Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Şehir
ifadesini içeren
136
kelime bulundu...
adet / âdet
Bir şehir ve memleketteki insanların, yapageldikleri usûller, gelenekler, alışılmış şeyler. An'ane, örf.
Kitab, sünnet, icma' ve kıyasdan sonra ikinci derecedeki dînî delillerden biri. Dînin ve aklın beğendiği şeyler.
ahbar / ahbâr
Haberler. Haberin çokluk şekli.
Bir kavim, kabîle, şahıs, ülke, bölge, şehir veya bir hâdise hakkında nakledilen bilgiler.
Allahü teâlânın, Kur'ân-ı kerîmde, geçmişte olanlara, gelecekte ve âhirette olacaklara dâir bildirdiği şeyler.
akabe
Sarp ve çıkılması zor yokuş, bâdire.
Tehlike.
Tehlikeli geçit.
Bugün Ürdün sınırları içinde bulunan bir şehir.
akıle / âkıle
Kâtilin, öldürme işindeki yardımcıları, bunlar yoksa öldürmede kendisine yardım eden kabîlesi (köylüleri, şehirlileri) ve akrabâsı.
akropol
yun. Eski Yunan şehirlerinde içinde saray ve tapınakların bulunduğu müstahkem tepe.
areb
Şehir ehli olanlar.
Mide fesâdı.
aşir / âşir
İslâm devletlerinde, şehir dışında durarak; müslüman tüccârdan o anda yanında bulunan ticâret malının zekâtını, müslüman olmayanlardan ise, gümrük denilen vergiyi toplayan me'mur.
avasım
(Tekili: Asıme) Temiz, ismetli kimseler.
Hudut şehirleri.
baba-yı atik
Babaeski. (Trakya'da bir şehir)
babil / bâbil
Asurlular devrinde Irak'ta kurulan şehirlerden biri. Bağdat'ın aşağı tarafında bulunan ve büyücülüğünden dolayı, eski edebiyatımızda "Çeh-i Bâbil" olarak yer alan ve birçok dillerin meydana gelmesi bakımından da adı geçen "Bâbil Kulesi"nin bulunduğu ilkçağdan kalma bir şehir.
başkent
Başşehir. Bir devletin idare merkezi olan şehir. Devlet merkezi. Payitaht.
(Türkçe)
bedavet / bedâvet
Bedevilik, göçebelik; şehirlilikten uzak köy ve göçebe hayatı.
bedevi / bedevî
Çölde yaşayan. Göçebe. Medeni olmayan ve şehir hayatı yaşamıyan.
Seyyid Ahmed-i Bedevî nâmındaki büyük bir zâtın tarikatı ve onun mensubu olan.
bedeviler
Köylüler, çölde yaşayanlar, şehirli olmayanlar, uygar olmayanlar.
bedeviyet / بَدَوِيَتْ
İlkel göçebelik, şehirliliğin zıddı.
bekar / bekâr
Hiç evlenmemiş, zevcesi olmayan adam.
Taşralı olup, büyük bir şehirde bir işle meşgul olarak, ailesiz yaşayan adam.
belde
Memleket, şehir.
Büyük köy.
Yer, arz.
Göğüs, sadır.
İki kaş arasında kıl olmayıp açık olması.
beledi / beledî
(Beled. den) şehir veya kasaba ahalisinden olan, şehirli.
Şehir ve kasabaya ait.
Belediye İdaresine mensub.
Mahallî, yerli.
belediye
Bir şehir veya kasabanın temizliği, bayındırlığı ve nizamiyle ilgilenen daire.
bendergah / bendergâh
İşlek iskele, liman, şehir.
(Farsça)
bilad / bilâd
Beldeler, şehirler, memleketler, kasabalar.
(Tekili: Belde) Beldeler. Diyarlar. Memleketler. Şehirler.
büldan
(Tekili: Belde ve Beled) Beldeler, şehirler, iller, memleketler.
burjuva
Orta halli olup, ne çok zengin ve ne de çok fakir olan halk. Eskiden Avrupa'da köylü ve asilzade olmayıp şehirde yaşayan halka denirdi. Kendi başına işi ve malı olan, ücretle çalışmayan, ferde bağlı iş hayatını güden sınıftan olan.
(Fransızca)
burjuvalar taifesi
Şehirlerde yaşayan, özel imtiyazlardan yararlanan zengin grup.
cabiye
(Çoğulu: Cevâbi) Cemaat.
İçinde su toplanan büyük havuz.
Şam diyarında bir şehir adı.
cezair
(Tekili: Cezâyir) (Cezire) Cezireler, adalar.
Kuzey Afrikada Fas ile Tunus arasında olan ülke ve bu ülkenin merkezi olan şehir.
cünd
Er, asker. Ordu.
Bir kimsenin yardımcıları.
Şehir.
dar-ül mülk / dâr-ül mülk
Başkent, baş şehir.
darbum
Bizanslılar zamanında Eskişehir'in ismi.
daru'n-nedve / dâru'n-nedve
Mekke şehir meclisi.
dervaze / dervâze / دروازه
Kapı. Şehir. Şehir kapısı, kale kapısı.
(Farsça)
Ana kapı.
(Farsça)
Kale kapısı.
(Farsça)
Şehir kapısı.
(Farsça)
deskere
Şehir ve kasaba, il ve ilçe.
(Farsça)
Hasta insan, eşya vs. taşımaya yarayan tahta.
(Farsça)
duhuliye
Eskiden, satılmak üzere şehir ve kasabalara getirilen her cins ticaret malından alınan vergi.
Bir yere girmek için verilen para.
ehali
(Tekili: Ehl) Bir memleket, şehir, kasaba köy veya semt veyahut da mahallede yerleşip oturanlar.
Avam, halk umum.
ehl-i emsar
Şehir halkı, kasaba halkı.
ehl-i hadaret
Şehirlerde yaşayan. Medeni.
ehl-i hadaret ve medeniyet / ehl-i hadâret ve medeniyet
Şehirlerde yaşayanlar, medenîler.
ehl-i idare ve zabıta
Şehir güvenliğini sağlamakla vazifeli bulunan idare, polis.
ehl-i meder ve medeniyet
Yerleşik hayat tarzı ile yaşayan şehirliler.
ekasi-i bilad / ekasi-i bilâd
Uzak beldeler, en uzak şehirler.
emsar
(Tekili: Mısr) Büyük şehirler, beldeler, memleketler, kasabalar.
ermeni
Eskiden batı Asya'nın kuzey kısmında ve Avrupa'nın Asya'ya komşu olan bazı yerlerinde dağınık şekilde yaşayan bir milletti ki, İranlılar ve Romalılar tarafından birçok defa mağlub edilmeleri üzerine çeşitli yerlere dağılmışlardır. Ve bu dağılma sonucunda büyük şehirlere de yerleşerek san'at, kuyumcu
eşher
(Şehir. den) Çok meşhur, pek fazla tanınmış, en şöhretli olan.
eskişehir müddeiumum
Eskişehir Başsavcısı.
eyalet
(Çoğulu: Eyâlât) Vilâyet. Bir vâlinin idaresinde olan memleket, şehir.
fatih şehri / fâtih şehri
Fatih'in fethettiği şehir; İstanbul.
feth-i bilad
Beldelerin istilâsı, şehirlerin zabtı.
fetih
Açma; bir şehir veya ülkeyi İslâm topraklarına katmak.
fina / finâ
Şehir kenarı, büyük mezarlıklar (fabrika, mektep, kışlalar) ve kasabadakilerin harman yapmak, hayvan koşturmak, eğlenmek için devamlı kullandıkları yerler.
garnizon
Bir şehir veya müstahkem mevkideki birliklerin tamamı.
(Fransızca)
Askeri birliklerin bulunduğu şehir.
(Fransızca)
harabe
Şehir ve ev yıkıntısı, virane.
Harab yer. Şehir veya ev yıkıntısı. Perişan yerler.
harraka
Eskiden düşman gemilerini veya düşman şehirlerini ateşlemek için, yakıcı âletlerle donatılmış olan harp gemisi.
hayat-ı şehriye
Şehir hayatı.
hazari / hazarî
Köyde ve kasabalarda yaşayanların yaşayış şekli ve tarzlarına ait. Şehirli.
Sulh ve asâyiş, sükun ve istirahat zamanlarına mensub ve müteallik. Barış ve güvenle alâkalı.
hazıra / hâzıra
şehirli, medeni.
Bir yerde mukim olmuş, bir yere yerleşmiş.
Şehirli.
Bir yere yerleşmiş.
Medeni.
hemşehri
Aynı şehirden. Aynı memleketli olan.
(Farsça)
Aynı şehirli olan.
Aynı şehirden.
hıfz-ı bilad u ibad
Şehirlerin ve şehir ahalisinin korunması.
hirabe
Şehir dışındaki yerlerde yapılan eşkiyalıklara katılma. Dağlarda yapılan haydutluklarda bulunma.
hisarlı
Hisarla çevrili yer.
Hisarda oturan, kalede mukim.
Ask: Sınırlarda bulunan şehir ve kalelerde topçuya ait hizmetlerde kullanılan bir sınıf asker. Bunlara İstanbul'dan gönderilen "topçuağası" kumanda ederdi. Hisarlılar, bölük ve ortalara ayrılmamıştı. Sayıları sınırlı ve sabit
hüceyrat şehri
Küçük hücreciklerden meydana gelen şehir.
iç kale
Kale duvarlarıyla çevrilmiş şehir ve kasabaların bazılarının ortasında ve en yüksek yerinde yapılan küçük kaleler. Bu çeşit kalelere "bâlâ hisâr" da denilirdi. Bu iç kaleler, düşmanın, surları geçmesi hâlinde veya şehirde bir isyân çıktığı zaman, hükümdar veya kumandanın çekilip kendini müdafaa etme
(Türkçe)
istanbul
Türkiye'nin en büyük şehri ve Osmanlı İmparatorluğu'nun taht şehri (1453-1922). İslâm halifeliğinin son merkezi (1516-1924). Türklerden önce Bizans "Doğu Roma" İmparatorluğu'nun taht şehri idi (395-1453).
İstanbul ismi, Rumca şehre veya şehirde demek olan (İstin polin) tabirinden gal
istihkamat-ı muttasıla / istihkâmât-ı muttasıla
Bir birine bitişik ve bağlı olarak yapılmış olan sığınaklar olup, daha ziyade şehirlerin ve mühim mevkilerin etrafına yapılır.
ittitan
Bir memlekette veya bir şehirde yerleşme. Vatan edinme.
kal'a
Kale. Eskiden yapılan büyük merkezlerin ve şehirlerin bulunduğu etrafı duvarlarla çevrili ve düşmanın hücumundan muhafaza edilen yüksek yerlerde inşa edilmiş yapı.
Çobanın çantası.
Hurma ağacının dibinden kesilen taze fidan.
karban-saray / kârban-saray
Kervansaray. Şehirlerde veya yol üzerlerinde kervanların ve yolcuların gecelemelerine mahsus büyük han.
(Farsça)
karyeteyn
Mekke ile Taif şehirleri.
kasaba
(Çoğulu: Kasabât) Akciğerdeki nefes borularından herbiri. Bronş.
Küçük şehir. Çarşısı olan büyük köy.
Ahalisi beş-on bin raddelerinde olan mâmure.
kazıme / kâzıme
(Çoğulu: Kezâyim) Yanında bir kuyu daha olup bundan ona, ondan buna su geçen kuyu.
Büyük şehir.
kaziye-i mahsusa
Man: Mevzuu yalnız bir fertten ibaret olup da hüküm onun üzerine olan kaziyyedir. Buna Kaziye-i şahsiyye dahi denir. "İstanbul en büyük şehirlerin birincisidir" gibi.
kudüs
Filistin'de, Süleymân aleyhisselâm tarafından inşâ ettirilen Mescid-i Aksâ'nın bulunduğu şehir. Bu şehir târih kitaplarında İlyâ adıyla da zikredilir.
kufi / kufî
Kûfe şehrine mensub. Bu şehirle alâkalı.
kut'ül amare / kut-ül amare / كوتول امار
Kut'ül Amare ne demektir?
Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.
Kut'ül Amare zaferinin önemi
Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.
28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.
Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.
Kût'a tramvayla asker sevkiyatı
İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.
Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince, cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.
Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir. Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.
Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.
Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.
Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder. Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.
Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.
Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.
Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.
kutval / kûtval
Kale muhafızı. Dizdar.
(Farsça)
Belediye reisi. Şehir ağası.
(Farsça)
küvre
(Çoğulu: Küvr-Kirân) Ateş yakacak yer.
Düz nâhiye.
şehir.
ma'mure
İnsanların bulunduğu bayındır yer. Ma'mur olan yer. Şehir, kasaba.
mahalle
(Çoğulu: Mahallât) Şehir ve kasabaların bölündüğü parçalardan herbiri.
mahmiye
(Himâye. den) Bir şeyi koruma, muhafaza ve himâye etme.
(Muhâfazalı) büyük şehir.
mahrusa
Büyük şehir.
makarr-ı saltanat
Saltanat merkezi. Hükümetin idare edildiği baş şehir.
maket
Bina, şehir gibi eserlerin, belirli bir ölçüde küçültülmüş modeli.
(Fransızca)
mamure / mamûre
İnsan bulunan, bayındır, şenlikli yer, şehir, kasaba.
medain
Şehirler.
(Medayin) Şehirler, medineler. Büyük memleketler.
Şimdi harabe olup İslâmiyyetten evvel yaşamış Kisralıların Nuşirevan zamanında kurdukları merkez-i hükümetleri olan büyük şehir. Peygamber Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın doğduğu gece bu şehirdeki büyük sarayın eyvanları yıkılm
medayin
Şehirler.
medeni / medenî / مدنى
Faziletli, terbiyeli, kibâr.
Medineli. Şehirli.
Kur'an-ı Kerimin Medine şehrinde nâzil olan âyet ve sureleri.
Şehirli.
Medine'li.
Terbiyeli, kibar, nazik,
Medine'de nazil olan sûre veya âyet.
Terbiyeli, kibar, şehirli.
Şehirli.
(Arapça)
Uygar.
(Arapça)
Görgülü.
(Arapça)
Medineli.
(Arapça)
Medenîleşmek:
Uygarlaşmak.
(Arapça)
medeniler
Şehirliler, uygar olanlar.
medeniyet
Medenilik, şehirlilik.
Adaletseverlik, insanca iyi ve ferah yaşayış. Şehirlilik. Yaşayışta, içtimaî münâsebetlerde, ilim, fenn ve san'atta tekâmül etmiş cemiyetlerin hâli.
İslâmiyetin emirlerine göre, usulü dâiresinde yaşayış.
Düzenli ve ileri hayat seviyesi, şehirlilik.
medine / medîne / مدینه
Şehir.
Hicazda Hz. Peygamberin (A.S.M.) türbesi bulunan şehirdir. Buranın İslâmiyyetten evvel ismi "Yesrib" idi.
Şehir.
Eski adı Yesrib olan ve Peygamberimizin türbesi bulunan Hicaz şehirlerinden.
Şehir.
Şehir.
(Arapça)
Medine.
(Arapça)
medine-i münevvere / medîne-i münevvere
Nurlu, nurlanmış şehir.
Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem Mekke-i mükerremeden hicret ettikten sonra, yerleştiği, ilk İslâm devletini kurduğu ve kabr-i şerîfinin bulunduğu şehir. Hicretten önceki adı Yesrib olup, hicretten sonra Medînet-ür-Resûl (Peygamber şehri) veya Medîne-i münevvere (nurlu şehir) adıyla
mekke
Hicaz'da Kâbe'nin bulunduğu en mukaddes şehrin ismidir. Aynı zamanda Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) doğduğu şehirdir.
Kabenin bulunduğu mukaddes şehir.
mekke-i mükerreme
Müslümanların kıblesi olan Kâbe-i muazzamanın bulunduğu, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem doğduğu mübârek şehir.
İlk ismi Mekke olan bu şehire, Hz. Peygamber'in (A.S.M.) gelmesi ve Mukaddes Kâbe'nin putlardan temizlenmesi ile Mükerrem Mekke mânâsında bu isim verilmiştir.
memleket / مملكت
(Çoğulu: Memâlik) Bir devletin toprağı, ülke, yurt.
Şehir. İl, kasaba.
Bir insanın doğup büyüdüğü yer.
Ülke.
(Arapça)
Şehir.
(Arapça)
merkez-i vilayet / merkez-i vilâyet
Şehir merkezi.
meşhed
Bir kimsenin şehid düştüğü yer. Şehidlerin mezarlığı olan yer.
İnsanların cemaat olarak hazır olacakları yer.
Şehâdet yeri. Hz. Hüseyinin (R.A.) Kerbelâdaki şehid düştüğü yer.
İranda bir şehir adı.
mısr
(Çoğulu: Emsâr) İki şey arasındaki perde, hâil.
Memleket. Şehir.
Afrika'nın şimalinde bir memleket ismi.
Bir hububat adı.
mısran
Basra ile Kufe şehirleri.
müdn
(Tekili: Müdün) (Medine) şehirler. Medineler.
müdün
(Tekili: Medine) şehirler, medineler.
müdün-i cesime
Büyük şehirler.
müfti-i belde
Belde ve şehir müftüsü.
mütemeddin
Medeni, görgülü, terakki etmiş. Şehirleşmiş olan. Bedeviliği, göçebeliği bırakıp medenileşmiş olan.
Medenileşmiş, şehirleşmiş.
namazgah / namazgâh
Namaz kılınan yer. İbadetgâh. Eskiden şehir dışında, kırda ve sed üzerinde mihrab konulmak suretiyle namaz kılınmak için yapılan yere verilen addır.
Bir kasabanın bütün halkını bir arada bulunduran geniş sahaya da bu ad verilirdi. Bayramlarda ve fevkalâde günlerde kasaba ve civar köy
nasreddin hoca
(Mi: 1208 -1284) Mizahlı, güldürücü sözleri ile meşhur bir zâttır. Akşehir, Sivrihisar Medreselerinde okumuş, Selçuklular zamanında yaşamıştır.
nih
(Nihâden: "Koymak" mastarından emir kökü) Koy.
(Farsça)
Memleket, şehir, belde.
(Farsça)
nihavend
İran'ın batı tarafında meşhur bir şehir adı.
Musikide bir makam.
payitaht / pâyitaht
Başşehir.
paytaht
(Pâyitaht) Merkez-i hükümet, başşehir, başkent.
(Farsça)
pehlev
Şehir, belde.
(Farsça)
Yiğit, kahraman.
(Farsça)
sagan
Mâverâünnehir diyarında bir şehir adı.
sagr
(Tekili: Sügur) Etrafı kale ile çevrili şehir.
Sahil şehri.
Tepe veya başka bir yerde mağara.
Ağız. Ön dişler.
şar
Şehir, belde.
(Farsça)
sebê
Yemen ülkesinde tarihî bir şehir.
seferi / seferî
Seferde olan, misâfir, yolcu. Bulunduğu şehirden veya köyden gideceği yolun iki veya bir kenârındaki evlerin dışına çıkarken, senenin kısa günlerinde, insan veya deve yürüyüşü ile, son evden îtibâren üç günde gidilecek yere (Hanefî mezhebinde 104 kil ometre) gitmeye niyyet eden kimse.
şehr / شهر
Ay, şehir, kent.
Kent, şehir.
(Pehlevî > Farsça)
şehr-i bi-lezaiz / şehr-i bî-lezâiz
Zevksiz ve lezzetsiz şehir.
şehr-i muhteşem
Görkemli, ihtişamlı şehir.
şehr-i pür-emvat / şehr-i pür-emvât
Ölülerle dolu şehir.
şehr-i vahid
Tek bir şehir.
şehraşub / şehrâşûb / شهر آشوب
Şehir karıştıran.
(Farsça)
şehrayin / şehrâyin
Şenlenmiş şehir, şenlik.
şehri / şehrî / شهری
Şehirli.
(Farsça)
İstanbul'lu, İstanbul'da doğup büyüme.
(Farsça)
Mc: Kibar, ince.
(Farsça)
Şehirli, kentli.
(Farsça)
şehristan / شهرستان
Büyük şehir.
(Farsça)
Kent, büyük şehir.
(Farsça)
sevad
Karaltı. Uzakta karaltı halinde görülen kalabalık.
Ekseri insanlar.
Şehir. Kasaba. Karye. Köy.
Karartı. Yazı karalama.
sevad-ı a'zam
Büyük şehir.
Mekke-i Mükerreme.
İnsanların ekseriyeti. (Maişetçe neden bu kadar muktesit yaşıyorsun? diyenlere cevaben: Ben sevad-ı azama tâbi olmak isterim, sevad-ı azam ise; bu kadar tedarik edebilir. Ben ekalliyet-i müsrifeye tâbi olmak istemem, demişlerdir.) (Tarihçe-i Ha
siyasetü'l-medine
Şehir yönetimi, toplum yönetimi.
sükkan-ı belde / sükkân-ı belde
Şehirde oturanlar. Şehir sâkinleri.
tahtgah / tahtgâh
Başşehir, başkent.
(Farsça)
Taht yeri.
(Farsça)
taif
Etrafını dolaşarak ziyaret eden. Tavaf eden. Dolaşan.
Hicaz'da Mekke-i Mükerreme'nin yüz kilometre güneydoğusunda, Gazva Dağı'nın güney eteklerinde ve bir takım tepelerin batı eteklerinde olarak 1882 metrelik yükseklikte bir şehirdir. Peygamber (A.S.M.) hicretin sekizinci yılında Hun
tedvih
Şehirler gezmek.
temeddün
Medenileşmek. şehirlileşmek. Medeni olmak.
temsir
(Mısır. dan) Bir yeri şehir haline getirme.
Taklil. Azaltma.
tiflis
Gürcistanda bir şehir.
türkistan
Türklerin anayurdu olan ve Hive, Fergana, Taşkent, Buhara, Semerkant ve Kırgız şehirlerini içine alan büyük bölge.Doğu Türkistan bugün Çin'de, Güney Türkistan ise Afganistan'da, büyük parçası olan Batı Türkistan ise Rusya'da kalmaktadır.
(Farsça)
übülle
Basra yakınında bir harap şehir.
Bir miktar hurma.
ümmü'l-kura
Şehirlerin anası, Mekke-i Mükerreme.
yunus
Benî İsrail peygamberlerinden ve Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçenlerdendir. Elyesa (A.S.) dan sonra Ninova şehrine gönderildi. Şehir ahalisi kendisine itaat etmediği için müteessir olarak bir gemiye binmiş ve oradan denize atılmış. Cenab-ı Haktan emir almadan şehri terk ettiğinden bu hâl başına gelmişt
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Cemre
Bir
bayız
menend
Hasaret
haml
arz-ı endam
merdümgirîz
suziş-i
Sôfî
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Şehir
Geçmiş olsun
Söylev
vizaret
Söylenmiştir
Cevap
Çeviri
sadır olmak
Sömürme
Zehra