Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
çeşitli
ifadesini içeren
172
kelime bulundu...
a'şa
Gözleri dumanlı olan adam.
Çeşitli yüzyıllarda yaşamış olan birkaç Arap şairinin adı.
Gece vakti gözleri görmeyen kimse.
abid / âbid
İbâdet eden. Farzları ve vâcibleri yerine getirdikten sonra çeşitli nâfile ve yapılması sevab olan işlere de devam eden. Çokluk şekli, ubbâd'dır.
ahkam-ı müteaddide / ahkâm-ı müteaddide
Çeşitli, birden fazla hükümler.
ahval-i muhtelife / ahvâl-i muhtelife
Çeşitli haller.
aks-i kaziye
(Mantıkta) Doğru farzedilen bir hükmün, konusu ile yükleminin (mahmulünün) ters çevrilmesi ile zaruri bir sonucun elde edilmesidir. Çeşitli şekilleri vardır. Meselâ : "Her insan canlıdır." sözünde konu olan insan ile, yüklem olan canlı sözü yer değiştirilerek (aksedilerek) şu hüküm elde edilir: "Baz
anasır-ı muhtelife / anâsır-ı muhtelife
Çeşitli unsurlar.
apartman-ı ilahi / apartman-ı ilâhî
Allah'ın bir apartman gibi birbirini tamamlayıcı çeşitli sistemler tarzında yarattığı kâinat.
aşı
Birşeyden alınıp diğer birşeye aktarılan madde.
Çeşitli tehlikeli hastalıkların önünü almak için aşılanan madde.
Yabani veya cinsi âdi bir ağaca, cinsine yakın diğer iyi bir ağaçtan vurulan kalem veya yaprak aşısı.
aşure
(Aşurâ) Arabi aylardan olan Muharrem ayının onuncu günü. Aynı günde çeşitli hububat ve kuruyemişler katılarak yapılan tatlı.
atmosfer
Dünyanın çevresini kuşatan 100 km. kalınlığında, çeşitli gazlardan meydana gelen gaz tabakası. Başka gök cisimlerini kuşatan gaz tabakalarına da atmosfer denir.
Bir yerdeki mânevi hava.
Basınç birimi. 0 derecede 76 cm. yükseklikteki bir civa sütununun 1 cm. karelik alan üzeri
bakteri
Basit, çekirdeksiz, bölünerek çoğalan tek hücreli canlılara verilen addır. Çeşitli şekilleri vardır: Kürevî (coccus), çubuk şeklinde (basil), virgül şeklinde (vibriyon), burmalı (spiril).Bakteriler ya tek tek, ya da birkaçı bir arada bulunmalarına göre de ayrı adları vardır. Havanın oksijeni ile yaş
(Fransızca)
batıniyye / bâtıniyye
Mecûsîlikteki ve çeşitli bâtıl dinlerdeki inanışları İslâm dînindenmiş gibi göstermeye çalışan İranlı Meymûn bin Deysân el-Kaddah tarafından kurulan bozuk yol.
bedergah
Kapıya çıkma.
(Farsça)
Tar: Çeşitli hizmetlerde kullanılmak üzere, acemi ocağına ve ocak dışına verilen acemilerin, Yeniçeri Ocağı'na kayıt edilmeleri.
(Farsça)
besin
Zihayat varlıkların yaşama, gelişme ve çalışmaları için gerekli olan çeşitli gıda maddeleri.
(Türkçe)
biyoloji
yun. Canlı varlıkları inceliyen ilim. Hayvanları inceleyen bölümüne zooloji; bitkileri inceleyen bölümüne botanik denir. Biyoloji, incelediği konulara göre çeşitli isimler alır. Canlının dış yapısını inceleyen: Morfoloji; dokuları inceleyen; histoloji canlıların büyüyüp gelişmelerini: embriyoloji; h
büfe
İçinde sofra takımı konulan dolap.
(Fransızca)
Davetlileri ağırlamak için çeşitli yiyecek ve içeceklerin hazır bulundurulduğu masa.
(Fransızca)
İstasyon lokantası.
(Fransızca)
Sigara, kibrit, gazete, sandviç v.s. satılan yer.
(Fransızca)
ca'cere
(Çoğulu: Ceâcir) Hamurdan çeşitli şekiller yapıp, pekmez içinde pişirip yerler.
cahiliyyet
Cahilliğe âit.
İslâmiyet'ten önceki câhiliye devrine âit. Cahiliyet sadece İslâmiyet öncesine ait değildir. Bu gün "tabiatçılık, maddecilik" gibi çeşitli adlarla eski puta tapıcılık daha da yobazlaşarak devam ediyor. Allah'ı inkâr ederken tabiatı ve maddeyi onun yerine koyarak kendil
came-i nevruzi / came-i nevruzî
Rengârenk elbise.
Bahar geldiğinde açan çeşitli çiçekler.
cami' / câmi'
Toplayan.
Müslümanların ibâdet etmek için toplandıkları yer, mâbed.
Allahü teâlânın ism-i şerîflerinden. Çeşitli hakîkatleri ve enfüs (iç) ve âfâktaki (dıştaki) zıt işleri birleştirici, kıyâmet gününde yeryüzünde olan cinleri, insanları ve mahlûkâtı bir araya getirici insanların dağı
coğrafya
Yeryüzünün şimdiki hâlini çeşitli cihetlerden inceleyen ilim. Bölümlerinden olan Fizikî Coğrafyada: Karalarla denizlerin durumları ve iklimleri;İktisadî Coğrafyada: Toprak mahsulleri, sanayi ve ticaret işleri;Siyasî Coğrafyada: Irk, dil, millet hususiyetleri ve devlet sınırları anlatılır.Bunlardan b
cürcani / cürcanî
(Seyyid Şerif Ali Bin Muhammed) : (Hi: 760-830) Astarabad (Cürcan) civarında Tacu'da doğmuştur. Mısır'a giderek orada çeşitli âlimlerden ders okumuştur. Şiraz'da müderrislik yapmıştır. Sa'duddin-i Taftazanî ile kapanan Mütekaddimîn devrinden sonra açılan Müteahhirîn-i Ulemâ devrinin birincisi bu Sey
devir dairesi
Denizde geminin çeşitli hızla ve muhtelif dümen açısı ile çizdiği dâire.
ebvab-ı müteaddide / ebvâb-ı müteaddide
Çeşitli bölümler, kapılar.
ecnas-ı muhtelife / ecnâs-ı muhtelife
Farklı cinsler, çeşitli türler.
Çeşitli, türlü cinsler.
ecza / eczâ
(Tekili: Cüz) Eczacılıkta kullanılan çeşitli maddeler.
Ciltlenmemiş kitab ve saire.
Cüz'ler, parçalar, kısımlar.
Bir kimyevi terkible vücuda gelip yanma hassası gibi böyle bir kuvvet ve te'siri haiz bulunan şey.
ef'al-i kulub / ef'âl-i kulûb
Kalbin işleri, kalbe doğan çeşitli duygu ve düşünceler. Arapça'da kalbî fiiller (bilmek, görmek gibi)
ehl-i ihtisas
İhtisas sahibi olan kimseler. Bu kişiler yalnız kendi meslekleriyle uğraşırlar, çeşitli meslek ve meselelerle fikirlerini dağıtmazlar.
ehl-i işarat / ehl-i işârât
Çeşitli ifadeler ile geleceğe dair bazı haberleri dolaylı işaretler yoluyla aktaran âlimler.
ehl-i şekavet
İslâmiyetin müsâade etmediği çeşitli rezâlet işleyen bedbaht.
elsine-i muhtelife
Çeşitli ve birbirinden farklı diller.
enbar
(Tekili: Nibr) Anbarlar, nibrler. İçinde çeşitli mallar saklanan kapalı mahfaza, oda.
enis
(Üns. den) Dost, arkadaş, ünsiyet edilmiş olan. Alışılmış, kendisi ile ülfet edilmiş olan. Sevgili.
Sulu ve ağaçlı yerlerde bulunan ve sesi gayet hoş bir kuş. Çeşitli nağmelerde öter, kâh deve gibi kükrer ve at gibi kişner; insana alışır.
Yaban horozu.
enva-ı alem / envâ-ı âlem
Kâinataki nev'iler, türler; kâinatta bulunan çeşitli varlıklar.
enva-ı i'caz-ı kur'an / envâ-ı i'câz-ı kur'ân
Kur'ân'ın çeşitli mu'cizelik özellikleri.
enva-ı külliye-i mu'cizat / envâ-ı külliye-i mu'cizât
Çeşitli ve çok yönlü mu'cizeler.
enva-ı mehalik / enva-ı mehâlik
Çok çeşitli tehlikeler.
enva-ı muhtelife / envâ-ı muhtelife
Farklı, çeşitli türler.
ermeni
Eskiden batı Asya'nın kuzey kısmında ve Avrupa'nın Asya'ya komşu olan bazı yerlerinde dağınık şekilde yaşayan bir milletti ki, İranlılar ve Romalılar tarafından birçok defa mağlub edilmeleri üzerine çeşitli yerlere dağılmışlardır. Ve bu dağılma sonucunda büyük şehirlere de yerleşerek san'at, kuyumcu
esans
Çeşitli yollarla bitkilerden elde edilen veya suni olarak yapılan, kokulu ve uçucu sıvı.
esbab-ı adide / esbab-ı adîde
Çeşitli sebepler.
eşya-yı kesire / eşya-yı kesîre
Çokça olan, çeşitli olan şeyler, varlıklar.
evfad
Çeşitli fırkalar.
fantezi
yun. Çeşitli ve süslü. Müsrifane süs isteğinden doğan hayal hareketi ile yapılmış süslü eşya veya süslenmek. Ağırbaşlı olmayan.
fariza-i cihad
Cihad farzı; din uğrunda, Allah için çeşitli şekillerde mücadele etme zorunluluğu.
felsefe
Yunanca (Philosophos)dan Arapçalaşmış. Feylesofların mesleği.
İlm-i hikmet.
Maddeyi, hayatı ve bunların çeşitli tezâhürlerini, sebeblerini, ilk unsurları ve gaye cihetinden inceleyen fikri çalışma ve bu çalışmaların neticelerini toplayan ilim.
Herkesin hususi fikri. M
fenn-i kıraat
Okuma bilgisi. Okumanın çeşitli usûllerini öğreten ilim dalı.
fenn-i kitabet
Çeşitli yazı usûl ve şekillerini öğreten ilim.
fenn-i makina
Çeşitli makineler ve onların kısımlarının işleyişleri hakkında bilgi veren ilimler. Mihanikiyet.
festival
Çeşitli sebeplerle yapılan ve birkaç gün süren şenlik.
(Fransızca)
galat-ı tahakkümi / galat-ı tahakkümî
Bir kelimenin gerek lâfzı ve gerekse mânası itibariyle herkesin kullandığı gibi kullanılmaması.Bu, başlıca üş şeyden olur:1- Nazımda vezne uydurmak için bir kelimenin telâffuzunu değiştirmek, hecesini uzatmak ve kısaltmak yahut harfini gizlemek.2- Çeşitli mânâları olan bir kelimeyi meşhur olmayan bi
gülhane hatt-ı hümayunu
Tar: Gülhanede okunan hatt-ı hümayun münasebetiyle meydana gelmiş bir tabirdir. Osmanlı İmparatorluğu'nun bir zamanlar dünyayı titreten kuvvet ve kudreti, çeşitli sebep ve te'sirlerle büyük bir zaafa uğramış ve en nihâyet devlet, bir vilâyet hükmünde olan Mısır'ın idaresini ele geçiren Mehmed Ali Pa
güna gun / güna gûn
Türlü. Çeşitli nevilerde olan. Çeşit çeşit. Renk renk.
(Farsça)
hace-i evvel / hâce-i evvel
Milletin ilmen ve fikren terakki etmesi için, çeşitli bilgileri, halkın rahatlıkla anlayabileceği bir lisan ile yayan kimse.
hacele
(Çoğulu: Hacel-Hacelân-Haclâ) Dişi keklik.
Çeşitli elbiselerle süslü gelin evi.
hadis-i muddarib / hadîs-i muddarib
Kitab yazanlara, çeşitli yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadîs-i şerîfler.
halife-i ruhani / halife-i ruhanî
Ruhanî halife; ruhen çeşitli makamlarda temessül eden halife.
harka'
Kulağı delik koyun.
Çeşitli yönlerden esen rüzgâr.
hatai
Tezhib ıstılahlarındandır. Resim gibi tabiatı taklid ederek yapılmayıp, san'atkârlar arasında kabul edilen çeşitli gül şekli gibi irili ufaklı yapılan şekiller.
Türkistan'da Hatay şehrinde imal edilen bir cins dayanıklı kâğıt.
havan
İçinde çeşitli şeylerin dövülüp ufalandığı ağaç, mâden veya taştan yapılmış çukurca kap.
Tütün kesmekte kullanılan makine.
Başkalarına destek olacak gücü bulunmadığı halde, yardakçılık eden kimse.
Elektrikî bir boşalmanın ısı değerini gösteren âlet.
İçine çuku
hazine-i amire / hazine-i âmire
Tar: Para işlerini yönetmek üzere kurulmuş olan müesseselerden birinin adı. Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrelerinde para işleri "Beytülmal" denilen ve "Defterdar" adı verilen bir memurun idaresinde iken, sonraları teşkil olunan yeni idarelere göre çeşitli adlar verilmiştir. Hazine-i âmire, devlet k
hikmet nazarı
Varlıkların fayda, gaye, keyfiyet gibi çeşitli yönlerine ilim ve bilim gözüyle bakma.
homogen
Bütün elemanları aynı yapıda veya aynı keyfiyette olan.
(Fransızca)
Kim: Aynı cinsten olan. Çeşitli elementlerin birleşmesiyle meydana gelmelerine rağmen, bütün kütlelerinde aynı özellikleri gösteren maddelerdir.
(Fransızca)
hurac
Tıb: Bedenin çeşitli yerlerinde çıkan çıbanlar.
hususiyat-ı mütenevvia / hususiyât-ı mütenevvia
Çeşitli özel nitelikler.
hüve'z-zahir / hüve'z-zâhir
O Zâhirdir; her şeyin dış yüzlerini çeşitli cihaz ve ürünlerle donatıp ve ince nakışlarla süsleyerek mükemmel ve güzel yaratan ve her şeyde varlık ve birliğinin işaretleri açıkça görünen, Allah'tır.
ibtila / ibtilâ
İmtihan. Allahü teâlânın, kulunu, çeşitli sıkıntılar vermek sûretiyle imtihan etmesi, denemesi.
Bir şeye düşkünlük. Mübtelâ olmak.
iç oğlanı
Saray hizmetine alınıp devletin çeşitli makamlarına namzed olarak yetiştirilen gençler. İç oğlanı, Yıldırım Bayezid zamanında yeni teşekküle başlayan saray hizmetlerinde bulunmak üzere yeniçerilik için toplanan devşirmelerden ayrılmak suretiyle meydana getirilmiş ve bu usûl sonradan yapılan kanunla
(Türkçe)
icazet / icâzet
İzin, diploma, şehâdetnâme. Çeşitli ilimlerde üstâdın (hocanın) talebesine, yetiştiğine dâir verdiği belge, diploma.
icazet-i mutlaka / icâzet-i mutlaka
Çeşitli ilimlerde üstâdın (hocanın) talebesine yetiştiğine ve başkalarını da yetiştirebileceğine dâir verdiği izin veya bu izni ifâde eden belge, diploma.
ihbarat-ı kesire / ihbârât-ı kesîre
Çok çeşitli haberler.
ihtilaf-ı turuk / ihtilâf-ı turuk
Hedefe giden yolların birbirinden farklı ve çeşitli olması.
ikmal-i nüsah / ikmâl-i nüsah
Çeşitli ilimlerle ilgili te'lif edilmiş olan belirli eserlerin okumasını tamamlama.
ıkva'
Ev boşalmak.
Azık tamam olmak. Şâirin şiirin kafiyesini çeşitli yapması.
ilel-i muhtelife
Türlü illetler ve sebepler, çeşitli hastalıklar.
iltikat
Yere düşen şeyi almak.
Toplamak. Çeşitli kitaplardan bilgi toplamak.
inabe yolu / inâbe yolu
Müridlik. Sâlikin (tasavvuf yolunda) nefsin isteklerini yapmamak ve istemediklerini yapmak sûretiyle ve çeşitli sıkıntılara katlanarak Allahü teâlâya kavuşma yolu.
inşa
Yapma. Vücuda getirme. Terkib etme. Bir şey peyda etmek.
Yaratma.
Edb: Yazı dersi. Nesir yazmak.
Güzel nesir halinde yazı yazmak veya güzel yazılmış nesir halindeki yazı.Çeşitli mektuplaşma ve güzel yazma için mektup, tezkere, istida (dilekçe), tebrik, tâziyenâme, sen
irhasat-ı mütenevvia / irhâsât-ı mütenevvia
Peygamberimizde (a.s.m.) peygamber olmadan önce görülen çeşitli olağanüstü hâller ve hâdiseler.
işfa'
(Şifâ. dan) Hastaya şifalı şeyler verme. Hastanın iyileşmesi için çeşitli çarelere başvurma.
istihza / istihzâ
Söz, yazı, işâret veya çeşitli davranışlarla bir kişinin ayıp ve eksikliklerini ortaya çıkarmak, onunla eğlenmek, alay etmek.
keffaret-üz zünub
Günahların keffareti. Mü'min insanların çeşitli hastalık ve musibetlerine denir. Çünkü günahlarından afvına vesile olabilir. (Huk. İslâmiye ve Ist. Fık. K.)
kesir / kesîr
Çok. Bol. Kesret üzere olan.
Türlü. Çeşitli.
Çok, çeşitli.
kırkanbar
İçinde çok çeşitli şeyler bulunan yer veya kap.
Çok şeyler bilen kişi.
kompleks
Bir anda kavranamıyacak şekilde çeşitli sebeblerden, unsurlardan meydana gelmiş.
(Fransızca)
Basit olmayan. Mürekkep.
(Fransızca)
İnsanların davranışlarına, ruh hâllerine yön veren birbirine bağlı şuuraltı hayallerinin bütünü.
(Fransızca)
kongre
Çeşitli memleketlerden yöneticilerin, elçilerin ve delegelerin katılmasıyla yapılan toplantı.
(Fransızca)
kozmopolit
Her yabancı şeye karşı alâka gösteren, milliyet duygularından mahrum kimse.
(Fransızca)
Çeşitli milletlerden insanları içine alan.
(Fransızca)
küfe
Taze dallardan veya kamıştan örülmüş, derin ve çeşitli boyda kaba sepet.
(Farsça)
kulis faaliyeti
Toplantı yapılan yerlerde, toplantı haricinde çeşitli grupların yaptığı gizli çalışma.
laboratuvar
İlmî ve sınaî çalışma ve araştırmalar yapmak için çeşitli cihaz ve malzemelerin bulunduğu yer.
(Fransızca)
lafz-perdazane
Çeşitli ve çok söyleyerek.
(Farsça)
lavanta
Çeşitli çiçek ve bitkilerden alınan esanslarla yapılan güzel kokulu sıvı.
lemeat-ı müteferrika / lemeât-ı müteferrika
Çeşitli parıltılar.
levazım
İhtiyaç maddeleri. Lüzumlu madde.
Ask: Silâhlı kuvvetlerin yiyecek ve giyecek maddelerini, silâh ve cephane dışında kalan çeşitli araç ve ihtiyaçlarını ifade etmek üzere kullanılan umumi tabirdir.
levise / levîse
Çeşitli topluluklardan bir yere toplanmış olan kimseler.
ma / mâ
Biz mânasınadır.
(Farsça)
Mim ile elif harfinden ibâret "Mâ". Arabçada muhtelif isimleri vardır. Ve çeşitli mânalara gelir. Cansız şeylere işaret eder. "Şu nesne, o şey ki..." mânâlarına gelerek kelimelerle birleşir. Meselâ: (Mâ-ba'd: Sondaki, alttaki.)
(Farsça)
magazin
Çeşitli mevzulardan bahseden resimli mecmua.
mahcur / mahcûr
Çocukluk, sefîhlik, delilik, kölelik, bunaklık vs. gibi çeşitli sebebler yüzünden malını tasarruf hakkından, kullanmaktan men edilen kimse.
marın
(Mârına) Çekiçle dövülerek açılmağa müsait olan.
Kireçtaşı.
Çeşitli renklerde olan bir çeşit toprak.
matara
Askerlerin kullandığı üzeri aba ve çeşitli kumaşlarla kaplı madeni su şişesi veya yolculukta kullanılan deriden yapılmış su kabı.
menzam
(Çoğulu: Menâzım) Çeşitli şeyleri bir yere dizmek.
meratib-i mütefavite
Çeşitli mertebeler.
merdane
Erkekçesine. Merdcesine. Er'e yakışır surette.
(Farsça)
Matbaada baskı, baskı makinelerinde ve ofset makinelerinde ise plâteye değerek mürekkeb vermek; ve toprağı bastırmak gibi çeşitli işlerde kullanılan silindir.
(Farsça)
Yufka açmağa yarıyan oklava.
(Farsça)
Erkek ayakkabısı.
(Farsça)
meric / merîc
Muzdarip, sıkıntılı.
Çeşitli nesne, muhtelif. Karışık, muhtelit.
mevcudat-ı muhtelife
Çeşitli varlıklar.
migfer
Ateşli silâhların icadından evvel, muharebede kılıç, mızrak ve ok gibi harp âletlerinden korunmak için başa giyilen bir nevi başlık idi. Miğfer, zırh ile beraber bir bütün teşkil ederdi. Osmanlı miğferleri çeşitli şekillerde olmakla beraber genel olarak iki kısma ayrılırdı. Bir kısmı ince bakırdan,
misyonerlik
Propaganda yaparak belirli bir fikir ve inancı yayma işi. Dar anlamda, henüz hıristiyanlığı kabûl etmemiş ülkelerde veya hıristiyan ülkelerde çeşitli isimler altında hıristiyanlığı yayma ve hıristiyanlık propagandası yapma faâliyeti. Bu çalışmaları yürüten râhib, papaz ve din adamlarına misyoner, bu
muganni / mugannî
Nağmeli ve çeşitli sesle okuyan, ahenkle okuyucu.
Hoş sesle öten.
muhammes
Beşli. Beş katlı. Tahmis edilmiş.
Edb: Her bendi beş mısrâlı olan manzume.
Birbiri ardından gelen ve kapalı olarak uç uca eklenmiş beş kenarın meydana getirebileceği çeşitli şekillerden her biri. Beşgen.
muhtelif
Çeşitli. Bir türlü olmayan. Birbirine uymayan.
Çeşitli, farklı.
muhtelif kadirler
Çeşitli, farklı yörüngeler, mesafeler.
muhtelife
Çeşitli.
muhtelifülcins
Çeşitli, farklı türler.
mukattaat
(Tekili: Mukattaa) Kat' edilmiş, kesilmiş şeyler.
Kısaltmalar.
Çeşitli gazel ve kasidelerden seçilmiş beyitler.
Herbiri bir kelimeye delâlet eden harfler.
müraveha
Çeşitli nesnelerin kâh birini ve kâh birini işlemek.
musika
Mızıka. Çeşitli ses çıkarılan bir çalgı âleti.
mustalık gazası
Benî Mustalık gazasına Müreysî gazası da denilir. Benî Mustalık, Huzaa'nın bir şubesidir. Müreysî de bunların bir kuyusudur. Benî Mustalık, Resul-i Ekrem'le harb etmek üzere bu kuyu başında toplandıkları için bu sefer bu isimle anılır. Çeşitli râviler, bu gazanın hicrî dört veya beş veya altıncı sen
müteaddid
Çeşitli, birçok.
Türlü türlü, çeşitli. Bir çok. Birden fazla.
mütefavit / mütefâvit
Birbirinden farklı, çeşitli.
Zamanca birbirinden ayrı.
Çeşitli, farklı.
müteferrik
(Fark. dan) Çeşitli. Kısım kısım. Başka başka. Dağınık.
müteferrika
Çeşitli işler gören.
Padişahın, vezirlerin veya sadrazamın emirlerini götüren kimse.
Muhtelif masraflar ve bunlara karşı verilen para, ücret.
mütenevvi / متنوع
Çeşitli.
Türlü, çeşitli.
Çeşitli.
Çeşitli, türlü türlü.
(Arapça)
mütenevvi' / مُتَنَوِّعْ
Çeşit çeşit, muhtelif, çeşitli, değişik, türlü türlü.
Çeşitli.
mütenevvia
Çeşitli, türlü, birbirlerinden faklı.
müyul-ü müteşa'ibe
Çeşitli şubeleri olan meyiller. Çeşitli arzular, meyiller.
müyul-ü müteşaibeye / müyûl-ü müteşâibeye
Çeşitli dallara ayrılmış arzular, çeşitli meyiller.
nakş
Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak.
Resim.
Tezyin etmek.
Bedene batmış dikeni çıkarmak.
Bir şeyin esasını araştırmak.
Yaymak.
Suda ıslanmış hurma.
İpekle, sırma ile işleme.
Mc: Hile.
nazariyye
Bir veya birkaç hipotez (faraziye) ile, birçok hâdiseleri îzâh ederek ve bunlardan yeni hâdiselere vararak ve bu hâdiseleri tecrübe ile inceleyerek görülen hipotez. Hipotez, aynı sebeblerle îzâh edilen çeşitli hâdiselerin hepsini birden îzâh edebilec ek umûmî bir fikirdir.
para
Alış-veriş aracı olarak kullanılan, biriktirme ve tasarruf etmeye yarayan, çeşitli mâdenlerden veya kağıttan îmâl edilmiş değer ölçüsü. Belli ağırlıkta basılmış olan altın ve gümüş paralara sikke veya meskûkât, altın paralara dînâr, gümüş paralara dirhem denir.
reng-amiz
Renk renk, çeşitli renkli.
(Farsça)
robot
Elektrikle veya mekanik yollarla hareket ettirilerek çeşitli işler yaptırılabilen otomatik cihaz.
(Fransızca)
sabiiler / sâbiîler
Aya ve yıldızlara tapan kimseler. El-Cezîre (Cizre) ve Harran civârında yaşayan bu kimseler, yahûdîlik, hıristiyanlık ve mecûsîlik gibi çeşitli dinlerden bâzı inanışları alarak bir din meydana getirmişlerdir.
sadgune
Çeşitli. Yüz türlü.
(Farsça)
sanayi-i kesire / sanayi-i kesîre
Pek çok sanayi, pek çeşitli sanayi.
sefine
Gemi.
Çeşitli mevzulara dair kitap.
Göğün güney yarım küresinde bir burç adı.
şetit
Dağılmak, müteferrik olmak. Çeşitli.
şetta
Çeşitli, başka başka, ayrı ayrı. Çok ve müteferrik olan.
şezebe
(Çoğulu: Şüzub ) Ağacın çeşitli budaklarından budanıp kesilmiş olan.
siga
Gr: Fiilin tasrifinden (çekiminden) meydana gelen çeşitli şekillerden her biri. Kip.
Fiilin çekiminden meydana gelen çeşitli şekillerden her biri.
şişe
Camdan yapılmış ağzı dar uzunca kap. Lâmbaya geçirilen camdan küçük baca.
Çeşitli maksatlarla çakılan çıta.
şücur
Muhtelif ve çeşitli olmak.
şühud / şühûd
Görme. Tasavvuf yolunda ilerleyenin kalb ve rûh ile çeşitli mertebeleri görmesi.
suver-i muhtelife
Çeşitli sûreler.
suver-i muteaddide
Çeşitli şekiller, suretler.
taac'uc
Çeşitli seslerin birbirine karışması.
tabakat-ı muhtelife
Çeşitli tabakalar.
tasrif
İstediği şekilde idare etmek. Maslahatta tasarrufa izin vererek mutasarrıf kılmak.
Bir şeyi bozup değiştirerek türlü şekillere koymak, evirip çevirmek.
Gr: Bir kelimenin veya fiilin çeşitli zamanlara göre sıra ile söylenişi. Sarf kaidesi üzere kelimenin şeklini başka kelimele
te'lif
Barıştırmak. Husumeti defetmek. Ülfet ve imtizac ettirmek.
Çeşitli şeyleri birleştirip karıştırmak.
Eser yazmak.
Noksan bir adedi bine çıkarmak.
tefennün
Fen öğrenme. Birçok şeyler bilme, çeşitli şekilde gösterme.
Çeşitlilik.
tefnin
Karıştırmak.
Çeşitli yapmak.
tefsir olunan
Kur'ân âyetlerinin çeşitli yönleriyle yorumlanan.
tehavil
Muhtelif renkler, çeşitli renkler.
temehhuz-u tecarüb
Çeşitli tecrübelerle bir şeyin safileşip kemale gelmesi.
Çeşitli tecrübelerle bir şeyin safileşip kemâle ermesi.
tenevvü
Çeşitlilik.
tenevvü' / تنوع
Çeşitlilik.
(Arapça)
tenevvü-ü esma / tenevvü-ü esmâ
İsimlerin çeşitliliği.
tenevvü-ü hacat / tenevvü-ü hâcât
İhtiyaçların çeşitliliği.
tenevvü-ü hissiyat
Duyguların çeşitliliği.
tenevvü-ü şerayi' / tenevvü-ü şerâyi'
Şeriatlerin çeşitliliği.
teşahhusat-ı itibariye / teşahhusât-ı itibariye
Varlıkların duruma göre çeşitli görünümler alması.
teşahus
Deprenmek. Muhtelif etmek, çeşitli yapmak.
teşaub-u akvam / teşâub-u akvam
İnsanlığın çeşitli milletlere ayrılması, etnik çeşitlilik.
teveddüd
Tedricen kendini sevdirmek. Dostluk etmek.
Cenab-ı Hakk'ın çeşitli ve lezzetli nimetler vererek insanlara kendisini sevdirmesi.
ulum-u mütenevvia / ulûm-u mütenevvia
Çeşitli ilimler.
umur-u mermuze-i gayr-ı mesmua
Daha önceden işitilmeyen ve çeşitli işaretler yoluyla aktarılan işler, durumlar.
usul-ü müteaddide
Çeşitli metodlar, yöntemler.
va'd
Söz verme, söz verilen şey.
Allahü teâlânın; emirlerini yerine getirenleri çeşitli nîmetlerle mükâfâtlandıracağını, karşı gelenleri ise, azâb ile cezâlandıracağını bildirmesi, söz vermesi. Buna va'd-ı ilâhî de denir.
Bir kimsenin, başka birisine bir husûsta söz vermesi.
voyvoda
Reis, subaşı, ağa gibi çeşitli mânalara gelen bir tabirdir.Voyvodalık Osmanlılarda Milâdi onyedinci asırda başlamıştır. Eyalet valileri ve sancak mutasarrıfları uhdelerine tevcih olunan eyalet ve sancakların mülhak kazalarına halkın isteğiyle yerlilerin ileri gelenlerinden birini voyvoda tayin ederl
vücuh ilmi / vücûh ilmi
Kur'ân-ı kerîmin çeşitli okunuş şekillerini bildiren ilim.
vücuh-u muhtelife
Çeşitli yönler, yüzler.
yakut / yâkut
Çeşitli renkleri olan kıymetli bir süs taşı.
Çeşitli renkleri olan kıymetli bir süs taşı.
yunani / yunanî
Eski Yunanlılar döneminde çeşitli varlıklara ve tabiat olaylarına ilâhlık veren bâtıl dinlere mensup olan.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
ta'zim
âfâk
Tevâcüd
Akkat
huve'l-bâkî
bazig
pertev
rayi'
Hâsun
Methi
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
çeşitli
tila etmek
Dudu kuşu
Akba
Kanatlı
Denilmektedir
Çeviri
Icaz
cümleden
Ehl-i