Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
çirk
ifadesini içeren
201
kelime bulundu...
a'mal-i kabiha / a'mâl-i kabîha
Çirkin ameller, işler.
admer
Arslan.
Şedit, şiddetli.
Belâ.
Çirkin yüzlü şişman kadın.
ahlak-ı zemime / ahlâk-ı zemîme
Kötü huylar, çirkin davranışlar.
akas
Çirkin kokulu olma.
akbeh / اقبح
(Kabih. den) En çirkin. Çok kabih.
Çok çirkin.
(Arapça)
amelles
Kuvvetli adam.
Kurt.
Yavuz, çirkin at.
avra
Şaşı. Kör kadın. Tek gözlü.
Mc: Kör fikir.
Çirkin ve kabih söz.
Sâdece dünyayı düşünüp âhireti unutan.
avrupa medeniyet-i habise kısmı
Avrupa medeniyetinin çirkin, pis kısmı.
ayn-ı çirkinlik
Çirkinliğin ta kendisi.
ayn-ı zat-ı akdes / ayn-ı zât-ı akdes
Bütün kusurlardan, çirkinliklerden, eksiklikten, benzer ve ortak edinmekten sonsuz derecede yüce olan Allah'ın bizzat kendisi.
basil
Kahraman, cesur, yiğit kimse.
Fena, sert, kırıcı, kötü söz.
Haram olan şey.
Güzel olmayan, çirkin kimse.
bed
Fenâ. Kötü. Çirkin. Yaramaz. şer. şeni'.
(Farsça)
Kötü, çirkin.
Kötü, çirkin, işe yaramaz.
Kötü, çirkin.
bed-lika
Çirkin yüzlü, kötü yüzlü.
(Farsça)
bedan
(Tekili: Bed) Kötüler, fenalar. Yaramazlar.
Çirkinler.
bedlika / bedlikâ / بدلقا
Çirkin.
(Farsça - Arapça)
behnes
Çirkin, sakil ve kaba olan adam.
beşahe
Çirkinlik.
beşi'
Tadı fena olan çirkin şey; acı, ekşi.
besil
Çirkin yüzlü.
besl
Helâk etmek.
Men'etmek.
Çirkin yüzlü olmak.
Helâl ve haram.
bezie
Çirkin, kabih. Otsuz yer.
bi'se
Ne fena, ne kötü, ne çirkin mânâlarına gelir. Ve birleşik kelimeler yapılır.
cadu
Büyücü, cadı.
(Farsça)
Hortlak, gulyabani.
(Farsça)
Acuze, çirkin kocakarı.
(Farsça)
Çok güzel söz.
(Farsça)
cemal / cemâl
Güzellik.
Allahü teâlânın lütuf ve rızâ sıfatı.
Zât, yüz.
Çirkinliği gidermek, vakar sâhibi olmak ve şükr etmek için nîmeti göstermek. Çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, hakâret etmelerine sebeb olacak şeyleri yapmamak, bunları gidermek.
cemal-i münezzeh / cemâl-i münezzeh
Kusur ve çirkinlikten uzak güzellik.
çirkab / çirkâb
Çirkin su, pis su, çirkef, bataklık.
çirkab-ı hayat-ı maddiye / çirkâb-ı hayat-ı maddiye
Maddî hayattaki çirkef, bataklık.
çirkaf / çirkâf
Çirkef. Pis su. Pis.
(Farsça)
Terbiyesiz. Edebsiz.
(Farsça)
çirkef
Çirkin, iğrenç şey.
çirkin / çirkîn / چركين
Kirlenmiş.
(Farsça)
Çirkin.
(Farsça)
cu'bub
(Çoğulu: Ceâbib) Fitil ucu.
Çirkin ve kısa boylu adam.
dagve
(Çoğulu: Degavât-Degayât) Huyu yaramaz olmak, hulku çirkin olmak.
debkel
Bir araya toplanmış mal.
Derisi kalın, çirkin kimse.
demame
Çirkinlik.
demim
Çirkin ve kısa boylu kimse.
dü'bub
Zayıf nesne.
Çirkin huylu, kısa boylu kimse.
Kolay yol.
Uzun at.
Karınca nevinden bir nev.
Hububattan bir cins.
ebrar / ebrâr
İyi kimseler. Îmânlarında sâdık (doğru), Allahü teâlânın yasak kıldığı şeylerden sakınıp, emirlerine uyan, bozuk inanışlardan, kötü ahlâktan ve çirkin işlerden uzak duranlar. Teklik şekli berr'dir.
edeb-i kelam / edeb-i kelâm
Söz güzelliği, söz zarifliği.
Edb: İfade arasında bayağı ve çirkin tabirlerin bulunmaması. İfadenin güzel oluşu.
ef'al-i seyyie / ef'âl-i seyyie
Kötü ve çirkin ameller, fiiller ve işler.
efika
Fenâ, hoş olmayan, çirkin ve kötü şey.
ences
Daha pis ve çirkin olan.
enir
Çirkin huy, fena tabiat, kötü mizac.
eskal
(Sakil. den) Daha sakil, en ağır, en çirkin.
Kaba, can sıkıcı.
eşkal-i habise / eşkâl-i habîse
Kötü ve çirkin şekiller.
eşna' / اشنع
Daha şeni. Çok çirkin ve fena.
En kötü, en çirkin.
(Arapça)
eşne
En çirkin ve fena, iğrenç.
evarin
Güzel olmayan, çirkin.
(Farsça)
fahiş / fâhiş / فاحش
Aşırı.
(Arapça)
Büyük. çirkin, kötü.
(Arapça)
fahşa / fahşâ
Büyük günahlar. Çirkinlikler. Zina gibi şehevâta tâbi olmakta ifrat ile alâkadar olan günahlardır ki, lisanımızda fuhşiyat tâbir olunur. Ve bunlar, insanların en çirkin hâlleridir.
Çirkin. Dînin ve aklın beğenmediği şeyler.
fazih / fazîh
Çirkin, fena.
Utanmaz, rezil.
fıtrat-ı selime
Selim fıtrat. Kusursuz sağlam huy.
Ahlâk, din. Haram ve çirkin işlerden uzak ahlâk.
Noksansız yaradılış.
fuhş
Çirkin söz. İş ve ayb şeyler. Çirkin olan işleri başkalarına açık kelimelerle anlatmak.
Çok çirkin, aşağılık, helâl olmayan işler.
Edeb ve terbiyeye uymayan hareket.
Haddini aşmak. Çirkin, kötü. İş ve sözde taşkınlık. Haram.
Çok günah ve çok fena bir fiil olan zina.
fuhşiyat / fuhşiyât
Çirkin işler, günahlar.
Çok çirkin, aşağılık, helâl olmayan işler; Dinen yasaklanan ve haram sayılan davranışlar.
Çirkin, ayb şeyler, sözler.
fuhşiyyat
(Tekili: Fuhş) Çok çirkin işler, günahlar.
fuhuş
Çok çirkin ve ahlâksız işler, hayasızlık.
galiz / galîz
Çirkin, kaba.
Çirkin, terbiye dışı, kaba, ağır.
Çirkin.
Terbiye dışı.
Yoğun. Kaba.
Kokmuş madde.
Çirkin.
gayur / gayûr
Gayreti çok olan. Kötülük ve çirkinlikleri şiddetle reddeden.
gesti / gestî
Çirkinlik.
(Farsça)
habisat / habîsat
Pis ve çirkin şeyler.
habs
Murdar, pis. Çirkin.
Ayıp, günah.
haşv-i kabih
Edb: Söze çirkinlik veren kelime fazlalığı.
havai / havaî
(Çoğulu: Havâiyât) Havaya âit ve müteallik. Hava ile alâkalı.
Heves ve nefis hesabına olan, boşuna veya çirkin. Günahlı iş. Nefsâni hâl ve hareketler.
haya / hayâ
Utanma, âr, nâmus. Çirkin şeylerden sıkılma veya edebe uymayan bir şeyin meydana gelmesinden dolayı kalbde meydana gelen rahatsızlık.
hazr
Bir şeyi takdir ve tahmin etmek, nazar ile tahmin etmek.
Çehresini ekşitip çirkin olmak.
herzeka
Çirkin gülmek.
hevesat-ı rezile / hevesât-ı rezile
Rezilce hevesler, günah ve çirkin olan arzular.
hişne
Kin tutmak.
Çirkin ve pis kokmak.
hısset
Bayağılık, çirkinlik, değersizlik.
hubüs
Necaset, çirkinlik.
hunayis
Çirkin.
hünba'
Ağır ve çirkin kadın.
hür'
Fâsid kelâm, çirkin söz.
hüsn ü kubh
Güzellik ve çirkinlik.
hüsn ü kubuh
Güzellik ve çirkinlik.
hüsn-ü münezzeh
Her türlü kusur ve çirkinlikten arınmış güzellik.
hüsn-ü münezzeh ve mücerred
Her türlü kusur ve çirkinlikten arınmış ve soyutlanmış güzellik.
huz ma safa, da' ma keder / huz mâ safâ, da' mâ keder
"Güzel ve duru olanı al, çirkin ve bulanık olanı bırak".
ibret
Uyanıklığa sebeb olan ders.
Çok çirkin ve düşündürücü.
Tuhaf, acâyip.
iftihar-ı kudsi / iftihar-ı kudsî
Her türlü eksik ve çirkinlikten yüce sevinç ve övünme.
ıhfas
Çirkin olmak.
irtikab / irtikâb
Bir işe girişmek.
Kötü bir iş işlemek. Rüşvet almak gibi çirkin bir şey yapmak.
Bir makamı âlet ederek, hakkı olmayan para veya malı hile ile almak.
ism-i kuddus / ism-i kuddûs
Allah'ın her türlü kusur ve çirkinlikten yüce olduğunu ve her işinde sınırsız bir temizlik görüldüğünü ifade eden ismi.
ismet
Peygamberlerin sıfatlarından biri. Peygamberlerin, peygamber oldukları bildirilmeden önce ve sonra; küçük olsun, büyük olsun bilerek veya bilmeyerek günah işlemekten korunmuş olmaları.
Günahlardan sakınma, kötü ve çirkin şeylerden uzak durma.
istenbe
Cesur, yiğit, bahadır, kahraman.
(Farsça)
Çirkin.
(Farsça)
Kâbus.
(Farsça)
istihcan
(Hücnet. den) Kötü görme, çirkin sayma, ayıplama.
istikbah
(Kabih. den) Çirkin görme, ayıplama, kabih sayma.
istikzar
Çirkin, pis ve kötü görmek.
ka's
Çirkin kokulu toprak.
kabahat / kabahât
Kusur, çirkin iş, tekdir edilmeğe müstehak hareket.
(Tekili: Kabahat) Kusurlar, kabahatler. Suçlar, çirkin hareketler.
kabaih
(Tekili: Kabayih) (Kabiha) Kabahatlar. Çirkin işler, kabih haller.
kabih / kabîh / قبيح
(Kabiha) Çirkin, fena, kötü, yakışıksız, ayıp.
Kötü, çirkin.
Çirkin.
Çirkin, hoş olmayan.
(Arapça)
kabih-kabiha
Çirkin, yakışıksız, fena, ayıp.
kabih-ül vech
Çirkin yüzlü. Suratı, siması güzel olmayan.
kabiha
(Çoğulu: Kabâih) Çirkin davranış, ayıp iş. Fena muamele.
kafder
Çirkin yüzlü, katı başlı kimse.
kafender
Çirkin yüzlü, katı başlı kimse.
kararet
Kısa ayaklı ve çirkin yüzlü bir cins koyun.
Düz yuvarlak yer.
kavvad
Kötü ve çirkin işler için yol gösterici.
kerahet / kerâhet / كَرَاهَتْ
Çirkinlik.
İğrenme, çirkin bulma.
kerahiyyet
Mekruh oluş. Kerih ve çirkin olan işin hâli.
kerih
İğrenç, tiksindirici.
Muharebe ve cenkte olan şiddet.
Pis, çirkin, fena şey.
Nefse kerahetlik vercek kabahat.
kerih-ül manzar
Görünüşü ve manzarası çirkin ve iğrenç.
kıbah
(Tekili: Kabih) Çirkinler, kabihler.
kubh / قبح
Günah ve çirkin hareket. Kabahat. Suç.
Fık: Aklen ve şer'an müstehcen olup dünyada zemme, âhirette azaba ve itaba mahal olan şey.
Çirkinlik.
Çirkinlik, çirkin iş.
Çirkinlik.
Çirkinlik.
(Arapça)
kubh-u mutlak / قُبُحُ مُطْلَقْ
Sınırsız çirkinlik.
Nihâyetsiz çirkinlik.
kubhiyyat
(Tekili: Kubh) Çirkin hareketler ve işler. Günah ve çirkin şeyler.
kubuh / قُبُحْ
Çirkinlik, kötülük.
Çirkinlik.
küfr-i mutlak
Hiç bir imâni hükmü olmamak, dine âit hiç bir hakikatı, Allah'ın varlığına âit hiç bir delili kabul etmemek. İhsan ve inayet-i İlâhiyyeye karşı şükür etmiyerek fiilen ve kavlen inkâr etmek. ("Neuzü billâh" dine söğmek gibi) Küfr-ü icabettiren bazı çirkin sözlere de "küfür" denilmiştir.
lağım
Kaleleri düşürmek için gedik açmak veya düşman ordugâhına zarar yapmak maksadıyla açılan ve barut konulup atılan yerler. Bu işi yapanlara "lâğımcı" denilirdi. Sonradan bu türlü işlere "İstihkâm" denilmiş ve o ad altında askeri teşkilât yapılmıştır.
Kazurat ve çirkef sularının akmasın
lagv
Faydasız çirkin söz.
Köpeğin ürkmesi.
Deve avazı.
Rağbet olunmayan nesne.
Hükümsüz.
Kaldırmak.
Hata etmek.
İbtâl etmek.
lezzet-i menhus
Çirkin ve uğursuz bir lezzet.
lezzet-i menhuse / lezzet-i menhûse
Kötü, çirkin lezzet.
luti / lûtî
Lût kavminin çirkin işini (livâta) yapan.
maal-kerahe
Kerih, çirkin, kötü olmakla beraber. Kerahetle beraber. Mekruh olarak.
maalkerahe / maalkerâhe
Kerahetle, çirkinlikle.
magafir
Çirkin kokulu bir zamk.
makabih
(Tekili: Makbaha) Çirkin ve yakışıksız davranışlar.
makbah
(Çoğulu: Mekâbih) Çirkin olmak. Çirkin olacak yer.
makbaha
(Çoğulu: Makabih) Kabih, yakışıksız ve çirkin hareket.
makbuh
Beğenilmeyen. Çirkin ve kabih görülen.
malayaniyat-ı rezile / mâlâyâniyât-ı rezile
Anlamsız, boş, kötü ve çirkin şeyler (mâ-lâ).
medeniyet-i habise / medeniyet-i habîse
Pis, çirkin medeniyet.
mekruh
Kötü, çirkin.
melamih
(Tekili: Lemha) Lemhalar. Bir şeyin başka bir şeye benzeme noktaları. Güzellik ve çirkinlik eserleri.
memsuh
Suratı, daha çirkin şekle sokulmuş. Biçimsiz ve çirkin surete girmiş olan.
Biçimsiz ve çirkin surete girmiş.
mes'a
Çirkin yürümek.
mesh / مَسْخْ
Bir şeyin suretini çirkin ve kötü hale çevirmek.
Hayvanı kovarak koşturup onu sıkıştırmakla yormak, bitâb hale getirmek.
Şeklini değiştirerek çirkin bir hale koyma.
Şeklini değiştirip çirkin bir hâle sokma.
meşnu'
Çirkin kimse.
Buğzolunmuş.
mezmum / mezmûm
Yerilen, kötülenen, beğenilmemiş, çirkin.
mübaşeret-i fahişe / mübâşeret-i fâhişe
Kadın ile erkeğin, çıplak olarak çirkin yerlerini birbiriyle sürtünmesi.
mukaddes
Her türlü çirkinlik ve eksiklikten arınmış.
Mübârek, kutsal. Ayb, çirkin ve kötü şeylerden uzak; temiz.
müşevveh
Şekil ve kıyafeti çirkin. Bed-endâm kimse.
müstehcin
(Hücnet. den) Kötü, çirkin ve ayıp sayan. Fenâ gören.
müstekreh / مُسْتَكْرَهْ
Çirkin görülen.
mütemessih
Çirkin kılığa giren. Temessüh eden. İnsaniyetten hayvaniyete değişen.
naib
Karga gibi çirkin sesli kuşların ötüşü.
nebve
Uzaklaşmak.
Ok hedefe varamamak.
Bir yerin havasının mizaca uygun olmaması.
Kılıncın vurulan şeye saplanmayıp geri sıçraması.
Pek çirkin ve kötü suretten gözün kaçması.
nefs-i emmare
İnsanın çirkin ve şeytanın teşviklerine itirazsız ve mücahedesiz tâbi olması hâli.
negühide
Çirkin, kötü.
(Farsça)
nekad
(Çoğulu: Nukyud-Nikâd) Ayakları kısa, yüzü çirkin koyun.
Büyümesi geç olan çocuk.
Ağızda dişler çürüyüp ufanmak.
Davarın tırnağı soyulup yüzülmek.
netane
Çirkin kokmak, pis kokmak.
pejvin
Kirli, pis. Çirkin.
(Farsça)
perdedar-ı dest-i kudret / perdedâr-ı dest-i kudret
Kudret elinin perdecisi; hikmetli olduğu hâlde ilk bakışta çirkin gibi görünen hâdiselerde İlâhî kudreti gizleyen perde.
pergune
Yakışıksız, çirkin.
(Farsça)
puç
Kaba, çirkin.
(Farsça)
Boş ve faydasız şey.
(Farsça)
İçi boş.
(Farsça)
reddet
Güzellikler arasında nazara çarpan çirkinlik.
Bir defa reddediş.
rezail / rezâil
Rezillikler, ahlâka aykırı çirkin ve alçak şeyler.
ruy-i zişt
Çirkin yüz.
sakil / sakîl
(Sıklet. den) Ağır, can sıkan, sıkıcı. Çirkin kaba.
Ağır, can sıkıcı. Çirkin.
Gr: Ağır ve kalın okunur harf veya hece.
Ağır, can sıkıcı, çirkin.
Çirkin, ağır.
sefalethane
Yasak zevk ve eğlencelerin ve çirkin işlerin yapıldığı yer.
sefer der vatan
Nakşibendiyye yolunun on bir temel esâsından biri. Sâlikin (tasavvuf yolunda bulunan kimsenin) kötü ahlâk, beşer (insan) tabiatının sıfatlarından kurtulması, beşerî sıfatlardan meleklere âit sıfatlara, kötü, çirkin vasıflardan, iyi, güzel ahlâka geçm esi.
şefkat-i mukaddese
Bütün çirkinliklerden uzak bir şefkat.
semacet / semâcet / سماجت
Kötü görünüş, çirkinlik.
Söz çirkinliği.
Kabahat.
Çirkinlik.
(Arapça)
semacet-i ibtida
Sözün başlangıcındaki çirkinlik.
semic
(Semc) Çirkin, kötü görüşlü.
şeni / şenî
Kötü, çirkin, alçakça.
şeni' / şenî' / شنيع
(Şeni'a) Kötü, çok fena, çirkin, günahlı iş.
Kötü, çirkin.
(Arapça)
şetame
Çirkin yüzlü ve yaramaz sözlü olmak.
şetim
Küfredilmiş sövülmüş kimse.
Kerih ve kabih olan, çirkin.
Çirkin söz, kötü düşünce.
şetm
Çirkin söz, kötü düşünce.
şeveh
(şevh) Kara olmak ve çirkinlik.
şevh
Kara ve çirkin olmak.
şevha
Avurtları ve burun delikleri geniş olan çirkin yüzlü kadın.
seyyiat
Çirkinlikler.
seyyiatalud / seyyiatâlûd
Çirkinliklerle karışık.
seyyie
Çirkinlik, günah.
şiddet-i kubh
Şiddetli çirkinlik.
sırr-ı sübhani / sırr-ı sübhânî
Her türlü eksiklikten, kusur ve çirkinlikten yüce olan Allah'a ait sır.
sükala'
(Tekili: Sakil) Ağırlar. Kabalar. Çirkinler. Sözü sohbeti çekilmeyen kimseler.
suret-i mülevves
Kirli ve çirkin görünüş.
ta'rib
Bir kimseden söz nakletmek.
Çirkin etmek.
Arabî olmayan kelimeyi arabi lügatına nakletmek.
tahayyül-ü şetim
Çirkin sözü ve kötü düşünceyi hayal etme.
tahayyül-ü şetm
Çirkin ve kötü şeyleri hayal etme.
takabbuh
Çirkinlik.
takazzür
Çirkin şeylerden uzak olmak.
takbih / takbîh / تقبيح
Çirkin görmek. Beğenmemek.
Kabahatli bulmak.
Kötü gördüğünü bildiren söz söylemek.
Çirkinliğini göstermek, kötüleme.
Çirkin görme.
Çirkin görmek, beğenmemek, kabahatli bulmak, kötü gördüğünü bildirmek.
Ayıplama, çirkin görme.
(Arapça)
Takbîh etmek:
Ayıplamak, kınamak.
(Arapça)
takbihat / takbihât
Çirkinlikle niteleme, çirkin gösterme.
(Tekili: Takbih) Ayıplamalar, çirkin görmeler.
Çirkin görmeler.
takdis / takdîs
Kutsamak, Allah'ın her türlü eksiklik ve çirkinlikten yüce olduğunu ilân etme.
takdis etmek
Kutsamak, Allah'ın her türlü eksiklik ve çirkinlikten yüce olduğunu ilân etmek.
takdis ve tenzih etmek
Allah'ın her türlü eksiklik ve çirkinlikten yüce olduğunu ilân etmek.
takdisat
Allah'ı her türlü eksiklik ve çirkinlikten yüce tutmalar.
teblim
Çirkin yapmak, çirkinleştirmek.
tecemmül
Çirkinliği gidermek, vakar sâhibi olmak, şükr etmek ve nîmeti göstermek için zînetlenmek, süslenmek.
tefahhuş
Fuhşa düşmek, fâhişe olmak. Ahlâksız olmak.
Çirkin sözler söylemek.
tefahuş
Birbirine çirkin sözler söylemek.
tekabbuh
(Kubh. dan) Çirkin görme. kötü sayma.
tekrih
Nefret ettirmek. Çirkin göstermek.
tenzih
Eksik ve çirkinliklerden arınmış tutma.
tenzih etmek
Eksik ve çirkinliklerden arınmış tutmak.
teşevvüh
Çirkinlik.
teşniat / teşniât
Çirkin görme, çirkin sayma.
Ayıplamalar, çirkin bulmalar.
(Tekili: Teşni') Ayıplamalar, çirkin bulmalar.
teşvih
Çirkin yapmak.
umur-u hasise
Çirkin ve kötü işler.
ünvan-ı mukaddes
Her türlü kusur ve çirkinlikten yüce ünvan.
vezk
Çirkin yürüyüşlü olmak.
zaha
Çirkin kokulu, pis kokulu.
zat-ı mukaddes / zât-ı mukaddes
Her türlü noksanlık ve çirkinlikten yüce olan Zât, Allah.
zekzeke
Çirkin ve yaramaz huylu olmak.
zerk
Çirkin söz söylemek.
Kuşun terslemesi.
zevk
Lezzet alma, hoşa gitme, tatma.
Hoş, hoşa giden. Mânevi haz.
Boş vakit geçirmek. Eğlenmek.
Alay etmek. Güzeli çirkinden ayırma kabiliyeti.
zırban
(Çoğulu: Zerâbin) Kokarca denilen küçük, kediye benzer, çirkin kokulu bir hayvan.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
ahiren
Reşk
velud
lasiyyema
sani-i alem
selahiyet
Asar-ı mahsusa
huza'bil
dost
Kürbe
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
çirk
Divan edebiyatı
Kamçı
secenek
kısk
talep
yol yordam
çıta
asaiş
soruşturma