berze

• İpekli kumaş (Farsça)
• Yakışıklı, nâzik. (Farsça)
• Ekin, zirâat. (Farsça)
• Dal, budak. (Farsça)
• Letâfet, zerâfet. (Farsça)

büzaa

• Kibarlık, incelik, zerafet.

gazz

• (Gadd) Utancından dolayı önüne bakmak.
• Bir şeyin miktarını eksiltmek.
• Hurmanın tomurcuğu.
• Zerafet sâhibi.
• Yeni buzağı.

istizraf

• (Zerafet. den) Zarif görünme, incelik gösterme. Zerafet gösterme.

mutasallıf

• Dalkavuk, şarlatan; seviyesinin üstünde fazilet ve zerafet iddiasında bulunan.

mutasallif

• Haddinden, iktidarından hâriç fazilet ve zerafet iddiasında bulunan. Şarlatan.

mutasallifin / mutasallifîn

• Haddinden fazla fazilet ve zerâfet iddiasından bulunanlar. Şarlatanlar.

sifsir

• (Çoğulu: Sefâsir-Sefâsire) Simsar. Bir şeyi alıp satan.
• Zarif, zerâfetli.
• Hizmetçi, hâdim.
• Tabi, itaat eden, uyan.

tazarruf

• Zerafet, kibarlık, incelik gösterme.