Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
İğne
ifadesini içeren
98
kelime bulundu...
adalet-i mahza-yı kur'aniye / adalet-i mahzâ-yı kur'âniye
Kur'ân'da emredilen ve bütün yönleriyle hak ve hukuku esas alan adalet; 'Hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz' şeklinde ifade edilen, ferdin ve masumun hakkını hiçbir gerekçeyle çiğnenmesine izin vermeyen adalet.
agal
Darıltma, kışkırtma.
Çiğnemeden yutma.
Ağıl.
Arı kovanı.
aktar
(Tekili: Kutr) Kuturlar. Çaplar. Dâirenin merkezinden geçen doğru hatlar.
Her taraf.
Güzel kokulu yağlar vesaire satan adam. Güzel kokular tâciri.
Ecza, ilâç satan adam.
Mahalle aralarında bazı baharatla iğne, iplik vesaire satan satıcı.
atle
(C. Utül) Rende.
Yoğun büyük asâ.
Büyük iğne demiri. Farisî yayı.
Doğurmamış dişi deve.
attar
(Itr. dan) Güzel koku veya iğne iplik gibi şeyler satan.
batar
Çok kibirlenme, gururlanma.
Haksızlık etme. Başkasının hakkını çiğneme.
Çok sevinme.
cevzel
(Çoğulu: Cevâzil) Güvercin yavrusu.
İğne deliği.
cirre
Devenin karnından çıkarıp çiğnediği geviş.
Yapağı denilen yün.
cuhale
İğne deliği.
çuval-duz
Çuval dikmeye yarayan iğne.
çuvaldız
Çuval ve ona benzer çul vs. dikmeye mahsus büyük iğne.
davz
Zulmetmek, zulüm yapmak.
Çiğnemek.
derzen
İğne.
(Farsça)
devs
Ziynet etmek, süslemek.
Bir şeyi ayağı ile basıp çiğnemek.
diktatör
Mevcut kanunları çiğneyerek, örf ve adalet esaslarına aykırı olarak, devleti keyfine göre idare eden devlet adamı. Müstebid.
(Fransızca)
diyas
Ekini davar ayağı ile bastırıp çiğnetmek.
Kılıcı ruşen etmek, kılıcı parlatmak.
duhte
Sağılmış.
(Farsça)
İğne ile dikilmiş.
(Farsça)
duzene
Sivrisinek, arı gibi haşeratın iğnesi.
(Farsça)
ebbar
İğneci. İğne yapan veya satan kimse.
erşem
Yemeğin kokusundan iştahı gelep karnı acıkan (adam).
Vücuduna iğne batırıp çivit ile şekil veya resim yapan adam.
garz
Batırma, sokma. İğne sokma.
gusl
Boy abdesti. Cünüb olan her kadın ve erkeğin, hayz (âdet) ve nifası (lohusalık hâli) sona eren kadınların ağzı ve burnu ile birlikte, iğne ucu kadar kuru bir yer kalmayacak şekilde, bütün bedenini yıkaması.
ha / hâ / خا
Çiğneyen.
(Farsça)
hadm
Birşeyi ağzına koyup, bir lokmada çiğneyip yemek.
hafeş
(Çoğulu: Ahfâş) İğne ve iplik koyacak kap.
Sel.
hank
Muhkem etmek, sağlamlaştırmak.
Bir şeyi çiğneyip damağıyla ezmek.
Davarın ağzına gem vurmak veya urgan koymak.
hay
Çiğneyen mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Şeker-hâ : Şeker çiğneyen.
(Farsça)
Mc: Tatlı sözlü, güzel ve dokunmaz sözler söyleyen.
(Farsça)
hayende
Ağızda çiğneyen.
(Farsça)
hayide
Çiğnenmiş.
(Farsça)
Ağızdan ağıza dolaşmış, bayat söz.
(Farsça)
hems
Gizli ses. Çok gizli. Sesi gizlemek.
Ağzı açmadan lokma çiğnemek.
Fütursuz olarak geceleyin yola gitmek.
Peçe.
Sıkmak.
Kırmak.
hert
Dokunaklı söyleme, iğneleyici bir şekilde konuşma.
Yırtma.
Dürtme.
hıyat
İplik. İbrişim.
İğne.
hurt
(Çoğulu: Hurut-Ahrât) Balta. İğne deliği, balta deliği, kulak deliği.
ibar
Eritilmiş kurşun.
(Tekili: İbre) İğneler, ibreler.
iber
(Tekili: İbre) İbreler, iğneler.
ibre / ابره
İğne, gösterge.
İnce iğne gibi âlet.
Saatlerde veya pusuladaki rakamlara işâret eden ince âlet.
Çam gibi ağaçların yaprağı.
Ölçü aletlerindeki iğne.
İğne.
(Arapça)
Gösterge.
(Arapça)
ibre-i hayyat
Kendi işlerini bırakıp başkasının işlerini halledip düzeltmeye çalışan adam.
Terzi iğnesi.
ibri / ibrî
(İbriyye) İğne yapan veya satan kimse.
İğne veya ibresi olan.
ibriyy
İğne yapıcı veya satıcı.
iğ
Yün, pamuk vs. kıvırmağa mahsus iğne.
iğnedan
İğne koymağa mahsus küçük kutu.
iğnelemek
t. İğne ile delmek.
Kalıbını almak için kenarlarını iğne ile delerek işaretlemek.
Mc: Sözle hırpalamak. Dokunaklı konuşmak.
ikşi'rar
Ürperme. Ürkmeden dolayı tüylerin diken diken kalkması ve derinin iğne iğne kabarması.
ilas
Kinâyeli ve iğneleyici sözler söyleme.
ılk
Sakız.
Ağızda çiğnenen şey.
itaat muhtel
Emir çiğnenmiş, ihlâl edilmiş, emre uyulmamış.
kaideşikenane / kaideşikenâne
Usul ve kaideye riayet etmeyerek, kuralları çiğneyerek, kaideyi bozarak.
(Farsça)
kani / kâni
(Kinaye. den) Dokunaklı ve iğneli söz söyleyen. Kinayeli konuşan.
kaz'
Kesmek.
Kahretmek.
Çiğnemek.
Fuhşiyat söylemek. Sövmek.
leclece
(Sözde) karasızlık, tereddüt.
Lokmayı ağızda döndürmek ve çiğnemek.
levg
Ağızda bir cismi çiğneyip sonra dışarı tükürmek.
Yalamak.
levk
Çiğnemek.
madg
Çiğneme. Ağızda çiğneyiş.
mal
"Süren, sürülen, sarılan, takılan" anlamlarıyla terkibler yapılmada kullanılır. (Meselâ: Pâymal: Ayak altında çiğnenen)
(Farsça)
maz'
Çiğnemek.
mazağ
Çiğnenecek veya çiğnedikleri yemek.
mazg
Ağızda çiğneme.
mazıg
Çiğneyen, çiğneyici.
metk
İğne ucu. Zeker ucu.
mezg
Yemeği ağızda çiğnemek.
mi'ber
(Mi'bere) İğne kutusu, iğne kabı.
mihrez
İğne, ibre.
mihyat
İğne.
mil
İğne gibi ince ve uzun bir âlet.
Göze sürme çekecek âlet.
Ucu sivri çelik kalem.
Sivri dağ tepesi.
Bir çarkın, üzerinde döndüğü mihver, eksen.
Elektromotordan iş tezgâhına kuvvet nakleden uzun çelik çubuk.
Selin bıraktığı en verimli münbit topr
mudga
Et parçası, bir çiğnem et.
murakkım
(Rakam. dan) Pusulanın iğnesi.
müşaş
Omuz başı.
Yumuşak kemik başları. (Çiğnenmesi mümkündür).
Yumuşak yer.
müteleclic
Dilini çiğneyerek basık basık konuşan.
muzaga
Çiğnenen lokmadan ağızda kalan kırıntılar.
neşb
(İğne ve diken) batma, girme.
niş
(Arı, akrep gibi böceklerde olan) İğne.
(Farsça)
Diken.
(Farsça)
Ağu, zehir.
(Farsça)
nişhar
Diken batmış, iğnelenmiş.
(Farsça)
pa-hast
Ayak altında kalmış, çiğnenmiş olan.
(Farsça)
pa-mal
Ayak altında kalmış, çiğnenmiş.,
(Farsça)
pa-mal-i adüv
Düşmanların ayakları altında çiğnenmiş.
pamal / pâmâl / پامال
Ezilmek, çiğnenmek.
(Farsça)
Pâmâl olmak:
Ezilmek, çiğnenmek, ayaklar altında kalmak.
(Farsça)
payimal / pâyimâl
Çiğnenmiş, ayak altına alınmış.
payimal olmasın / pâyimal olmasın
Ayaklar altına alınmasın, çiğnenmesin.
payzede
Çiğnenmiş, ayak altında kalmış.
(Farsça)
peysiper
Çiğnenmiş, ayak altında kalmış.
(Farsça)
semm-ül hıyat
İğne deliği.
simm
(Çoğulu: Simâm-Sümum) Küçük dar delik.
İğne deliği.
Ağu, zehir.
Kast.
Düzeltme, ıslah.
Set.
sufar
Ok gezi.
(Farsça)
İğne deliği.
(Farsça)
suzen / sûzen / سوزن
İğne.
(Farsça)
İğne.
(Farsça)
suzenger
İğne yapan, iğneci.
(Farsça)
tariz / târiz
Dokundurma, iğneleme; sözde bir yönü göstererek başka bir yönü kastetme sanatı, meselâ; insanlara zarar veren kimseye "İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır." diyerek o kimsenin hayırlı biri olmadığını söylemek gibi.
tecavüz etme
Bir başkasının hakkını çiğneme, haddini aşma.
tehalük
(Çoğulu: Tehâlükât) (Helâk. dan) İstekle atılma. Tehlikeye aldırış etmeden, birbirini çiğneyecek gibi koşuşma.
tevşim
(Çoğulu: Tevşimât) (Veşm. den) Bedene döğme yapma. İğne ile yazı yazma veya şekil yapma.
vahir
İğne.
Diken.
vata'
Bir şeyi ayakla çiğneme.
vatı'
Ayak altına alıp çiğneme. Basma.
Cima'.
Uygun hale koyma.
Tümseklikler arasında basık ve engin yer.
Ayak altına alıp çiğneme, uygun hale getirme, cima.
vatm
Ayakla çiğneme.
Perdeyi salıverme.
vatni / vatnî
Çiğneme, üzerine basma.
vaty
Ayak altında çiğneme, ezme, basma.
Çiftleşme.
vehs
Kırma.
Ayak altında çiğneme, basma, ezme.
veşm
İğne ile kan çıkarmak suretiyle vücudda yapılan damga, işaret.
zerk
Hile. Riya. İki yüzlülük.
Şırınga yapmak, iğne ile vücuda ilâç vermek.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
şaban
mükerrem
hudara
Menfiy
şarab-ı kevser
شع
hengam
Ribat
ram olmak
anasır
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
İğne
vergi
sariye
Alevi
şaban
eski adam
Goz yummak
Şehir
Tütsü kabı
Hasis