REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te uzaklık ifadesini içeren 46 kelime bulundu...

adiyat / âdiyât

  • (Adiv. den ism-i faildir) Hızla koşmak, seyirtmek. (At, deve v.s. koşanların hepsine ıtlak olunabilir.)
  • Mc: Düşmanlık, zulüm.
  • Dâima muharebeye koşup hücum eden cemaat.
  • Uzaklık. (Kamus)

ayine-i iskender

  • Makedonya kralı Büyük İskender'in aynası. Rivayetlere göre, bu ayna Aristo tarafından yapılmış ve İskenderiye şehrinde yüksekçe bir yere konulmuştur. Bu sayede İskender, yüz fersah uzaklıktaki düşmanlarını aynada görürmüş.

bahs

  • Noksanlık. Azlık. Nâkıs. Az.
  • Akarsu ile sulanmayıp yağmur suyu ile mahsül alınabilen tarla.
  • Zulüm. İşkence.
  • Uzaklık.
  • Gümrük almak.
  • Göz çıkarmak.

bedeviyet

  • Bedevilik, medeniyetten uzaklık.

behr

  • Nasip.
  • Galip olmak.
  • Nefesi tutulmak.
  • Ümidin boşa çıkması.
  • Felâket, musibet.
  • Uzaklık, mesafe.

bevn

  • İki şey arasındaki mesafe. Uzaklık.
  • Fazilet, meziyet.

bu'd / بعد / بُعْدْ

  • (Çoğulu: Eb'ad) Uzaklık. Baid olma.
  • Aralık.
  • Geo: Bir cismin uzunluk, genişlik ve derinliği.
  • Uzaklık.
  • Uzaklık, aralık, boyut.
  • Uzaklık. (Arapça)
  • Boyut. (Arapça)
  • Uzaklık.

bu'd-u mutlak

  • Sınırsız uzaklık.

bu'diyet / بعدیت / بُعْدِيَتْ

  • Uzaklık.
  • Uzaklık, mesafe. (Arapça)
  • Uzaklık.

bud / bûd

  • Uzaklık.

budiyet / bûdiyet

  • Uzaklık.

cenabet

  • Pis. Gusletmesi lâzım gelen kimse.
  • Uzaklık.

ciddiyet

  • Ciddilik, hafife almaktan ve sunîlikten uzaklık.

duri / durî / dûrî / دوری

  • Uzaklık. (Farsça)
  • Uzaklık. (Farsça)

eb'ad / eb'âd

  • (Tekili: Bu'd) Mesafeler, uzaklıklar.

eb'ad-ı binihaye / eb'âd-ı bînihaye

  • Sonsuz uzaklıklar.

eb'ad-ı namahdud / eb'âd-ı nâmahdud

  • Hudutsuz uzaklıklar ve mekânlar.
  • Sınırsız uzaklıklar.

eb'ad-ı selase / eb'âd-ı selâse

  • Üç uzaklık ki bunlar : En, boy, yükseklik (derinlik).

eb'ad-ı vasia / eb'âd-ı vâsia

  • Geniş mesafeler, boyutlar, uzaklıklar.

ebad / ebâd

  • Boyutlar, uzaklıklar.

ebva'

  • Medine-i Münevvere'ye bağlı olup, Mekke-i Mükerreme yolunda bir köyün adıdır. Medine'ye yirmiüç mil uzaklıktadır. Köyün üstünde dik ve kuru bir dağın adı da Ebvâ'dır. Bu köy iki şey ile meşhurdur. Biri: Peygamberimizin annesi Hz. Amine'nin kabri orada bulunmaktadır. İkincisi ise: Hicretin birinci se

elips

  • Odaklar adı verilen sabit iki noktasından uzaklıkları toplamı sabit olan noktaların gösterdiği kapalı eğridir. Eğri ve kapalı bir geometrik şekildir. Karşılıklı iki tarafından genişlemiş bir çemberi andırır. (Fransızca)

fasıla / fâsıla / فاصله

  • Ara. (Arapça)
  • Aralayıcı. (Arapça)
  • Uzaklık. (Arapça)

fersah fersah

  • (Uzaklık için) Çok çok. Çok fazlaca uzak.

gamm-ı firkat

  • Uzaklık gamı, ayrılık derdi.

gavl

  • (Çoğulu: Gavâyil) Helâk etmek.
  • Kin tutmak.
  • Çok miktar toprak.
  • Feyizden uzaklık.

hatt-ı istiva / hatt-ı istivâ

  • Dünyanın kuzey ve güney kutuplarına aynı uzaklıkta olduğu ve dünyayı iki müsavi parçaya böldüğü farzedilen dâire çizgisi. (Farsça)
  • Ekvator. (Farsça)
  • Mevlevi semahânesinde, şeyhin oturduğu post ile meydan kapısı ortasında farzolunan çizgi. (Farsça)

hudeybiye

  • Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye giden yolun üzerinde ve Mekke'den bir merhale uzaklıkta küçük bir köy olup, yakınında bir kuyu ve bir ağaç vardır ki, bu ağacın altında Hz. Fahr-i Kâinat Efendimize (A.S.M.) beşinci hicri senede eshabı tarafından biat olunmuştur. Hicretten beş sene on ay g

küre

  • (Kürre yanlıştır) Yuvarlak cisim.
  • Şeklin sathındaki bütün noktalar merkeze aynı uzaklıktadır. Dünya da yuvarlak olduğundan "Küre-i arz" denilmiştir. "Küre-i zemin" de denir.

kusu

  • Uzaklık, ırak olmaklık.
  • Son olmaklık.

mehcuriyet

  • Uzaklık, ayrılık.
  • Bırakılıp unutulma, metrukiyet.

mesafat

  • (Tekili: Mesâfe) Mesafeler. Uzaklıklar.

mesafe / mesâfe / مسافه

  • Uzaklık. Uzunluk.
  • Ara.
  • Bir nevi uzaklık ölçme usulü.
  • Uzaklık.
  • Ara, uzaklık.
  • Uzaklık. (Arapça)

mevat arazi / mevât arâzi

  • Ölü arâzi. Bir kimsenin mülkünde bulunmayan, mer'a, baltalık ve harman yeri olarak kimseye verilmemiş olan ve gür sesli bir kimsenin köy ve kasaba evlerinin son bulduğu yerden bağırıp sesi duyulmayacak derecede köy ve kasabadan uzak yâni tahmînen yarım saatlik uzaklıkta olan dağlık, taşlık, kıraç, o

müsaf

  • (Tekili: Mesâfe) Uzaklıklar, mesâfeler.

müşatare

  • Uzaklık. Iraklık.
  • Bir şeyi yarı yarıya bölüşme. Paylaşma.

naha'

  • Boyun kemiğindeki beyaz iliğe varana kadar kesmek.
  • Yemen taifesinden bir kavim.
  • Hâlis etmek.
  • Uzaklık, ıraklık.

nas

  • Iraklık, uzaklık.

natv

  • Iraklık, uzaklık, bu'd.

nuzub

  • Sinmek.
  • Iraklık, uzaklık.
  • Suyun, toprak tarafından emilmesi.

paralel

  • Yun. Müvazi.
  • Geo: Bütün noktaları birbirinden aynı uzaklıkta olan çizgi veya hat, düzlük, satıh.

şaht

  • Iraklık, uzaklık, bu'd.

şekaz

  • Gitmek.
  • Uzaklık.
  • Bir adamın gözünün çok değer olması.

şey'

  • Miktar.
  • Uzaklık.
  • Arslan eniği.

tenai

  • Uzaklık.

zevre

  • Uzaklık.
  • Ziyaret etmek.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın