Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
A MAL
ifadesini içeren
49
kelime bulundu...
ambargo
Bir para veya malın kullanılması veya başka bir yere götürülmesi ya da bir geminin bulunduğu limandan ayrılması yasağı.
arz-taleb
Üreticinin piyasaya belli fiyatla mal sürmesi ve tüketicinin de piyasadan mal çekmesi hâdisesi.
beyt-i atik
Kâbe-i Muazzama. (Çok eskiden beri Cenab-ı Hak tarafından her türlü tehlikelerden korunduğu ve kurtarıldığı ve hiçbir kimsenin ona mâlik olmayıp aslının hür olduğundan kinaye olarak bu isim verilmiştir.)
caize / câize
Armağan, övücü şiirleri için eskiden şairlere devlet büyükleri veya aşiret büyükleri tarafından verilen para veya mal.
derviş / dervîş
Allahü teâlâdan başka şeyleri kalbinden çıkarıp bütün âzâsıyla İslâm dîninin emir ve yasaklarına uyan, dünyâ malına gönül bağlamayan kimse.
diyet
Kan bedeli. Yaralanan veya öldürülen bir kimse için en yakın vârisine ödenmesi şer'an hükmolunan para veya mal. Can pahası.
Para, değer. Kıymet.
dünya sevgisi / dünyâ sevgisi
Kalbin dünyâ malını ve mülkünü çok sevmesi.
evkaf / evkâf
(Tekili: Vakıf) Allah yoluna hizmet için verilip devamlı bırakılan şeyler. Sahibi tarafından şeriata uygun olarak bir hayır iş ve hasenata tahsis olunmuş mülk veya mallar.Osmanlı devletini asırlar boyu kuvvetli bir devlet olarak ayakta tutan kuruluşlardan biri de vakıftır. Osmanlı tarihini inceleyen
Vakıflar. Sâhibi tarafından İslâmiyet'e uygun olarak bir hayır işe tahsis edilmiş mülk veya mallar.
eza
Ticarette kaybetme, zarar etme.
Kibir ve gururunu bıraktırma.
Sıkıntı, eziyet, zulüm, cevr, sitem, renc, incinmek. İnsanın kerih görüp mahzun olduğu şey.
Hayır ve sadaka yoluyla mal vermede gururlanmak. Tetavül etmek.
faiz / fâiz
Ödünç vermekte, rehnde (ipotek yâni ödenecek mal karşılığı olarak, bir malı, alacaklıda veya başka âdil bir kimsede emânet bırakmada) ve alış-verişte, alıcıdan veya vericiden birinin ötekine karşılıksız vermesi şart edilen fazla mal, para veya menfaa t. Ribâ.
feraiz / ferâiz
(Tekili: Farîze) Allah'ın farz kıldığı ibadetler, yapılması mecburi olan din emirleri.
Şeriatın hükümleriyle mirasçılar arasında mal taksimi bilgisi. İslâmın miras hukuku.
i'tikab
Veresiye vermeme. Bir malı borç olarak satmama. Parasını almadıkça malı teslim etmeme.
ibn-üs-sebil / ibn-üs-sebîl
Kendi memleketinde zengin ise de, bulunduğu yerde yanında malı, parası kalmamış olan ve çok alacağı varsa da, alamayıp, muhtâç kalan.
iftilaz
Kesmek, kat'.
Bir kimsenin bir parça malını almak.
ihbas
Eteğinde bir şey gizleme.
Hapsetme.
Vakfetme. Hayır yollarında mal ve hayvan bağışlama.
ihrac
Çıkarmak. Dışarı atmak. Fazla malı başka memlekete göndermek. İstifade için meydana koymak.
ihracat / ihrâcât
(Tekili: İhrâc) Memleketteki fazla malı başka memlekete göndermek, satmak.
Çıkarmalar. İhraç etmeler.
Dışarıya mal satma.
iksam
Çok miktarda mal alıp biriktirme.
Kökünü kırma. Hepsini silip süpürme.
inhibas
Vakıf namına malı hapsetme.
Nefes tutulma.
inhisar
Hasr olunma.
Tecavüz etmeme.
Bir iş veya malın idâresinin bir kişiye, bir ele bırakılması. Bir elden idâre. Bir şeye mahsus olup, başka şeye şümulü olmama. Yalnız bir şeye veya bir şahsa hasrolunma.
intişab
Odun veya mal biriktirme.
Tutulup kalma.
irsaliye
Makbuz.
Her hangi bir yere gönderilen eşya veya malların listesi.
irtikab / irtikâb
Bir işe girişmek.
Kötü bir iş işlemek. Rüşvet almak gibi çirkin bir şey yapmak.
Bir makamı âlet ederek, hakkı olmayan para veya malı hile ile almak.
kar haddi / kâr haddi
Bir malı satarken, alış fiyatına veya mâliyeti üzerine eklenen fazlalığa, kâra konulan sınır.
karantina
İtl. Bulaşıcı bir hastalığın yaygın olduğu bir ülkeden gelen kişileri, gemileri veya malları geçici olarak tecrit etme şeklinde alınan tedbir.
Hastahanede yatması gereken hastaların kayıt ve kabul işlerinin yapıldığı yer.
Bir bulaşıcı hastalığın yayılmasını önlemek üzere hast
karun
(A, uzun okunur) Peygamber Musâ (A.S.) devrinde yaşamış, malı ile mağrur olarak haddini aşmış ve Cenab-ı Hakkın zekât emrini dinlemediğinden Musa'nın (A.S.) duâsından sonra malı ile birlikte yere batmış olan dünya zengini. Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanını kendine mâlederek nankörlük ve enaniyetinden
kılavuz
Yol gösteren, rehber.
Vapurlara yol gösteren.
Bazı hayvan katarlarının önüne düşüp, onları sevkeden hayvan.
Eskiden evlenme işlerine vasıtalık eden kadınlar.
Düşman hakkında mâlumât edinmek için ordu hizmetinde kullanılan kişiler.
Okçuluk müsabakaların
kumar
Para veya başka bir menfaat karşılığı oynanan oyun; birkaç kimsenin aralarında para veya mal toplayarak piyango çekip, isâbet etmeyenlerin isâbet edenlere mal veya para vermek için sözleşme veya para ile kazanmak için tahminde bulunma, toto. Karşılık lı para veya mal koyarak bahse tutuşma.
maddi cihad / maddî cihad
Din uğrunda mal ve canla mücadele.
mal müdürü
Kazâ mâliye memuru.
mamelek / mâmelek
Olanca malı.
meta-ul gurur
Gurur metaı. İnsanı aldatıp Allah yolundan alan dünya zevki veya menfaatı, insanlara riyakârlık için kullanılan dünya malı.
mübtezel / مبتذل
Ele ayağa düşmüş.
(Arapça)
Orta malı.
(Arapça)
Çok bulunan.
(Arapça)
mücahidin / mücahidîn
(Tekili: Mücahid) Mücahidler. Cihad edenler. Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla çalışan, çarpışanlar.
pazarlık etmek
Alış-verişte satan ile alan arasında malın fiyâtı veya bir işin ücreti husûsunda yapılan anlaşma.
propaganda
Bir fikri, ya da malı beğendirmek için yapılan ilân, reklâm.
Bir fikri veya malı herkese bildirmek veya kabulü için yapılan ilân. Çok kıymetli olduğu veya olmadığı hâlde bir şeyin kıymetini arttırmak maksadiyle yapılan konuşma veya ilânat.
(Fransızca)
riba / ribâ
Tartısı ve ölçüsü belli olan bir malı aynı cinsten daha fazla olan bir mal ile, bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak veya veresiye değiştirmektir.
Faiz.
Muamelede meşru miktardan tecavüz.
Bir şeyin artması, çoğalması.
Verilen borç para veya mal karşılığında
Fâiz; ödünç vermekte, rehnde (ipotekte) ve alış-verişte, alıcıdan veya vericiden (satıcıdan) birinin ötekine karşılık olarak vermesi şart edilen fazla mal.
sadaka-i fıtır
İhtiyâcı olan eşyâdan ve borçlarından fazla olarak, nisâb yâni dinde zenginlik ölçüsü miktarında malı, parası bulunan her hür müslümanın, Ramazân bayramının birinci günü sabâhı, fakirlere vermekle yükümlü oldukları belli miktarlardaki buğday, arpa, hurma veya kuru üzüm yahut kıymetleri kadar altın v
sadaka-i fıtr
Ramazan bayramından evvel fıtra olarak verilen sadaka. Zengin (nisaba mâlik) her müslümanın (ihtiyar, genç, çocuk ve hattâ bunak da olsa) fakirlere vermeye mükellef olduğu sadakadır, vâcibdir. Nisaba mâlik olan bir müslüman, hem kendi nefsi için, hem de çocukları, hizmetçisi için sadaka-i fıtır veri
sahib / sâhib
(Sohbet. den) Sohbet edilen kimse.
Bir şeyi koruyan ve ona mâlik olan.
Bir iş yapmış olan.
Bir vasfı olan.
sermaye
Ana mal. Esas para. İlk elde mevcut olan para.
(Farsça)
Kazanılmış ilim.
(Farsça)
Hayat. Ömür.
(Farsça)
Ana mal, ana para.
sosyalist / صُوسُيَالِستْ
Şahsî mülkiyeti kaldırıp her şeyi topluma mal eden sistemi savunan kişi.
şüf'a
Başkasına satılmış olan bir mülkü, satış değeri ile satın almak hakkı. Bu hakka mâlik olan kimseye şefî' denir.
tahsisat
Bir kimse veya bir daire için ayrılmış para veya mal.
tama'
Aç gözlülük, dünyâ malına aşırı düşkünlük.
tasarruf
İdare ile kullanmak. Sarfetmek. Tutum. Sâhib olmak. İdare etmek. Sâhiblik. Kullanma hakkı.
(Para veya mal) artırma.
Bir şeye karışıp müdahale etme.
tazallüm
Bir haksızlıktan sızlanmak. Şikâyet etmek.
Birinin hakkını veya malını gasbetmek.
Mazlum olmak.
Zulmü kendi nefsine isnad etmek.
ücret
Bir iş, hizmet, bir şeyden faydalanma veya satılan bir şey karşılığında verilen para veya mal, karşılık.
yağma
Zorla mal alma, çapul.
(Farsça)
Bir Türk boyu.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
ŞİFA
tagliz
Tahsîb
deruni
ribh-i ticari
münzir
Nazüki
tecdid
mürur
minhac-ı irşad
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
A MAL
inziva yeri
rasih
Lugat
mecbur
Ayım
topl
sahiller
Geti
NE