Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Ağu
ifadesini içeren
32
kelime bulundu...
ab / âb / آب
Ağustos.
(Farsça)
dar-ül-fünun
Üniversite. (1 Ağustos 1933'de İstanbul Dâr-ul Fünunu yerine Üniversite kurulmuştur.)
darül hikmetil islamiye
(Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye) Bu teşkilât, son devirlerde gerek imparatorluk ve gerekse İslâm Aleminde ortaya çıkan bir takım dini mes'elelerin halli ve İslâma yapılan hücumların İslâm ahkâmına göre cevaplandırılması için 12 Ağustos 1334 (25 Ağustos 1918) tarihinde 5. Mehmed Reşat ve Şeyhülislâm Musa
difla
Ağu ağacı denen ve çok acı olan nesne.
dürüşt
Katı, kalın, yağun.
(Farsça)
Kaba, sert.
(Farsça)
eyyam-ı bahur
Ağustos ayının ilk yedi günü.
hacr
(Hicr) Men'etmek. Birisine bir şeyi yasak etmek. Malını kullanmaktan men'etmek.
Kucak. Ağuş.
helahil
(Tekili: Hülhül) Tesiri pek kuvvetli ve öldürücü zehir. Panzehiri olmayan ağu.
hemaguş / hemâgûş / هم آگوش
Sarmaş dolaş, kucak kucağa.
(Farsça)
Hemâgûş olmak:
Sarmaş dolaş olmak, kucaklaşmak.
(Farsça)
hey'et-i temsiliye
Temsil hey'eti.
Tar: Erzurum Kongresinde Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ismini alan cemiyetin nizamnamesi iktizasınca seçilen şahıslardan teşekkül etmiş olan hey'et. (6 Ağustos 1919)
hücr
Kucak, âğuş.
ilhan
Tar: Cengizlilerin İran kolunun Hülâgu hanedanının hükümdarlarına verilen ünvan.
kakül
(Kâgül) Alnın üzerine sarkıtılan kısa kesilmiş saç.
(Farsça)
lib'e
(Çoğulu: Libâ) Ağuz denilen koyu süt. (Her dişi davar doğurduğunda önce olur.)
liba'
Hayvan doğurduktan sonra gelen süt. Avuz (Ağuz)
mesmum
Zehirlenmiş. Ağu katılmış. Zehirli.
müsemmem
(Semm. den) Zehirlenmiş, ağulu, içine zehir atılmış.
mütesemmim
Zehirlenen, ağu içmiş olan.
nester
(Nesteren-Nesterin-Nesterun) Ağustos gülü, yaban gülü.
(Farsça)
niş
(Arı, akrep gibi böceklerde olan) İğne.
(Farsça)
Diken.
(Farsça)
Ağu, zehir.
(Farsça)
nusb
(Çoğulu: Ensâb) Meşakkat, zahmet, elem.
Zehir, ağu.
Belâ, musibet.
Put, sanem, heykel.
samm
Zehirleyen. Ağulu.
Sam Yeli denen öldürücü rüzgâr.
sarsar
Gürültü ile gelen pek soğuk rüzgâr, yel. Kasırga.
Ağustos böceği.
semm
Zehir, ağu.
simm
(Çoğulu: Simâm-Sümum) Küçük dar delik.
İğne deliği.
Ağu, zehir.
Kast.
Düzeltme, ıslah.
Set.
sümum
(Tekili: Semm) Zehirler, ağular.
tağuti / tağutî
Tağutla ilgili.
tavagi
(Tekili: Tâgut) Putlar. Tâgutlar.
tebaguz
(Çoğulu: Tebâguzât) (Buğz. dan) Sevişmeme, gizli kin tutup düşmanlık besleme.
yerun
Ağu, zehir.
Aygır suyu.
zehr
(Zehir) Zehir, ağu, semm.
(Farsça)
zehr-nak
Zehirli, ağulu.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
ur
istifraz
riyaz-ı
aklan
Terbiye-i
vafir
malan
reviyyet
Botani
teşrif
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Ağu
mukafat
Güzel
Servilik
istifham
körler
baş dümenci
hırka
saturn
şeytan