REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te gercekler ifadesini içeren 105 kelime bulundu...

alim-i muhakkik / âlim-i muhakkik

  • Gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlim.

asfiya-yı müdakkikin / asfiya-yı müdakkikîn

  • Hz. Peygambere (a.s.m.) vâris olup onun yolundan giden takvâ sahibi ve gerçekleri tam olarak araştıran, delilleriyle isbat eden büyük velîler.

asr-ı hakikat

  • Gerçekler asrı.

ayn-ı hakaik

  • Gerçeklerin ta kendisi.

bahr-i hakaik / bahr-i hakâik

  • Hakikatler, gerçekler denizi.

bedihiyat-ı hissiye

  • Duyularla bilinen apaçık gerçekler; görme, işitme, tatma gibi duyularla idrak edilen şeyler.

bir gözü kör deha

  • Kur'ân'ın gösterdiği gerçekleri görmeyen ve sadece dünyevî maksatları gözeten zekâvet, dâhîlik.

cehabize

  • Hakikatlerden, gerçeklerden haberi olanlar.

dehan-ı hakikat

  • Hakikat ve gerçekleri haykıran, konuşan ağız.

derya-yı hakaik

  • Hakikatler, gerçekler denizi.

eazım-ı muhakkikin / eâzım-ı muhakkikîn

  • Gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen büyük âlimler.

ehl-i kalb

  • Kalb ehli, mânevî gerçekleri kalbiyle sezenler.

esrar / esrâr

  • Sırlar, gizli gerçekler.

gavvas-ı hakikat / gavvâs-ı hakikat

  • Hakikat dalgıcı, gerçekleri derinlemesine araştıran.

hakaik / hakâik / حقائق

  • Hakikatler, gerçekler.
  • Hakikatler, gerçekler, esaslar.
  • Hakikatlar, gerçekler.
  • Gerçekler. (Arapça)

hakaik-aşina / hakaik-âşinâ

  • Gerçeklere aşina, gerçekleri bilen ve onlara yabancı olmayan.

hakaik-ı acibe

  • Şaşırtıcı ve hayrette bırakan gerçekler.

hakaik-i alem / hakaik-i âlem

  • Kâinattaki hakikatler, gerçekler.

hakaik-i aliye-i ilahiye / hakaik-i âliye-i ilâhiye

  • Allah'a ait yüksek, yüce hakikatler, gerçekler.

hakaik-i azime / hakaik-i azîme

  • Büyük hakikatler, gerçekler.

hakaik-i cemile / hakaik-i cemîle

  • Güzel hakikatler, gerçekler.

hakaik-i diniye

  • Dini esaslar, dini meselelere ait hakikatler, gerçekler.

hakaik-i esasiye

  • Temel, esas gerçekler.

hakaik-ı esasiye-i imaniye ve kur'aniye / hakâik-ı esâsiye-i imâniye ve kur'âniye

  • İmanın ve Kur'ân'ın temel gerçekleri.

hakaik-i gayb ve şehadet / hakâik-i gayb ve şehâdet

  • Görünmeyen ve görünen âlemlere ait gerçekler.

hakaik-i gaybiye

  • Bilinmeyen ve görünmeyen âlemlere ait gerçekler.

hakaik-i hayat

  • Hayatın içindeki gizli hakikatler, gerçekler.

hakaik-ı ilahiye / hakaik-ı ilâhiye

  • Allah'a ait olan gerçekler.

hakaik-i ilahiye / hakaik-i ilâhiye

  • Allah'ın zât ve sıfatlarına ait gerçekler.

hakaik-i ilmiye

  • İlme ait gerçekler, esaslar.

hakaik-i imaniye ve islamiye / hakaik-i imaniye ve islâmiye

  • İman ve İslâm hakikatleri, gerçekleri.

hakaik-ı islamiye / hakaik-ı islâmiye

  • İslâmın gerçekleri, esasları.

hakaik-i kainat / hakaik-i kâinat

  • Kâinatta gizli olan hakikatler, gerçekler.

hakaik-i kudsiye

  • Mukaddes hakikatler, gerçekler.

hakaik-i kudsiye-i ilahiye / hakaik-i kudsiye-i ilâhiye

  • Allah'a ait olan kutsal hakikatler, gerçekler.

hakaik-i kur'aniye ve imaniye / hakaik-i kur'âniye ve imâniye

  • Kur'ân ve iman hakikatleri, gerçekleri.

hakaik-i latife / hakaik-i lâtife

  • Tatlı, şirin hakikatlar, ince mânâlı gerçekler.

hakaik-i maneviye / hakaik-i mâneviye

  • Mânevî hakikatler, gerçekler.

hakaik-i müberhene ve ilmiye

  • İlmî ve delillerle ispatlanan hakikatler, gerçekler.

hakaik-ı mücerrede / hakâik-ı mücerrede

  • Soyut hakikatler, gerçekler.

hakaik-i mücerrede / hakâik-i mücerrede

  • Soyut gerçekler.

hakaik-i namütenahi / hakaik-i nâmütenâhî

  • Sonsuz hakikatler, gerçekler.

hakaik-i namütenahiye / hakaik-i nâmütenâhiye

  • Sonu gelmeyen hakikatler, gerçekler.

hakaik-i sabite / hakaik-i sâbite

  • Sabit, değişmez hakikatler, gerçekler.

hakaik-i şahsiye

  • Kişinin kendisine ait gerçekler.

hakaik-i şeriat

  • Şeriatin hakikatleri, esas ve gerçekleri.

hakaik-i tarihiye / hakâik-i tarihiye

  • Tarihî hakikatler, gerçekler.

hakaik-i uhreviye

  • Uhrevî, âhirete ait hakikatler, gerçekler.

hakaik-i ulviye

  • Yüce gerçekler.

hakaik-i uzma

  • Büyük hakikatler, gerçekler.

hakaik-i zevkiye

  • Ancak zevkle anlaşılan gerçekler.

hakayık / hakâyık / حقایق

  • Hakikatler, gerçekler.
  • Gerçekler. (Arapça)

hakikat-feşan

  • Gerçekleri yayan.

hakikat-ı islamiye / hakikat-ı islâmiye

  • İslâm hakikatleri, gerçekleri.

hakikat-i islamiyet / hakikat-i islâmiyet

  • İslâmî gerçek; İslâmiyetin üzerine kurulu olduğu gerçekler, esaslar.

hakikat-i mühimme

  • Önemli gerçekler.

hakikatler

  • İmanî gerçekler.

hakikatü'l-hakaik

  • Gerçeklerin gerçeği, en büyük hakikat.

hariciyat

  • Dış dünyadaki şeyler, gerçekler.

hazine-i hakaik / hazine-i hakâik

  • Hakikatler, gerçekler hazinesi.

ilan-ı tekviniye / ilân-ı tekvîniye

  • Varlıkların yaratılışıyla insanlara duyurulan gerçekler.

ilm-i tahkik

  • Gerçekleri ve hakikatleri araştırma ilmi.

inkılab-ı hakaik / inkılâb-ı hakâik

  • Gerçeklerin değişmesi.

külliyat-ı hakaik / külliyât-ı hakaik

  • Gerçeklerin bir araya gelmesi, gerçekler bütünü.

kütüb-ü muhakkikin / kütüb-ü muhakkikîn

  • Gerçekleri araştıran, hakikatleri delilleriyle bilen âlimlerin kitapları, eserleri.

levaih-i kur'aniye / levâih-i kur'âniye

  • Kur'ân'ın gerçekleri gösteren mânâları ve tasvirleri.

maden-i hakikat

  • Gerçeklerin ve doğruların kaynağı.

mahzen-i hakaik

  • Hakikatler, gerçekler hazinesi.

mecma-i hakaik

  • Gerçeklerin toplandığı yer.

meratib-i gaflet

  • Gerçeklerden habersiz olma mertebeleri, dereceleri.

mu'cize-i gaybiye

  • Gerçekleri önceden bildirme şeklindeki mu'cize.

muallim-i hakaik

  • Gerçekleri anlatan öğretmen.

müdakkikin-i ulema / müdakkikîn-i ulema

  • Gerçekleri inceden inceye araştıran âlimler.

muhakkik

  • Gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen.

muhakkik-i kamil / muhakkik-i kâmil

  • Gerçekleri mükemmel bir şekilde araştıran ve bilen âlim.

muhakkikane

  • Gerçekleri delilleriyle araştırarak.

muhakkıkin / muhakkıkîn

  • Gerçekleri araştıran ve hakikatleri delilleriyle bilen âlimler.

muhakkikin / muhakkikîn

  • Gerçekleri araştıran ve hakikatleri delilleriyle bilen tasavvuf erbabı âlimler.

muhakkıkin-i ehl-i tarikat / muhakkıkîn-i ehl-i tarikat

  • Tarikata mensup olanlardan gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlimler.

muhakkıkin-i eimme / muhakkıkîn-i eimme

  • Gerçekleri derinlemesine araştıran ve delilleriyle bilen imamlar.

muhakkıkin-i evliya / muhakkıkîn-i evliya

  • Evliyadan gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlimler.

muhakkikin-i islam / muhakkikîn-i islâm

  • Gerçekleri araştıran, hakikatleri delilleriyle bilen İslâm âlimleri.

muhakkikin-i kelamiye / muhakkikîn-i kelâmiye

  • Gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen kelam âlimleri.

muhakkikin-i nev-i beşer / muhakkikîn-i nev-i beşer

  • İnsan türünün gerçekleri araştıran ve hakikatleri delilleriyle bilen fertleri.

muhakkıkin-i sofiye / muhakkıkîn-i sofiye

  • Gerçekleri araştıran ve hakikatleri delilleriyle bilen tasavvuf ehilleri.

muhakkıkin-i sufiye / muhakkıkîn-i sufiye

  • Gerçekleri araştıran ve hakikatleri delilleriyle bilen tasavvuf ehilleri.

muhakkikin-i sufiye / muhakkikîn-i sufiye

  • Gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen tasavvuf âlimleri.

muhakkıkin-i ulema / muhakkıkîn-i ulema

  • Gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlimler.

muhakkikin-i ulema / muhakkikîn-i ulema

  • Gerçekleri araştıran, hakikatleri delilleriyle bilen âlimler.

muhakkikler

  • Gerçekleri araştıran ve delilleriyle ortaya koyan ilim adamları.

müşahedat-ı vakıa / müşahedat-ı vâkıa

  • Olgular, gerçekler üzerinde yapılan müşahedeler, gözlemler.

sahib-i menba-ı keramat ve hakikat / sahib-i menba-ı kerâmât ve hakikat

  • Allah'ın bir ikramı olarak verilen olağanüstü hal ve özellikler ile gerçeklerin kaynağına sahip olan.

şecere-i hakaik

  • Gerçekler ağacı.

silsile-i hakaik

  • Gerçekler zinciri.

sırr-ı camiiyet / sırr-ı câmiiyet

  • Pek çok gerçekleri kapsayıcı özellik.

tahakkuk-u hakaik

  • Gerçeklerin oluşması, meydana gelmesi.

teferrüs etme

  • Feraset ve kalp gözüyle gerçekleri görme.

tılsımat-ı kur'aniye / tılsımât-ı kur'âniye

  • Kur'ân'da bulunan sırlar, gizli gerçekler.

ulemaü's-su / ulemâü's-sû

  • Kötü âlimler; geçici menfaatlar veya baskılar karşısında hakikatları gizleyen ve gerçekleri çarpıtan âlimler.

ulemaü's-su' / ulemâü's-sû'

  • Kötü âlimler; geçici menfaatlar uğruna hakikatları gizleyen ve gerçekleri çarpıtan âlimler.

usul-ü hakaik-i diniye

  • Dine ait gerçeklerin esasları.

vakıat / vâkıât

  • Olaylar, gerçekler.

yek-çeşm deha / yek-çeşm dehâ

  • Tek gözlü olağanüstü zekâ ve akıl; Kur'ân'ın gösterdiği gerçekleri görmeyen ve sadece dünyevî maksatları gözeten zekâvet ve akıl.

zat-ı muhakkik / zât-ı muhakkik

  • Gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlim zât.

zevk-i maali / zevk-i maâlî

  • Yüce, gerçekleri zevketme.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın