Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Ömür
ifadesini içeren
157
kelime bulundu...
a'mar / a'mâr / اعمار
(Tekili: Ömr) Ömürler, yaşayışlar.
Mes'ut hayat. Hoşa gidecek garib ve tuhaf şeyler.
Sinler, yaşlar.
Ömürler.
(Arapça)
Yaşlar.
(Arapça)
abdullah
Allah'ın kulu.
Bu isim Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın mübarek ve şerefli isimlerindendir. Çünkü, Allah'a itaat ve ibadette, kulluk yapmada devamlı ve en ileride olup bütün ömürlerinde Cenab-ı Hakka maddi manevi bütün hâlâtında itaatttan ayrılmamıştır (A.S.M.). Hem muhterem ba
abus / abûs / عبوس
Somurtan, surat asan.
Asık yüzlü, somurtkan.
Somurtkan.
(Arapça)
adalet-i ictimaiyye / adâlet-i ictimâiyye
Sosyal adâlet; Herkesin; çalışması, bilgi ve kâbiliyeti, gördüğü iş nisbetinde ve derecesinde hakkını alması; hiç kimsenin ezilip sömürülmemesi.
ağleb-i ömür
Ortalama ömür, hayat süresi.
ahfiye
(Tekili: Hıfâ) Örtüler, perdeler, gizli şeyler.
Çiçeğin tomurcuğunu örten kabuk.
ahger
Ateş koru. Yanar halde olan kömür.
(Farsça)
akmadde
Anatomi: Omuriliğin dış; beynin iç tabakasını meydana getiren sinir lifleri. Beyin hücrelerinin çoğunu, akmadde teşkil eder.
alas
Odun kömürü.
alavere
Vapurlara kömür vermek için bordaya kurulan kademeli iskele.
Tulumbanın basıp emme suretiyle işlemesi.
Herc ü merc. Karışıklık, kargaşalık.
Bir şeyin elden ele verilerek veya atılarak aktarılması.
amur
(Çoğulu: Âmar) Bekâ mânâsına. Ömür. Her kişinin hayât müddeti.
barut
yun. Güherçile ile kükürt ve kömürden mürekkeb, alev alıcı bir maddedir ki, toz halinde olup, umumiyetle ateşli silahlarda ve taş kırmak gibi işlerde kullanılır.
Mc: Çabuk kızan, şiddet ve hiddete kapılan.
beka-i dünyevi / beka-i dünyevî
Dünya hayatında devamlılık. Uzun ömür.
bekà-i dünyevi / bekà-i dünyevî
Dünya hayatında devamlılık, uzun ömür.
berat gecesi
Arabi Şâban ayının onbeşinci gecesi. Şâban ayı mübarek şuhur-u selâseden (üç aylardan) olup, onbeşinci gecesi mahlûkatın rızıklarına, ömürlerine, amellerine dâir taraf-ı İlâhîden meleklere tâlimat verildiği hususunda rivâyât-ı sahiha vardır.
bitlab
Hurma çiçeğinin tomurcuğu.
(Farsça)
bücal
Ateş koru.
(Farsça)
Kömür.
(Farsça)
bujene
Tomurcuk.
(Farsça)
Henüz açılmamış çiçek.
(Farsça)
bür'ume / bür'ûme
(Çoğulu: Bür'um - Berâim) Açılmamış tomurcuk gonca çiçek.
Gül gılafı.
came-i hayat
Hayat elbisesi, ömür.
canfersa / cânfersâ / جان فرسا
Ömür törpüsü, yürek tüketen.
(Farsça)
cemre
(Çoğulu: Cimâr) Şiddetli karanlık.
Ateşli kömür parçası, kor.
İlkbaharda suya, yere, havaya düştüğü söylenen sıcaklık.
Hacıların Mina Vâdisinde şeytan taşlamaları.
dad / dâd
Adâlet. Hak, doğruluk.
(Farsça)
İnsaf.
(Farsça)
Vergi, ihsan, atiyye.
(Farsça)
Ömür.
(Farsça)
Sızlanma.
(Farsça)
dahk
Tere yağı.
Bal.
Kar.
Ağzı yarılmış olan çiçek tomurcuğu.
dakika-i ömr
Ömür dakikası.
dendene
Mırıltı, homurdanma. Ağır ağır, dudak kıpırtısıyla, yavaş yavaş söylenen söz.
(Farsça)
ecel
Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti. Âhirete göç etmek.
İleride olacağı şüphesiz olan.
Allah'ın takdir ettiği ömür.
ecel-i fıtri / ecel-i fıtrî
Her mahlukun yaradılışı itibariyle Cenab-ı Allah (C.C.) tarafından tayin olunan vasati ömrü.
Biyolojik ömür.
edvar-ı ömr-ü alem / edvâr-ı ömr-ü âlem
Dünyanın ömür devirleri.
ekmam
(Tekili: Kimm) Tomurcuklar. Ağaç çiçeklerinin kapçıkları.
emedd-i a'mar / emedd-i a'mâr
Ömürlerin en uzun olanı.
emperyalist
Sömürgeci.
enfas-ı ma'dude
Sayılı nefesler. İnsan hayatı. Miktarı muayyen olan ömür dakikaları.
engişt
Kömür.
(Farsça)
eşbu / eşbû
Odunluk, kömürlük. Kömür ve odun konulacak yer.
(Farsça)
esfel-i safilin / esfel-i sâfilîn
En aşağı yer. Zaiflik, yaşlılık, boy bos, akıl ve anlayışın gidip çocuk gibi olmak, amel ve iş yapmaktan kesilip, sevâb kazanacak bir şey yapamaz hâle gelmek, erzel-i ömür. Cehennem'in aşağısı.
esir devri
Feodalizm, sömürgecilik dönemi.
fahham
Kömürcü.
fahm
Kömür, karbon.
Kömür.
Kömür. Karbon.
Susmuş. Nefesi kesilmiş.
fahm-i hayvani / fahm-i hayvanî
Hayvan kemikleri yakılarak elde edilen hayvan kömürü.
fahm-i ma'deni / fahm-i ma'denî
Mâden kömürü.
fahm-i nebati / fahm-i nebatî
Bitkisel kömür.
fahmi / fahmî
(Fahmiyye) Kömürümsü, kömürle alâkalı.
fahmiyyet
Karbonat. Kömürleşmiş olan şey.
fakare
(Çoğulu: Fikar) Omurga kemiği.
farize-i ömür / farîze-i ömür
Ömür borcu.
fehim / fehîm
Kömür.
fehme
(Çoğulu: Fuhem-Fuhum) Kömür.
Karanlık.
fıkarat / fıkarât / فقرات
(Tekili: Fıkra) Kıssalar, fıkralar, küçük hikâyeler.
Fasıllar, bölümler, kısımlar.
Cümleler, parağraflar.
Omurga kemiklerindeki boğumlar.
Fıkralar.
(Arapça)
Bölümler.
(Arapça)
Omurlar.
(Arapça)
fıkarat-ı kataniye / fıkarât-ı kataniye
Tıb: Bel omurları.
fıkarat-ı rakabiye / fıkarât-ı rakabiye
Tıb: Boyun omurları.
fıkra / فقره
Yazıda bir bahis.
Parağraf.
Kanun maddelerinden her bir kısım.
Kısa haber.
Küçük hikâye.
Omurga kemiklerinin her biri.
Bend.
Kıssa.
Gazetelerde gündelik hâdiselerin kısaca yazılmış şekli.
Fıkra.
(Arapça)
Bölüm.
(Arapça)
Omur.
(Arapça)
garran
Kükreyen, haykıran. Homurdanan.
(Farsça)
gazz
(Gadd) Utancından dolayı önüne bakmak.
Bir şeyin miktarını eksiltmek.
Hurmanın tomurcuğu.
Zerafet sâhibi.
Yeni buzağı.
gonca / غنجه
Açmamış tomurcuk, gonca.
(Farsça)
gonce
Tomurcuk.
Gonca. Tomurcuk. Çiçeğin açılmamış durumu.
(Farsça)
gurran
Haykıran, gürleyen, homurdayan.
(Farsça)
hakikat-i ömr
Gerçek ömür.
hayat-ı alil
Hasta ömür, hastalıklı hayat.
humeme
(Çoğulu: Humem) Kömür.
Kara kül.
Her ateşte yanan nesne.
i'nac
Hayvanı kıç üstü çökertmek. (Omurga kemiği) ağrıma.
ikmam
Ağaçların tomurcuklanması. Çiçek tomurcuğu görünmesi.
Elbiseye yen yapmak.
imaret / imâret
Bayındırlık; bir yerin ömür sürülür, yaşanır hâle getirimesi.
imaret-i arz
Yeryüzünün imar edilmesi, ömür sürülür, yaşanır hâle getirilmesi.
isti'mar
Bir yeri imar etmek. Bir yerin mâmurluğunu istemek.
Müstemleke yapmak, sömürgeleştirmek. İstimlak etmek.
istismar
Menfaatine âlet etmek. İşletmek.
Kıymetlendirmek. Sömürmek.
Sömürü, sömürme.
jügal
Kömür. Maden kömürü.
(Farsça)
kaburga
Göğüs kemiklerinin beheri. Göğüs kemiklerinin bel kemiğine bağlanmak suretiyle meydana getirdikleri şeklin bütünü.
Gemi, sandal, kayık gibi deniz nakil vasıtalarının hayvan kaburgasına benzeyen ve omurga üzerine kaldırılan eğri ağaçları.
kaib
(Çoğulu: Kevâib) Tomurcuk memeli kız.
kamet-i ömr
Ömür boyu. Bütün hayat müddetince.
karbon
Lât. Basit olup kömürleşmiş hâlde bulunan bir temel unsur. Kömür. Billurlaşmış halde kömürleşmiş cisim.
Bir element, kömür.
kayd-ı hayat
Ömür boyunca, yaşadığı müddetçe.
kayd-ı ömr-ü tabii / kayd-ı ömr-ü tabiî
Doğal ömür sınırı.
kimam
(Tekili: Kimm) Tomurcuklar.
Hayvan ağızlığı. Boyunduruk.
kor
t. Her tarafı iyice yanıp içine kadar ateş hâline gelmiş kömür veya odun parçası.
Askeriyede kolordu.
lokman hakim / lokman hakîm
Allahü teâlâ tarafından kendisine ilim ve hikmet; akıl, anlayış, idrâk verilen peygamber veya velî. Kur'ân-ı kerîmde ismi zikr edildi. Dâvûd aleyhisselâm zamânında Arabistan Yarımadası'nın Umman taraflarında yaşadı. Uzun bir ömür yaşadıktan sonra ibâ det hâlindeyken Kudüs ile Remle arasında vefât et
madamülhayat / mâdâmülhayat / مادامالحيات
Ömür boyu.
(Arapça)
mahrukàt / mahrûkàt
Odun kömür gibi yakılacak şeyler.
maişet
(Ayş. dan) Yaşayış. Yaşama. Ömür.
Yaşamaya lüzumlu bulunan maddeler.
manda
Sömürge, camız.
mefhum
Kömürleşmiş olan.
mefkur
(Çoğulu: Mefâkir) Omurga kemikleri kırılmış olan hayvan veya insan.
menun
(Menn. den) Kesmek.
Vakit, zaman, ömür ve sâireyi kesen mânâsınadır.
mesnun
Sünnet olan. Sünnet olmuş olan.
Âdet edilen şey.
Bilenmiş bıçak.
Üzerinden ömürler geçmiş olan.
Şekillendirilmiş.
Kalıba dökülmüş.
Kokusu değişmiş.
muammer / مُعَمَّرْ
Ömür süren. Çok yaşamış. Uzun ömürlü, bahtlı.
Uzun ömürlü.
Uzun ömürlü.
Uzun ömürlü, çok yaşayan.
muammerin / muammerîn
(Tekili: Muammer) (Ömr. den) Muammerler. Uzun ömürlü kimseler.
müddet-i ömür
Ömür süresi.
müebbed
Ebedî, sonsuz, ömür boyu.
müebbeden / مؤبدا
Ömür boyu.
(Arapça)
mufahham
(Fahm. dan) Kömürleşmiş, kömür halini almış.
müfehham
Kömürleşmiş. Kömür halini almış.
mühre
Cilâ için kullanılan küçük yuvarlak cisim. Deniz böceği kabuğu.
(Farsça)
Her nevi yuvarlak cisim.
(Farsça)
Billurdan yapılı küçük kap.
(Farsça)
Çekiç.
(Farsça)
Cam boncuk.
(Farsça)
Omurga kemiği.
(Farsça)
mukmehun
Elleri boyunlarına bağlı veya boyunlarından zincir takılı olarak azab çekenler.
Başı yukarı kalkmış, gözleri bir yere dikilmiş ve etrafa bakamayan somurtmuş kimseler.
müsta'mer
Muhacir yerleştirilerek imar edilen yer.
Müstemleke, sömürge.
müsta'merat / müsta'merât
(Tekili: Müstâ'mere) (Umrân. dan) Sömürgeler, müstemlekeler.
müsta'mere / مستعمره
Sömürge.
(Arapça)
müsta'mir
İsti'mar eden, bir yere muhacir yerleştirerek orasını mâmur hâle getiren.
Müstemlekeci. Sömürgeci.
müstemlekat / müstemlekât
Sömürgeler.
Sömürgeler.
müstemlekat nazırı / müstemlekât nâzırı
Sömürgelerden sorumlu bakan.
müstemleke / مستملكه / مُسْتَمْلَكَه
Başka bir devletin idaresi altında bulunan memleket, yer, sömürge.
Başka bir devletin idaresi altında bulunan memleket. Hicret etmişlerle iskân edilmiş yerler. Sömürge.
Sömürge.
Sömürge, koloni.
(Arapça)
Sömürge.
müstemlekeci
Sömürgeci.
müstemlekecilik
Sömürgecilik.
mütemelli
Uzun ömürlü ve rahat yaşıyan.
nakd-i ömr
Ömür sermayesi, hayat sermayesi.
nakd-i ömür / نَقْدِ عُمُرْ
Ömür sermâyesi.
Ömür sermâyesi.
nevr
(Çoğulu: Envâr) Parlaklık.
Ağaç çiçeği. Tomurcuk.
nigal / nigâl
Ateşli kömür parçası.
(Farsça)
nikal / nikâl
Ateşli kömür parçası.
(Farsça)
ömr / عمر
Ömür, yaşama.
Ömür.
(Arapça)
ömr-i baki / ömr-i bâkî
Bâkî, devamlı ve kalıcı ömür.
ömr-ü baki / ömr-ü bâki
Devamlı, kalıcı ömür.
ömr-ü bakiye / ömr-ü bâkiye
Devamlı ve kalıcı ömür.
ömr-ü ebedi / ömr-ü ebedî
Sonsuz ömür; sonsuza kadar devam etme, yaşama.
ömr-ü ebediye / ömr-ü ebedîye
Sonsuz ömür, sonsuza kadar devam eden hayat.
ömr-ü fıtri / ömr-ü fıtrî
Allah tarafından belirlenmiş ömür süresi.
ömr-ü galibi / ömr-ü galibî
Çoğunlukla yaşanılan ömür süresi.
ömr-ü güzeşte
Geçmiş ömür. Geçmiş hayat.
ömr-ü hazin
Hazin ömür. Hüzünlü hayat.
ömr-ü makbul
Makbul, değerli ömür.
ömr-ü manevi / ömr-ü mânevî
Mânevî ömür.
ömr-ü mübarek
Bereketli, hayırlı ömür.
ömr-ü mukadder
Biçilmiş, belirlenmiş ömür.
ömr-ü nazenin / ömr-ü nazenîn
Lâtif ömür, nazik hayat.
ömr-ü saadet
Mutlulukla geçen ömür, Peygamberimizin altmış üç yıl olan saadetli ömrü.
ömr-ü sani / ömr-ü sâni
İkinci ömür; ahiret hayatı.
ömr-ü tavil
Uzun ömür.
ömr-ü vasati / ömr-ü vasatî
Ortalama ömür süresi.
ömr-ü zail / ömr-ü zâil / عُمْرٌ زَائِلْ
Geçici ömür.
Geçici ömür, fani hayat.
Bitmeye mahkum ömür.
ruz-efzun
Uzun ömürlü.
(Farsça)
şecere-i ömür / شَجَرَۀِ عُمُرْ
Ömür ağacı.
sempati
Cana yakınlık, sıcak kanlılık.
(Fransızca)
Tıb: Her omurilik boyunca olan sağlı sollu yirmi üç boğumdan geçen iki paralel ağ şeklinde sinir sistemi.
(Fransızca)
sermaye
Ana mal. Esas para. İlk elde mevcut olan para.
(Farsça)
Kazanılmış ilim.
(Farsça)
Hayat. Ömür.
(Farsça)
sermaye-i ömür
Ömür sermayesi.
sosyal adalet / sosyal adâlet
Herkesin, bilgi ve kâbiliyeti ve gördüğü iş nisbetinde çalıştığının karşılığını alması, başkaları tarafından sömürülmemesi.
şükuf
Çiçek. Zühre. Tomurcuk.
(Farsça)
şükuf-misal
Gonca gibi, tomurcuk gibi.
şükufe / şükûfe
Tomurcuk.
şükufmisal / şükûfmisâl
Tomurcuk gibi.
sulb
Sert, katı. Taş gibi olan.
Omurga kemiği.
Sülâle, zürriyet.
sümud
Taganni eylemek.
Eğlenmek.
Kibirlenip somurtmak.
Kafa tutmak.
Sersem olmak.
sumut
Susma, sükut.
Somurtma.
taabbüs
(Çoğulu: Taabbüsât) Yüz ekşitme, somurtma, surat asma.
tal'
Tomurcuk.
Miktar. Kadar.
Çiçeklerin üremelerine sebep olan sarı tozları.
tebessül
Somurtma, surat asma. Yüzünü ekşitme.
tefahhum
Kömürleşme. Kömür hâline gelme.
tefhim
Kömürleştirme.
tekmim
Ağaç çiçek verecek vaktinde gılafıyla tomurcuğunu çıkarıp izhâr etmek.
tul
Boy.
Uzunluk.
Ömür ve hayat.
Uzamak.
Zaman çokluğu.
Çokluk, bolluk.
tul-u ömür
Ömrün uzunluğu. Uzun ömür.
tul-ü ömür / tûl-ü ömür / طُولُ عُمُرْ
Uzun ömür.
tūl-ü ömür / طُولُ عُمُرْ
Uzun ömür.
ubuset
Yüz ekşiliği. Çehre çatıklığı. Somurtkanlık.
ucre
(Çoğulu: Ucer) Ağaç boğumu.
Düğme.
Bedenin tomur kabaran yeri.
Ayıp.
vakud
Odun, kömür gibi yakılacak şeyler.
yehmum
Kömür gibi simsiyah olan şey.
Zifir ve kara duman.
Cehennem ahalisini ihata eden perde.
zaman-ı hayat
Ömür süresi.
zırr
Gömlek ve kaftan düğmesi.
Tomurcuk.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
cedb
taftafe
magrus
Mukasser
hicr
ecnebi
zehab
Kamer
mezbul
guşe
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Ömür
fedak
Sorgu
KANber
sogan
fehmeden
afeti
Hayat
yolun
Tahliye etmek