i âhiret
Âhiret ehli, âhiret hayatını esas tutan kimseler.
ehl-i dünya / ehl-i dünyâ
Âhireti unutup, dünyâya sarılanlar. Dünyâya düşkün olanlar.
ehl-i gaflet
Âhirete, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız olan kimseler.
ehl-i gaflet ve dalalet / ehl-i gaflet ve dalâlet
Âhirete ve Allah'ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız ve hak yoldan sapmış kimseler.
ehvek
Ahmak kimse.
ekmel-i ahirzaman
Âhirzamanın en mükemmeli.
emval-i uhrevi / emvâl-i uhrevî
Âhirete ait mallar.
emval-i uhreviye / emvâl-i uhreviye
Âhirete ait mallar; sevaplar.
eşhas-ı ahirzaman / eşhâs-ı âhirzaman
Âhirzamanda geleceği haber verilen şahıslar.
evahir / evâhir
Ahirler, ayın son günleri, sonlar.
Âhirler, sonlar.
evamir-i ahlakiye / evamir-i ahlâkiye
Ahlâkla ilgili emirler.
evidda
Ahbablar. Hâlis ve sâdık dostlar.
evre
Ahmak kimse.
fahiş / fâhiş
Ahlâksız, aşırı.
faide-i uhreviye
Ahirete ait faydalar.
fakaka
Ahmak adam.
fakd-ül ahbab
Ahbabsızlık, dostsuzluk. Ahbabın bulunmayışı.
fakfaka
Ahmak adam.
fasid-ül mizac / fâsid-ül mizac
Ahlâkı ve iyi huyları ifsad eden.
fasık-ı gafil / fâsık-ı gafil
Âhiretten ve Allah'ın emir ve yasaklarından habersiz davranan günahkâr kimse.
fazail-i ahlak / fazail-i ahlâk
Ahlâk faziletleri.
fazilet-i uhreviye
Âhirete ait fazilet, üstünlük.
fenn-i adab / fenn-i âdâb
Ahlâk ilmi.
fesad-ı ahlak / fesad-ı ahlâk
Ahlâk bozukluğu.
fevaid-i uhreviye / fevâid-i uhreviye
Âhirete ait faydalar, sevaplar.
fezaze
Ahlâkı kaba ve kerih olmak.
fıkdan-ül ahbab
Ahbab yokluğu. Ahbabsızlık.
fisl
Ahmak.
fitne-i ahirzaman / fitne-i âhirzaman
Âhirzaman fitnesi; dünyanın son devresinde görülen fitneler, bozulmalar.
Âhirzamandaki fitne. Deccal fitnesi.
fitne-i azime / fitne-i azîme
Ahlâkta ve toplum düzeninde büyük çaplı azgınlık ve bozgunculuğun çıkması.
fitne-i mühimme
Ahlâkta ve toplum düzeninde büyük çaplı azgınlık ve bozgunculuğun çıkması.
gabavet / gabâvet / غَبَاوَتْ
Ahmaklık, anlayışsızlık, bönlük, kalın kafalılık. (Fıtnetin zıddı)
Ahmaklık, akılsızlık.
gabi / gabî
Ahmaklık eden, budalalık eden.
gayr-ı ahlaki / gayr-ı ahlâkî
Ahlâk dışı, ahlâka uygun olmayan.
gayr-i ahlaki / gayr-i ahlâkî / غَيْرِ اَخْلَاق۪ي
Ahlâk kurallarına uymayan.
Ahlakî olmayan.
hadise-i ahirzaman / hâdise-i âhirzaman
Âhirzaman hâdisesi, dünya hayatının kıyamete yakın son devresindeki meydana gelen olay.
hadise-i uhra / hadise-i uhrâ
Âhirete ait hadise.
hakikat alemi / hakikat âlemi
Âhiret âlemi; mânevî ve ruhanî âlem.
halafet
Ahmaklık, hamâkat, budalalık.
halin
Ahmak.
hamakat / hamâkat / حماقت / حَمَاقَتْ / hamâkât
Ahmaklık. Budalalık. Bönlük. Anlayışsızlık.
Ahmaklık.
Ahmaklık, bönlük.
Ahmaklık.
(Arapça)
Ahmaklık.
Ahmaklık.
hamka
Ahmak ve budala kadın.
hane-i ferda
Ahiret.
haşr-ı cismani / haşr-ı cismânî
Âhirette tekrar bedenlerin ve vücudların dirilişi.
hatr
Ahdini bozmak, sözünde durmamak.
hayat-ı ahiret / hayat-ı âhiret
Âhiret hayatı, öldükten sonraki hayat.
hayat-ı uhreviye / hayat-ı uhrevîye
Âhiret hayatı.
hazret-i mehdi / hazret-i mehdî
Âhirzamanda gelip dini takviye edecek ve Müslümanların imanlarını yenileyecek olan zât.
hebenneka
Ahmaklığı ile tanınmış bir adam.
heffat
Ahmak.
hevahat
Ahmak adam.
hevek
Ahmaklık.
hidan
Ahmak, salak.
hidemat-ı uhreviye / hidemât-ı uhreviye
Âhirete yönelik hizmetler, görevler.
hilbace
Ahmak.
hilbus
Ahmak.
hizmet-i ukba-dünya / hizmet-i ukbâ-dünya
Âhiret-dünya hizmeti.
hubb-u ahiret / hubb-u âhiret / حُبُّ اَخِرَتْ
Âhiret sevgisi.
Ahiret sevgisi.
hufre
Ahd, söz.
hükea
Ahmak kimse.
huld azabı
Ahiratteki ebedî azab.
hulf-ül va'd
Ahdinden dönmek. Verdiği sözü yerine getirmemek.
huluk / hulûk
Ahlâklar, ahlakî özellikler.
humeka / humekâ / حمقا
Ahmaklar.
(Arapça)
humk / حمق
Ahmaklık.
Ahmaklık. Bön olmak. Aklı az olmak.
Ahmaklık, aklı az olmak.
Ahmaklık.
(Arapça)
huşkser
Ahmak, salak.
(Farsça)
hüsn-ü ahlak / hüsn-ü ahlâk
Ahlâk güzelliği.
hüsn-ü siret / hüsn-ü sîret / حُسْنِ س۪يرَتْ
Ahlâktaki güzellik.
Ahlâk güzelliği.
hütr
Ahmaklık, hamâkat, budalalık.
ihsanat-ı uhreviye / ihsânat-ı uhreviye
Ahiretteki ihsanlar, bağışlar.
ikab-ı uhreviye / ikab-ı uhrevîye
Âhiretteki ceza.
ilm-i ahlak / ilm-i ahlâk
Ahlâk bilgisi.
imam-ı gazali / imam-ı gazalî
Ahirete irtihâli Hi: 505 dir. "Hüccet-ül İslâm İmam-ı Muhammed Gazalî" diye anılır. O zamanın felsefesinin bâtıl akidelerini red ve cerh ederek Kur'anın eşsizliğini ve hakkaniyet ve mu'cizeliğini isbat etmiş pek çok eserler vermiştir. (K.S.)
imam-ı rabbani / imam-ı rabbânî
Ahmed-i Farûkî.
iman-ı ahiret / iman-ı âhiret
Âhirete iman.
iman-ı bi'l-ahiret / iman-ı bi'l-âhiret
Âhirete iman.
iman-ı bi'l-yevmi'l-ahir / iman-ı bi'l-yevmi'l-âhir
Âhiret gününe iman.
iman-ı bil'ahiret / iman-ı bil'âhiret / îmân-ı bil'âhiret / ا۪يمَانِ بِالْاٰخِرَتْ
Âhirete iman.
Âhirete inanma.
iman-ı bil-ahiret / iman-ı bil-âhiret
Âhirete, öldükten sonra dirileceğine, haşir ve neşre, Cennet ve Cehennem'e inanmak.
imanün bi'l-ahiret / îmânün bi'l-âhiret
Âhirete iman.
inhimak
Ahmakça dalma.
insan-ı gafil
Âhirete, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız olan insan.
irtihal
Âhiret yolculuğuna çıkmak, ölmek.
ıstabl
Ahır.
istihmak
Ahmaklık gösterme, salaklık yapma.
istimrar-ı ahlak / istimrar-ı ahlâk
Ahlakî özelliklerin aksamadan varlığını sürdürmesi.
iştirak-i a'mal-i uhrevi / iştirâk-i a'mâl-i uhrevî
Âhirete âit işlerde mânen ortak olma.
iştirak-i a'mal-i uhreviye / iştirâk-i a'mâl-i uhreviye / اِشْتِرَاكِ اَعْمَالِ اُخْرَوِيَه
Âhirete âit işlerde mânen ortak olma.
Âhirete âit amellerde ortak olma.
iştiyak-ı uhreviye
Âhiret sevgisi, arzusu, coşkusu.
ıteh
Ahmaklık, bunaklık.
kalus / kâlus
Ahmak, ebleh, akılsız.
(Farsça)
kan / kân
Ahmak, ebleh. Câhil. İdraksiz, düşüncesiz.
(Farsça)
kasemat / kasemât
Ahdler, yeminler.
kelime-i hamka / kelime-i hamkâ
Ahmakça söz.
Ahmakça söz.
kemalat-ı ahlakiye / kemâlât-ı ahlâkiye
Ahlâkî mükemmellikler, üstün özellikler.
laahlaki / laahlâkî
Ahlâk dışı. Terbiye hârici.
lade
Ahmak, akılsız, ebleh.
(Farsça)
lahz
Ahlâkı yaramaz kimse.
ma'kad
Ahidnâme yapılan, anlaşma akdedilen yer.
maad / maâd
Âhiret.
maali-i ahlak / maâlî-i ahlâk
Ahlâkî yücelik, yüce ahlâklar.
mahasin-i ahlak / mahasin-i ahlâk
Ahlâk ve huy güzelliği.
mahitab-ı ahirzaman / mâhitab-ı âhirzaman
Âhirzamanın mehtabı.
mahkeme-i kübra
Âhirette Allah huzurunda kurulacak büyük mahkeme.
makam-ı uhrevi / makam-ı uhrevî
Âhirete ait makam.
mal-i uhrevi / mal-i uhrevî
Âhiret için kazanılan sevap. Uhrevî mal.
mead
Ahiret.
mecma-i ahar / mecma-i âhar
Âhirette toplanma.
mefasid / mefâsid
Ahlâkı bozan şeyler.
mehasin-i ahlak / mehâsin-i ahlâk
Ahlâk güzellikleri.
mehasin-i ahlakiye / mehâsin-i ahlâkiye
Ahlâk güzellikleri.
mehasin-i uhreviye / mehâsin-i uhreviye
Âhirete ait güzellikler.
mehdi / mehdî / مَهْد۪ي
Âhirzamanda gelip insanları hak dine sevk edecek ve Müslümanların yenilemeye sebep zât.
Âhirzamanda gelecek vazîfeli zât.
meleke-i tadil-i ahlak / meleke-i tâdil-i ahlâk
Ahlâken ölçü ve kurallara uyma melekesi, pratiği.
menfaat-i uhreviye
Âhirete ait yararlar.
merkaan
Ahmak kimse.
meşagil-i uhreviye
Ahirete ait çalışmalar. Din için yapılan çalışmalar.
mesele-i ahiret / mesele-i âhiret
Ahiretle ilgili mesele.
meslek-i uhreviye ve diniye
Âhirete ve dine ait gidilen yol, usûl.
metanet-i ahlakiye / metanet-i ahlâkiye
Ahlâkî sağlamlık, dayanıklılık.
mezraa-i ahiret / mezraa-i âhiret / مَزْرَعَه
Âhiretin tarlası.
Ahiret tarlası.
mi'van
Ahâliye yardım eden, halka yardımı çok olan kimse.
milg
Ahmak.
minnet-i uhrevi / minnet-i uhrevî
Âhirete ait iyilik, lütuf.
muahede / muâhede / معاهده
Ahitleşme, antlaşma.
(Arapça)
Muâhede yapmak:
Antlaşma yapmak.
(Arapça)
muahede-name
Ahdleşmenin yazıldığı ve imzalandığı kâğıt.
(Farsça)
müc'a
Ahmak adam.
muhafaza-i ahiret / muhafaza-i âhiret
Âhireti koruma.
mukaddesat-ı ahlakiye / mukaddesat-ı ahlâkiye
Ahlâka dayanan mukaddes şeyler.
mükafat-ı uhreviye / mükâfât-ı uhreviye
Âhirette verilecek olan ödül.
mütegabi
Ahmak tavrı takınan. Kendini ebleh gösteren.
mütegabiyane
Ahmakçasına, eblehçesine.
(Farsça)
mütehamikane
Ahmakçasına, eblehçesine.
(Farsça)
müvaseka
Ahdedişmek, karşılıklı yeminleşmek.
nafaka-i uhreviye
Âhiret hayatında geçinmek için lüzumlu olan şey.
nağme-saz
Ahenkle söyleyen, terennüm eden.
(Farsça)
nakz-ı ahd
Ahdi, antlaşmayı bozma.
nebiy-yi ahirzaman / nebiy-yi âhirzaman
Âhirzaman nebisi, peygamberi, Hz. Muhammed (a.s.m.).
nebiyy-i ahirzaman / nebiyy-i âhirzaman
Âhirzaman peygamberi ve son peygamber olan Hz. Muhammed (a.s.m.).
neş'e-i ulya / neş'e-i ulyâ
Ahiretteki yüksek dereceli hayat, âhiret hayatı.
netaic-i uhreviye / netâic-i uhreviye
Âhiretteki neticeler.
netice-i uhreviye
Âhirete ait netice.
nevai / nevaî
Ahenkle, makamla ilgili.
(Farsça)
nevka
Ahmak, akılsız kimse.
nisvan-ı zelil
Ahlâken ve dinen düşmüş, zelil olmuş kadınlar.
radig
Ahmak, akılsız kimse.
revak-ı uhreviye / revâk-ı uhreviye
Âhirete bakan revak, kemer.
rey-i ahmakane
Ahmakça bir görüş ve düşünce.
ribabe
Ahd, söz, yemin, misak.
ritm
Ahenk.
rüfai / rüfaî
Ahmed-i Rüfaî tarikatına mensub.
rumuzat-ı neşriye / rumuzât-ı neşriye
Âhiretteki dirilişin ince delilleri.
saadet-i hayat-ı uhreviye
Âhiret hayatındaki mutluluk.
saadet-i uhreviye / saâdet-i uhrevîye / سَعَادَتِ اُخْرَوِيَه
Âhiret hayatındaki mutluluk.
Ahiret saadeti.
sadik-ı ahmak
Ahmak dost.
sandukça-i uhreviye / صَنْدُوقْجَۀِ اُخْرَوِيَه
Âhiret sandığı.
Ahiret kumbarası, küçük sandık.
seciyye
Ahlâk, tabiat, huy.
şefiü'l-müznibinin varisi / şefiü'l-müznibînin vârisi
Âhiret âleminde günahkârların bağışlanması için şefaatte bulunacak olan Hz. Muhammed'in (a.s.m.) mirasçısı.
şekavet-i uhreviye
Âhiretteki sıkıntılar.
şeks
Ahlâksız, yaramaz kimse.
şemayil
Ahlâk.
semerat-ı uhreviye / semerât-ı uhreviye
Âhirete ait meyveler.
sercuc
Ahmak.
sevab-ı ahiret / sevâb-ı âhiret
Âhiret ücreti.
sevab-ı uhrevi / sevâb-ı uhrevî
Âhiret sevabı.
seyahat-i berzahiye ve uhreviye
Ahiret ve berzah yolculuğu.
sıhhat-i uhreviye
Ahiret hayatında sağlıklı olma.
sinema-i uhreviye
Âhirete ait sinema.
sırat
Âhirette cennete gitmek için üstünden geçilen köprü.
siret / sîret
Ahlâk, karakter.
Ahlâk, gidişât, hal, hareket, tavır, yaşayış.
şirket-i maneviye-i uhreviye / şirket-i mâneviye-i uhreviye
Âhirete dönük manevî şirket, ortaklık.
su-i ahlak / su-i ahlâk
Ahlâk kötülüğü. Allah'ın, peygamberin râzı olmayacağı işleri yapanın ahlâkı.
şübehat-ı uhreviye
Âhiretle ilgili şüpheler.
süfyan / süfyân
Âhir zamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına vesile olacağı sahih hadislerle bildirilen dehşetli dinsiz ve münâfık bir şahıs.
Âhirzamanda gelen ve kendisi gibi münafıklara "ulu önder"lik ederek dini yıkmaya çalışan dehşetli bir dinsiz, islâm deccalı.
Âhirzamanda geleceği ve İslâm dinini yıkmak için çalışacağı sahih hadislerde haber verilen dinsiz ve münâfık bir şahıs.
sukut-u ahlak / sukut-u ahlâk
Ahlâkî alçalış, çöküntü.
süturdan / süturdân
Ahır.
(Farsça)
tahalluk / tahallûk
Ahlâklanmak. İyi huy edinmek. Yüksek İslâmi ahlâkla ahlâklanmak.
Ahlâklanma.
Ahlâklanma.
tahammuk / تَحَمُّقْ
Ahmaklaşma.
Ahmaklaşma.
Ahmaklaşma.
tahamuk
Ahmaklaşmak.
tahmik
Ahmaklaştırma.
Ahmak sayma, ahmak olduğunu dile getirme.
talim-i ahlak / tâlim-i ahlâk
Ahlâk dersi, eğitimi.
tarab-enduz
Ahenk kazanan.
tarik-i ahiret / tarik-i âhiret
Âhiret yolu.
tasavvuf
Ahlâk ve kalb ilmi. Kalbi kötü huylardan temizleyip, iyi huylarla doldurmak. Kalbde îmânın vicdânileşmesi, yâni Ehl-i sünnet îtikâdının kalbde sağlamlaşması ve şüphe getirici te'sirlerle sarsılmaması, nefs-i emmâreden doğan tenbelliklerin ve sıkıntıl arın giderilip, ibâdetlerde kolaylık ve lezzet hâ
tavla / تَاوْلَا
Ahır.
Ahır.
Ahır.
teali-i ahlak / teâli-i ahlâk
Ahlâk yüceliği, yüksek ahlâk.
tefahhuş / تَفَحُّشْ
Ahlâksızlaşma.
tehzib-i ahlak / tehzib-i ahlâk
Ahlâkı güzelleştirme, kötü huyları giderme.
telehhüf
Ah etme.
tenabüz
Ahidlerini bozmak, sözlerinde durmamak.
teranezar / teranezâr
Ahenkli ve cümbüşlü yer.
(Farsça)
terbiye-i ahlakiye / terbiye-i ahlâkiye
Ahlâk terbiyesi.
terennüm / تَرَنُّمْ
Ahenkli ve güzel sesle söyleme.
terk-i ukba / terk-i ukbâ
Âhiretteki mükâfatları terketmek, düşünmemek.
tesellu'
Ahmak olmak.
ticaret-i uhreviye
Âhiret ile ilgili ticaret.
ücret-i uhreviye
Âhirette verilecek ücret.
uhra / uhrâ
Âhiret.
uhrevi / uhrevî / اخروي / اخروی / اُخْرَو۪ي
Âhirete ait.
Âhiretle ilgili.
Âhirete dair, âhiretle alâkalı. Öteki dünyaya ait.
Âhiretle ilgili.
Ahiretle ilgili, öteki dünyaya ait.
Ahirete dair.
Ahiret ile ilgili.
(Arapça)
Âhirete âit.
uhreviye / uhrevîye
Âhiretle ilgili.
Âhiretle ilgili olan.
ukba / ukbâ / عقبى
Âhiret.
Ahiret.
(Arapça)
umur-u uhreviye / umûr-u uhreviye
Âhirete ait işler.
Âhirete ait işler.
vahasreta / vâhasretâ
Ah özledim!
vahdet nağmesi
Ahenkli bir nidayla her şeyin Allah'ın birliğini anlatması.
vakıat-ı istikbaliye ve berzahiye ve uhreviye / vâkıât-ı istikbaliye ve berzahiye ve uhreviye
Ahiretle, kabir hayatıyla ve gelecekle ilgili olaylar.
vazife-i diniye-i uhreviye
Âhirete ait din vazifesi.
vazife-i uhreviye
Âhirete ait görev.
vilakar / vilakâr
Ahbab, dost.
(Farsça)
yevm-i ahir / yevm-i âhir
Âhiret günü. Îmân edilmesi lâzım olan altı şeyden beşincisi. Arkasından gece gelmeyen gün. Bu zamânın başlangıcı insanın öldüğü gündür.
yevm-i ahiret / yevm-i âhiret
Âhiret günü; öteki dünya, öldükten sonraki ebedî hayat.
yevm-i mahşer
Âhirette Allah tarafından yeniden diriltilen insanların toplanacağı gün.
zabıta-i ahlakıye / zâbıta-i ahlâkıye
Ahlâk zâbıtası.
zabıta-i ahlakiye / zâbıta-i ahlâkiye
Ahlâk zabıtası, ahlâk polisi.
zad-ı ahiret / zâd-ı âhiret
Âhiret için hazırlık. Âhiret azığı. İbadet ve sâlih amel.
Âhiret azığı.
zahire-i ahiret / zahire-i âhiret / zahîre-i âhiret
Ahiret azığı. Hayır ve iyilikler. Sâlih amel ve ibâdetler.
Âhiret azığı.
zemzeme-dar / zemzeme-dâr
Ahenkli.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
medyun-u şükran
hac
vaki
Inkișaf
kaffeten
şehr-i ramazan
ŞEHR-İ
harsi
amare
eved
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
AH
aksed
bahsetmek
Icki
Tezebzüb
gussalan
idaren
tavsif
nasip olma
Kalemin