REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Açlik ifadesini içeren 85 kelime bulundu...

acam

  • (Tekili: Ecme) Meşelik, kamışlık, ağaçlıklar.

agyaz

  • (Tekili: Gayze) Ağaçlıklar, meşelikler.

ays

  • Sık ağaçlık yer. Koruluk.

be'sa

  • Fakirlik, muhtaçlık ve benzerleri.

çengel

  • Pençe. (Farsça)
  • Bir şey asmağa yarayan alet. (Farsça)
  • Orman, ağaçlık yer. (Farsça)

cengelistan

  • Sık ağaçlık, orman, sazlık yer. (Farsça)

ceyar

  • Gadaptan ve açlıktan dolayı göğüste olan hararet.

cu' / cû' / جوش

  • Açlık.
  • Acıkma, açlık.
  • Açlık. (Arapça)

darm

  • Şiddetli açlık. Oburluk.
  • Ateşin yakması.

daü'l-cu / dâü'l-cû

  • Açlık illeti, hastalığı.

duhan-ı mübin

  • Aşikâre duman. (Bu duhan hakkında iki tefsir rivayet olunmaktadır. Birisi: İbn-i Mesud Hazretlerinden mervi olduğuna göre; şiddetli açlık ve kaht seneleridir. Çünkü çok aç olan kimseye, gerek gözlerinin za'fından ve gerek çok kuraklık ve kahtlık senelerinde havanın fenalığından, semâ dumanlı görünür

fakr

  • İhtiyaç, yoksulluk.
  • Azlık, muhtaçlık.
  • Cenab-ı Hakk'a karşı fakrını, ihtiyacını hissetmek.
  • Tas: Kendisindeki bütün her şeyin Allah'a âit olduğunu bilmek.
  • Yoksulluk, muhtaçlık.

fakr-i hal

  • Fakirlik, muhtaçlık.

fakr-pişe / fakr-pîşe

  • Fakirliğe alışmış, fakirlik içinde, muhtaçlık içinde. (Farsça)
  • Fakirlik, muhtaçlık.

gabere

  • Ağaçlık yer.
  • Bir şey üzerine çökmüş toz.

garan

  • Tavşancıl kuşunun erkeği.
  • Açlık.
  • Zayıflık.

gares

  • Açlık.

gavta

  • Ağaçlık, sulak yer.
  • Toprakta çukurluk.

gürisnegi / gürisnegî

  • Açlık, sefalet. (Farsça)

gürs

  • Kir, leke, pas. Açlık, sefâlet. (Farsça)
  • Zülf, kâhkül. (Farsça)

güsn

  • Açlık, sefalet. (Farsça)

guvta

  • Şam diyarında suyu çok olan ağaçlık bir yer.

hacalet / hacâlet

  • Utanma, utangaçlıkla şaşırma.
  • Utangaçlık, sıkılma.

hacet / hâcet

  • (Çoğulu: Hâcât) İhtiyaç, lüzum, muhtaçlık.

hacet-mendi / hâcet-mendî

  • Muhtaçlık, ihtiyaçlı olma. (Farsça)

hams

  • Açlık.
  • Yaradaki şişin inmesi.

hatibe / hatîbe

  • Ormanlık, ağaçlık yer.
  • Odunluk.

havbet

  • (Havb) Açlık, hâcet, meskenet.
  • Çayırı, otlağı olmayan kır yer.

hefv

  • Açlık.

hılace

  • Hallaçlık.

hıyaban / hıyâbân

  • Cadde. İki tarafı ağaç dikili yol. Bahçe yolu. İki tarafı ağaçlı muntazam yol. (Farsça)
  • Ortasından su akan ağaçlık yer. (Farsça)
  • Tahrân'da büyük bir caddenin adı. (Farsça)
  • İki tarafı ağaçlık yol.

icam

  • (Tekili: Eceme) Arslan yatakları.
  • Çalılıklar, ağaçlıklar, meşelikler.

iltihas

  • Açlık veya susuzluktan dolayı soluma.

işe

  • Orman, sık ağaçlık. (Farsça)
  • Câsus, hafiye. (Farsça)

iştiha

  • Meyil. Haz. Fazla istek. Arzu.
  • Açlıktan gelen yemeğe karşı fazla isteklilik.

kaskas

  • Açlık.
  • Sür'at yapan, hızla giden.
  • Yol gösterici.
  • Devenin yediği bir ot.

kaşm

  • Yemek.
  • Açlık.
  • Cem'etmek, toplamak.

lügub

  • Yorgunluk, açlık, meşakkat. Ta'b.

mahcubiyet / mahcûbiyet / محجوبيت

  • Utangaçlık, sıkılganlık, mahcubluk.
  • Utanma, utangaçlık.
  • Utangaçlık.
  • Utangaçlık. (Arapça)

mahmasa

  • Azlık.
  • Açlıktan zayıf düşme.

mahmasa hali / mahmasa hâli

  • Açlıktan ölmek üzere olma hâli.

meca'

  • Açlık.

mecae

  • (Mecâet) Açlık. Acıkma.

meşacir

  • (Tekili: Meşcer ve Meşcere ve Meşcire) Koruluklar, ağaçlık yerler.

mesag

  • Açlık.
  • Geçmesi kolay olan.
  • İtibar, değer.
  • İzin. Müsaade. Ruhsat, cevaz.

meşcer / مشجر

  • (Meşcere) Ağaçlık yer, koru, şeceristan.
  • Ağaçlık. (Arapça)

meşcere / مشجره

  • Ağaçlık. (Arapça)

mesgabe

  • Açlık. Meşakkat ve yorgunluk içinde açlık.

mevt-i ebyaz

  • Ani ölüm.
  • Açlık.

mişcer

  • (Çoğulu: Meşâcir) Çamaşır asacak yer.
  • Mahfe ağacı.
  • Ağaçlık.

mişezar

  • Küçük koruluk, ağaçlık, meşelik. (Farsça)

muhtaciyet

  • İhtiyaç sahibi olmak. Muhtaçlık, fakirlik, sefalet, yoksulluk.

münezzeh

  • Kusur, eksiklik ve muhtâçlıktan uzak. Allahü teâlânın noksan sıfatlardan uzak olduğunu bildirmek için kullanılan bir tâbir.

nahlistan

  • Hurma fidanlığı, hurmalık. (Farsça)
  • Ağaçlık, fidanlık. (Farsça)

nesis

  • Aşırı derecedeki açlık.
  • İnsan gücünün sonu. İnsanın en son tâkati.
  • Son nefes.

niyazkarane / niyazkârâne

  • Yalvararak, niyaz ederek.
  • Muhtaç olarak, muhtaçlıkla.

nüv'

  • Açlık.

ravz

  • Bahçeler. Ağaçlık ve çimenlik yerler.

ravzat

  • (Tekili: Ravza) Bahçeler. Çimenlik ve ağaçlık yerler.

riyaz

  • (Tekili: Ravza) Bahçeler. Ağaçlık, çimenlik yerler. Yeşil bahçeler.

riyazet / riyâzet / رِيَاضَتْ

  • Açlıkla nefsi terbiye etme.

riyazet-i şer'iye

  • Şeriatın izin verdiği ölçüde açlık ile nefsi kırarak yaşamak.

safre

  • Açlık.

şahsar

  • Dallı budaklı ağaçlar. Ağaçlık yer. Koruluk. (Farsça)

saye-puş

  • Ağaçlık, gölgelik.

şeceristan

  • Orman, ağaçlık yer, koruluk. (Farsça)

sefil

  • Sefalet çeken, muhtaçlık içinde olan. Çok sıkıntıda bulunan.
  • Uslu huy sahibi.

segab

  • Açlık.

segabet

  • Açlık.

şermendegi / şermendegî / شرمندگى

  • Utangaçlık. (Farsça)

şet'

  • Açlıktan veya hastalıktan dolayı acı duymak.

sia

  • Genişlik, bolluk.
  • Açlıklık. Zenginlik.

şiddet-i hacalet / şiddet-i hacâlet

  • Büyük utanç, şiddetli utangaçlık.

ta'sib

  • İhata edip kaplamak, içine almak.
  • Bir kimsenin başına taç koymak.
  • Açlıktan dolayı karnını bağlamak.

tadavvür

  • Çağırmak, bağırmak, feryad etmek.
  • İnlemek.
  • Açlık.

tavy

  • Açlık.

teakkür

  • Cem'olmak, toplanmak.
  • Açlık.

tecevvu'

  • (Cu'. dan) İsteyerek aç kalma. Açlık çekme.

tela'lu'

  • Açlıktan zayıflamak.
  • Küçük olmak.

ücem

  • (Tekili: Ecme) Sık ağaçlık yerler.

ukde

  • Düğüm, bağ.
  • Karışık ve müşkil iş. Zorluk, zor iş. Vâlilik ve halifelik için akdolunan biat.
  • Ağaçlık yer.
  • Pelteklik, kekemelik.
  • Arzu edip de ulaşamadığından dolayı içe dert olan şey.

ülbe

  • Kıtlık.
  • Açlık.

yerku'

  • Şiddetli açlık.

zarurat

  • (Tekili: Zaruret) Zaruretler. Sıkıntı ve muhtaçlıklar.

zaruret

  • Çaresizlik. Muhtaçlık. Sıkıntı. Yoksulluk.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın