Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
İZLEME
ifadesini içeren
133
kelime bulundu...
abisten
Gizli, gizleme.
(Farsça)
Gebe.
(Farsça)
Dişilik.
(Farsça)
bihicap / bîhicap
Perdesiz, gizlemeksizin.
cahcaha
Gönlünde olan sırrını gizlemek.
Çağırmak.
Su sesi.
cenn
(Cünün) Bir şeyi setretmek, gizlemek.
Ana karnındaki cenin, gizli olmak.
cerbeze
Aldatıcı sözlerle kurnazlık etme. Fazla sözlerle aldatıcılık. Haklı ve haksız sözlerle hakikatı gizleme.
Beceriklilik, fetânet ile temyiz ve cesaret-i mutedile ve kuvvet-i idareden ibâret olan sıfat-ı zihniye. (Bu kelime, Arabçada: Hilekârlık, kurnazlık gibi aşağılayıcı bir mânâda ku
ceşş
Dövmek.
Kırmak.
Vurmak, darp.
Bir nesneyi pâk etmek, temizlemek.
dahc
Gizlemek, örtmek.
dahh
Yer altında bir şey gizlemek.
dehen-şuy
Ağız temizleme, ağız yıkama.
deles
Karanlık.
Yaz sonunda yapraklanır bir ot.
Bir şeyi gizlemek.
dels
Karanlık, zulmet.
Bir şeyi saklamak, gizlemek.
Sonbaharda yapraklanan bir ot çeşiti.
ev'iye
(Tekili: Viâ) Mahfazalar, kaplar, gizlemeye veya saklamaya yarayan şeyler.
Damarlar.
fiil-i tanzif ve tathir
Temizleme fiili, işi.
galat-ı tahakkümi / galat-ı tahakkümî
Bir kelimenin gerek lâfzı ve gerekse mânası itibariyle herkesin kullandığı gibi kullanılmaması.Bu, başlıca üş şeyden olur:1- Nazımda vezne uydurmak için bir kelimenin telâffuzunu değiştirmek, hecesini uzatmak ve kısaltmak yahut harfini gizlemek.2- Çeşitli mânâları olan bir kelimeyi meşhur olmayan bi
gatt
Birbirine tâbi olmak.
Gizlemek.
Mükedder etmek, üzmek.
Suya dalmak.
hab'
Gizli, saklı, hafi.
Gizlemek, örtmek, setretmek.
hafy
Gizlemek.
Setretmek, örtmek.
İzhar etmek, görünmek.
Parlamak, yıldıramak.
hakd
Kin tutmak. Adâvetini gizlemek.
halc
Pamuğu temizlemek, havalandırmak ve kabartmak için yay ile atmak.
hamm
Kuyuyu temizlemek.
Evi süpürmek.
Etin kokması.
hasıraltı etmek
Ist: Unutmak, saklamak, gizlemek, terviç etmemek manasında kulanılan bir tâbirdir. Hasır, eskiden halı ve kilim yerinde kullanıldığı ve onun altında kalan şeyler unutulup gittiği için bu tâbir meydana gelmiştir.
hazen
(Çoğulu: Hızân) Etin kokması.
Toplamak, cem'edip yığmak.
Gizlemek, saklamak.
hels
Çok hayır.
Gizlemek, saklamak.
hems
Gizli ses. Çok gizli. Sesi gizlemek.
Ağzı açmadan lokma çiğnemek.
Fütursuz olarak geceleyin yola gitmek.
Peçe.
Sıkmak.
Kırmak.
hicab
Perde. Örtü. Hâil.
Utanma. Kendini kusurlu bilip insanlar arasından çekilmek.
Men'etmek.
Allah ile kul arasındaki perde.
Setretmek. Gizlemek.
hidase
Pâk etmek, temizlemek.
Kahramanlık, yiğitlik.
Abdest bozmak.
hikmet-i ipham
Bir şeyi gizlemenin hikmeti.
i'zab
Suyu temizleme.
Vazgeçme.
Azaba düşürme veya düşürülme.
idgam
Gizlemek.
Bir şeyi bir yere koymak.
Tecvidde: Aynı cinsten olan harfleri birbirine katarak iki def'a okumak. Şeddeli okumak veya yazılmak.
Gizleme.
ihba'
Örtmek, saklamak, gizlemek.
Ateşi basıp söndürmek.
ihbas
Eteğinde bir şey gizleme.
Hapsetme.
Vakfetme. Hayır yollarında mal ve hayvan bağışlama.
ihfa / ihfâ / اخفا
Saklamak. Gizlemek. Ketmetmek. Gizlenilmek.
Tecvidde: Harflerden birisini söylerken gizli ve zayıf söylemek.
Gizleme.
Saklamak, gizlemek.
Örtmek, gizlemek; tecvidde bir terim. On beş ihfâ harflerinden önce gelen tenvin veya sâkin nunu, izhâr (birbirinden ayırmak) ile idgâm (birbirine katmak) arasında, şeddeden uzak olarak gunne ile genizden çıkarmak.
Gizleme, saklama.
Gizleme, saklama.
(Arapça)
ihlas / ihlâs
Hâlis, temiz etmek, niyyeti düzeltmek, temizlemek, dünyâ menfaatini düşünmeden bütün işlerini, ibâdetlerini yalnız Allah için yapmak.
ihtiba'
(Habâ. dan) İyice saklayıp gizleme.
ihtimam-ı beyt
Evi süpürme, temizleme.
ıhtizan
Sırrı gizlemek.
ihvan-üs-safa / ihvân-üs-safâ
On birinci asrın ikinci yarısında Basra'da ortaya çıkan; "İslâmiyete birçok vehimler karışmış, onu bu vehimlerden temizlemek ancak felsefe ile mümkündür. İslâm dînini felsefe vâsıtasıyla saf hâle getirmelidir" diyen sapık ve gizli bir cemiyet, ekol.
ikman
Gizleme, saklama, örtme.
iknan
Örtme, saklama, gizleme.
iktam
(Ketm. den) Gizleme, saklama.
iktitam
(Ketm. den) Ketmetme, gizleme, saklama.
Sararma.
ilgaz
(Lugaz. dan) Sözde maksadı gizleme.
inkar / inkâr
Bilmeme, tanımama. Yaptığını ve söylediğini gizleme.
Yapmadım deme ve ayak direme.
Reddetme.
israr
(Sırr. dan) Sır saklamak, gizlemek. Gizlenmesi lâzım bir şeyi gizlemek.
ıstıhab
Saklama, gizleme.
Dostluk kurma.
Konuşma, musâhabe etme.
istihal / istihâl
Temizleme.
istiktam
Gizlemeğe çalışma. Saklamak için uğraşma.
istinan
Misvâk kullanma. Dişleri temizleme. (Misvâk kullanmak, sünnet-i seniyyedendir.)
istinca / istincâ
Birisinden maksadını istihsal etmek.
İlm-i Hâlde: Pislikten temizlenmek. Abdest bozduktan sonra veya abdest almadan evvel; kan, sidik, meni' gibi şeylerin çıktıkları yeri temizlemek.
Önden ve arkadan necâset çıkınca bu yerleri yıkamak, temizlemek.
istinsar
Burna su veya başka bir ilâç çekip temizleme.
Püskürme.
ittiba / ittibâ / اتباع
Uyma, izleme.
(Arapça)
İttibâ etmek:
Uymak, izlemek.
(Arapça)
ızmar
(İzmâr) Kalbde gizlemek, saklamak. Belli etmemek.
izmar / izmâr
Gizleme, saklama.
kaff
Parmak arasına birşey gizlemek.
Ot kurutmak.
kalb tasfiyesi
Kalbi, İslâmiyet'in beğenmediği şeylerden, günâhlardan, kötü düşüncelerden kurtarmak, temizlemek.
kemn
Gizlemek, gizlenmek.
kemy
Gizlemek, ketmetmek.
ketm / كتم
Saklamak. Gizlemek. Sır tutmak. Söylememek.
Gizleme.
Gizleme, sır tutma, söylememe.
Gizleme, saklama.
(Arapça)
ketmetmek
Gizlemek.
Söylemeyerek gizlemek, üstünü örtmek.
künun
Birşeyi gizleme, saklı tutma.
levt
Gizlemek, saklamak.
Sorduklarını değil de başkasını haber vermek.
mecmece
Yazının karışık olması.
Kalbinde olanı demek isteyip, yine demeyip gizlemek.
mez'
Haberin bazısını söyleyip bazısını gizlemek.
mezza'
(Çoğulu: Mezâyi) Koğucu.
Yalan.
Sırrını gizlemeyen kişi.
misvak / misvâk
Bir karış büyüklüğünde kesilmiş, dişleri temizlemek için kullanılan ve Erak denilen ağaçtan veya zeytin dalından yapılan ağaç fırça.
Sünnet olan diş temizleme aleti, bir ağacın kökü.
müdacat
Adâvetini gizlemek, düşmanlığını belli etmemek.
muhamere
Karışmak.
Gizlemek.
mükateme / mükâteme
(Ketm. den) Ketmetme, gizleme.
mukırr
(Karâr. dan) Doğruyu ve gerçek olanı söyliyen. Kabahat veya ayıbını gizlemeden söyliyen.
Fık: Birinin, kendisinde hakkı olduğunu haber veren kimse.
münakaha
Pâk etmek, temizlemek.
müstenşıkk
(şakk. dan) Temizlemek için burnuna su çeken.
mutahere
Temizleme.
mütecahir
Yüksek sesle söyleyen.
Gizlemeyen. Aşikâre yapan. Açıktan günah işleyen.
muvarat
Bir şeyi örtüp gizleme.
müzzemmil
Tezmil eden, sarınan. Elbise içine sarınan.
Bazıları, "Yükü yüklenen" şeklinde mânalandırmışlardır.
Mc: Gizlemek. Zayıf davranmak, işe pek kıymet vermemek.
Büyük bir hâdise karşısında başını içeri çekmek, kaçınmak, rahata meyletmek.
Resul-i Ekrem'e (A.S.M.) Ce
nahham
Tamahkâr, cimri, hasis, pinti.
Boğazını temizlemek için fazlaca soluyup balgam çıkaran adam.
nekş
Kuyunun çamurunu temizlemek.
Bir şeyi bitirmek. Bir işden fâriğ olmak.
Bir şey üzerine gelip toplanmak.
nems
Süt ve yağın ekşimesi.
Ekşimek ve kokmak.
Sırrı ketmetmek, gizlemek.
neşefe
(Çoğulu: Nüşüf) Ayağın kirini temizlemede kullanılan taş.
nis'
(Çoğulu: Ensu') Gizlemek.
Gitmek.
Sarkık olmak.
Kuzey rüzgârı.
paravan
İtl. Eskiden haremle selâmlığı ayıran ve şimdi de ilk bakışta görülmesi caiz olmıyan yerleri örten perdeler.
Daha ziyade kapıların dışına veya içine konan, katlanır, taşınır tenteneli perde.
Gizleme vasıtası.
perdaht
Cilâ. Parlaklık, parlama.
(Farsça)
Düzleme, temizleme.
(Farsça)
setr / ستر
(Setir) Örtme, kapama, gizleme.
Örtme, gizleme.
Örtme, gizleme.
Örtme, gizleme.
(Arapça)
Setr etmek:
Örtmek, gizlemek, kamufle etmek.
(Arapça)
setr-i hüsn
Güzelliği örtüp gizleme.
setretme
Örtbas etme, gizleme.
setretmek
Örtmek, gizlemek.
Örtüp gizlemek.
seyr / سير
Seyir.
(Arapça)
Yürüme.
(Arapça)
Gezi.
(Arapça)
İzleme.
(Arapça)
Seyr etmek:
İzlemek.
(Arapça)
şus
Pak etmek, temizlemek.
ta'riz
Gizleme, saklama.
Sağlamlaştırma.
Alıp götürme.
ta'zir
Siyaset.
Tehdit etmek.
Tazim ve tathir. Temizlemek ve hürmet etmek.
Lügatta red, icbar, tahkir, te'dib, hak üzere tevkif mânalarına gelen bu tabir, İslâm hukukunda: Hakkında muayyen bir şer'î ceza olmayan suçlardan dolayı ulülemr (hükümdar, padişah) veya vekili tarafı
tahbie
Gizlemek, saklamak.
Kadını perdeye koyup kimseye göstermemek.
tahliye
(Halâ veya halvet. den) Boşaltmak. Boş bırakmak. Serbest bırakmak.
Tathir etmek. Temizlemek.
takib / takîb / tâkib
Takîb etmek:
İzlemek.
İzleme.
takibat / tâkibât
Takipler, izlemeler.
takip
Gözetmek, yolunda gitmek, peşinden yürümek, suçlunun suçunu araştırmak, izlemek.
takıyye / تقيه
Sakınmak. Kendini koruyup çekinmek.
Birinin mensub olduğu mezhebi gizlemesi.
Mümâşât.
Sakınmak, kendini koruyup, çekinmek.
Birinin bağlı olduğu mezhebi gizlemesi.
Gizleme.
(Arapça)
Sakınma.
(Arapça)
Takıyye yapmak:
(Arapça)
Mezhebini gizlemek.
(Arapça)
Amacını gizlemek.
(Arapça)
tanzif / tanzîf / تنظيف
(Nezafet. den) Temizlenmek. Temizlemek.
Temizleme, temizlik.
Temizleme.
Temizleme.
(Arapça)
tanzif-i kudsi / tanzif-i kudsî
Kutsal temizleme.
tanzifat / tanzifât / tanzîfât / تَنْظ۪يفَاتْ
Temizlemeler.
Temizlemeler.
Temizlik işleri. Temizlemeler.
Temizlemeler.
tas'id
Eritme.
Yukarı çıkma ve çıkarılma.
Buharlaştırarak temizleme. İnbikten geçirip buhar haline getirme.
tasfiye / تصفيه
Saflaştırmak. Olduğundan daha temiz bir hâle getirmek. Temizlemek.
Hesabı kapatmak.
Temizleme, parlatma. Kalbi iyi hasletlerle süsleme.
Arıtma.
(Arapça)
Temizleme.
(Arapça)
Tasfiye edilmek:
(Arapça)
Arıtılmak.
(Arapça)
Temizlenmek.
(Arapça)
Tasfiye etmek:
(Arapça)
Arıtmak.
(Arapça)
Temizlemek.
(Arapça)
tasfiye-i kalb
Kalbini temizleme, yüreğini temizleme.
tathir / tathîr / تطهير
Temizlemek. Yıkayıp pâk etmek. Tâhir kılmak.
Temizleme.
Temizlemek, yıkayıp pak etmek.
Temizleme.
Temizleme.
(Arapça)
tathir etmek
Temizlemek.
tathir u tezhib / tathîr u tezhîb
Temizlemek ve süslemek.
teakub / teâkub / تعاقب
Birbirini izleme.
Birbirini izleme.
(Arapça)
Teâkub etmek:
Birbirini izlemek.
(Arapça)
Teâkud etmek:
Karşılıklı akitleşmek.
(Arapça)
tedfin
(Defn. den) Gömme, defnetme.
Örtme, gizleme.
tedlis
Sattığı şeyin ayıbını müşteriden gizlemek.
Fık: Hadisi ilk nakledenin ismini gizlemek. Hadisi başkasına isnâd eylemek.
tedmis
Örtmek, gizlemek.
tedsiye
Baştan çıkarma, azdırma.
Gizlemek.
tefrih
Korkusuz kalmak.
Gelişme, filizleme. Yumurtadan çıkmak.
tehzib
Islâh etme.
Temizleme. Fazlalığını, pisliğini giderme.
Terbiye etme, ıslâh etme, düzeltme; temizleme.
Temizleme, düzeltme.
tehzib-i ruh
Ruhunu yükseltmeğe, temizlemeğe çalışmak.
tenahnuh / تنحنح
Boğazını temizleme.
(Arapça)
tenkih
Araştırıp, dikkat edip bir şeyin sonuna hakikatına ermek.
Bir şeyin fazla ve gereksiz kısımlarını çıkarıp kısaltarak düzeltmek.
Temizlemek.
Bütçe tanzimi için maaşları azaltmak.
tenkir
Belirsizleme, yadırgama.
tenkit
Temizleme, fenasını atma.
tenkıye
Tıb: Şırınga âleti.
Temizleme, tathir.
tersip
Durultma, tortulardan temizleme, süzme.
teşdib
Arıtmak, temizlemek.
Tımar etmek.
tesmin
(Sümn. den) Sekizleme. Sekize bölme. Sekize çıkarma.
Bir şeye kıymet biçme.
testir
Gizleme, saklama, setretme, örtme.
teşvir
İçinde bulunma. İçine alma, içine alıp gizleme.
Satılık olan hayvanı pazara çıkarıp gösterme.
teva'un
Davarın, beslenip semizlemek hususunda nihayet hududu bulması.
tevali / tevâlî / توالى
Kesintisiz sürme, birbirini izleme.
(Arapça)
Tevâlî etmek:
Kesintisiz sürmek, birbirini izlemek.
(Arapça)
tevriye
Örtüp gizlemek.
Sözünü veya bir haberi izah etmeyip gizlemek.
Edb: Birkaç mânası olan bir kelimenin en uzak mânasını kasdetmek.
Örtüp gizlemek.
tezkiye / تَزْكِيَه
Temizleme, arındırma.
Pâk ve temiz etmek, kalbi temizlemek.
Temizleme.
tezkiye-i nefs
Nefsi, İslâmiyet'in haram ettiği, beğenmediği şeylerden, kötü isteklerinden temizlemek.
Nefsini beğenme, insanın kendindeki nîmetleri, iyilikleri, kendinden bilip, Allahü teâlânın verdiğini düşünmemesi. Bu nîmetlerin Allahü teâlâdan geldiğini bilip, kendinin kusurlu olduğunu düşünmek
Nefsini temiz bilmek. Kusuru üzerine almamak. Nefsini kusursuz addetmek.
Nefsi kötü şeylerden temizlemek, hayra yöneltmek.
tezmil
Gizlemek. Bir şeyi elbiseye sarmak. Esvaba sarınıp bürünmek.
Örtü.
tilavet
Okumak.
Takip etmek, arkasına düşmek izlemek.
zagzaga
Mânâsız söz.
Bir nesneyi gizlemek.
zalifen
Birisinin izine uyup gitmek.
İzini gizlemek, belirsiz etmek.
zamir
Bir şeyi gizlemek.
İç.
Huk: Bir şeyin iç yüzü.
Niyet.
Vicdan. Kalb.
Gaye.
Gr: Mütekellim, muhatab ve gaibe delâlet eden ve bunların makamına kaim olan rumuzat harfleri ve harf terkiblerinin her biri. (Ben, sen, o; ene, ente, hüve gibi) ismin ye
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
gah
rahm-ı mader
Tenvir
mübrem
gülgün
kasıb
aşair
tarz-ı hayat
meahiz
furuş
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
İZLEME
hastalık
devlet ricali
kapışmak
Zorunlu
Yoksun
ZUHUR ETMEK
İlimler
tövbe
takva